10 Ekim Katliamı: 'Barış talebiyle gidip öldürüleceğimizi hiç düşünmemiştim'

Özer Ersan Değirmenci, Ankara Gar Katliamı'ndan yaralı kurtuldu. Vücudunda şarapnel parçalarıyla hayatına devam eden Değirmenci, "Patlamadan hemen sonra biber gazı sıktılar. İnsanlar üzerimize nefes alalım diye ceketlerini atıyordu" dedi.

10 Ekim Katliamı: 'Barış talebiyle gidip öldürüleceğimizi hiç düşünmemiştim'

Yağmur KAYA

Artı Gerçek - "Ankara'ya sık sık giderdim ama gün Ankara'nın havası başka güzeldi. Ankara'da böyle bir hava yakalamak pek mümkün değil. Güneş, neşemiz, kortejlerde atılan sloganlar, halay, zılgıt... Sonra...

Kimsenin başına gelmesin. Ben ilk bombada yaralandım. Yerde birkaç saniyelik şok derken kendime geldim. Yoğun bir duman yükseliyordu etrafımda. Sonra bunun biber gazı olduğunu anladım. Bacağım kopmasın diye kıyafetlerimden tutup kaldırım kenarına kadar getirildim. 45 dakika kanlarımın içinde bekledim. Parçalanan bedenler. Nasıl anlatılır ya nasıl anlatılır. İnsan izlemeye ürperiyor."

Özer Ersan Değirmenci'nin bu tanıklığı,10 Ekim 2015 gününden. 'Emek, Barış ve Demokrasi' talebiyle Balıkesir'den 7 otobüs dolusu insanla yola çıktıklarını söylüyor Ersan.

Yol boyu şarkılar, türküler, halaylar, zılgıtlar eşlik etmiş kendilerine. Belki HDP Balıkesir İl Eşbaşkanı olması, belki sadece Kürt olması, belki de devletin demokrasi ve barış talebi olan insanlara yönelik tavrını, söylemini bildiğinden içinde ve aklında hep bir kaygı taşıyarak Ankara'ya gittiğini söylüyor. "Her şey neden bu kadar güzel." Çok güldüğün zaman başına bir şey geleceği yönünde bir inanca herkes öyle ya da böyle hazırdır ama bir ülkenin başkentinde IŞİD üyesi iki canlı bombanın gerçekleştireceği terör saldırısında yaralanmak ya da ölmek kimsenin aklına gelmezdi o zamanlar.

"Bu, alçaklık. Barış için gittik. Elimizde silah yok. Kesici bir alet yok. Ezilen biz, öldürülen biz, yine de ama yine de barış isteyen biz. Yine de isteyeceğiz" diyor, katliamın üzerinden 8 yıl geçtiği halde hala barış isteğine kanla karşılık verilmesinin şaşkınlık ve öfkesini taşıyarak.

Özer Ersan Değirmenci ile yaşadıklarını konuştuk.

'BU İNSANLAR YALNIZLAŞTIRILDI'

Ardahan'dan önce İstanbul'a daha sonrada ticaret yapmak için Balıkesir'e yerleştiğini söylüyor Değirmenci. Maddi durumunun çok iyi olduğunu söyleyen Değirmenci, katliamdan sonra bir lokma ekmeğe muhtaç olduğunu vurguluyor. Özer, sadece kendisinin değil katliamda yaralanan ya da öldürülen insanların ailelerinde de aynı maddi çıkmaza sürüklendiğini anlatıyor. Bu yoksulluğun aileler için hala devam ettiğini dile getiren Değirmenci, artık çoğu ailenin mahkemelere gelemediğini söylüyor.

gar.jpg

Değirmenci katliamda ağır yaralı olarak kurtulmasından çok geçtiğimiz 8 yıllık sürede en çok ailelerin yalnız bırakılmasının kendisini daha çok yaraladığı ve üzdüğünü dile getiriyor: "Yaralarım kabuk bağladı, iyileşti. Vücudumun birçok noktasında hala şarapnel parçaları var. Ama kendimden çok diğer ailelerin aranıp sorulmaması beni çok yaralıyor. Bu insanlar yalnızlaştırıldı" diyor.

Değirmenci, Ankara miting alanına vardığı an aç karnına sigara içmediği için hemen bulunduğu yerde bir simit almak istediğini söylüyor. Diyarbakırlı bir arkadaşı simit almasına mani olup kendisine Kızılay'da Sakarya Caddesi'nde kahvaltı ısmarlayacağı demesiyle sigarayı aç karnına yaktığını söylüyor. Değirmenci, simit satan kişinin de katliamda öldüğünü vurguluyor.

