Portre: İngiliz kraliyetinin 'mahzun' Kralı III. Charles

Portre: İngiliz kraliyetinin 'mahzun' Kralı III. Charles
Yıllarca "Prens Charles" olarak kalan, hayatı boyunca ailesine yaranmaya çalışan ve skandallara karışan İngiltere kralı III. Charles'a, tahta çıkmasının ikinci yılı dolmadan kanser teşhisi konması dünya gündemine oturdu.

Balkan TALU


Artı Gerçek - Dünya gündemine düşen haberlerde en beklenmedik son dakika gelişmelerinden biri, İngiltere Kralı Charles’a kanser teşhisi konmasıydı. 8 Eylül 2022’de tahta çıkan ve ancak 73 yaşında kral olabilen III. Charles, hâlihazırda bir prostat büyümesi tedavisi görüyordu. Daha ileri seviye tetkikler yapan doktorlar, çiçeği burnunda kralın kansere yakalandığını tespit etti. Buckingham Sarayı’ndan yapılan açıklamaya göre, III. Charles’ın yakalandığı tür, prostat kanseri değil. 'Saray', spekülasyonları engellemek için kanserin tipini ve evresini açıklamayı uygun görmediklerini de belirtti. Öte yandan, III. Charles’ı ziyaret eden Başbakan Rishi Sunak, kanserin erken teşhis edildiğini açıkladı.

'TESADÜFEN KRAL' PRENS CHARLES

İngiliz Kraliyet tarihine biraz vakıf olanların bildiği üzere, III. Charles’ın kral oluşu bir tesadüfler silsilesi olarak görülebilir. Annesi Kraliçe II. Elizabeth tahtta en uzun kalmış kraliçelerden biriydi. Fakat II. Elizabeth'in babası, yani Charles'ın dedesi VI. George, kardeşi VIII. Edward’ın Wallis Simpson’la evlenebilmek için tahttan feragat etmesi sayesinde kral olabilmişti. Hatta bir rivayete göre, ana kraliçe Elizabeth Bowes-Lyon, kocası VI. George’u hiç hazır olmadığı bir işe zorladığı ve genç yaşta kanser olup 56 yaşında ölmesine sebep olduğu gerekçesiyle VIII. Edward’dan her daim nefret etti.

III. Charles’a gelince... Malum, aile hayatı hep biraz sıkıntılı oldu. Hem sarayda hem de dış kamuoyunda şimşekleri her daim üstüne çekmeyi başardı. Yıllarca "Prens Charles" olarak bilinegeldi. En çok Diana Spencer’la olan sansasyonel evliliği ve "bomba etkisi" yaratan boşanmalarıyla gündeme geldi.

Prens Charles o zamanlar bile kameralara poz verdiğindeki gülümsemesi hep biraz eğreti, neredeyse az sonra ağlayacakmış gibi zoraki olurdu. Muhtemelen bunun en büyük gerekçelerinden biri de, ailesiyle olan sıkıntılı ilişkisiydi. İlk tartışmalardan biri, özellikle babası Philip’in teşviki ve ısrarıyla İskoçya’da gittiği Gordonstoun yatılı okulunda zorbalığa maruz kaldığı yönündeki iddialardı. Edinburgh Dükü Philip Prens, Charles’ı "dünyadan bihaber bir muhallebi çocuğu" olmasın diye 'seçkin' Eton yerine Gordonstoun’a göndermişti ama işler pek yolunda gitmemişti.

Prens Charles’ın aşk hayatı da epey fırtınalı geçmişti. İlk olarak, çok sevdiği ve IRA tarafından yapılan suikastta ölmesine çok üzüldüğü amcası Albert Mountbatten'ın torunu Amanda Knatchbull’la evlenmek istedi. Babası Prens Philip ise Charles’ın tamamen amcasının etkisine gireceğini düşündüğü için bu evliliği hiç istemiyordu. Lady Amanda’nın babası John Brabourne da zaten medyanın Charles ve Amanda’nın kuzen oluşunu diline dolayacağından endişelenirken, Lord Mountbatten’ın 1979'da öldürülmesinin ardından kraliyet ailesine "kız verme" hevesini kaybetti.

