Hızlandırılmış 'Steve Jobs vakası': Yapay zeka tartışması nereye gidiyor?
Balkan TALU
Artı Gerçek - Teknoloji gelişiyor; robotlar ve yapay zekâ hayatımıza giderek daha fazla giriyor. Yapay zekâ uygulamalarına soru sorup cevap alabiliyor olmak giderek daha fazla hoşumuza gidiyor...
Yapay zekâ en basit tanımıyla, insan zekâsının yapabileceği bir görevin bir bilgisayar veya robot tarafından yapılabiliyor oluşu... Diğer bir tanımı da insanları gölgede bırakan otonom sistemler olması.
Bilimkurgu edebiyatı da dahil, cevap aranan soru hep şu oldu: Sistemler insan gibi düşünebilir veya davranabilir mi? Burada robotların insanlara saldırıp yok etmeye yeltendiği Terminator, 2001 Uzay Efsanesi (2001: A Space Odyssey) gibi örnekleri de hatırlayabiliriz. Isaac Asimov’un meşhur robot üçlemesinde ortaya koyduğu "Bir robot bir insana zarar veremez veya zarar görmesine göz yumamaz” diye başlayan 'üç robot yasası'nı da...
Burada bilgisayarlara ve robotlara çağ atlatan özellikler mantık yürütme, verileri analiz etme, keşif yapabilme ve genelleştirme yapabilme yeteneği. Aslında insanlara korkutucu gelen de bu.
'SORDUM YAPAY ZEKÂYA…'
Örneğin gazetecilik mesleğiyle ilgili en çok tartışılan konulardan biri, "Acaba editörler işsiz mi kalacak?" sorusu. Zira yapay zekâ orta vadede biz muhabir ve yazarların ürettiği ham metinleri haber yazım kurallarına, metin kurallarına uygun hale getirebilecek; veri ve bilgi doğrulaması yapabilecek ya da kullanılan enformasyondaki çelişkiler ile boşlukları tespit edebilecek. Halihazırda muhabirler, editörler ve öğrenciler şimdiden muhtelif program ve uygulamaları -hayır sadece Google Translate değil- kullanmaya başladılar bile. Öğrenciler şimdiden inceleme ödevlerini veya makalelerini yazarken soru sorup cevap alabilmek için ChatGPT gibi uygulamalara başvurmaya başladılar bile... Bu nedenle akademisyenler öğrencilerinin bu tür uygulamaları kullanmasına engel olmaya ve sınırlamaya çalışıyor. İntihal, benzerlik kontrolü yapan Turnitin gibi uygulamalar, yapay zekâ başvurularını da tespit edip kullanılan kaynak listesine ekliyor.
The Economist’e göre özellikle son dönemde hayatımıza giren Üretken Yapay Zekâ (Generative AI) 2024’te ana akım haline gelecek. Economist’e göre hukuki mukavelelerden pazarlama metinlerine kadar akla gelebilecek her şeyin ilk taslağı DALL-E 2, ChatGPT gibi Generative AI uygulamalarıyla yapılıyor.
Sözgelimi ünlü bankalardan biri olan JPMorgan Chase, ticaret masası için Merkez Bankası toplantılarını analiz edip derlerken yapay zekâdan destek aldı. En yaygın kullanılan uygulamalardan biri olan DALL-E 2 ise metinleri doğal dil ve görüntü işleme becerileri ile birleştirebiliyor. Diğer bir deyişle, öğrenebilen bir makineye yüklenen metin, görsel bir materyale dönüştürülebiliyor. Amazon, Apple, Meta, Microsoft ve Nvidia gibi teknoloji şirketlerinin hisse fiyat endeksi yüzde 80 büyüdü. Bahsedilen muhtelif uygulamalar arasında en gözde olanlardan biri de herkesin bildiği üzere Chat GPT’ydi.
HER ŞEYE CEVABI OLAN CHATBOT: CHATGPT
Chat GPT aslında yapay zekâyı bir açık kaynak olarak geliştirmeye çalışan OpenAI kuruluşu tarafından geliştirilen bir chatbot (sohbet robotu). İlk defa 2019 yılında geliştirilmiş olan ChatGPT'nin ilk sürümü, 117 milyar parametre içeren bir dil modeliydi. 2019 şartlarında bu, o zamanlar piyasadaki en büyük dil modeli olması anlamına geliyordu. Bu chatbotun diğer teknik destek robotlarından farkı çok daha karmaşık bir yapıya sahip olması.
