Gazete haberinden Ezidi soykırımı belgeseline
Gülten SARI
GÜNCEL- Yunan Yönetmen Angelos Rallis ve yine kendi gibi belgeselci eşi Maria Del Mar Rodriquez Yebra, her sabah yaptıkları gibi yine gazetelerini okudukları sırada bir haber dikkatlerini çekti: IŞİD, Ezidileri katlediyor.
IŞİD'in genel katliamlarına dair az çok bilgi sahibi olan çift, ilk kez dini bir topluluğu tanımlayan Ezidi kavramı ile karşılaşmış ve bir parça araştırma ile bu dini azınlığın yüzyıllardır katliamlara uğratıldığını fark etmiş.
2010-2014 yılları arasında, Ruanda'da yapay bir biçimde Hutu ve Tutsiler olarak ayrılan halkın iç savaşa tutuştuğu ve 1 milyon kişinin öldürüldüğü 1994 Ruanda katliamını belgeselleştiren çift bu kez de Ezidiler'e objektiflerini çevirmek istemiş.
9. İstanbul Uluslararası Belgesel Ödülleri nedeniyle İstanbul'da bulunan ve festival kapsamında "Şengal: Neredesin?" isimli filmlerinin gösterimi de yapılan Rallis ve Yeba, belgeselin çekim sürecini ve Ezidilerin yaşadıklarına yakınen tanıklıklarını Artıgerçek'e anlattı. Rallis belgeselin yönetmeni, Yebra ise uygulayıcı yapımcısı.
"HEMEN UÇAK BİLETİ ALIP İSTANBUL'A UÇTUK"
Rallis, haberi okuyup biraz inceleme yaptıktan sonra Ezidiler'in yaşadıklarını kayda geçirebilmek için İstanbul'a uçtuklarını anlatıyor.
"Ezidiler'in maruz kaldığı IŞİD katliamına dair detaylı bilgi sahibi olanlarla görüştük. Belgeseli çekmeye karar verdiğimiz 2015'te Ezidiler'in yaşadığı Şengal hala IŞİD işgali altındaydı ve çok sayıda Ezidi aile Türkiye'nin güneyindeki Cizre'ye yerleştirilmişti. İstanbul'un hemen ardından Cizre'ye geçtik."
O dönemde IŞİD'den kaçan yüzlerce Ezidi aile, Cizre'de bir kampa yerleştirildi ancak bu çadırlardan oluşan bilindik türden bir kamp değildi. Burası terk edilmiş bir kömür madeni alanıydı. Ezidiler buradaki boş evlere yerleştirilmişti.
Rallis'in çekimlere başlayabilmesi için HDP'li Cizre belediyesinden izin alması yetmişti. Belediye, yapımcı-yönetmen çifte çekimler için tüm kolaylığı sağlamıştı.
"YEZİDİLER DRAMLARININ BİLİNMESİNİ İSTİYOR"
İzinler de tamamlanınca Rallis, Cizre'de Ezidi ailelerle görüşüp konuşmaya başladı. Belgesel çekme fikrini paylaştı. Önce bu talebinin reddedileceğinden endişe duysa da Ezidiler'in yaşadıkları trajedinin tüm dünya tarafından bilinmesini istediklerini söylemesiyle kısa sürede hazırlıklara başladı.
Böylece Cizre'de 45 gün sürecek çekimler başlamış oldu. Rallis ve ekibi, IŞİD'in kızları Viyan'ı rehin tuttuğu Havind ailesinin evinde kalmaya başladı. Rallis, ailenin bir ferdi gibi onlarla birlikte güne başlıyor ve günü noktalıyordu.
"VİYAN AİLEYİ ARAYIP BENİ KURTARIN DİYORDU"
Kızları Viyan, tıpkı 3 bin Ezidi kadının olduğu gibi, bir süredir IŞİD'in elinde esirdi. Ancak ailesini arayıp durumundan bahsediyor ve tutulduğu yere dair bilgiler paylaşıyordu. Aynı zamanda Şengal'de tanınan bir ozan olan Baba Havind ne pahasına olursa olsun kızını kurtarmaya kararlıydı. Bu uğurda servetini kaybetmeye bile hazırdı. Aile sık sık gerçekleştirilen telefon görüşmeleriyle bunun gerçekleşebilmesi için çaba harcıyordu. Kimi zaman da yaşananlar sözlere sığmıyor ağıda dönüşüyordu. Babanın sazıyla kızına ağıt yaktığı sırada ailenin kadınıyla erkeğiyle gözyaşlarına boğulduğu dakikalar çekim ekibini de hayli zorlayan bir sahne.
