Proleterya ve Prekarya arasında salınanlar: Beyaz Yakalılar
Murat Karahan
Beyaz yakalı kavramı özellikle sanayileşme sonrası bilgi toplumunda bir tabakayı anlatmak için kullanılmakta ve toplumsal konumları gereği farklı yaklaşımlarla açıklanmaya çalışılmaktadır. Bu kesim, Marksist perspektiften bakıldığında emek gücünden başka satacak bir şeyi olmayan proletarya sınıfın içinde de değerlendirilmekte, Weberyan bakış açısıyla da bir statü olarak da nitelendirilmektedir. Prekarya kavramı son dönem tartışmalarında güvencesizlik üzerinden önem arz etmekte ve beyaz yakalının güncel durumuyla kesişmektedir.
Ekonomik şartlar dışında kültürel kodlar ve tüketim alışkanlıkları da statüyü besleyen etmenlerdendir. Günlük hayat rutinleri de bu etmenlere göre şekil alabilmektedir. Bu rutinler örgütsüz ama bir araya geldiğinde aynı statüde olduğunu gösteren, yeniden üreten yapıdadırlar. Bir kahve, yemek çeşidi veya telefon modelinin toplumdaki karşılığı kişisel beğeniden daha çok onu beğenen genel kanının bulunduğu statüye karşılık gelmektedir. Özne de bu statüye ait olmak için bu alışkanlıkları ve rutinleri uygulamaya çalışmaktadır. Sosyal medya da bir yandan özneler arasında bu etkileşimi güçlendirmektedir. Beyaz yakalılar bu statü kabullerinin üzerinden hayatı bir piramide tırmanır gibi algılamakta prekarya ve proleterya olmadıklarını düşünmek istemektedirler. Kazandığı ücretler ile birikim yapmak, bulundukları güvencesiz ortam nedeniyle bu görece ayrıcalıklı tabaka için zorunluluktur.
SINIF ATLAMA SANRISI
Neoliberalizm ile birlikte sendikalaşma ve sosyal dayanışma ağları koparılmıştır. Birey toplumun içerisinde kristalize edilen bir figüre, diğer olan her şeyle ilişkisi, bir performans yönetimine dönüşmüştür. Prekarya güvencesizliği, tehdidi ve işsizlik; çalışma adayı kişinin iş sahibi olabilmesi için birden çok vasıf edinmesini ve diğer adaylarla rekabet etmesini beslemektedir. Eğitimli emek gücü olarak da beyaz yakalı hem işe girme sürecindeki bu rekabet içerisinde hem de işe sahip olduktan sonraki konumunda bu ortamın yarattığı dürtüler ile düşünmekte ve hareket etmektedir. Beyaz yakalılar işverene yakınlık ve verilen yetkilerle kabullenilmiş bir hiyerarşi içesinde disiplinli, sınıf atlama sanrısı içerisinde kapitalist rasyonalite ile düşünen bir işçi tipolojisine dönüşmektedir. Bu tipolojiyi apolotik ve bireyci yaklaşımlar beslemekte, eğitim seviyesi arttıkça kendisini işçi görenlerin oranı düşmektedir.
“2022 yılında yapılan bir araştırmaya göre ABD’li yetişkinlerin %52’si kendini “orta sınıf” olarak tanımlıyor. Eğitimi lise ve alt olanlarda bu oran %36, üniversite mezunlarında %70, lisans üstünde %80. Eğitim arttıkça orta sınıf olarak tanımlama eğilimi de yükseliyor. Kendini işçi görenlerin oranı ise %46. Eğitim yükseldikçe bu oran düşüyor. Lise ve altı eğitimde %62, üniversite mezunlarında %28, lisans üstü eğitimde %15” (Jones, J. M. (2022); aktaran: Arif Koşar,2023).
