Şikago-Kobanê yargılamaları
Kadir KARAÇELİK*
Bu yazıda; yargılamalara konu olayların detaylarına girilip içeriği, süreci ve sonuçları üzerine yorum yapılmayacaktır. Sadece iki farklı coğrafyada 50 yıl arayla meydana gelen olayların yargılama seyrine odaklanıp yaşananlara mercek tutulmaya çalışılacaktır. Zira olayların içeriği, kronolojisi ve soruşturma süreçlerinin ayrıntılı anlatımı uzun birer müstakil yazıya ihtiyaç duymaktadır.
1960 ve devamı yıllar, Amerika tarihinin en çetin dönemlerine tanıklık etti. Vietnamdaki anlaşmazlık, başka devletlerin müdahilliğiyle tarihin kanlı savaşlarından birine dönmüştü. Vietnam'daki Amerikan askeri sayısı 485 bine ulaşmıştı. Savaş alanından gelen işkence, tecavüz ve baskın haberleri/görüntüleri karşısında Amerika toplumunda savaş karşıtı gösteriler başlamıştı.
Şikago'da Demokrat Parti’nin kongresi devam ederken sivil gruplar Vietnam Savaşı’na yönelik protestolar düzenlemeye başladı. Protestocular, Amerikan gençlerinin dünyanın öbür ucunda ölüme sürüklenmelerini istemiyordu. Protestolar oldukça barışçıl başlamıştı ancak polisin müdahalesi sert oldu. Yüzlerce insan yaralanmış, 600’e yakın insan ise tutuklanmıştı. Sonrasında ise hukuksuzluk sarmalı ile siyasi yargılamalar yapıldı.
Şikago olaylarının soruşturması için William J. Campbell başkanlığında toplanan jüri altı ayda 30 kez toplandı ve yaklaşık 200 tanık dinledi. 20 Mart 1969’da sekiz gösterici olaylardan sorumlu tutuldu. Şikago Yedilisi olarak bilinen grup aslında başlangıçta sekiz kişiydi.
Bobby Seale mahkemede taşkınlık yaptığı gerekçesiyle 48 ay hapis cezasına çarptırılınca Şikago sekizlisi, yediye düştü.
Şikago Yedilisi; isyanı kışkırtmak, organize etmek, şiddet eyleminde bulunmak ve isyancılara yardım etmekle suçlanıyordu. Yargılama 24 Eylül 1969’da Chicago’daki bölge mahkemesinde Yargıç Julius Hoffman başkanlığında başladı.
Yargıç Julius Hoffman, sanıklara ön yargılı yaklaşmakla eleştirilerin odağına oturdu. Nitekim Şikago Yedilisi’nin avukatlarına dahi mahkemeye hakaret suçundan hapis cezası verdi.
Hoffman, sanıkların lehine olabilecek kanıtları mahkeme jürisinin görmesine dahi izin vermedi. Jüriye bazı tanıkların ifadeleri dinletilmedi. Duruşma boyunca sanıklar ve avukatları sürekli aşağılandı. Yargıç Hoffman, o kadar ileri gitmişti ki Bobby Seale’in ağzının tıkaçla kapatılmasını istedi. Gerçekten de Seale’in davası Şikago Yedilisi’nden ayrılana kadar ağzı tıkaç ve bantla kapatıldı.
Yargılama sonucunda Şikago Yedilisi ve avukatları 159 ayrı suçtan 4 aydan 5 yıla kadar hapis cezasına çarptırıldı. Chicago Seven (Şikago Yedilisi) aleyhindeki mahkûmiyet kararları 1970 yılında temyiz incelemesiyle bozuldu. Yargıç Julius Hoffman’ın kararları; jüri üyelerini uygunsuz bir şekilde etkilediği, sanıklara karşı önyargılı olduğu ve sanıkların avukatlarının telefonlarını dinlediği gerekçesiyle geçersiz sayıldı.
Amerika Başsavcısı yeniden yargılamayı reddetti. Dava sonrasında iki kez yapılan ankette Şikago avukatlarının % 78’i yargıç Julius Hoffman’ı "niteliksiz" olarak değerlendirdi. "Şikago Yedilisi" olarak bilinen bu olay, Amerika yargı sisteminde bir utanç vesikası olarak yerini aldı.
KOBANÊ YARGILAMALARI
Vietnam savaşından yaklaşık 50 yıl sonra IŞİD isimli örgüt zombi ordusu gibi dünyaya korku salıp tüm gücüyle Kobane'ye saldırırken, 6-8 Ekim 2014 tarihlerinde Türkiye’de gerçekleşen protesto gösterilerinde yaşanan olayların HDP genel merkezi twitter hesabından yapılan paylaşımların neden olduğu gerekçesiyle suç işlemeye tahrik suçundan parti MYK üyeleri hakkında soruşturmalar yürütüldü. Bölünen, çoğalan, ayrılan ve birleşen anlaşılması zor soruşturma süreçlerinden sonra 2020 yılının aralık ayında HDP önceki eş genel başkanlarının da aralarında bulunduğu 108 siyasetçi hakkında adam öldürme, mala zarar verme, devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma suçlarından dava açıldı. Suçlama, 6 yıl sonra mutasyona uğramıştı.
