Seçim güvenliği üzerine
Haluk AĞABEYOĞLU
24 Haziran 2018 Milletvekili Genel ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden 13 gün önce 12 Haziran 2018’de yapılan AKP İstanbul mahalle başkanları toplantısında genel başkanın konuşmasından bir bölüm:
"Seçim gerçekten sandıkta kazanılır. E peki nasıl kazanılır? Arkadaşlar, sandık kurulu üyesi arkadaşlarım, bi defa seçim günü diğer siyasi partilerden önce sandık mahallinde yerini almalıdır. Yani bizim arkadaşlarımızdan önce onlar gelmemeli. İki: sandık müşahitlerimiz, müşahitler noktasında sandık kurulu üyelerinin dışında sandık kurulu müşahitleriyle bizim oralarda ne yapmamız lazım, takviye etmemiz lazım. Olur ya diğerlerinden gelmeyen olursa bu defa sandık kurulu başkanı kimse, oradan kimi alacak, müşahitlerden kim varsa önce gelen kimse o onun hakkıdır, o sandık kurulunun ikinci veya üçüncü üyesi olabilir. Buradan bi defa neyi kazanırız? Sandık kurulundaki hakimiyeti biz elde etmiş oluruz. Yani bunda çok hassas olmamız lazım. Bu işi hiç hafife almamamız gerekir. Yani bunları geçmişte çok yaşadık. "Eğer bunu sağlama alırsak, İstanbul’da başlamadan işi bitirmiş oluruz. (Alkışlar) Şimdi değerli arkadaşlar tam 13 gün var. Yani iş çantada keklik değil; onu da söyleyim. Bakın şu anda kamuoyu araştırmalarında filan öyle iş bitmiş havada filan değil, onu da söyleyim."
Aynı konuşmadan başka bir bölüm:
"Arkadaşlar HDP üzerinde parti teşkilatımızın çok farklı çalışma yapması lazım. Bunu dışarda konuşmam, burada sizlerle konuşurum. Niye sizlerle konuşuyorum? Çünkü onların baraj altında kalması demek, bizim durumumuzun çok daha iyi bir noktaya gelmesi demektir. (Alkışlar) "Dolayısıyla da her ilçede arkadaşlarım onlar üzerinde çok farklı çalışması lazım. Çünkü siz kim kimdir bunu biliyorsunuz. Öyle mi? ("Evet" sesleri) Çünkü mahalle temsilcilerimiz eğer kimin kim olduğunu bilmiyorsa, o zaman zaten bu görevi bıraksın. Bilmeniz lazım. Alacaksınız önünüze sandık seçmen listesini, bu sandık seçmen listesinde kim kimdir ve buna göre de onlar üzerinde özel bir çalışma yapmanız, inanıyorum ki bize çok farklı bir konuda netice getirebilir. Markaja almak diyoruz ya markaja alacaksınız."
Seçim, seçmenin isteklerini, beklentilerini karşıladığına inanılan programın, politik hattın seçmene ulaştırılması, beğendirilmesi ve tercihinin sağlanması ile kazanılır.
Öyle değil, "seçim sandıkta kazanılır" demek, seçimin hile ile kazanılacağını söylemektir; bu açık, samimi bir itiraftır.
"Dışarıda konuşulan değil, burada aramızda..." bir samimi itiraf.
Hile için "sandık hâkimiyetini elde etmek" gerekmektedir.
"Markaja almak diyoruz ya…" onun gibi bir şey.
Erdoğan, "başlamadan işi bitirmiş olmanın" yolunu böyle tarif ediyor.
Bu ‘işi bitirme’ lafına ayrıca dikkat çekerek belirtmek isterim: 2018 Genel ve Cumhurbaşkanlığı seçiminde, gerek vaka gözlemleri, gerek yeni nesil seçim suçu istatistik analizleri ile ülke genelinde sonucu değiştirecek büyüklükte hile ve sahtekârlık yapıldığı bilimsel olarak ortaya konmuştur. Sadece 2018 değil, 7 Haziran 2015 seçiminden itibaren seçimler ve referandumda yapılan hilelerin nicel göstergeleri bu analizlerin inceleneceği yazıların konusu olacaktır.
Günümüze gelelim; geçen ayın ortalarında yapılan AKP İl Kadın Kolları Kongrelerinde Erdoğan’ın uzaktan bağlantı ile yaptığı konuşmada sözleri şunlardı:
"Kadın kollarımız seçimlerde kurulacak 271 bine yakın sandık için 813 bine yakın kadın sandık kurulu üyesi görevlendirme sözü verdi. Sandıklara kadınlarımız sahip çıktığında orada hiçbir eksiklik ve yanlışlık olmayacağına inanıyorum. Sandık kurulunda vazife üstlenecek hanım kardeşlerimizi de şimdiden belirlemeliyiz. Bu arkadaşlarımız seçim gününe kadar sorumluluk bölgelerindeki tüm hanımları tek tek ziyaret ederek işi bitirmelidir."
Üç yıl ara ile yapılan iki konuşmada da "işi bitirmek" tabiri ile ifade edilen şey, iktidarın, gelecek seçimde de niyetinin, sandık - seçmen baskılaması yoluyla kuracağı ‘sandık hâkimiyeti’ ile hile yapmak olduğudur.
***
Yapılacak seçimin hilesiz, baskısız, adil olmasını istemek, şüphesiz, bir haslet değil, herkesin taşıması beklenen ahlaklı, vicdanlı bir istektir.
Hilesiz, adil bir seçim olmasını isteyen tüm toplumsal güçlerin; siyasi partilerin, kişilerin, kurumların, bunun için ortak çaba içine girmeleri gerekmektedir.
