İklim krizi nedir?
Artı Gerçek - İklim değişikliği aslında dünya tarihi boyunca döngüsel olarak devam eden bir olgu. Ancak sanayileşme ile insan faktörünün iklimi daha çok etkilemeye başlaması ile bu doğal süreç dünya için tehdit oluşturmaya başladı. İklim krizi de bu sebeple ortaya çıktı.
İKLİM KRİZİ VE İKLİM DEĞİŞİKLİĞİYLE İLİŞKİSİ
Uzmanlara göre iklim krizi, "İklim değişikliğinin sebep olacağı geri döndürülemez hasarı durdurmak veya azaltmak için acil olarak harekete geçilmesi gereken durum" anlamına geliyor. Ancak bu tanım ancak 1980'lerden itibaren yerleşik hâle geldi. Bu sebeple, uluslararası kuruluşlar hâlâ iklim değişikliğine ilişkin tanımları 'geliştirmekle' yetiniyor. Genel anlamıyla iklim koşullarında meydana gelen olumsuz değişimler ve zararlı sonuçlarının bütünü şeklinde tanımlanan iklim krizi, küresel ısınma gibi sorunlarla yakından ilişkili.
İNSAN MERKEZLİ BAKIŞ AÇISI KRİZİN SEBEBİ
Beraberinde ciddi boyutlara ulaşan kuraklaşma, öngörülemeyen küresel yağışlar ve meteorolojik olayların sıklığı, küresel boyutta sıcaklık artışı gibi sorunları getirdiği de biliniyor. İnsan merkezli bakış açısı bu sorunu yalnızca 'insanların ihtiyaç duyduğu yaşam alanının yok oluşu' açısından ele alsa da, iklim krizi dünya üzerindeki canlı çeşitliliğini ayrım gözetmeksizin tehdit ediyor. İklim kriziyle mücadelede hükümetler karbon emisyon salınımlarının sınırlandırılması, yeşil enerjiye geçiş gibi projeler geliştirse de krizin boyutları tedbirleri yetersiz kılıyor.
Uzmanlar sera gazı emisyonlarının yüksek seviyede seyretmesi hâlinde 2100 yılına kadar deniz seviyesinin 2 metre yükseleceğini öngörüyor. Bu da aşırı yağışlara bağlı sel baskınları, kuraklık ve sıcak havalara bağlı orman yangınları gibi 'doğal olmayan' felaketlerin artması anlamına geliyor.
HANGİ ÜLKELER VE ENDÜSTRİLER NE KADAR SORUMLU?
İklim krizinin bir numaralı etkeni olan sera gazının neredeyse yarısını sadece iki ülke, Çin ve ABD üretiyor. Bu iki ülkeyi AB, Hindistan, Rusya ve Japonya izliyor. Endüstrilere bakıldığında ise akaryakıt (kömür, gaz) ve petrol, ekolojik yıkıma en çok sebep olan sektörlerin başında geliyor. Ardından, et ve süt ürünlerinin üretim aşamalarında salınan karbondioksit miktarı nedeniyle tarım sektörü ikinci sırada geliyor. Kullanılan kimyasallar, boyama ve üretim tekniklerinin yanı sıra hızlı tüketim nedeniyle moda sektörü üçüncü sırayı alıyor. Besin tedarik zincirleri, ulaşım, inşaat ve teknoloji sektörleri de en fazla karbon ve su ayak izine sahip sektörler olarak sıralanıyor.
DÜNYANIN GELECEĞİNİ MERKEZE ALAN ÜRETİM VE TÜKETİM ZİNCİRİ
Uzmanlar söz konusu sektörlerde dünyanın geleceğini merkeze alan bir üretim ve tüketim zinciri kurulmaması hâlinde gelecek yüzyılda insanlığı kıtlık, savaş ve gıda krizinin beklediği konusunda uyarıyor. (HABER MERKEZİ)