Asla yalnız yürümediler
Yıllar sonra şampiyonluk potasına giren Arsenal, önceki gün Liverpool’da 2-2 berabere kalınca, takipçisi Manchester City ile puan farkı 6’ya düştü. Bir maçı eksik olan Pep Guardiola’nın öğrencileri o karşılaşmayı kazanırsa, Londralılar nefeslerini enselerinde hissedecek.
Liverpool’un yuvası Anfield Road’da oynanan maçta her yıl olduğu gibi Hillsborough Faciası’nda hayatını kaybedenler anıldı. Saygı duruşunda çıt çıkmaması olağandı. Malum ülkemizde düzenlenen saygı duruşlarında maalesef sessiz kalınması haber değerini taşıyor; istisnalar dışında taraftarların bir kısmı susmayı başaramıyor.
Peki o kara günde ne olmuştu? Geçmişe dönmeli, bir kentin yasını, adalet arayışını ve hükümete adım attırmayı başarmasını anlatmalı…
15 Nisan 1989'daki Federasyon Kupası yarı finalinde Liverpool ile Nottingham Forest, Sheffield Wednesday’in sahasında buluşacaktı. Kırmızının çok yakıştığı takımlardan o günlerin yenilmez armadasına 14, Robin Hood’un torunlarına 21 bin yer ayrılmıştı.
Medya organları, ısrarla bileti olmayanların stada gitmemeleri konusunda uyarıyordu. Yine de oluk oluk insan yağıyordu.
Maçın başlamasına 10 dakika kala, kapılarına tırmanmaya başlayan seyircileri engellemek isteyen polis bariyerleri kaldırınca olanlar oldu. Sadece birkaç kişinin girmesi beklenirken bir anda kale arkası tribüne binlerce insan doluşmuştu.
Tellere sıkışan taraftarları kimse fark etmiyordu. Altta kalanın canı çıkıyordu. Mücadele 6. dakikada durdurulduysa da iş işten geçmişti. O gün bilanço kapkaranlıktı; 94 kişi ölmüş, 766 kişi yaralanmıştı.
BİR MANŞETLE BAŞLAYAN KAN DAVASI
19 Nisan’da The Sun’ın yayımladığı bir haber, Liverpool’u ayağa kaldırıyordu. Bazı taraftarların ölülerin cüzdanlarını çaldığı, insanları kurtarmaya çalışanlara saldırıldığı iddia ediliyordu. Tiraj bir anda 200 binden 12 bine düşmüştü; bölge tepkisini kusmuştu!
Yıllar sonra Veni Vidi Vici programında bizleri büyüleyecek, o zamanki taraftarlar birliğinin başkanı Rogan Taylor, ağzını açmış, gözlerini yummuştu: “Liverpool halkı yumuşak değildir. Yahudiler, Lehler, siyahlar gibi haksızlığa uğrayan bir kesimdir. Kim olduğumuzu ve düşmanlarımızın kimler olduğunu biliriz. Liverpool, İngiltere'nin Polonyası'dır. Birilerini, ölü insanları soymakla suçlamak gerçekten affedilmez bir şey" demişti.
Haberin sahibi MacKenzie defalarca özre zorlandıysa da, bunu bir türlü yapmıyordu. Kendisi bir de BBC’ye adım atınca, İngilizlerin devlet kanalı da almıştı nasibini tepkilerden. On milyonlarca sterlin kaybettikten sonra The Sun, 2004’te Liverpoollulardan özür dilese de, yaranamamıştı.
Bir kentle bir gazete arasındaki kan davasının başladığı 19 Nisan’da, hastaneden acı haber geliyordu. 14 yaşındaki Lee Nicol, hayatını kaybeden 95. taraftar olmuştu. Bitkisel hayata giren Tony Bland ise İngiltere’de bir hukuk mücadelesinin kahramanıydı. Ailesi açtığı davayı kazanmış ve oğullarının fişinin yaşam destek ünitesinden çekilmesini sağlamıştı. Ölü sayısı artık 96 idi.
Yine aynı gün Milan ile Real Madrid arasında oynanan Şampiyon Kulüpler Kupası yarı final maçının altıncı dakikasında hakem oyunu durdurmuş, herkesi saygı duruşuna davet etmişti. İtalyan taraftarlar, “You’ll Never Walk Alone” marşını söyleyerek futbolun asla sadece futbol olmadığını tüm dünyaya göstermişti.
FACİANIN ARDINDAN
Yaşanan faciadan sonra İngiltere’de teller söküldü. Futbol statlarının mimarisinde bile değişikliklere gidilirken sahalara ayakta seyirci alınmamaya başlandı. Artık karşılaşmalara gelen her taraftar bir koltuğa oturacaktı. Ölenlerin anısına sayısız anıt dikilirken Kırmızılar’ın yuvası Anfield Road’un en önemli girişi olan Shankly Kapısı’nın yanındaki, o günün en önemli izdüşümü olarak hafızalara kazınmıştı.
Hillsborough’daki abidedeyse o 96 kişinin anısında takımın unutulmaz mottosu ‘Asla yalnız yürümeyeceksiniz’ yazıyor. Yoksa şaşırdınız mı?
Tüm pankartlarda “96 kişi için adalet” yazarken, 2021 yazında faciadan 32 yıl sonra ölen Andrew Devine’ın o gün yaşadığı dönüşü olmayan beyin hasarından hayatını kaybettiği adli tabip tarafından açıklanıyordu. Evet, facia böylece 97. taraftarı yutmuştu.
Gözyaşlarının oluk oluk aktığı günde hayatını kaybeden en küçük taraftara gelince… 10 yaşındaki Jon-Paul Gilhooley’in kuzeni, onu asla unutmadı. Kaderin garip cilvesi, o çocuğun bir yaş küçük kuzeni yıllarca Liverpool’un kaptanlığını yapan Steven Gerrard'dı.
İşte 12 Eylül 2012’de de bir kentin çeyrek asra yakındır beklediği özür, Başbakan David Cameron’dan geliyordu. Tabii gidenlerse gelmiyordu...
Tüm dünyanın ezbere bildiği tezahürat de diyor: Asla yalnız yürümeyecekler!
Asla yalnız yürümediler...
Ali Murat Hamarat: Spor tarihçisi, spor yazarı. BirGün gazetesi yazarı. İstanbul Üniversitesi'nde hukuk okuyup bir dönem asistanlık yaptıktan sonra gazeteciliğe Taraf'ta başladı. Eurosport'un internet sitesinde genel yayın yönetmenliği yaptı. Radyo ve televizyona programlar hazırladı. 2017'den beri tarih Dergisi'nde yayın kurulu üyesi.