Şöyle diyelim: Genellikle bir ürün veya hizmetle ilgili teknik destek veya sorun çözmek için yardım aldığımız chatbotlara belirli bir şablon içinde belirlenmiş sorular sormanız gerekebiliyor. ChatGPT’ye ise kitaplar, makaleler, blog yazıları ve web sayfaları gibi birçok farklı kaynak yüklenmiş durumda ve tabiibu robotun kapasitesinin giderek daha fazla sofistike hale gelmesi anlamına geliyor. Bu yüzden şu anda Chat GPT metin oluşturma, özetleme, çeviri gibi işlerde kullanılabiliyor. Buna ek olarak ChatGPT hava durumu tahmininden ilaç saati için hatırlatma oluşturmaya ve uçuş saati kontrolüne kadar geniş bir kullanım yelpazesi sunuyor.
Gelelim işin dedikodu kısmına ve bu yazının esas vesilesine: ChatGPT’nin yaratıcısı ve OpenAI’nin kurucusu olan Sam Altman ilk önce yönetim kurulu başkanlığı (CEO) görevinden kovuldu, sonra da geri döndü. Olay aslında biraz da dört beş güne sıkıştırılmış ve hızlandırılmış bir Steve Jobs vakası gibiydi. Open AI yönetim kurulu oylama yapmış ve Altman’ı CEO makamından düşürüvermişti.
OpenAI şirketin internet sayfasından yaptığı açıklamada Altman’ın yönetim kuruluyla olan iletişiminde yeterince açık, tutarlı ve samimi olmadığı söylenmişti. Açıklamada, "Yönetim kurulunun artık Altman'ın OpenAI'ya liderlik etmeye devam etme becerisine güveni yok" deniliyordu.
Perde arkasında dönen kulisler ise iki temel başlıkta toplanıyordu: Birincisi, OpenAI ilk etapta bir kâr amacı gütmeyen şirket olarak kurulmuş ama daha sonra başka yatırımcıların desteğini almıştı. Dolayısıyla kurumda bir "kârcı olanlar" ile "ihtiyatlı olanlar" ayrışması yaşanmıştı. Aslında Altman kârcılar grubundaydı ve Q* adıyla yeni bir yapay zekâ uygulaması geliştiriyordu... Diğer kampta yer alanlar ise OpenAI’nin yeni uygulamalar yaratırken ve mevcut olanları geliştirirken fazla aceleci davrandığını ve güvenlik konusuna daha fazla eğilinmesi gerektiğini savunuyordu.
YENİ UYGULAMA ‘FAZLA YETENEKLİ’
Q* uygulamasının kapsamıyla ilgili ayrıntılar sır gibi saklanıyor ama sürekli ısrarla insanlığı tehdit edebilecek süper güçlü bir yapay zekâ projesi olduğu söyleniyor. Altman’ın kovulma kararının ardında o dönemin teknoloji sorumlusu olan ve ChatGPT’nin ardındaki beyinlerden biri olarak bilinen Mira Murati tarafından yazılmış ve kullanıcılara gönderilmiş olan bir mektup olduğu söyleniyor.
Yapay zekânın ileride de öğrenme, genelleme yapma ve kavrama yeteneklerinin ileride epey gelişeceği zaten öngörülüyor. Buna ek olarak Reuters’ın haberine göre, Murati’nin kurum çalışanlarına gönderdiği mektupta Q* uygulamasının güvenlik konusunda endişeler doğurduğu ve yeni yapay zekâ uygulamalarının muhakeme yeteneklerinin haddinden fazla gelişmiş olabileceği konusunda uyarılar içeriyor.
Mektupta, "yapay zekâ bilim insanları" ekibinin çalışmalarından da bahsediliyor. "Code Gen" ve "Math Gen" ekiplerinin bir araya getirilmesiyle oluşturulan bu grup, mevcut yapay zekâ modellerinin muhakemelerini geliştirmeye odaklanıyor. Ekip, yapay zekânın nihayetinde bilimsel çalışmalar yapmak için nasıl optimize edileceğini de araştırıyor.
Murati bu yılın başlarında Time dergisine verdiği bir röportajda şunları söylüyordu: "OpenAI ve bize benzer şirketler için bu konuyu kamuoyuna kontrollü ve sorumluluk içerisinde sunmak önemli. Ancak biz az sayıda insanız ve bu sistem için, teknolojilerin ötesine geçen çok daha fazla girdiye ihtiyacımız var, kesinlikle düzenleyicilere, hükümetlere ve geri kalan herkese."
OPENAI’DE DARBE KALKIŞMASI(?)
Sam Altman’ın kovuluş ve geri dönüş süreci bol entrikalı drama dizilerini de andırmıyor değildi. İlk önce OpenAI’nin çalışanları kazan kaldırdı. 700 çalışandan 505'i Altman göreve iade edilmezse toplu halde Microsoft’a geçeceklerini söyledi. Kazan kaldıran Altman destekçileri özellikle bilim ekibinin şefi Ilya Sutskever’i darbecilikle suçluyordu. Sutskever’in Altman’ın "gazı fazla köklediğine" dair endişelerini yönetim kuruluyla paylaştığını ve yöneticileri manipüle etmeyi başardığı söyleniyordu. Sutskever ve Murati’nin endişelerinin örtüşüyor olması dikkat çekiciydi. Bu arada Sutskever’in geri dönüş kutlama partisinde olmayışı da gözlerden kaçmadı.