Bilinen ‘beka’ kandırmacasından değil, ülkenin karşı karşıya olduğu gerçek beka tehlikesinden bahsedeceksek, bu, iktidarın seçimde hile yapmasının karşısına dikilecek, önüne geçecek Seçim Güvenliği İttifakı’nın halen hakkıyla kurulmamış olmasıdır. Kaybedilen her bir gün, bu tehlikenin büyümesi demektir. Seçimin 2023 de zamanında yapılacağı havasını yaymaya çalışan Erdoğan’ın, yapacağı hilenin başarısına güvenir hale geldiği anda baskın erken seçime gideceği açıktır.
Asli sorumluluk sırasıyla bütün muhalefet partilerinindir.
Bu noktada ittifakın ne olduğunu tarif etmek dururken ne olmadığını söylemek gereğini duymak can sıkıcı olsa da, Seçim Güvenliği İttifakı siyasi programlı, hedefli bir ortaklaşma değildir. Hileye, hırsızlığa karşı olmak, önlemek ortak paydasında buluşulan, hayatın sürdürülebilmesinden başka amacı olmayan bir ortak fiili çalışmadır. Partilerin siyaseten birbirleri ile gözükmek, gözükmemek gibi düşüncelerinin, çekincelerinin olmaması gereken, tereddüt etmeden, telaşsız ama hızla adım atmaları gereken bir ‘fiili çalışmadır.’
Seçim Güvenliği İttifakı, öngörülen sandık sayısına göre, en az iki milyon kişilik bir halk gücünün seçimi koruyacağı bir görevli seferberliği demektir.
Bu nicelikte bir örgütlenme, hile türlerine karşı yetkinleşme ve eğitim sürecinin, herhangi bir parti tarafından kendi başına başarılması mümkün değildir. Bunun için Seçim Güvenliği İttifakı acilen yapılması gereken imecedir. ‘İttifak’ yerine ‘imece’ demek daha anlamlı bulunabilir, tercih edilebilir.
En önemlisi, bu ‘halk güvenlik gücü’, sandık ve seçim alanı (okul) ölçeğinde, seçimden önce birbirleri ile omuz hizasında durmalı, göz göze bakmalı, tanışmalı, oturup bir çay içmelidir. Bu tanışma olmadan, bu yoldaşlık kurulmadan muktedirin sandık başında kurmaya yelteneceği hile hâkimiyetinin karşısına ‘dürüstlüğün hâkimiyeti’ dikilemez.
Yapılacak işleri, bunların nicel hacimlerini algıladıkça, bu ‘fiili ortak çalışmanın’ bu ‘imecenin’ devasa cesameti zihnimizde canlanır; canlanmalıdır.
Hilesiz, baskısız, adil seçim isteği, iktidardan nemalanan yüzde birin dışında yüzde doksan dokuzun isteğidir. Bu imece yüzde doksan dokuzun aidiyet duyacağı bir toplumsal devinim, toplumsal bilinç haline gelebilir, getirilebilir. Bu anlamda Seçim Güvenliği İttifakı yukarıda Erdoğan’ın sözlerinde körüklediği kutuplaştırmayı, galiz "biz – onlar" ötekileştirmesini boşa çıkaracak "karşı mahalleleri" birleştirecektir. Erdoğan’ın youtube’da dolaşan mahalle başkanları toplantısının altına yazılmış şu yorum, noktasıyla, virgülüyle bir ahlaka, vicdana işaret ediyor:
"Sayın cumhurbaşkanım bir ak partili olarak dan soruyorum. Bunu sandik Kurumundaki hakimiyet biz alirsak derken neyi kast ediyorsun soyler misin bize bunu sayin cumhurbaşkalim Ben bu lafı duyduktan sonra sana nasıl oy verebilirim bana bir açıklama Yapin allah rizasi için"
Haliç Kongre Merkezi’nde ‘bir milyon üye töreni’ yapan parti, aynı günlerde, baroya kayıtlı elli bin avukata sahip şehirde, kendi "barosunu" kuracak iki bin avukatı mumla aramış, bulamamıştır. Bu anlamda Erdoğan’ın bugün "kadınlarımız" diyerek üzerlerine bir de ‘mülk’ nitelemesi yapıştırdığı, onları koruyan sözleşmeyi kaldırmayı kendine siyaset yaptığı hangi sekiz yüz bin kadını sandık hilesi için görevlendirebileceği önündeki sorunudur.
Bu sorunla baş etmenin yolunu, neredeyse ‘açık oy - kapalı sayım’ esasına varacak yasa düzenlemelerinde, resmi kolluğu ve gayri resmi kolluğunu sandık - seçmen baskılanmasında daha etkin kullanmakta arayabileceğini öngörebiliriz.
Seçimde hile için ne yapılırsa yapılsın hızla ve hakkıyla oluşturulacak Seçim Güvenliği İttifakı’nın topluma vereceği özgüven, sandıkta dürüstlüğün hâkimiyetini sağlayacak milyonlarca gönüllünün ortaya çıkmasını, bunun ötesinde sayım ve sonuç aşamasında, sürecin denetimi için, milyonlarca seçmenin kendi sandıklarının başında, sayım merkezlerinde, sokakta olmasını sağlayacaktır. Bundan büyük güç yoktur. Örgütlü bir halkı hiçbir kuvvet yenemez.
Bu yenilmezliğin yakın örneği geçen yıl Şili’de yapılan referandumda faşist Pinochet anayasasının yüzde yetmiş sekiz oyla çöpe atılması, yeni anayasanın kurucu meclis tarafından yapılmasının kabul edilmesi oldu. Şili halkı yenilmezliğin ölümsüz şarkısını bir kez daha söyledi.