17 Ağustos savcılarından Ali Özgündüz anlattı: Deliller nasıl toplanmalı?

17 Ağustos savcılarından Ali Özgündüz anlattı: Deliller nasıl toplanmalı?
17 Ağustos depreminin ardından bazı soruşturmalarda görev alan emekli savcı Ali Özgündüz, Maraş depremlerinin yol açtığı yıkım ve can kayıplarının hesabının sorulması için gereken delil toplama sürecini anlattı.

Artı Gerçek - Maraş merkezli 7.7 ve 7.6 büyüklüğündeki iki büyük depremin ardından bazı müteahhitler tutuklanırken, böylesine geniş çaplı bir yıkımın tüm sorumlularından hesap sorulması neler yapılabileceği gündemde. 17 Ağustos 1999'daki Marmara depreminin ardından bazı soruşturmalarda görev alan emekli Cumhuriyet savcısı ve 24. Dönem CHP İstanbul Milletvekili Ali Özgündüz, delil toplama sürecinin nasıl işlemesi gerektiğini anlattı.

"İnsanların ölümünde kusurlu olan kişilerin hak ettikleri şekilde cezalandırılması için şu anda bizim üzerimize düşen bazı görevler var. Bu görevlerin de eksiksiz yerine getirilmesi, ölen yurttaşlarımızın hatırasına saygı olacaktır" diyen Özgündüz, şunları söyledi:

'NEDİR BU DELİLLER?'

"Çevre ve Şehircilik Bakanı’nın (Murat Kurum) açıkladığına göre 12 bin 141 binada ağır hasar ve yıkım var. Şimdi, bütün bu binalarda, öncelikle ölüme sebebiyet veren, enkaz altında can kaybına neden olan binalar olmak üzere tüm bu ağır hasarlı, hasarlı binalarda delil tespitlerinin yapılması lazım. Delillerin toplanması lazım, ileride açılacak davalara esas olmak üzere. Hak kaybına neden olmamak için bu delillerin eksiksiz, şu aşamada toplanması lazım.

Nedir bu deliller? Öncelikle binanın enkazından örnekler alınması lazım. Beton karot yöntemiyle beton örnekleri, donatı demir örnekleri; kiriş, kolon ve perdelerde kullanılan malzemeye ilişkin örneklerin ayrı ayrı toplanması, bu binalara ilişkin imar, ruhsat, yapı denetim dosyalarının, beton laboratuvar test sonuçlarının tümünün incelenmesi ve sorumlular hakkında Cumhuriyet savcıları tarafından kamu davası açılması ve ayrıca ileride açılacak tazminat davalarını da konu olabilecek bu delillerin şu aşamada elde edilmesi, muhafaza altına alınması hayati derecede önem arz etmektedir."

'DOSYALARIN TESPİT EDİLMESİ ÖNEMLİ'

Büyük Marmara depreminde savcı olarak görev yaptığını hatırlatan Özgündüz, "Deprem bölgesi olan Kocaeli Körfez’den İstanbul Avcılar, Küçükçekmece bölgesine yeni atanmış bir Cumhuriyet savcısı idim. Evimiz, Kocaeli Körfez’de depreme maruz kaldı" diyerek şöyle devam etti:

"Kendimiz de İstanbul’da, ben 14 Ağustos tarihinde göreve başlamıştım. 17 Ağustos Pazartesi, ilk mesai günüydü. Avcılar’da bulunan Küçükçekmece Adliyesi… Depremde İstanbul’da en çok etkilenen yer Avcılar’dı. Ben, o dönemde o bölgede yıkılan binalarla ilgili deprem soruşturmalarına bizzat katıldım. Yine bu konularla ilgili Küçükçekmece Asliye Ceza Mahkemesi’nde açılan davaların duruşmalarına, duruşma savcısı olarak katıldım. Süreçte bizzat bulunduğum için o aşamadaki eksiklikleri de göz önüne alarak şu anda eksik kalmasın, sıcağı sıcağına deliller toplansın diyerek meslektaşlarım, savcı arkadaşlarımı da uyarma gereği duydum. Uyarımız da yerini buldu ki şu anda Bakanlığın, Cumhurbaşkanı Yardımcısı’nın (Fuat Oktay) açıklamasına göre enkazlarda delil toplama işlemi yapılmadan enkaz kaldırma işlemi de yapılmayacak. Ancak sadece enkazlardan delil toplamak değil, diğer yapı denetim firmalarındaki dosyaların, belediyelerdeki dosyaların, beton laboratuvarlarından dosyaların temin edilmesi, sorumluların tespit edilmesi açısından önemlidir. Sorumluların şu aşamada kaçmasını önlemek açısından da bir an önce savcı arkadaşların failleri, şüphelileri tespit ederek yakalama, gözaltı, yurt dışına çıkış yasağı işlemlerini başlatmaları lazım."

