'Bu orman sadece Kürt'ün değil, herkesin ormanı'

'Bu orman sadece Kürt'ün değil, herkesin ormanı'
Cudi'deki ağaç kıyımına karşı yürüyenler cumartesi günü jandarmanın sert müdahalesi ile durduruldu. Naci Sönmez'in sözleri durumu özetliyor: 'Bu orman sadece Kürt'ün değil, herkesin ormanı'

Metin YOKSU


Şırnak'ta ilk olarak Cudi Dağı'nın Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi'nin sınırlarına yakın bölgesi bölgesinde başlayan ve haftalardır daha büyük orman alanlarını tahrip eden ağaç kıyımını durdurmak için hem bölge hem de Türkiye'nin her köşesinden gelen yüzlerce kişi jandarmanın müdahalesi ile karşı karşıya kaldı.

İstanbul, İzmir ve Muğla'nın yanı sıra Urfa, Mardin, Van, Batman, Siirt'ten gelen ekoloji savunucuları doğanın korunması için mücadele çağrısını yinelerken "Cudi'de yürüyüş bitti mi şimdi ne olacak? Orman kesimleri devam edecek mi" sorusunu akıllara getirdi. Ama önce kısaca Cudi Yüryüşünde kısaca ne oldu neler yaşandı ve ağaç kıyımı nerelerde yaşanıyor onu hatırlayalım. 

SİNİRLER GERGİN

Cudi Yürüyüşü'nün gerçekleştirildiği Cumartesi gününden çok önce birçok sivil toplum örgütünden yapılan çağrılara kulak veren birçok ekoloji savunucu Şırnak'a geldi. Siirt'ten Batman'a, Urfa'dan Mardin'e, Van'dan Bitlis'e kadar yüzlerce kişi yola çıktı. Yollarda defalarca durdurulan ve kimlik kontrollerinden geçirilen ekoloji savunucuları yürüyüşün gerçekleştirileceği gün, öğlen saatlerinde Cizre'nin kavurucu sıcağında buluştu. Yol boyunca sinirlerin gerilmesinin de etkisiyle yüzlerce kişi 17.00'de planlanan yürüyüşü erken başlatmak istedi. Bir grup meslektaşım ile birlikte yürüyüşü Diyarbakır-Batman-Mardin-Şırnak kolundan takip ettim. Şehir isimlerini özellikle yazıyorum çünkü Diyarbakır'dan sabahın altısında yola çıkıldı, Van'dan gelenler ise bir gün öncesinde hareket etti. Daha Batman'dan çıkmadan araç plakaları tek tek emniyet tarafından fotoğrafları çekilerek Şırnak'a istihbarat verildi. Yol boyunca her kontrol noktasında arama ve GBT sorgusu adı altında araçlar bekletildi. HDP'li gruplara Diyarbakır ve diğer kentlerde polis ablukası ise gün boyunca sürdü. Hatta Diyarbakır'da bir ilçe binasına gün boyunca çıkışlar engellendi. Şırnak il sınırlarına girildiğinde ilk olarak İdil girişindeki kontrol noktasında yürüyüşçüler durduruldu. Ve sinirler ilk burada gerilmeye başlandı. Çünkü uzun araç kuyrukları kavurucu sıcaklık ile birleşince araç içinde beklemek imkansızlaşıyordu. Araçtan inip yürüyerek İdil'e girmek isteyenlerin önü kesildi ve ancak araçla ilçeye alınacakları söylendi. Amaç belliydi; önce trafik şube araç şoförünü sorgulayacak eğer  yazılacak bir ceza var ise ceza kesilecekti. 



