Dezenformasyon Yasası ve politikanın yasaklanması

Dezenformasyon Yasası ve politikanın yasaklanması
“Dezenformasyon yasası” da bir “doğru” ve “gerçek” dayatmasını içeriyor ve bir yandan “güvenlikçi” bir rejimin inşası ile diğer yandan günlük taktik siyasi amaçların hazırlanmasını hedefliyor

ORHAN GAZİ ERTEKİN


Büyük entelektüel A.G.Frank’ın 1970’lerde derlediği bir kitapta Latın Amerika’nın “ulusal güvenlik devleti” üzerine yazan iki Amerikalı sosyolog bu tip devletleri şu mealde tarif etmişlerdi “(onlar için) doğru tektir ve değişik çözüm önerileri asıl çözümü bulandırdığından etkisiz kılınması gerekir. Doğrunun çoğunluklar ile azınlıklar arasındaki güç dengesine, demokratik oyuna nesne olmasına asla izin vermezler…”.

Bugünlerde çıkarılan “dezenformasyon yasası” da işte bu türden bir “doğru” ve “gerçek” dayatmasını içeriyor ve bir yandan “güvenlikçi” bir rejimin inşası ile diğer yandan günlük taktik siyasi amaçların hazırlanmasını hedefliyor. Bugünkü rejim, politik alanın oldukça dar temellerde geliştirildiği geleneksel siyasi alanı ve siyaseti bile lağvederken rejimin mafyadan çeşitli güç odaklarına uzanan tüm o somut hikayelerini de kamuoyundan saklamaya çalışarak güncel çıkar ve beklentileri için bir araç olarak kullanıyor. Kullanacak.

Dolayısıyla yasanın sansürü aşan ve politikayı yasaklayan boyutu ile iktidarın güncel beklentilerinin bir araya geldiği bir müdahale olduğu kanaatindeyim şahsen. Ve Türkiye siyasi/seçimler tarihinden baktığımızda bu yasa bir “telaş yasası”dır da…

Şöyle anlatayım:

SANSÜR, HUKUK VE YARGI

İktidar yargı alanını kullanarak her türlü sansürü zaten yürürlüğe sokmuş durumda. Birçok yayın organı ülke içinden yayın yapamaz hale geldi ve bütün bunları da yasal bir gerekçeden yoksun olarak gerçekleştirdi. İktidar hukuk ve yargı alanında istediği her kararı alıp uygulayabilecek güçte. Bunun için bir yasaya ihtiyaç duymadı. Duymuyor. Hiçbir hukuki-yasal temele dayanmayan Gezi-Kavala kararı gibi daha pek çok hukuksuz dava ve kararlar da bunu gösteriyor.

Politikanın yasaklanması

Buna karşılık dezenformasyon yasası, yasal temele dayanmayan seçici ve belirgin hedeflerin dışındaki bir hedefi; toplumun genel bir kontrolünü öngörüyor. İktidarın kendi gerçeği dışındaki her tür yarışan gerçek iddialarını kriminalleştiriyor. Tıpkı Latin Amerika’nın ulusal güvenlik devletlerinde olduğu gibi. Sadece aktif siyasi güçleri değil her bir yurttaşı hedefliyor. Geleneksel medyanın da ötesinde bütün bir sosyal medyayı ve her bir yurttaşı iktidarın kendi çıkarlarına uygun düşen gerçek anlayışının dışına çıkmamaya zorluyor. Tehdit ediyor.

İktidarın yargıda zaten her tür hukuksuz işi yaptırabilmesine karşın bir de yasal bir tehdit alanı oluşturmasının temelinde de bu var. Toplumun yatay kontrolü sağlamak; politikanın, gazeteciliğin, kamuoyu alanının demokratik oyunun alanı olmaktan çıkarmak ve doğruyu ve gerçeği sadece kendilerine ait kılmak.

Ve giderek ülkeye, Türkiye’ye ait her bir meseleyi güç dengelerinin, demokratik oyunun dışına çıkartmak ve politikayı yasaklamak…

Güncel çıkar ve beklentiler

Yolsuzluk ve çürüme Türkiye seçmenlerinin genel eğilimlerini belirleyen bir siyasi mesele olmamıştır çoğu zaman. Buna dayanan bir muhalefet de güç kazanamamıştır. “Düzeltici adalet” söylemlerinin çok da karşılığı olmadığını Türkiye seçimler tarihinden biliyoruz. Buna karşılık son bir yıl içinde yolsuzluk ve çürümeye dair muhalefet özel bir politik önem kazanmaya başladı. 17-25 Aralık 2013’dan sonraki tüm dönem boyunca iktidarın tüm hukuk dışı işlemlerinin ifşası muhalif bir politik güç zemini halini aldı.

AKP 20 yıllık iktidarı içinde ilk kez bu çapta bir çürüme şikayetinin hedefine dönüştü ve bu duygu ekonomik çöküş ile birlikte toplumun geneline yayıldı. Dolayısıyla iktidar ve yolsuzluklara dair her haberin iktidar merkezlerindeki huzursuzluğu artırdığını görmek mümkün. Bu yasa, bir başka yandan bakıldığında işte bu huzursuzluğu teskin etmek üzere çıkarılmış görünüyor. Kuşkusuz ilk hedefinin önümüzdeki seçimler olduğunu tahmin etmek hiç güç değil.

“Telaş Yasası”-Tahkikat Komisyonu

Mevcut yasanın Türkiye sağının geleneksel tepkileri ile ilgili bir yanı da var. İktidarın doyumsuzluğu ile orantılı biçimde yasanın işlevsiz kalacağını gösteren noktalardan birisi bu. En benzer örneği DP’nin Tahkikat Komisyonudur. 1960’da DP tarafından kurulan ve muhalefet ve basının kontrolü anacına dayalı tahkikat komisyonundan bu yana yapılan “telaş yasaları’dan birisi daha ortaya çıkmış durumdadır Dezenformasyon yasasıyla. Bu tür yasaların toplumun genelindeki huzursuzluğu önleyemeyeceğini tarih gösterdi. Fakat yeni “sosyal medya” döneminde “doğru” ve “gerçek”e müdahale etmenin doğrudan toplumla savaşmak anlamına geleceğini de bir yenilik olarak göreceğiz. Boşuna çabalar olduğunu tarih gösterdi… Gösterir… Gösterecek…

Öne Çıkanlar