'SADECE MÜTEAHHİDİ DEĞİL, ÇOK YÖNLÜ BİR SORUŞTURMA YAPILMASI LAZIM'

Cumhuriyet savcılarının resen soruşturma başlattığını belirten Özgündüz, “Enkazdan örnekler alınması lazım. Bu örnekler alınırken aynı zamanda yapı ruhsatlarının da elde olması lazım. Buraya teknik bilirkişilerle gitmek gerekiyor; betonlardan örnek, karot alacak teknik ekipler, inşaat mühendisleri, mimarlar, binanın statik hesaplarını inceleyip rapor verecek uzman bilirkişiler. Dolayısıyla ayrıntılı olarak savcının gözetiminde teknik personel tarafından bu numunelerin alınması, daha sonra laboratuvar test sonuçları… Laboratuvarda incelenmesi lazım. Betonun niteliğini tespit etmek savcının görevi değil. Bu, teknik personelin görevidir. Savcı, sadece ilgili binadan, binanın neresinde bu karot alınmıştır, bunları tespit edecek, numaralandıracak, tutanak tutacak, teknik personele, bilirkişiye teslim edecek. Oralardan da rapor alınacak. Bu rapor alındıktan sonra eğer betonda bir sorun varsa bu beton dökülürken buna uygunluk raporu veren beton laboratuvarı sorumlusunun, yapı denetim yetkilisinin bu davaya katılması ve dolayısıyla bu suçlarında iştirak halinde sorumlu tutulması gerekiyor. Keza binanın yapı sırasında ruhsata, imara ait aykırılıklar varsa, buna göz yuman yerel yöneticiler varsa bu soruşturmaya dahil edilmesi lazım. Sadece müteahhidi değil, çok yönlü bir soruşturma yapılması lazım” diye konuştu.

'KAYBOLURSA BUNLARA BİR DAHA ERİŞME HAKKINIZ OLAMAYACAKTIR'

Özgündüz, delillerin bir an önce toplanması gerektiğini, “Şu aşamada bunları toplamazsanız, bunlar kaybolursa bunlara bir daha erişme hakkınız olamayacaktır maalesef” sözleriyle anlattı.

'BİNA ÇÖKMESİNE SEBEP OLMAK DA BİR SUÇTUR'

Depremin etkilisiyle kamu binalarında da hasar ve yıkım olduğunu ifade eden Özgündüz, “Kamu binalarında yapı denetim sistemi uygulanmıyor. İlgili idarenin, ihaleyi yapan idarenin gözetiminde, teknik daire başkanlığının teknik elemanlarının gözetiminde yapıyorlar. Dolayısıyla oralarda bir kusur var mı, yok mu; ona da bakmak gerekiyor. Oralarda da mutlaka delil toplanması gerekiyor. Bir suç olması için illa da binanın yıkılması, birilerinin ölmesi gerekmiyor. Bizim Türk Ceza Kanunu’nun 171’inci maddesinde taksirle, kusurlu olarak genel güvenliğin tehlikeye düşürülmesi, bina çökmesine sebep olmak da bir suçtur. Bu suç kapsamında kalan, yıkılmış ancak herhangi bir kişinin yaralanmasına, ölümüne sebebiyet vermemiş olsa dahi binalar ile genel güvenliği tehlikeye sokan binanın çökmesi sonucunu doğuran kişilerin de tespit edilerek haklarında dava açılması lazım. Bu anlamda kamu binaları buna dahildir” dedi.

Özgündüz, sorumluluğun sadece müteahhitlerde olmadığını belirterek, “Çok yönlü olarak soruşturulması, hatta ve hatta imar affını çıkaran siyasilerin bile bu konuda gelip hesap vermesi, özellikle yerel yöneticilerin hesap vermesi, en az müteahhitlerin cezalandırılması kadar önemlidir diye düşünüyorum” dedi.

'UMARIM BUNDAN SONRA HEM CEZA HEM DE İMAR ANLAMINDA AF İSTENMEZ'

Depremde yaşamını yitirenlere rahmet dileyen Özgündüz, “Ölenlerin ruhunun şad olması, ruhlarının huzur bulması için bu ölümlere sebebiyet veren faillerin de tespit edilerek cezalandırılması gerekiyor. Biz, hukukçular olarak bu işin takipçisi olacağız. Ben, bu konuda geçmişte soruşturma yapmış, tecrübesi olan bir Cumhuriyet savcısı olarak tecrübelerimi meslektaşlarıma, avukatlara aktaracağım. İleriki aşamalarda hak kaybına meydan vermemek, vatandaşların hakkını, hukukunu korumak için biz bu işin takipçisi olacağız. Umarım bundan sonra vatandaş, toplum, siyasiler hem ceza hem de imar anlamında af istemez. İmar affı demek; gayrimeşru, plansız, imara, deprem yönetmeliğine aykırı yapılan yapıların meşrulaştırılması demektir. İşte sonuçta meşrulaştırılan binlerce yapı, insanlara mezar oldu. Bu yapılar, denetlenmeden imar affı kapsamına alındı. Siyasiler bunu rant, oy, koltuk uğruna yapabilir ama vatandaşların kendi mezarlarını kazmaması için bu yönde talepte bulunmamaları; imar, ceza affı istememeleri gerekiyor. Bize düşen görev de siyasilere baskı yapmaktır” diye konuştu. (ANKA)

Öne Çıkanlar