Emek gücü piyasasındaki esneklik artık iş yaşamının “doğru” kabul edilen ve bu doğruya uyum sağlayabilenlerin dahil olabileceği şekildedir. Ofislerde Taylorizm şeklinden bir çalışma şekli bulunmaktadır. Özellikle pandemi sonrası yeni çalışma modelleriyle mekan da bu esnek çalışmanın bir parçası haline gelmiştir. Bilgisayar ve internetin olabileceği her yer bir ofis görevi görebilmektedir. Rutin ve kolay ikame edilebilen işler çoğalmıştır. Beyaz yakalının iş ile iş dışı yaşamının çizgisi genel olarak kaybolmakta iş yaşamın tamamını kapsar hale gelmektedir. Zamanı kendisine ait olmayan, sosyal hayatı zayıflamış, her an erişilebilir bu görece birikimli ve eğitimli kişileri aynı zamanda işe bağlayan önemli bir unsur ise borç ilişkisidir. Barınma veya yaşamını idame ettirebilmek için farklı bir ihtiyacını karşılamak isteyenler bankalarla uzun vade süreleriyle bu borç ilişkisini kurmak zorundadırlar. Bu borç ilişkisi aynı zamanda iş yaşamında da çalışanların örgütlenme ve hakları için işverene karşı koyabilme gücünü zayıflatmaktadır. Şirkette yaşanma ihtimali bulunan mobbing ile borçlar arasında kalan bu “özgür birey” beyaz yakalı tipolojisini beslemektedir.
Genel olarak bakıldığında beyaz yakalı her ne kadar kendini farklı bir konumda görmek istese de bulunduğu yeri iyi tanımalıdır. Bir çalışan olduğunu unutmamalı ve ürettiğinin kime nasıl gittiğini ve bunun toplumsal formasyonunu görmelidir. Tüm ideolojik aygıtlarla üretilen rıza mekanizmasını kendisi tekrar üreten bir düşünüş şekline sahiptir. Rekabet ve performans ile motivasyonunu sağlamak ve “title” peşinde geçen zamanının genel şikayet ettiği durumu yaratan çalışma biçiminin kendisi olduğu ortadadır. Bu durumu sürekli besleyen statü bağımlılığı hakları yıllar içinde eriyen bu çalışanların gözlerini karartmaktadır. Bir arada olmayı sadece başı sonu belli olan bir tüketim organizasyonunda gerçekleştirmek dağınık bir kalabalık olmaktan öteye geçilmemesine neden olmaktadır.
Kaynakça
ADA, İ. (221). TOPLUMSAL SINIFLARIN DÖNÜŞÜMÜ: PREKARYA KAVRAMI. AKSARAY ÜNİVERSİTESİ.
Çakır, M. (tarih yok). BİLGİ TOPLUMU KURAMLARI VE PREKARYA TARTIŞMALARI. https://www.researchgate.net/publication/328698230_BILGI_TOPLUMU_KURAMLARI_VE_PREKARYA_TARTISMALARI. adresinden alındı
Koşar, A. (2023). Beyaz yakalılar ve orta sınıflar. https://teoriveeylem.net/tr/2023/01/09/beyaz-yakalilar-ve-orta-siniflar/#_ftn1 adresinden alındı
KUTLU, D. (2015). Kitap İncelemesi: "Prekarya" Üzerine Eleştirel Notlar ve Düşünceler. Ankara Üniversitesi SBF Dergisi.
Özba, Ö. (2017). Prekarya mı, değişen işçi sınıfı mı?
Vatansever, A. (2013). Prekarya Geceleri: 21. Yüzyıl Dünyasında Geleceği Olmayan Beyaz Yakalıların Rüyası. LAÜ Sosyal Bilimler Dergisi.
Murat Karahan: 1993 doğumlu, 2019 yılında, Marmara Üniversitesi Kalkınma İktisadı ve İktisadi Büyüme bölümünden, ‘Kalkınma ve İnşaat Sektörü: Türkiye Örneği’ konulu tez ile mezun oldu.