Bedenindeki derin yaraların tedavi edilmesi için sabah 05:00 sularında yediği sandviçle ameliyata alındığını söylüyor. "Ardahan'dan Çanakkale'ye şehidimiz var" diye Ersan o güne dair şunlar anlattı:

'GİDİYORUZ AMA POLİS BİZİ ÇEVİRMİYOR, HAYRET EDİYORUZ'

"Balıkesir'den yedi otobüs yola çıktık. Üç otobüs merkezden, iki otobüs Edremit'ten, iki otobüs Bandırma'dan. Susurluk'ta buluştuk.

Ya bir neşe. Herkes halaylar çekiyor, zılgıtlar atıyor. Gidiyoruz ama polis bizi çevirmiyor, biz hayret ediyoruz. Mitingin valilik izniyle yapılacağını bilmemize rağmen. Ankara'da DİSK, KESK gibi kurumlar Valilikle 4-5 kez görüşmüş, izinler alınmış. Türkiye'nin her yerinden insanlar geliyor. Bunlarla ilgili bilgi var. Oraya gidip öleceğiniz hiç aklınıza gelmiyor ki, kimsenin aklına gelmiyor.

Buradan çıktık sabah saat 05.00'dı. Bir baktım sandviç yapmış arkadaşlar, sandviç yedim. Ameliyata girerken bana sordular bir şey yedin mi diye. Sabah 5'te bir tane sandviç yedim. Arena spor salonunun önüne geldik. Sabah 08:30 sularıydı. Saatime baktım. Hala aynı saatim var kolumda. İki trafik polisi vardı. Yani alana 500 metre 700 metre uzaklıkta. Orada otobüsleri durduruyorlar. Biz indik, tren garına doğru yürüdük. Otobüsleri başka bir yere yönlendiriyorlar. Otobüs gitti, biz alana vardı. Hatta orada bir simitçi arkadaşta şehit düştü. Ben hemen orada bir tane simit alacaktım. Diyarbakırlı bir arkadaşım Nezir ismi dedi ki, 'Abi dur ben mitingden sonra Kızılay'da Sakarya Caddesi'nde kahvaltı edeceğiz. Ne simit yiyeceksin şimdi. Ama dedim ben sigara içiyorum, 'yok yok sabret mitingden sonra Sakarya'da kahvaltı edeceğiz.'

Aç karnına yaktım sigarayı. Geldik sohbet ediyoruz filan. (ya yok böyle bir şey ya). Saatime bakmadım ama saat 10:04 saniyesinde oluyor. Arkadaşlar öyle tespit etmişler.

"İnsanlar halay çekiyor. Herkes dostlarıyla, yoldaşlarıyla selamlaşıyor, kucaklaşıyor. O kadar güzel bir hava var ki. Ankara güneşli. Böyle bir bahar havası gibi. İnce bir mont giyinmiştim. Hani hava soğuk olur diye. Kimsede valiz filan yok. Günü birlik gidip döneceğiz zaten. Herkes bir barış havasında. Yani orada bir barış havası. Kortejler hazırlanıyor. KESK, TTB hazırlıklar yapıyor. Diğer sol gruplar. İnsanlar öbek öbek toplanmışlar. Ama tabii hedef HDP idi. Net söylüyorum yani! Biliyorlardı yani HDP'nin nerede olduğunu. Bunlar barbar. 8 yaşında Veysel öldü. Hiçbir tanesi üzüldü mü? Konya'da yuhaladılar bizi ya! Düşünebiliyor musunuz?

AHMET DAVUTOĞLU'NA TEPKİ: ÇIK ANLAT, NEDEN ANLATMIYORSUN?

"Bunlar barbar bunların düşünceleri bu. İnsanları katlederek iktidara geliyorlar. Demedi mi adam 'patlamadan sonra oylarımız arttı' diye. Şimdi de o masada otuyor. Adam gibi çıkıp konuşsa ya. O günleri, o süreci anlatsa. 1 Haziran-7 Kasım arasında ne oldu kardeşim? Çık anlat, elini tutan mı var. Neden anlatmıyorsun? Kendi sorumluluğunu da koy ortaya. Sen madem dürüstsen. Hiç mi vicdanın sızlamıyor. Suruç'ta gencecik arkadaşlarımız şehit düştü. insanlara oyuncak götürüyorlardı ellerinde silah mı vardı? Diyarbakır mitinginde yine aynı şekilde. insanlar kendi partisinin mitingine gitmiş. Ve iki hafta önce aynı yerde bizim vurulduğumuz yerde AKP miting yaptı. Sahra hastanesi kurdular miting bölgesine. Turnikeli geçiş sistemi kurdular, yüzlerce ambulans vardı orada. Katliam oldu ambulansları almadılar. Beni 4-5 inci ambulans beni aldı. Zaten doktor iniyor bakıyor. Sonradan öğrendim nasıl karar verdiğini. Kim yaşayacaksa onu alıyorlar.

