DİPLOMASİ İSRAİL-FİLİSTİN SAVAŞINI DURDURUR MU?
Artı Gerçek - HEDEP Muş Milletvekili Sezai Temelli, İsrail-Filistin geriliminin perde arkasını ve Ortadoğu'yu nasıl etkileyebileceğini Musa Özuğurlu'nun sunduğu Gündem özel programında anlattı.
Temelli, İsrail devletinin daha önce de saldırılarda bulunduğunu ancak bu kez başka bir stratejiyle hareket ettiğini söyledi. "İsrail Devleti bunu planlı yaptığına, buna hazırlıklı olduğuna, böyle olası bir saldırı karşısında nasıl yanıt vereceğine dair stratejisini dünya kamuoyuna çok net söylüyor. Bugün de ifade ettiler, 'Gazze'den Hamas'ı temizleyeceğiz, Gazze'yi olabildiğince küçülteceğiz, burayı hem yeni yerleşime açacağız hem de 'güvenli' hale getireceğiz' dediler. Bunu çok net açıklıyorlar. Neden güvenli hale getirmek istiyorlar? Her şeyden önce sadece bir yerleşimci meselesinden öte özellikle enerji koridorları ve uluslararası ticaret yolları buradan geçsin istiyorlar. İkincisi bölgedeki karakol devleti olma özelliğinden artık giderek bölgeyi yöneten bir devlete sıçramak istiyorlar ve bu amaçla da hem enerji pastasından pay almak hem bölgeyi yönetmek hem de kendi yerleşim alanlarını büyütmek gibi çoklu stratejiyi hayata geçiriyorlar." dedi.
Sorunun aslında 'küresel' bir mesele olduğunu söyleyen Temelli, Ortadoğu'daki her sorunun küresel bir mesele olduğunu, bölgesel ve ulusal olmadığını, Kürt meselesinin de kapsamı itibarıyla Filistin meselesinden çok daha boyutlu bir mesele olduğunu belirtti. "Ortadoğu'ya baktığımızda İran, Irak, Suriye, İsrail, Türkiye gibi ülkeler kapsamında biçimlenen sorunların altında yatan en temel meselenin Kürt meselesi olduğunu, Filistin meselesi olduğunu ve burada yaşananın aslında onlarca yılı bulan sorunlar olduğunu çok net görebiliriz. Ben İsrail devletinin tesadüfen bir saldırıya uğradığını ve bu tesadüf sonucu hareket ettiğini düşünmüyorum. Olası saldırıya karşı hazırlıklı olduğunu ve özellikle NATO ile beraber 2030 konseptine uygun hareket ettiğini düşünüyorum." dedi.
2030 konseptiyle neyin hedeflendiğini şu sözlerle anlattı: "NATO, bundan birkaç yıl önce, siyasi genişleme projesi olarak 2030 gibi bir hedef koymuştu. NATO özellikle genişleme stratejisini belirlerken hem uluslararası finansal sermaye ile beraber hareket ediyordu hem de Yeni Dünya Düzeni'ni yeniden tasarlamak gibi bir konsepti önüne koymuştu. NATO uzun bir süre geri çekilip küreselleşme çağında daha çok finans sermaye öncülüğünde piyasaların deregülasyonu ve regülasyonu üzerinden bir genişleme konsepti vardı fakat son dönem özellikle 2008 krizinden itibaren tekrardan bütün dünyada Yeni Dünya Düzeni'nin yeniden düzenlenmesi çerçevesinde hızlı bir otoriterleşmenin, hızlı bir silahlanmanın ve küresel jandarma rolünün ABD'den NATO konseptine kaydırıldığını gördük. Hatta Amerika Birleşik Devletleri hem Obama döneminde hem sonrasında, hele Trump döneminde sıklıkla tek başına bu küresel 'külfet'i, bu jandarmalık külfetini taşıyamadığını söylüyordu. Dolayısıyla Batı'yı sürekli olarak desteğe çağırıyordu. Batı bu anlamıyla bir NATO konseptiyle yaklaştı. NATO öncülüğünde bir genişleme perspektifi, Rusya'nın durdurulması, Çin'in durdurulması, Ortadoğu'nun, Batı Akdeniz'in yeniden tasarlanması bu minvalde söz konusu oldu. Daha öncesinde Büyük Ortadoğu Projesi ile mesele değerlendiriliyordu, burada Türkiye'ye de önemli roller verilmişti, Erdoğan eş başkan yapılmıştı ve Ortadoğu'yu bu minvalde bir düzenleme bekliyordu. Bunun sonuna gelindi ve şimdi yeniden başka bir NATO konsepti çerçevesinde senaryo ile karşı karşıyayız Burada İsrail'in bu yeni dönemdeki rolünü de biz son gelişmelerde çok daha net görebiliyoruz."
Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah El Sisi'nin davetiyle birçok ülkenin dışişleri bakanı ve liderlerinin, çözüm yollarını görüşmek için Kahire'de buluştuğu zirveyi değerlendiren Sezai Temelli, bundan sonraki süreci domine edecek en temel faktörün NATO olduğunu vurguladı, "NATO konsepti çerçevesinde dominasyon gerçekleşir, Rusya'dan cılız bir ses çıkıyor, Çin'den beklendiği kadar etkili bir müdahale gelmeyecektir, burada bu konsepte bence Arap Birliği de rıza gösterecektir. Kürtleri yok sayarak, Arap siyasetiyle sürdüregeldiği o barışık tutumdan yararlanarak, yine süreçte rol almak isteyecektir. Türkiye'nin de orta-uzun vadeli konsepti NATO-Arap dünyası arasındaki oynayacağı rolde yoğunlaşıyor. Bu hem Türkiye halkları hem Ortadoğu halkları açısından, başta Kürt halkı, Filistin halkı ve mazlum, mağdur Arap halkları açısından çok büyük riskleri barındırıyor. Çünkü bütün bu konseptler halklara rağmen geliştirilen projeler. Halkları yoksulluğa ve şiddete mahkum eden projeler. Otoriter rejimlere göre tasarlanmış bu yapıda demokrasinin, özgürlüklerin esamesi okunmuyor." dedi.