Antep: Yoksulluk ve kimlik ayrı dertler mi?
Ceren SÖZERİ
Gaziantep’i anlatmak zor. Daha doğrusu öyle bir şehir ki nereden baksanız farklı şekilde tarif edebilirsiniz. Öncelikle gelişen her Anadolu kenti gibi, yer gök yüksek katlı binalarla çevrili. Depremden görece az etkilenmiş görünüyor ancak Kale çevresinde (kale duvarları da dahil olmak üzere) yıkılmış tarihi binalar var, daha çeperde eski evler yıkılmış, çadırlar, konteynerler göze çarpıyor. Bir taraftan ülkenin en büyük sanayi kentlerinden biri, dolayısıyla zenginliği de dikkat çekiyor. Merkezi kalabalık, canlı, AVM’si bol, restoranlar da, oteller de dolu. Merkezdeki otellerin müşterileri arasında gazeteciler de var. Göçmenin bol ve ucuz işçi olduğu bu kentin merkezinde, Balıklı Meydan’da sizi kocaman bir Zafer Partisi’nin başkanı, aynı zamanda Gaziantep Adayı Ümit Özdağ’ın afişi karşılıyor. Gaziantep’i anlamak da, anlatmak da zor.
Lakin şehirdekilerin anlatacağı çok şey var. Kente ayak bastığımızda bize katılan Artı TV’den gazeteci arkadaşlarımız Şirin Bayık ve Mahsum Adıgüzel bizden ayrılıp sokağı dinlemeye gidiyorlar. Döndüklerinde herkesin konuşmaya ne kadar istekli olduğunu heyecanla anlatıyorlar. Bu ilk karşılaşma Gaziantep’in kozmopolitliğini gösteriyor; Yeşil Sol Parti diyeni de var AK Parti diyeni de, CHP’lisi de. LGBTİ+’ların uğradığı ayrımcılığa kızanlar da var, bıktık diyen de… İzlemediyseniz şuraya bırakayım. Ortak nokta ekonomi ve değişim talebi. Bir başka ilgi çekici durum da Gaziantep de dahil tüm deprem bölgelerinde halk konuşmaktan hiç çekinmiyor, iktidarı savunsa da kızsa da anlatmak, duyulmak istiyor.
Tekrar buluşup Cumhuriyet Mahallesi’nde Yeşil Sol Parti’nin seçim bürosu açılışına gidiyoruz. Parti’nin Gaziantep’te birinci sıra adayı Evrensel’den gazeteci arkadaşım Sevda Karaca. Önünde halayların çekildiği coşkulu bir kalabalığa ulaşıyoruz. Halay bir direniş, halay hayatı coşkuyla karşılamanın bir yolu. Yıllardır görmediğim arkadaşlarımla karşılaşıyorum. Yeşil Sol Parti’nin çok beğendiğim seçim şarkısı Dîsa em’in yanında bol bol halay türküleri çalınıyor. Fakat bunların çoğu düğünlerden kaydedilmiş, ara ara “şimdi takı törenine geçiyoruz”, “gelini sahneye davet ediyoruz” anonsları geçiyor, bunlar da seçimin eğlencesi… Halaya kadınlar hâkim, gençlerin çekingenleri onların ısrarıyla coşkuya dahil oluyor. Türkiye İşçi Partili gençler de var.
Benim gibi halayı beceremeyenler kenarda durum değerlendirmesi yapıyor. Bu yazının konusu Yeşil Sol Parti kampanyasına dair gözlemlerden ve tanıklıklardan oluşuyor. Genel olarak Gaziantep de ‘kim kazanır, kim kaybeder’ değerlendirmesi beni aşıyor. Ancak Emek ve Özgürlük İttifakı’nın birlikte yürüttüğü bu kampanyaya bakarak çıkarılacak dersler olduğunu düşünüyorum. Sevda Karaca İttifak içindeki Emek Partisi’nin GYK üyesi. Biz onu gazeteciliğinin yanı sıra Ekmek ve Gül’le yürüttüğü Esenyalı mahalle çalışmalarından, okullarda “Bir Öğün Ücretsiz Sağlıklı Yemek” kampanyasından ve son olarak depremzede kadınlar için örgütlenen “Kız Kardeşlik Köprüsüyle Hayatı Yeniden Kuruyoruz” dayanışmasından biliyoruz. Ancak Karaca, Gaziantepli değil, Kürt hareketinden gelmiyor. Bu bir sorun olmamış mı? Sevda’dan dinleyemedim ama başta olmuş ancak bayramın gerektirdiği sosyalleşmeyle kısa sürede aşılmış. Yeşil Sol Parti’nin ikinci sıradaki adayı halihazırda HDP Van Milletvekili Murat Sarısaç. O da Antepli değil ama şurası açık ki Kürt seçmene daha yakın bir isim. Her iki adayın ekibi de birbiriyle çok barışık ve çok uyumlu şekilde yürütüyor kampanyayı. Gaziantep’te birinci sırada aday gösterilen tek kadın aday olması, aynı zamanda kadın hareketi içinde güçlü bir ses olması Sevda Karaca’nın avantajı. Çok seviliyor, çok kabul görüyor.
