"HUKUKSAL BİR CİNNET HALİ"
Artı Gerçek - Artı TV, bir ilke imza atan Yargıtay 3. Ceza Dairesi'nin kararını Hukukçu Figen Çalıkuşu'na sordu.
Yüksek mahkemeler arasındaki çatışma görüntüsünün hiçbir kimseye, hiçbir kuruma, bu görüntüyü yaratanlara da faydası olmayacağını söyleyen Çalıkuşu, "Bu ülke insanları için de, ülkenin geleceği için de çok ciddi sıkıntılı bir süreç bu. Can Atalay kararının inatlaşması sonrasında biz bunu bugün yaşıyoruz. Anayasa Mahkemesi kararları için Anayasa'nın emri çok net ve açıktır. 'Anayasa Mahkemesi kararları herkesi bağlar' derken burada öncelikle sayılır zaten. Yasama, yürütme, yargı herkes, her kişi, her kuruluş Anayasa Mahkemesi kararına bağlıdır. Bu Anayasa'nın emridir. Bunun tartışılması, Anayasa Mahkemesi kararının yok sayılması geçmişte de oldu ancak buna dair Anayasa Mahkemesi'nin kararları vardır. Bu da hak ihlali niteliğindedir. Şimdi Yargıtay bugün vereceği karar şu olmalıydı: Anayasa Mahkemesi kararı net, Anayasa Mahkemesi kararında bu yeniden yargılama sürecini başlatacak olan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, dosya oraya gönderebilirdi ama onu yapmak yerine Anayasal düzene karşı, hukuk düzenine karşı Anayasanın emrini yok sayarak bir karar vermek ve üstelik Anayasa Mahkemesi üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunmak en hafif tabirle hukuksal bir cinnet halidir." dedi.
Anayasa Mahkemesi'nin ülkenin Anayasası'nın uygulanmasını sağlamakla, korumakla, denetlemekle yükümlü bir mahkeme olduğunu hatırlatan Çalıkuşu, "Yargıtay'ın ilk derece mahkemelerinden gelen kararları denetleme görevi vardır. Yargıtay bu görevin dışına çıkarak hiçbir dosyada karar veremez, tam da aksine bugün bu kararı veren Yargıtay üyeleri Anayasa emrine aykırı hareket etmişlerdir. Yargıtay üyelerini de yargılayacak makam Yüce Divan sıfatıyla Anayasa Mahkemesidir. Kendilerini yargılayacak makama suç işledikleri iddiasında bulunuyorlar. Anayasa Mahkemesi'nin işlediği suç nedir? Bunu sormak lazım. Şimdi bizlerin hepimizin temel hak ve hürriyetleri Anayasa'da garanti altına alınmıştır. Bu temel hak ve hürriyetlere kamu gücünü kullanarak müdahale edilmesi durumunda Anayasa'daki temel hak ve hürriyetlerin tabii ki korunması gerekir. Bireysel başvuru yolu kabul edilmiştir. Tabii ki incelemesini yapacak, bu temel hak ve hürriyetlere ölçüsüz bir müdahale olup olmadığını takdir edecek yegane yetkili mahkeme Anayasa Mahkemesi'dir. Bu baş döndürücü bir türbülans halidir. Dilerim bu türbülanstan süratle çıkılır, dilerim devlet aklı hakim olur. Böylesi bir hukuksal cinnet haline son verilir. Tekrar ediyorum bu hukuksal cinnet durumunun kimseye faydası yoktur." diye konuştu.
Çalıkuşu, 2019 yılında Yargıtay 16. Ceza Dairesi'nin gazeteci Mehmet Altan hakkında verdiği beraat kararını da hatırlattı, "Daha önce aynı daire, yani Yargıtay 16. Ceza Dairesi -önceden 16 idi, şimdi ismi 3. daire oldu- müvekkilim Mehmet Altan kararında bunu çok güzel inceledi. Anayasa Mahkemesi kararlarının bağlayıcılığı, AİHM kararlarının bağlayıcılığı ve uygulanması gerektiği, bunun Anayasa'nın emri olduğu ve bunun kendi dairelerinde bağladığına karar verdi ve Mehmet Altan hakkında verilen ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine beraat kararı verilmesi gerektiğine de hükmetti. Enteresandır Yargıtay'ın aynı dairesi ama farklı Yargıtay üyeleri, aynı Anayasa maddesine, hükmüne, emrine karşı, kendi yargı içtihatlarına karşı farklı bir karar veriyorlar. Tabi şunu da bilmekte fayda var: Yargıtay'ın bu dairesi, 16. Ceza Dairesi önceden tek bir heyetti. şu anda o heyet sayısı arttıkça 6 ayrı heyet halinde oluşturuldu 3. Ceza Dairesi. Hukukla inatlaşılmaz. Hukukla inatlaşmak, anayasal düzenle inatlaşmak bu devletin sıhhati için, bu ülke insanlarının geleceği için en büyük tehlikedir." dedi.