'NE POLİS KONTROLÜ VAR NE BİR AMBULANS'

Dolasıyla o gün yüz binler Türkiye'den geliyor. Ne polis kontrolu var, ne bir ambulans var. Bırak hastanesini. Barış için gitmişiz ne hastanesi. Ama en azından insanların tansiyonu düşebilir, ayakta durmaktan dolayı filan. Ankara Valiliği, emniyeti, o zamanın başbakanı, cumhurbaşkanı hepsi biliyor Türkiye'nin dört bir tarafından insanların barış talebiyle geleceğini.

'BALGAT'IN EN LÜKS YERİNDE KAHVALTI EDİYORLAR KENDİLERİNİ PATLATMADAN ÖNCE'

Birisi benden davacı olmuş. Tebligat elime ulaşmadı. Uçakta gözaltına alındım. Ankara'ya giderken gözaltına alındım. Pilot beni anons ediyor, 'Özer Ersan kabin ekibine kendinizi tanıtın' diye. Y üz tanıma sistemine girmişim havaalanında. Polisin elinde tablet benim fotoğrafım. E beni hala buluyorsun. Adamlar bin 300 kilometre ta Antep'ten geliyorlar, hiçbir çevirmeye takılmadan bomba yelekleri üzerinde, valizin içi bomba, birinde yelek. Gelip Balgat'ın en lüks yerinde kahvaltı ediyorlar kendilerini parlatmadan önce. Cennete gidecek ya arkadaşlar!

'BİRÇOK ARKADAŞIM YA KAN KAYBINDAN YA BİBER GAZINDAN KAYNAKLI ÖLDÜ'

Biz tam travmamızı atlatmaya çalışırken baktım ortalarda dumanlar tütmeye başladı. Bu ne dedim kendi kendime. Düşünebiliyor musun ya bir insan yaralanmış, bırak bir mukavemet göstermeyi, derdine düşmüşsün. Her yerinden kan geliyor. 45 dakika kanlarımın içinde bekledim. Kan kaybından ölmemen için insanlar turnike yapıyor. Birçok arkadaş kan kaybından öldü.

O kadar yoğun biber gazı sıktılar ki insanlar ceketleriyle üzerlerimize kapanıp bize alan yaratmaya çalışıyorlar ki oksijen kalsın, nefes alalım. Türk Tabipler Birliği'nin birçok arkadaşın biber gazından kaynaklı öldüğünü kanıtlayan raporu var. Bu rapor mahkemeye sunuldu ama kabul edilmedi, kale almadılar bu rapor. Mahkemelerde zaten ayrı bir kepazelik yaşanıyor.

Bir kadın arkadaş geldi yanıma. Kazağını bacağıma bağladı. Kırmızı bir kazak. Elbiselerimi saklıyorum, kanlı elbiselerimi. Şöyle söyleyeyim size: benden o kadar kan sızmış ki etrafım kan gölüne dönmüştü. Ve etrafımdaki küçük küçük kan gölleri.

Bir arkadaşıma 'Hocam ayağımı kaldırmayın. Kopabilir' dedim. Elbisemin yakasından tutarak çektiler. Bir kaldırım kenarına kadar götürüldüm. İnsanlar ceketlerini çıkarıp üzerimize atıyor ki o gaz gelmesin. Hiç polis yoktu. Patlamadan hemen sonra biber gazı sıktılar. Hemen akabinde şehit olan arkadaşlarımızın cenazelerini kaldırıp katliam alanını yıkıyorlar."

'İŞ BULBAKTA ZORLANIYORLAR'

Değirmenci, patlamadan sonra uzun bir süre tedavi olduğunu, bir buçuk yıl boyunca yataktan çıkamadığını söylüyor. Balıkesir'de iş yerini kapatmak zorunda kaldığını yani iflas ettiğini söyleyen Ersan, şimdi İstanbul'da bir sendikanın başkanlığını yaptığını ifade ediyor. Ersan kendisi gibi katliamda yaralı olarak kurtulan kişilerin ve kayıp yakınlarının iş bulmakta zorlandığını vurguluyor.

Bu maddi yokluğun yanı sıra Ankara'ya mahkemeye gitmek için belediyelerin "Korktukları" için artık otobüs vermediğini dile getiriyor.

Değirmenci, her şeye rağmen barış demekten, barış talebinde bulunmakta ısrarcı olacağını ifade ederek son olarak şunları ekliyor: "Şimdi bir barbarlar zamanı hüküm sürüyor. Bu barbar zamana rağmen barışın gelmesi için mücadele etmekten vazgeçmeyeceğiz. Çünkü bizim ölen arkadaşlarımıza sözümüz var. Asla o günü unutamıyorum, yine de ama yine de barış demekte ısrarcı olacağım."

Ankara 10 ekim Gar Katliamı