'Üst paleolitik çağda yapılan tanrıça heykelcikleri insanları buzul çağından korumuş mudur?'
Prof. Dr. Hakan YAMAN'ın çevirisiyle Richard J. JOHNSON'ın makalesi
Avcı-toplayıcı kültüründe obezite (şişmanlık) nadiren görüldüğü düşünülmektedir. Buna rağmen günümüzden 38,000 - 14,000 yıl öncesine ait tanrıça heykellerin obez oldukları dikkat çekicidir. Heykelciklerin üretildiği dönemde ise buzul cağının hakim olduğu bilinmektedir. Yüzleri ve ayakları olmayan bu obez heykelciklerin kolları kısa ve kendileri çıplaktırlar. Yaş itibariyle çoğu doğurganlık çağındadır. Bazıları gebe oldukları gibi, karın ve kalça bölgeleri obezdir. Buna morfolojik özelliği steatopygy denmektedir. Heykelleri daha azı ergenlik ya da yaşlılık dönemlerini betimlemektedir. Bulunan erkek heykelciklerin ise zayıf oldukları anlaşılmıştır.
Avcı-toplayıcıların hakim olduğu dönemde heykelciklerin morfolojik özelliklerinin zıt bir görüntü taşımaları bir grup araştırmacının dikkatini çekmiştir. Bu bağlamda iklimse, çevresel, beslenmeye dair ya da yaşamda kalıma dair etkenlerin heykelciklerin görünümü ile ilişkisi araştırılmıştır. Tapınım gören bu heykellerin kadınların yaşamda kalımlarını etkilemek için yapılmış olabileceği hipotezi ortaya atılmıştır.
Üst paleolitik Avrupa’sına Aurigyanlar olarak adlandırılan insan topluluklarının 48000 yıl öncesi yerleştikleri anlaşılmaktadır. Yerleşmeleri buzul çağı başlamadan önce gerçekleştiği anlaşılmaktadır. Doğudan, Tuna nehri boyunca göç eden bu insanlar Kuzey Avrupa buzullarına kadar yaklaşmışlardır. O çağda iklim ılıman olsa da buzullar bir mil kalınlığını bulmaktaydı. Isınma ile ortaya çıkan düzlüklerde kemik uçlu mızraklar ile mamut, at ya da rengeyikleri avlayan bu topluluklar, özellikle yaz ve son bahar dönemlerinde balık tutmuşlar ve orman meyveleri, fındık ve yenebilir bitkiler toplamışlardır.
Havaların serinlemesi ile 43000 yıl öncesi, daha sıcak olan güneye 20-40 kişilik avcı-toplayıcı grupları halinde göç etmişlerdir (İtalya ve Güney İspanya). 38000 yıl öncesi ise buzullar yeniden oluşmaya başlaması ile güneye göç edenlerin sayısında artış olmuştur. Aurigyanlardan genetik olarak farklı olan Gravetyanlar da orta Avrupa’da yer bulmuşlardır. Kendileri fırınlanmış taş projektil şişlerle (uçlara) teknolojik üstünlüğe sahiplerdi. Bu sayede kendileri daha zor koşullarda avlanmaları mümkün olduğu için kuzey bölgelere doğru ilerlemişlerdir (50° kuzey enleme kadar). Bir sezonda at ve ren geyik sürülerini 800 km kadar takip etmişlerdir.
28000 yıl öncesi ise çevre ısısı 4-8 derece kadar düşmüş ve 22000 yıl öncesi son büyük buzul oluşmuştur. En soğuk aylarda ısı eksi 10°C - 15°C’ye kadar düşmüştür. Yağış azalmış ve bitkilerin büyüme sezonları da kısalmıştır. Büyük hayvanlar tükendikçe, avlanan hayvanların boyutları giderek küçülmüştür. Tavşanlar, dağ sıçanları ve kuşlar avlanmaya başlanmıştır.
Yiyecek kıtlığının hüküm sürdüğü dönemlerde nüfus azalmıştır. Nüfusun özellikle 29000 - 25000 yıl öncesi en düşük düzeylere indiği düşünülmektedir. 33000-29000 yıl öncesi nüfusunun üçte birine kadar düştüğü düşünülmektedir. 20000 yıl önce ise boylarının 6-8 cm kadar kısaldığı tahmin edilmektedir. Beslenme yetersizliğinin diğer bir bulgusu olan dış striyasyonları (enamel hypoplasia) erken üst paleolitik devirde %16’dan 22000 yıl öncesi %29’a kadar yükselmiştir.
