OLAĞANÜSTÜ ZAMANLARDA BARIŞ NASIL SAVUNULUR?

“Eşit yurttaş olabilmek için minimum, çok sıradan asgari şeylere ihtiyaç var. Gerçekten demokratik normlara ihtiyaç var. Anayasa’nın değişmesi lazım.”

Artı Gerçek - Spectrum House Düşünce Kuruluşu Genel Direktörü Dr. Azad Barış, “Barışa Çağrı Bildirgesi”ni ve Cumhuriyet’in 100. yılında eşit yurttaşlığı Dar Alan programında değerlendirdi.

78 isimin imzasını taşıyan “Barışa Çağrı Bildirgesi”ni değerlendiren Barış “Çok kısa bir metin ile meramını net bir şekilde ortaya koyan bir deklarasyon. Bu deklarasyonun, barışı konuşmanın bile yasak olduğu bir dönemde kanaat önderleri, siyasetçiler, aydınlar ve akademisyenlerin katılımları ve imzalarıyla böyle bir girişimin ne kadar değerli olduğunu ortaya koyuyor. Cumhuriyet’in kuruluşundan bugüne kadar çoklu krizler var ama en büyük sorunlardan olan Kürt sorununu son 20 yıldır neredeyse birkaç küçük dönem saymazsak tamamıyla kendi siyasi anlayışları doğrultusunda hallettiklerine, çözdüklerine inanan bir siyasal rejim var, bir parti devleti var.” diyerek bildiri ile bir barış hareketinin ortaya çıkmasını amaçladıklarını belirtti.

Bildirinin barış talebi ve muhataplar arasındaki rolünü “Bütün imzacılar adına söylüyorum, toplumun bireyleri olmamızdan ötürü hem ahlak hem de etik olarak sorumluluğumuzdan ötürü bir farkındalık var. İmzacılar olarak sadece barışın ne kadar acil bir şey olduğunu, nasıl bir ihtiyaç olduğunu vurgulamak istiyoruz, ısrarcısı da olacağız. Bir köprünün oluşumu konusunda hazır olduğumuzu ve sorunun çok büyük olduğunun da farkındayız. O nedenle çatışmanın sonlanması, özellikle silahların susması, baskıların bir şekilde normale dönüşmesi ve toplumsal kutuplaşmanın önüne geçmek için, toplumsal barışın yaşanması için bütün muhataplara bir çağrı. Barışın bildirgesini beyan etmenin esas ruhu muhataplara da bir çağrıdır” cümleleri ile açıkladı.

Muhataplar arasındaki ilişkiye de değinen Barış “Burada orantısız bir güç var. Yani devletle çatışanları eşit tutamayız. Devlet, daha doğrusu devletleşmiş siyasal parti tamamıyla bunu yok sayıyor. Böyle bir muhataplık durumu yok. Ortaya çıkan demokratik taleplerin bile terör adı altınında nasıl bastırıldığını görüyoruz. Gezi’den sonra neredeyse demokratik muhalefet, sivil toplum kuruluşları kendilerini ifade edemeyecek kadar bir baskıyla karşı karşıya. Her şeyden önce bu baskı ortamını, bu baskı rejimini bir şekilde geriletmek, ona bir mesaj vermek. Buradaki niyet tamamıyla toplumsal barışı inşa etmektir” dedi.

Eşit yurttaşlığa değinen Barış “Seçimler esnasında kendisi üçüncü yol olarak tarif eden Emek ve Özgürlük bloğunu saymazsak, muhalefetin tamamı ve siyasal rejimin iştirakçileri ve ortakları ile birlikte seçim vaatlerinde demokrasiye dair tek bir cümle yoktu. Eşit vatandaşlıkla ilgili hiçbir şey yoktu. “Daha güçlü bir Türkiye” vardı ama bu haliyle güçlü bir Türkiye zaten bizi felakete götürür. Onun için de bizim ihtiyaç duyduğumuz sosyal bir devlet, adalet, hukuk ve gerçekten herkesi kapsayan, kapsayıcı, demokratik bir Cumhuriyet. Bu kutlamaları arefesinde de ya da kutlamalardan sonra da göreceğiz ki, bu coşkulu kutlamaların içinin ne kadar boş olduğunu görüyoruz.” diyerek Cumhuriyetin 100. Yıl kutlamalarını ele aldı.

Barış, “Bu kutlamalarda bile kutuplaşma vardı. Bir taraftan devletin sahibi olarak kendisini gören siyasal parti kendi kutlamalarını yaparken diğer taraftan da İstanbul özelinde konuşacak olursak, Maltepe'de yapılan kutlamalarda neredeyse siyasal rejimi temsil eden kimse yoktu. Yani Cumhuriyet'i kutlarken bile bir kutuplaşma var, tam da buna itiraz ediyoruz. Bu vesileyle Cumhuriyet'in sadece geçmişi değil, aynı zamanda geleceği üzerinde de düşünmemiz gerekiyor.” dedi.

Öne Çıkanlar