Brezilya’da Lula’nın bıçak sırtı zaferi
Atakan ÇİFTÇİ
Brezilya’da 30 Ekim’de gerçekleşen başkanlık seçimlerinin ikinci tur sonuçları yalnızca Brezilya veya Latin Amerika’da değil tüm dünyada gerginlikle bekleniyordu. Aşırı sağın tüm dünyada güçlenmeye devam ettiği bir dönemde, Bolsonaro’nun ikinci dönem zaferinin küresel çapta sonuçları olacaktı. Neyse ki korkulan olmadı ve Geniş Cephe’nin adayı Lula kıl payı farkla olsa da başkanlık seçimlerini kazandı. 4 yıllık iktidarının ardından çok ağır bir enkaz bırakan Bolsonaro’nun yenilgisini milyonlarca Brezilyalı sokaklarda kutladı. Bununla birlikte, Bolsonaro’nun yenilgisiyle Lula’nın seçimlerde vaat ettiği gibi “aşkın, barışın ve sosyal refahın” egemen olacağı bir ülkenin kurulacağını ummak fazlasıyla naiflik olur.
Öte yandan, Lula’nın zaferini ve seçim politikasını otoriter yönetimlerin nasıl yenilgiye uğratılabileceğine ilişkin bir örnek olarak gösteren pek çok yorum yapılıyor. Özellikle, Türkiye’deki kritik seçimler öncesi Lula’nın radikal soldan merkez sağa ve hatta birtakım eski Bolsonarocuları kapsayan Geniş Cephe politikası dikkat çekiyor. Türkiye’de Altılı Masa’yı fazlasıyla çağrıştıran bu ittifak, üzerinde daha özenli durmayı hak ediyor.
BOLSONARO YENİLDİ AMA BOLSONAROCULUK HÂLÂ AYAKTA
Brezilya’nın iki turlu seçimlerinin ardından vurgulanması gereken ilk nokta, Bolsonaro’nun yenildiği ama Bolsonaroculuğun yenilmediğidir. İşçi haklarının geriletilmesinden doğanın katledilmesine, yüz binlerce kişinin ölümüne neden olan pandemi politikasından kadın, lgbti+, yerli, siyah düşmanlığına; tüm bu alanlarda bıraktığı ağır enkaza rağmen Bolsonaro ikinci turda oyların yüde 49,1’ini alabildi ve Lula’yla arasındaki oy farkı yalnızca 2 milyondu. Dahası Bolsonarocular kongrenin hem alt hem de üst kanadında çok önemli bir güç elde ederken, ülkenin en büyük şehri Sao Paulo’nun yanı sıra Rio de Janeiro ve başka pek çok önemli şehri yönetecek.
Bu nedenle Lula’nın mevcut güçler dengesi içinde “daha sağ” bir politika izlemek için bahanesi şimdiden hazır. İkinci tur kampanyası sırasında kürtaj karşıtı ve dindar bir söylem kullanarak, Simone Tebet, Fernando Henrique Cardoso gibi sağcı liderlere kampanyasında önemli yer vererek bu politikanın sinyallerini hâlihazırda güçlü bir biçimde verdi. Bunun öncesinde ise, başkan yardımcısı olarak Brezilya muhafazakâr sağının ve neoliberalizminin sembol ismi Gerardo Alckmin’i başkan yardımcısı adayı göstererek, “solun değil tüm Brezilya toplumunun adayı” olduğunu vurgulayarak kampanyasının sınırlarına dair önemli mesajlar vermişti.
LULA KUŞATMA ALTINDA
Lula seçim zaferinin ardından yaptığı konuşmada ülkedeki açlığı sona erdireceğini ve Amazonlar’daki yıkımı durduracağını vaat etti. Ne var ki, lideri olduğu İşçi Partisi, 13 yıllık iktidarı boyunca ne açlığı ortadan kaldırabilmiş ne de büyük kapitalist tarım ve hayvancılık şirketleri lehine Amazonlar’ın tahrip edilmesine son verebilmişti. Dahası İşçi Partisi’nin ilk iki dönemi dünya ekonomisinin bir büyüme döneminden geçtiği ve hammadde fiyatlarındaki olağanüstü artış nedeniyle Brezilya ekonomisinin önemli bir büyüme yaşadığı döneme denk geliyordu. Şimdi ise Lula, dünya ekonomik krizinin yeni bir aşamasında, kendi seçim cephesi içerisinde neoliberaller, kongrede ve eyaletlerde Bolsonarocular tarafından kuşatılmış halde bir dört yıl geçirecek.
Bolsonaro’nun yenilgisinin mantıki sonuçlarına ulaşması ve Brezilya’da emekçiler ve ezilenler lehine sahici bir dönüşümün yaşanması Lula’nın politik güçler dengesi içinde bulacağı diplomatik manevralarla gerçekleşmeyecek. Böylesi bir dönüşüm ancak Bolsonaro’nun yenilgisini kutlamak için sokaklara dökülen milyonların “evlerine geri dönmemesi”, politik sahneden geri çekilmemeleriyle mümkün olabilir. Unutmayalım, Bolsonaro’nun kimyasını en fazla bozan gelişme, 2018 seçim kampanyası sırasında aldığı bıçak darbesi veya ağır bir şekilde geçirdiği Covid rahatsızlığı değil, 2021’de “Bolsonaro defol!” sloganıyla milyonların sokaklara dökülmesi olmuştu.
SİYASET SEÇİM ARİTMETİĞİNE İNDİRGENMEMELİ
Lula’nın bıçak sırtı seçim zaferi ve “topal ördek” konumunda. Geniş kitlelerin içinde bulunduğu sefalet ve baskı koşullarının dönüştürülmesine ilişkin hiçbir şey vaat etmeyen, “toplumun bütün kesimlerini kucaklama” iddiasındaki kampanyaların, otoriter yönetimleri ve aşırı sağı geriletmek için doğru bir politika olmadığı bir kez daha ortaya çıktı. Bütün bu yönleriyle Brezilya seçim sonuçları ve Lula’nın Geniş Cephe deneyimi, Türkiye’de siyasetin Cumhur ve Millet İttifakları arasına sıkıştırılmasının yaratacağı kısır döngüye dair önemli bir fikir veriyor. Düzeni “sağdan ve soldan” yeniden üretecek seçenekler dışında, “emek ve özgürlük ittifakı”nın sandık ve sokak siyasetini birleştirerek inşa edeceği bağımsız bir siyasi alternatif, siyaseti seçim aritmetiğine indirgemeye çalışan sığ anlayışlar karşısında, umut verici tek seçenek olmayı sürdürüyor.