KOBANE DAVASI'NDA YARGILANAN KİM?
Artı Gerçek- HEDEP Hukuk ve İnsan Hakları Komisyonu'ndan Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı Öztürk Türkdoğan, Kobane Davası'nda milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılmasını ve kürsü dokunulmazlığının zedelenmesini Dar Alan programında değerlendirdi.
Türkdoğan, davaya ilişkin “Aslında bu davada Demokratik Parti'nin HDP'nin yargılanması isteniyor. HDP'nin Anayasa Mahkemesi'nde devam eden kapatma davalarıyla paralellik arz eden bir süreç yaşandı. Elbette HDP ile birlikte aslında Türkiye'nin barış dostu, Türkiye'nin yeni bir barış ve çözümün girişlerinin engellenmesi amacıyla açılan bir dava olduğunu düşünüyorum. Ben insan haklarını savunucusu olarak bu davanın temel soruşturması ve daha sonra iyileştirme aşamasında benzer çalışmalar yaptığımı ifade etmiştim. Hukuki açıdan böyle bir dava olamaz. Soruşturma yapılmadan kovuşturma aşamasına geçilmesi zaten hukuken imkansız bir şey. Bu 108 kişinin yaklaşık 80'i zaten Türkiye'de değil. Bu insanlara hiçbir şekilde zaten ulaşılamıyor, ulaşamadığınız insanlara nasıl iddianame düzenliyorsunuz? Yani bunu yapamazsınız, zaten mevcut CMK buna olanak sağlamıyor.” değerlendirmelerinde bulundu.
Dava sürecinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin verdiği ihlal kararlarını hatırlatan Türkdoğan “Kara mizah durumuyla karşı karşıyayız. Dünyanın en saygın mahkemesinin kararları hoşunuza gitmediğinde 'yanlış söylüyor' diyorsanız, siz o zaman adalete, hakkaniyete, vicdana uygun karar üretirsiniz ve bunu da yapmıyorsunuz. O halde ne diyorsunuz? İktidar bir şey de söylemiyor. Aslında sadece bu baskı siyasetini yargılama yoluyla sürdüreceğini ifade etmek istiyor.” diyerek kararların siyasi saiklerle alındığının altını çizdi.
Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine dikkat çeken Türkdoğan “Figen Yüksekdağ ve daha diğer birçok arkadaşımız bakımından 7 yılını dolduran bir tutuklama sürecine girildi. Bakın Gültan (Kışanak) Hanımın tutukluluğunun yedinci yılındayız, sekizinci yılına giriliyor. Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ ve diğer arkadaşlar bakımından Kasım ayının 4'ü itibariyle onların da 7 yılı dolacak ve onlar da sekizinci yılına girecekler. Bu kadar uzun tutukluluk kabul edilebilir bir durum değildir” dedi.
Milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması ve kürsü dokunulmazlığının zedelenmesine ilişkin AİHM kararlarına uyulmadığını hatırlatan Türkdoğan “Örneğin Anayasa’nın 14. maddesi bahane edilerek Can Atalay'ın tutukluluğu devam ettirildi ki umarım bugün Anayasa Mahkemesi onun tahliye edilmesi yönünde karar verir, ihlal kararı verir. Anayasa Mahkemesi, Leyla Güven kararında Anayasa'nın 14. Maddesini ne şekilde uygulanacağının belli olmadığını belirterek, yani bununla ilgili bir özel kanun olmadığını belirterek, ihlal kararı vermişti. Mahkemeler 14. maddeyi bahane edip milletvekillerinin tutukluğunu devam ettiremezler. Çünkü bununla ilgili hiçbir kaide yok. Anayasa Mahkemesi bunu açık açık ifade etti. Maddenin nasıl uygulanacağına dair özel bir kanun yapılmadığı sürece siz milletvekillerini soruşturma altına alamazsınız, tutuklayamazsınız, bunu yapmamanız gerekir. Maalesef bu kurala da uyulmuyor.” dedi.
Kobane Davası'nın Türkiye’nin demokratikleşme sürecindeki etkisine değinen Türkdoğan “Biz ısrarla ve inatla yargıçları hukuka uygun davranmaya, uluslararası sözleşmeleri ve Anayasa'yı uygulamaya davet ediyoruz. Emsal yüksek yargı kararlarını uygulamaya davet ediyoruz. Bu bakımdan bu sürecektir ama asıl Meclis zemininde ve toplumsal muhalefet zemininde barış mücadelesinin yükseltilmesi gerekiyor ve barış mücadelesinin yükseltilmesiyle birlikte Türkiye'nin önüne yeni bir seçenek koymamız gerekiyor. Bakın 8 yıldır devam eden çatışma süreci, savaş süreci Türkiye'yi çoklu bir krizin içerisine sürüklemiştir ve bu krizden çıkışın tek yolu yeni bir barış sürecidir. Bunun yolu da tabii ki partilerin bir araya gelmesidir. Diyalog, konuşma ve toplumsal muhalefet ekseninde de güçlü bir barış çağrısının, güçlü bir barış hareketinin doğmasına bağlıdır. Bu dönem biraz bunun için çalışacağız.” dedi.