GÖNÜL VE KRALİYET FERMANI

Bugün doğruluğunu tahmin ettiğimiz çok sayıda dedikoduya göre, amcası Lord Mountbatten’ın ölümünden çok etkilenen Prens Charles, ilk defa 1971’de tanıştığı Camilia Shand’la dostluğunu ilerletmeye başlar. Fakat Kraliyet ailesi onu da istemez. Zira Kraliyet geleneğine göre aileye "gelin gelecek" olan kadın hem bakire hem de soylu olmalıdır. Mahzun prensimiz başını öne eğer, hüzünlü gülümsemesini takınır ve yoluna devam eder...

Prens Charles sonunda yakın dostu Lady Sarah Spencer (Lady Diana’nın ablası) aracılığıyla tanıştığı Diana’da karar kılar. Bu arada kendisinin bir dönem Lady Sarah’la da ilişki yaşadığı ama yine ailesi tarafından engellendiği söylentileri de gündem yaratır. 'Saray'ın, Spencer ailesinin 'asil' olmasına rağmen Lady Sarah'nın geçmişte başka erkeklerle ilişkisini gerekçe gösterdiği ileri sürülür... Prens Charles yine o acı gülümsemesini yüzüne yerleştirir ve başını öne eğer. Lady Sarah ile dostlukları yine de devam eder. O kadar ki, Diana ile tanışmalarına da o vesile olur.

‘AŞK DEDİĞİN NEDİR Kİ?’

Prens Charles ile Diana 1981 yılında evlendi. Fakat en başından beri bir şeylerin yolunda olmadığı da herkesin malumuydu. Diana ileride, en çok bozulduğu olaylardan birinin, kocasının "Lady Diana’yı seviyor musunuz?” sorusuna “Aşk dediğiniz nedir ki?” gibi tuhaf bir cevap vermesi olduğunu söyleyecekti. Bu arada Prens Charles, Camilia Parker Bowles’un malikânesine kaçmaya da devam ediyordu. İkili nihayet 1996'da boşandı. Prenses Diana, 1997 yılında Paris’te bir araba kazasında öldü.

Kraliyet ailesi için ilk alarm zilleri de, Lady Diana’nın ölümünün ardından başladı. İlk dikkati çeken detaylardan biri, Kraliçe II. Elizabeth’in Lady Diana’ya karşı uzun süre herhangi bir empati göstermeyi reddetmesiydi. İngiltere’de geçmiş yıllarda, özellikle muhafazakârların iktidarlarını kaybettiği dönemlerde, monarşinin nüfuzu dönem dönem sorgulanmıştı. Kraliçenin gösterdiği duygu yoksunluğu da bu tartışmaları tekrar alevlendirdi.

Prenses Diana’nın ölümü üzerine komplo teorileri yazanlar genelde kraliyet ailesini, özelde de Prens Philip’i suçladı. İddiaya göre Prens Philip "Eğer uslu durmazsan kızım, unvanlarını elinden alırız" demişti. Lady Diana da "Benim unvanlarım seninkinden daha eski Philip" yanıtını vermişti... Diana'nın boşanmadan bir sene önce 1995 yılında, BBC’de Martin Bashir’in Panorama programına çıkıp "Bizim evliliğimiz her zaman üç kişilikti" demesi de epey ses getirmişti. Ölümünden sonra Lady Diana’yı "Halkın Prensesi" olarak gören kitlenin tepkisi giderek büyüyordu. Kraliyet ailesinin kamusal imajını düzeltmek için bir şeyler yapmak gerekecekti...