3 bin 530 sayfalık iddianame ve ekindeki 324 klasör mahkeme heyeti tarafından bir hafta içerisinde "titizlikle okunup" duruşma günü belirlendi. Titizlikle okunduğunu mahkeme heyeti kararına yazmıştı. On binlerce sayfanın "titiz" bir şekilde okunması sırasında aynı mahkeme eş zamanlı olarak yargılaması devam eden başka bir davanın duruşmalarını aralık ayının sonundan 15 ocak tarihine kadar aynı "titizlikle" yapıyordu.
Bu titiz, baş döndürücü hukuki işlemler sonucunda Ankara 22. ACM’de açılan davanın duruşması 26.04.2021 tarihinde Ankara’nın Sincan Cezaevi yerleşkesinin devasa duruşma salonunda başlamış oldu.
Aynı "titizlik" duruşma gününde de devrede idi. Duruşma düzeninden tutun, kimlik tespiti ve duruşma yönetimine kadar onca usulü itiraz reddedildi, reddetme seremonisinin zaman ve enerji kaybı olarak düşünüldüğü yerde mikrofonlar kapatıldı, sanıklar ile avukatları arasında etten güvenlik duvarları örüldü.
Sonraki duruşmalarda da sanıklar ile avukatlarının tüm hukuki itirazları reddedildi, görmezden gelindi, sanıklar ve avukatları yok sayılmak suretiyle yargılamaya devam edildi. Sanırım "Titiz ve seri" yargılamaları bunu gerektiriyordu.
Sadece yargısal işlemler için değil güvenlik meselesinde de "titiz" bir akıl devrede idi. Sincan Cezaevi'ne kilometreler kala büyük bir güvenlik koridoru oluşturulmuştu. Ancak suçtan zarar gördüğünü düşünen bazı kimseler tarafından güvenlik koridorunun duruşma salonu kapısı bölümünde sanıklar aleyhine atılan sloganlar, "güvenli" bir şekilde sanıklara ve avukatlarına tebliğ ediliyordu.
18.05.2021 tarihli duruşmada, iki hafta kesintisiz sürecek şekilde dava duruşması yapılacağı yönünde karar verildi. Sonraki duruşmalarda 2 hafta boyunca sanıklar ve avukatları bir yere ayrılamadılar.
Yargılamayı yapan mahkeme başkanı 04.11.2022 tarihinde HSK tarafından görevden alındı. Titizlikte pek bir sorun yoktu ama hızda vites yükseltilmeliydi. 08.11.2021 tarihinde başlayan duruşma periyodunun sonunda tüm itirazlara karşın "bir ayda, iki hafta duruşma bir hafta ara" şeklinde düzenlemeye gidildi.
Bu arada HSK tarafından görevden el çektirilen önceki mahkeme heyeti başkanı 22.03.2022 tarihinde örgüt üyeliği suçlamasıyla gözaltına alınıp ev hapsi kararıyla serbest bırakıldığı basına yansıdı. Etkin pişmanlıktan faydalandığı iddia edilen mahkeme başkanının, Atadedeler isimli ve kendilerini "derin devletin ticari istihbarat ayağı" olarak tanıtan yasa dışı organizasyonun iki numarası olarak görev yaptığı iddia edilmektedir.
Ankara’nın en büyük duruşma salonunda aynı "titizlik ve hızda" bahse konu yargılama devam etmektedir. Son olarak savunma için her sanığa ve avukatına hakkındaki dava sayısına göre maksimum bir ya da iki gün verileceği şeklinde karar verildi.
BÜTÜN DÜNYA BİZİ İZLİYOR
Adil ve dürüst yargılanma meselesinde sicili parlak olmayan ülkemizde bütün hukuksuzlukların tatbik edildiği bir davaya dönüştü Kobane davası. Yazının başında belirttiğim üzere yargılamanın içeriğinden azade yargılamanın seyri ve usullerine projeksiyon oluşturmaya çalıştım. Sanıkların bu suçu işleyip işlemedikleri meselesinden önce yargılamanın asgari usullerine uyuluyor mu? Sanıklara adil yargılanma hakkı ilkeleri çerçevesinde imkân tanınıyor mu? 108 sanığı, 2676 suçtan zarar göreni ve 37 maktulü gibi çok sayıda sujesi ve bilançosu ağır olan bir yargılamada öngörülen bu "titiz" usuller ihtiyacı karşılıyor mu? Bu soruların en yalın cevabı, maalesef hayır!
Bu dava, Türkiyenin travmatik hukuk hafızasında ağır bir bagaj oluşturacaktır. Sanıklar ile avukatlarını susturmak için tıkaç ve bant yerine mikrofonlar kapatılıyor. Sanık savunmaları alınmadan delillerin ortaya konulmasına geçiliyor, ardışık duruşma günleriyle avukatların çalışma hürriyetleri kısıtlanıyor. Yargıç Hoffman’ın aksine mahkeme başkanı henüz yolun yarısında ulaştı kötü şöhretine. Kısacası benzer hukuk kırımı, 50 yıl arayla sadece biçim değiştirmiş oluyor. "Koca Amerikada da aynı şey yaşanmış" diye düşünenlere, hukuksuzluğun hızlıca sona erdirilmesi ile aradaki zaman farkını hatırlatmakta fayda var.
Bu davanın Türkiye yargı sisteminde bir utanç vesikası olarak yerini almaması için bahse konu "titizliklerden"vazgeçilmeli.
Şikago gösterilerinde protestocular şu sloganı atıyordu:
"Bütün Dünya Bizi İzliyor!"
*Muş Barosu Başkanı