ARABULUCU MICROSOFT
Altman ve onun ardından yöneticilikten istifa eden genel müdür Greg Brockman’ın Microsoft’a transfer olacağı, Altman’ın Microsoft için ayrı bir yapay zekâ uygulaması geliştireceği dedikoduları hemen tedavüle sokulmuştu. Bu haber biraz tuhaftı çünkü OpenAI’yi destekleyen yatırımcılar arasında Microsoft da bulunuyordu. Nitekim, OpenAI yönetimiyle yürütülen pazarlıkların içinde Microsoft yöneticileri de yer alıyordu. Bu arada ilk geçici CEO olarak Mira Murati, ardından da interaktif canlı yayın platformu Twitch’in kurucusu Emmett Shear atanmıştı. Öte yandan Emmett Shear, Open AI yöneticileri Altman’ın kovulmasıyla ilgili somut bir açıklama yapmazsa kendisinin de CEO’luk görevini bırakacağını açıkladı.
Akabinde OpenAI’nin diğer yatırımcı ortakları da yönetim kurulunu sıkıştırmaya başladı. Aralarında projeye 13 milyar dolar yatırmış Microsoft ve Thrive Capital’ın da bulunduğu şirketler hem Altman’ın geri dönmesini, hem de yönetim kurulunda değişiklik yapılmasını istiyordu. Pazarlıklar sonuç verdi. Microsoft CEO’su Satya Nadella OpenAI yönetiminin tavrını değiştirmesini cesaret verici bulduğuna dair bir tweet attı. 17 Kasım Cuma günü görevden alınan Altman 21 Kasım Salı günü geri döndü.
Peki şimdi ne olacak? Steve Jobs’un geri dönmesi epey uzun sürmüştü. Altman vakası şimdilik üç beş günde bitti. Fakat Jobs döndüğünde önce i-Pod sonra da i-Phone’un lansmanını yaparak teknoloji dünyasında çığır açmıştı. Altman ve ekibinin nasıl bir sıçrama yapacağı henüz bilinmiyor, zira bu aynı zamanda yapay zekânın nasıl ve ne şekilde sıçrama yapacağıyla da bağlantılı.
YAPAY ZEKÂ VE BİLGİ ÜRETİMİ
Peki yapay zekâ nasıl bir sıçrama yapacak? Q* projesi üzerinden yaratılmaya çalışılan korku gibi ya da bir dönem izlediğimiz bilimkurgu filmlerinde olduğu gibi robotlar, makineler bize savaş mı açacak? Oralara muhtemelen daha çok var ama yapay zekânın özellikle bilgi üretimi ve kullanımı konusunda nasıl kullanılabileceğine dair şüphelerin giderilmesi gerekiyor. Örneğin bilimsel araştırmalarda çığır açabileceği söyleniyor ama nasıl? Bir soruya yapay zekâ tarafından verilen yanıt referans niteliği taşıyacak mı gerçekten? Hadi diyelim ki yapay zekânın verdiği cevapları değil de, gösterdiği kaynakları referans olarak kullandık; peki bu kaynaklar her zaman doğru, sahih kaynaklar olacak mı? Ya da herhangi bir bilimsel entelektüel tartışma söz konusu olduğunda, bir haberin boyutları da dahil, bütün katmanlar eksiksiz olarak sunulacak mı?
Şu anda giderek daha fazla zihinsel tembelliğe ve sabırsızlığa alıştığımız yeni çağda yapay zekâ uygulamaları bizim için çok ideal. Karmaşık bir hesaplama yapmak istediğimizde; bir metni vakit ayırıp okumaya veya çevirmeye üşendiğimizde; yaratıcı görsel içerik hazırlamamız gerektiğinde beynimiz duruverdiğinde bir yapay zekâ uygulamasına dalıvermek çok rahatlatıcı olabilir. Giderek artan tembellik ve dikkat eksikliğinde artan tehlike ise bu uygulamaları eninde sonunda bizim beslememiz gerektiğini, sorumluluğun gene bizde olacağını unutuvermemiz olacak.
Katalonya krizinde ileri hamle mümkün mü?
Portre: 'Yıkım ile işgale direnişin adresi' Hizbullah
'Korku Krallığı’nın yerli kurbanları: Osage yerlileri
Portre: Hep dört ayak üstüne düşen Benyamin Netanyahu'nun sırrı ne?