Rallis bir süre sonra ailenin bir üyesi gibi olmuş, aile belgesel çekildiğini unutmuş tamamen kızları Viyan'ı kurtarmaya odaklanmış. Rallis süreci "zor" olarak tanımlasa da, Ezidilerin sesinin duyurulmasında bir aracı olmaktan duyduğu mutluluğu aktarıyor.
Baba Havind bir süre sonra, para karşılığı kızını IŞİD'ten kurtaracak arabulucularla biraraya geliyor ve bu anlar da kayıt altına alınıyor. Ve sonunda bir gece Cizre'den yola çıkan aile, Irak sınırında kızlarını teslim alıyor.
"YÜZÜNÜ GÖSTERMEDİK, YASLARINA SAYGI DUYDUK"
Rallis, kavuşma anının ekrana yansıtılmasında bir parça cimri davranıyor ve Viyan'ın yüzünü ekrana yansıtmıyor. Gerekçesi ise hayli makul: Viyan'ın sonraki hayatında zor durumda kalmasını istemedik. Viyan bir sembol ve aslında anlatılan Ezidi toplumunun yaşadığı soykırım ve kadınların yaşadığı küçük düşürücü muamele. Ailenin yasına saygı duyduk.
Viyan, Cizre'de getirildikten bir hafta sonra Ezidi kadınlara özel uygulanan vize programı aracılığıyla rehabilite amaçlı Almanya'ya gönderiliyor. Aile, kızlarının bir an önce ruhsal sağlığına kavuşması için özlemini bir kenara bırakıp Viyan'ın Almanya'da yeni bir hayata başlangıç yapmasını istiyor.
ŞİNGAL'DE ENKAZI ZİYARET
Baba Havind, 2016'da Şengal'in IŞİD'ten temizlenmesiyle birlikte sınırı geçiyor ve doğup büyüdüğü topraklara gidiyor. Bu kısa ziyarette kameralara yansıyan tek şey yıkım. Taş taş üstünde kalmayan bir şehir.
Rallis bu durumu çarpıcı bir cümleyle özetliyor: Yıkım öylesine büyüktü ki evin oğlu yaşadıkları evi bulmakta zorlandı!
Buradaki çekimler de 5 gün içinde tamamlanmış. Ancak babanın, Şengal'deki yıkıntılar arasında kızı Viyan'ı arayarak ona yıkımın boyutunu anlatması, Almanya'da Ezidi olduğunu unutmaması yönündeki tembihleri içeren sahneler hafızalara kazınacak türden. Ve elbette yok edilişin sözcüklere dökülmüş hali: Evlerimizin önündeyim. Yaralıların, tutsakların ve ölümün kokusu var.
Belgeselin tamamlanmasından kısa bir süre sonra Cizre'deki kamp kapandı çünkü Ezidi ailelerin büyük bir kısmı Avrupa ülkelerine gitti. Havind ailesi de yeni bir hayat için Fransa'ya yerleşti. Kızları Viyan Almanya'da kalmaya devam edecek.
"IŞİD tarafından rehin tutulan çok sayıda kadın ve çocuk vardı tanıştığım ailelerden. Birinin bile kurtulması çok değerli" yorumunu yapıyor Rallis.
Yebra ise ailenin kadınlarının sürekli ağladığını ve kendisinin de bundan çok etkilendiğini anlatıyor. IŞİD'ten kurtarılıp eve dönen kadınlara yönelik toplum içi tepkiye dair Yebra şunları söylüyor: Ezidi toplumu o kadınları kabul etse de aslında IŞİD bir leke gibi üzerlerinde. Bunu hissediyorlar. Özellikle din değiştirmeye zorlanmış olanlarda bu algı çok yüksek. Bu nedenle de yurtdışında bir yaşama başlıyorlar. Hatta Viyan'ın erkek kardeşi, IŞİD'ten kurtarılan kadınlara karşı toplumda oluşan önyargıları kırmak için IŞİD'in rehin aldığı kadınlardan biri ile evlenme hazırlığı yapıyordu.