38000 -14000 yıl öncesi buzul çağının git gelleri arasında obez kadın heykelcikleri oluşturulmuştur. Araştırmacılar heykelciklerin obezite miktarları ile buzul gelişimi ile ilişkisini irdelemişlerdir. Yöntem olarak ise iklim değişikliği ve heykellerin bulunduğu yerlerin o dönemdeki buzullara coğrafi yakınlıkları ile heykelciklerin bel-kalça ve bel-omuz oranları aralarındaki ilişki incelenmiştir.
Şekil 1A Avrupa ve Rusya’da bulunan Venüs heykelciklerinin bulunma yerlerini göstermektedir. Heykelcikler yapıldıkları döneme göre dört kümeye ayrılmışlardır:
- 38000-22000;
- 21000-14000 yıl önce yapılmış ya da
- buzullara yakın (Kuzey Avrupa ve Rus steplerinden Karadeniz’e doğru giden nehirler boyunca) ya da
- uzak bölgelerde (Güney Avrupa; Iberia, Güney Fransa ve İtalya)bulunma biçiminde sınıflandırılmıştır.
(A) Harita son doruk buzulun Weichselyan'a ilerlemiş hali (yaklaşık 22000 yıl önce; Wikipedia, Creative Commons, commons.wikimediaorg/wiki/File:Weichsel-Würm-Glaciation.png’den). Venüslerin bulundukları yerler yıldız ile gösterilmiştir (38000 - 22000). Buzula yakın bölgelerde Venüs kümeleri bulunur (Kuzey Avrupa ve Rusya – mavi yıldızlar). Buzullardan uzak Venüs heykelcikleri Güney Avrupa’dadır (İtalya, Fransa ve İspanya- kırmızı yıldızlar).
(B) Kalça-omuz oranı: buzul çağında (<22000; kırmızı semboller) ve buzul çağından sonra (21000 - 14000; mavi semboller) olarak gösterilmiştir. Buzullardan uzaklaştıkça heykelciklerin bel-omuz oranları azalırken (belleri incelirken) (içi boş kırmızı halkalar), buzullara yaklaştıkça belleri kalınlaşmaktadır (içi dolu kırmızı halkalar). Buzul çağında buzula yakın bölgelerde belleri kalınlaşırken (<22000 yıl önce), buzul çağı sonrası (22000-14000 yıl önce) buzula yakın ve uzak olan heykelciklerin bel-omuz oranları düşmekte ve birbirine yaklaşmaktadır (içi dolu ve boş mavi halkalar). Yani heykellerin belleri buzul çağından sonra ister buzula yakın ister uzak belleri incelmiştir.
(C) Bel-kalça oranı incelendiğinde buzul çağında buzullara yakın olan heykelciklerin bellerinin daha kalın olduğu yani göbekli oldukları anlaşılmaktadır. Buzul cağı sonrası ise buzullara yakın ile uzak olan heykelciklerin bel-kalça oranları arasında fark anlamlı görünse de, dağınık görünmektedir.
Şekil 1 Venüs heykelciklerinin oranları ile buzullara mesafe ilişkileri.
Venüs heykelciklerin birçok ortak özelliklerine rağmen stilistik farklılıklar göstermektedir. Kuzey, orta ve güney Avrupa’dan elde edilen Venüs heykelciklere ilişkin örnekler şekil 2’de gösterilmiştir.
Şekil 2. Venüs heykelcikleri: Avrupa’dan Rus steplerine kadar (38,000 - 14,000).
(A) Venüs, Dolni Vestonice, Çekya, 26,000.
(B) Venüs, Savignano, İtalya, 24,000-23,000.
(C) Venüs, Zaraysk, Rusya, 19,000.
(D) Venüs, Abri Pataud, Fransa, 21,000 BP.