VE İLK YÜRÜYÜŞ 

Tüm ekoloji savunucuları gazeteciler de dahil GBT sorgusundan geçirilecek ve öyle bırakıldı. Bu işlem aynı şekilde Cizre'de de tekrarlandı, yoldaki ara kontrolden de geçildi. Aynı şekilde Urfa ve Mardin üzerinden kente gelenler de İpek Yolu'nda da aynı uygulamaya maruz bırakıldı. Kontrol noktalarından sadece yürüyüşçülere değil o gün her şeyden habersiz diğer yurttaşlara da aynı kontroller uygulandı, kilometrelerce araç kuyruğu oluştu. insanların sinir kat sayıları böylece en üste çıktı. Ve bir kamyon kontrol noktasından erken geçmek için yürüyüşçü gruptan bir aracı ezdi. Neyse ki kimse yaralanmadı ama araçta ciddi oranda maddi hasar meydana geldi. Sadece bu kaza da değil Cizre'de de aynı şekilde iki kaza meydana geldi. Bunlardan biri de biz gazetecilerin olduğu araçtı! Bize çarpan kamyonun Şırnak'a giden kesilen ağaçları almaya gidenlerden olması da traji komik bir mesele değil de nedir!  

Bunca eziyete tepki gösteren ekoloji savunucuları Cizre'de uzun araç kuyruklarına ve eziyete çevrilmeye çalışılan yolculuğa tepki göstererek yürüyüşe geçti. En önde beyaz tülbentli anneler ellerinde beyaz tülbentleri sallayarak "Cudi Ya meye", "Barış istiyoruz" sloganı ve tilili ile yürüdü.  Kayyım yönetimindeki Cizre'nin bozuk kaldırımlarından geçen kitle kontrol noktasını bu yolla hızlı geçilmesini sağladı.

'BU ORMAN SADECE KÜRT'ÜN DEĞİL, HERKESİN ORMANI'

Yoğun bir kamyon geçişinin olduğu yoldan geçtiğimiz sırada dağların ardından Şırnak ufukta görülür görülmez araçlar durduruldu. Burada kitle Milga Şantiye alanına geçti. Ana yoldan ara yola inen yurttaşlar yoğun zırhlı araç ve yüzlerce 'robokop' diye tabir edilen jandarma ekiplerine karşı kendi araçlarını siper ederek TOMA'ların yanlarına gelmemesine uğraştı. Ve kısa süreli bekleyiş başladı.

Bu sırada HDP'nin Ekoloji'den sorumlu Eş Başkan Yardımcısı Naci Sönmez ile konuşma fırsatı yakaladım. Yaşananların yıllardan bu yana süren Kürt düşmanı siyasetinin sonucu olduğunu dile getirdi. Ardından da "Bu devletin temel siyaseti. Batıdaki ekoloji yapılara, sol sosyalist yapılara bu anlamıyla da davet anlamına geliyor. Tüm bu ormanlar, insansızlaştırma politikası ile birlikte güvenlik gerekçesi ile yok ediliyor. Sorun bu ağaçları keserek değil ancak demokratik bir siyasi anlayışla çözülür. Bu orman sadece Kürt'ün değil herkesin ormanıdır. Buradan sadece Kürtler değil dünyanın her yerindeki insanlar bu ormanlar sayesinde nefes alıyor. Eko sistemi bozmaya kimsenin bozmaya hali yok" diyerek bir direniş hattının uzun süreli olduğuna vurgu yaptı.

Başka bir sohbete geçmek isterken jandarmanın gaz ve tazyikli su ile müdahalesi başladı. Ve insanların kimisi direnmeye kimi gazdan kaçmaya çabalarken, kimi de gelen gaz fişeğini karşıya atmaya başladı. Kayıt yapan biz gazeteciler de hedef gözetilerek saldırıya maruz kaldı. Bir taraftan da o anları da kameraya kayda alarak belgelemeye çalıştım.  

'BATIDA MÜCADELE DAHA RAHAT'

Yapılan müdahalenin ardından kitle oturma eylemine geçti. Ve ben de Mezopotamya Ekoloji Hareketi'nin çağrısına uyarak gelen Mezopotamya Kervanı’na katılan İklim Adaleti Kervanı’ndan aktivist ve çevre örgütü temsilcileri ile görüştüm. Hemen konuşmanın başında, Muğla'da ya da Kaz Dağları'nda eylem yaparken daha rahat olduklarını vurguladılar. Kürt'ün coğrafyasını korumak daha da güç diyerek yaşanan tabloyu özetlediler. 