HALKLA İLİŞKİLER KAMPANYASI BAŞLIYOR

İlk sansasyonel 'fırsatlardan' biri, kraliçenin altın jübilesiydi. Kraliçe II. Elizabeth tahta çıkışının 50'nci yılı olan 2002’de, Beatles’dan Paul McCartney ve Queen'den Brian May'in yanı sıra Eric Clapton, Tony Bennett ve Cliff Richard gibi isimler Buckingham Sarayı’nın bahçesinde kurulan sahnede şarkılarını söyledi. İlerleyen yıllarda Paul McCartney ve Elton John gibi isimler Sir ilan edildi.

[Bu noktada insanın aklına ister istemez, Beatles'ın kurucularından John Lennon'ın 1963'te verdikleri bir konserde seyirciler arasında yer alan Kraliçe Elizabeth, Ana Kraliçe ve Prenses Margaret'ı iğnelemesi geliyor. Lennon, konserin sonlarında "Son şarkımız için sizden yardım isteyeceğim. Arkada, daha ucuz koltuklarda oturanlar el çırpabilir mi? Ve diğerleriniz, sadece mücevherlerini şıngırdatabilirsiniz" demişti.]

Kraliyetin halkla ilişkiler kampanyasının bir diğer hamlesi olarak 2006 yılında da Helen Mirren’ın başrolde oynadığı 'Kraliçe' filmi gösterme girdi. Mirren bu filmdeki rolüyle 2007 yılında en iyi kadın oyuncu Oscar’ını kazandı. Filmde Diana’nın ölümünün ardından yaşanalar kraliçenin gözünden anlatılıyordu.

2021'deyse, son dönemin gözde yıldızlarından Kristen Stewart’ın başrolde olduğu Spencer filmi tedavüle sokuldu. Filmde Lady Diana’nın boşanmaya karar verdiği gün olduğu belirtilen Kraliyet ailesi Noel buluşması anlatılıyordu. Epey depresif bir tonu olan filmde, Prens Charles'ın hediye ettiği gerdanlığıyla aile yemeğinde arz-ı endam eden Camilla Parker Bowles da dahil, çok fazla ayrıntı vardı. Tabii son olarak, 2016'da başlayan ve final sezonu bu yıl yayınlanan The Crown dizisini de unutmamak gerekir.

HALKLA İLİŞKİLER KAMPANYALARI İŞE YARAMADI

Kraliyet ailesinin halkla ilişkiler atılımı devam ediyordu ama bu çabaların ne kadar işe yaradığı da apayrı bir tartışma konusuydu. Guardian gazetesinin Nisan 2022'de yayımladığı Ulusal Sosyal Araştırmalar Merkezi (National Centre for Social Research- NatCen) anketine göre, katılımcıların sadece yüzde 30’u monarşinin çok önemli olduğunu düşünüyor. Yüzde 45’i ise monarşinin lağvedilmesi gerektiğini, hiç önemli olmadığını ya da çok da önemli olmadığını söylüyor. Yıllık olarak yapılan British Social Attitudes Survey’e (Britanya Toplumsal Davranışlar Anketi) göre de, "Monarşi çok önemlidir" diyenlerin oranı bir senede yüzde 38’den 29’a kadar düşmüş durumda. Kurum, anketin ilk yapıldığı 1983 yılından beri en düşük desteğin ölçüldüğüne dikkat çekiyor.

Prens Charles, Lady Diana'nın ölümünün ardından bu halkla ilişkiler kampanyaları devam ettiği dönemde birkaç adım geriye çekilmişti. Kraliyet ailesinden nihayet vize çıkınca da 2005 yılında "muradına erip" Camilia Parker Bowles’la evlenebildi.

2010 yılında Tony Juniper ve Ian Skelley gibi isimlerin de dahil olduğu bir proje çerçevesinde Harmony (Uyum) isimli bir kitap yazdı. Harmony, Prens Charles’ın ekolojik kriz ve sürdürülebilirlik konularına yaklaşımını, iklim değişikliğiyle mücadele için atılması gereken adımlara dair görüşlerini anlatıyordu. Dostlarının tanıklıklarına göre Prens Charles 1970’li yıllardan beri çevre sorunlarına duyarlıydı.