Ancak tahmin edileceği üzere kampanyanın dili biraz farklı. Sevda her sabah işçi duraklarına gidiyor, onların sorunlarını dile getiren videolar paylaşıyor. Evrensel’den Dilek Omaklılar’a söylediği gibi Gaziantep nüfusunun üçte ikisi işçilerden oluşuyor ve bunların önemli bir kısmı kayıt dışı çalışıyor. Bu çok önemli bir sayı, yoksulluk kent merkezinde değil ama kenar mahallelerde, ilçelerde göze çarpıyor. Fakat yoksulluğu yaratan sebeplerle, Kürtlerin haklı talepleri siyasi söylemde nasıl buluşacak? Gözlemlediğim kadarıyla bunun üzerinde daha çok konuşmak, tartışmak gerekiyor. Kürt seçmene yönelik politikada kimlik, eşitsizlik, ayrımcılık daha fazla vurgulanıyor. Gültan Kışanak’ın çok doğru tespit ettiği gibi esas sorun “Demokratik bir yaşamdan, eşitlikten ve özgürlükten yana olan politik güçlerin, ekonomik krizin ve yoksulluğun siyasetin ta kendisi olduğunu halka yeterince anlatamaması.” Herkes dilinin döndüğünce anlatmaya çalışıyor elbette, ama bazen kelime seçimleri bile anlamını aşıyor. Konuştuğum HDP’lilerden bazıları emek, sömürü kavramlarının Kürt emekçilere ulaşmadığını söylüyor, oysa birinin kardeşi her sabah Sevda’nın olduğu duraktan servise binen bir işçi. Sevda yoksulluğun en ağır yükünü çeken kadınlara ulaşıyor ama ‘erkek siyaset’ bunu yeterince önemsemiyor. Kürt siyaseti de belki haklı bir bakışla en çok oyu hedefleyen bir söyleme tutunmayı pragmatik görüyor. Ne de olsa bu seçim çok önemli.
Diğer taraftan yoksulluk ve onun sonuçları bu kampanyanın ötesinde bir anlama kavuşuyor. Hükümet depremzedelere ilk elden 10 bin lira yardım yatırdı. “10 bin sizin orası için küçük ama buradaki insanlar için büyük para” diyorlar. Bunu başka depremzede il ve ilçelerde de gözlemliyoruz. ‘Nasıl oluyor da hala AKP’ye oy veriyorlar’ ya da ‘oy verdilerse görsünler günlerini’ bakışının altının ne kadar boş olduğu buralarda iliklere kadar işliyor. İstanbul ve Anadolu birbirinden çok kopuk, bunun en önemli nedenlerinden biri medyanın İstanbul merkezli olması.
Tüm bunlardan umutsuz bir durum çıkmasın, aksine Gaziantep en fazla umutlanacağımız illerden biri. Çünkü ittifak içindeki HDP de Emek Partisi de seçim odaklı bir kampanya yürütmüyor. Yıllardır oradalar, insanları tanıyorlar, depremde ilk koşanlar arasındaydılar. Medya Antep’e biraz daha odaklanırsa, bu birlikte çaba sonuç verirse ülke için hep birlikte umutlanabiliriz. Umarım bu seçimde hem Sevda Karaca hem Murat Sarısaç Meclis’e girer, işte o zaman gündemdeki sığ ‘Kürtler ve sol’ tartışmaları da boşa düşer. Kışanak’ın 1 Mayıs çağrısında söylediği sözler Antep’te seçimde de vaki olur: “Kadın-erkek eşitliği konusunda büyük bir iddia ortaya koyan Yeşil Sol Parti kortejinde, ev emekçisi kadınlarla, emeği atölyelerde, fabrikalarda sömürülen kadın işçiler yan yana yürümeli.”