Geçtiğimiz aylardaki orman yangınlarını takip ederken kesilen yolları belgeleyen bir gazeteci olarak iki ayrı yerde de eylem yapmanın kolaylıkların ve haber takibi yapmanın zorluklarını bizzat yerinde yaşadım, gördüm. "Orman yangınlarında caddelerde Kürt ya da Arap arayan zihniyet burada TOMA'dan su sıkıyor, gaz atıyor ve orman kesiyor" diyebilir miyiz takdir sizin!

Muğla Çevre Platformu aktivisti Ayhan Çelik ile görüştüğümde Muğla'dan geldiğini ve sabahtan beri yaşananlara şaşırmadığını dile getirip, "Bu yüzden ormanlar yanarken nasıl mücadele ediyorsak orman kesilirken de aynı mücadeleyi göstermeliyiz" diyerek mücadelenin birleşmesi gerektiğini vurguladı. İklim Adaleti'nden Melis Tantan da Ankara'dan geldiğini ifade ederek ağaçların sadece o bölgeyi etkilemediğini belirtti ve  "Bakın bu ormanlar kesilince tüm gezegen bundan etkileniyor. Buna karşı bu yüzden mücadele etmezsek yaşamak için işimiz çok zorlaşır" diyerek mücadelenin asıl amacının altını çizdi.  

Biz Melis Tantan ile konuşurken gözüm bir an jandarma ekiplerinin durduğu noktaya kaydı. İşte tam da Melis Tantan'ın dediği gibi ormanın kesilmesini engelleyenler, güneşin kavurucu sıcağından korunmak için ağaçların gölgesine sığındığını fark ettim ve bu anı da belgeledim. 

ERUH'TA DA ORMANLAR KESİLİYOR

Ekoloji savunucuları bunları söyledikten sonra yapılan basın açıklaması ve ardından yapılan yürüyüş ile etkinlik sona erdi. Peki, Cudi'ye ne olacak? Bu satırlar yazılırken sadece Cudi'de değil Besta Dereler bölgesinde de ormanlar kesiliyordu.

Hatta kamuoyunun henüz bilmediği başka bir orman kesimi daha var. Yaptığım Ataştırmalar sonucu Siirt'in Eruh İlçesi'ne bağlı bölgelerde ormanlık alanlar yaklaşık altı aydır kesiliyor. Biz şimdilik sadece gündem Cudi olduğu için burayı biliyoruz. Hasankeyf'te yapılan eko kıyımın devamı Cudi'de, Besta Dereler ve son olarak Eruh'ta devam etmesi sistematik bir eko kıyımın olduğunun kanıtıdır. 

SİSTEMATİK KESİM

Peki bugün kadar ne kadar ormanlık alan kesildi? Şırnak Barosu'nun verdiği mücadele ve raporları sayesinde çok azına hakimiz. 2 yıllık kesimin bilançosu dağın yüzde 8'lik orman kesimi yok edildi. Günde en az 20-25 kamyon ormanlık alanda kıyım yapıldı. Yaz mevsiminde ve sonbaharda ağaç kesimleri ağırlık veriliyor. Bu da demek oluyor ki önümüzdeki günlerde kıyım sürecek. Kesimler bizzat devlet eli ile 1990'lı yıllarda faili meçhul cinayetlerde ismi geçen ailelere ve koruculara rantı yediriliyor. 1990'lı yıllardaki insan hakkı ihlalleri bugün eko sistem üzerinden sürüyor. Ve bunu da aynı sistemin çarklarına yaptırılıyor.

Peki şimdi ne olacak? Şırnak'ın yanı sıra Siirt'te de ormanlık alanlar kesiliyor. Cudi'ye Yürüyüş son mu bulacak? Siirt'teki orman kesimi gündem olacak mı orada mücadele yürütülecek mi? Peki ya helalleşme siyaseti yapanlar orman kesimini gündemlerine alacak mı?

Öne Çıkanlar