III. CHARLES KRALLIK İÇİN YETERLİ Mİ?

Prens Charles nihayet tahta çıktığında ise yaşı epey ilerlemişti. 75 yaşındaydı, yıllarını kendisini ailesine ispat etmeye çalışmakla geçmişti. Babası onu zayıf görüyordu. Hakkında Charles: Bir Kralın Yüreği isimli bir biyografi yazan Catherine Mayer’e göre, annesi de Charles’ın krallığı konusunda her zaman ikircikli ve tereddütlüydü. Nitekim Lady Diana da o meşhur Panorama programında, Charles’ın kral olacak yeterliliğe sahip olup olmadığı konusunda tereddütleri olduğunu söylüyordu. Bütün bunlar yetmezmiş gibi şimdi de oğulları Harry ve William birbiriyle kavgalıydı.

İki kardeşin arası 2016 yılında, Harry’nin oyuncu Meghan Markle’la ilişkisi ile eş zamanlı olarak bozulmaya başlamıştı. İngiliz basınına göre William, Markle’ın zor, sinir bozucu ve kaba olduğunu düşünüyordu. Prens Harry ise William’ın eşine karşı biraz daha özenli davranmasını istiyordu. Prens Harry, Spare (Yedek) adlı otobiyografik kitabında William’ın kendisine şiddet uyguladığını bile yazmıştı. Harry özellikle tabloid medyasını suçluyor, ağabeyinin gazetelerin dolduruşuna geldiğini söylüyordu. Bu noktada, iki kardeşin de başta annelerinin ölümü olmak üzere medyayla epey travmatik bir ilişkisi olduğunu hatırlamak gerekebilir. Harry, Markle’ın daha önce yaptığı düşükle ilgili sürekli kendilerine saldıran medyayı suçluyor, kraliyet ailesi içindeki görevlerinden bu nedenle feragat ettiğini vurguluyordu. Harry’nin başka iddiaları da vardı. Çift, çocuklarının ten renginin kraliyet ailesi için sorun olduğunu söylüyordu. William ise kraliyet ailesinin ırkçılık gibi bir sorunu olmadığını belirterek suçlamalara karşı çıkmıştı.

26 SAATLİK YOL 48 DAKİKALIK BULUŞMA

III. Charles’ın kansere yakalandığı anlaşılınca Prens Harry babasını ziyarete gitti. Tuhaf olanı, ABD’den İngiltere’ye 26 saatlik bir uçuş yapmış olmasına rağmen babasının yanında sadece 48 dakika vakit geçirmesiydi. İddiaya göre III. Charles, Prens Harry’e ağabeyi Wiliiam’la olan küslüklerine artık bir son vermelerini öğütlemişti. Prens Harry bu öğüdü yerine getirecek mi bilinmez ama Independent gibi gazeteler "Kraliçe Camilla halkı III. Charles’ın sağlığı hakkında bilgilendirirken Prens Harry ABD’de gazetecilerle şakalaşıyor" başlıklı haberler yapmakta gecikmedi. Prens William ise babasının tedavisinin düzgün devam edebilmesi için bazı kamusal etkinlik ve görevleri kendi üzerine aldı.

Kral III. Charles’ın tedavi süreci nasıl ilerleyecek? Düşman kardeşler barışacak mı? Bu soruların yanıtını önümüzdeki günlerde göreceğiz ama esas ilginci, III. Charles’ın nasıl bir kral olacağını görmek olabilirdi. Kraliyeti daha dışa dönük, şaşaadan uzak hale getirebilecek mi? İklim değişikliğiyle ilgili neler yapacak? Yıllardır tartışıldığı üzere monarşiyi daha modern hâle getirebilecek mi yoksa artık havlu mu attı? III. Charles'ın liderliğinde bu soruların cevabını gözlemlemek ilginç olabilirdi.

Öne Çıkanlar