Tüm Venüs heykelcikleri kendi aralarındaki bel-kalça oranlarının dağılımı şekil 3 (A) grafiğinde gösterilmiştir. Buna göre merkez-kuzey Avrupa’da bulunan heykellerin buzul çağı heykellerinin bel-omuz ve bel-kalça oranlarının diğer heykellere göre daha büyük olduğu anlaşılmaktadır. Buzul çağında güney Avrupa heykelciklerinin bel-omuz ve bel-kalça oranları daha düşük bulunmuştur. Daha ince yapıdadırlar (şekil 3 B). Buzul çağından sonra, buzullar erirken ise güney Avrupa ile Rus steplerinde bulunan heykelciklerin bel-omuz ve bel-kalça oranları birbirlerine yakın ölçüde bulunmuştur.
Şekil 3 Venüs heykelleri arası bel-omuz ile bel-omuz oranları arasındaki ilişki.
Tarih öncesi sanatın en önemli maddi buluntuları arasında Venüs heykelcikleri bulunmaktadır. Bu heykelciklerin bereket ve güzelliği sembolize etmesi amacıyla yaratıldıkları inanılmaktadır. Tanrıçayı da sembolize ettiği de düşünülmektedir. El kadar büyüklükleri (6-16 cm) ile kolayca taşınabilme özelliğine sahip bu heykelcikler; mamut dişi, boynuz ya da kilden yapılmışlardır. Kullanılmaktan parlayan ve bir patina oluşturan bu eserlerin kuşaklar arası elden ele geçtiği ve bir kolye gibi boyunlarında taşındıkları düşünülmektedir. Buzullara yakın yaşayan üreme çağındaki kadınların bedensel görünüm ideali olarak hizmet ettiği düşünülmektedir.
Obezitenin doğurgan kadınların açlığa karşı daha dirençli olabilecekleri ve bu nedenle kadınları obez olmaya teşvik etmek için heykelciklerin obez yapıldıkları düşünülmektedir. Çevre ortamında soğuk arttıkça, heykelciklerin de şişmanlaştıkları bu çalışmada anlaşılmıştır. Buzul çağında ve buzullara daha yakın bölgelerde üretilen heykelciklerin ise daha şişman oldukları da anlaşılmıştır. Buzul çağından sonra ise heykellerin ölçüleri coğrafi bölgelerden bağımsız olarak beden ölçülerinin birbirine yaklaştıkları anlaşılmıştır.
Özetle, insanlar, heykelcikleri yiyecek kıtlığında obez yaparken, yiyecek bolluğunda zayıf yapmışlardır. Heykelciklere tinsel ya da büyüsel anlamlar da yüklenmişlerdir. Çocuk doğurma yaşına ulaşan kadınlar heykellerden etkilenerek kilo almaya çalışmışlar ve böylece gebeliklerini başarıyla sonuçlandırmalarını garanti altına alacaklarını düşünmüşlerdir. Obezite gebelikte bebeğe besin ve enerji sunması beklenmekte, doğumdan sonra emzirmeyi destekleyeceği düşünülmektedir. Genel anlamda donmaktan koruduğuna inanılmış, çünkü 49° - 52°. Enlemlerde buzul çağının etkileri çok fazlaydı. Kadınların bir bebeği hayatta tutabilmesi için en az bir kışı geçirmesi beklenmekteydi. Bu nedenle bebeği hayatta tutmak için obez olunması gerekmekteydi. Kadınlarda beden yağı birçok üreme fonksiyonu için elzemdir. Örn. adet görebilmek için beden yağının ortalama %17 oranında olması gerekmektedir. Gebeliği sürdürebilmek ve doğumdan sonra en az üç kadar sürdürebilmek için en az 16 kg beden yağına gereksinim vardır.
Özetle, çevresel faktörler ve beslenmeye dair stres, heykelciklerin dış görünüşleri ile ilişkili bulunmuştur. Çevresel strese bağlı olarak toplayıcı-avcı kadınlar son buzul çağının zirve yaptığı dönemde erkeklerle birlikte nüfusları azalmış ve boyları kısalmıştır. Olasılıkla nesli tehdit eden bu çevresel durum karşısında insanlar yarattıkları heykelciklerle özellikle üreme çağındaki kadınların bu değişime uyum sağlayabilmek için obez olmalarını sağlanmıştır. Böylece buzul çağı koşullarında insan neslinin devamı sağlanmıştır.
Richard J. Johnson, Miguel A. Lanaspa, John W. Fox. Upper Paleolithic Figurines Showing Women with Obesity may Represent Survival Symbols of Climatic Change. Obesity, 2020; DOI: 10.1002/oby.23028 isimli makaleden uyarlanmıştır/çevrilmiştir.