25 havalimanı işçisi ile 5 sendika yöneticisi tahliye edildi
3. Havalimanı inşaatında çalışma koşullarını protesto ettikleri için tutuklanan işçilerden sadece Serhat Bilici tahliye edilmedi. Tahliye edilen işçilere adli kontrol şartı konuldu.
ARTI GERÇEK- İstanbul'daki 3. Havalimanı inşaatında insanlık dışı çalışma koşullarını protesto ettikleri için polis ve jandarma saldırısının ardından gözaltına alınarak tutuklanan 26 işçi ve 5’i sendika yöneticisi, Gaziosmanpaşa Adliyesi 14. Asliye Ceza Mahkemesi'nde yargılanmaya başlandı.
MAHKEME SALONU YERİNE YEMEKHANEDE YARGILANIYORLAR
Ancak işçilerin mağduriyeti, iş yeri ve cezaevinin ardından adalet aradıkları mahkemede de devam etti.
İnsanlık dışı çalışma koşullarını protesto ettikler için tutuklanan 3. Havalimanı işçileri, nasıl çalıştırılıyorsa öyle yargılandı.
İşçiler duruşma salonu yerine adliyenin personel yemekhanesinde yargılandı. Yemekhanedeki yargılamaya, avukatlar, milletvekilleri ve insan hakları savunucuları alınırken basın mensupları ve işçi yakınları salona alınmadı.
İnşaat İş Sendikası yelekleriyle duruşmaya gelen işçilere ise GBT uygulaması yapıldı.
Personel yemekhanesindeki yargılamaya, olağanüstü güvenlik önlemleri altında, kelepçeli olasrak getirilen 31 inşaat işçisinin kimlik tespiti yapıldı.
İDDİANAMEDE İŞÇİLERİN HAK ARAMALARI SUÇ OLARAK GÖSTERİLDİ
Avukatlar sorgu öncesinde iddianamenin değerlendirilmesi için söz istedi. Avukat Ahmet Baran Çelik, "Sorgudan önce iddianamenin değerlendirilmesi için söz ve derhal beraat talepleri olduğunu söyledi.
İddianamenin temel eksikliklerini belirtmek durumunda olduğunu söyleyen Avukat Kazım Bayraktar, iddianamede zorunlu olanlar unsurlar bulunmamaktadır. İddianame eylemi almış bir çuvala, sanıkları bir çuvala, delilleri bir çuvala koymuş, suç üretmiştir" dedi.
Avukat Kazım Bayraktar'ın konuşmasını kesen hakim, "Sorgudan sonra dinleyeceğim" dedi.
Bayraktar, "Bizim müvekkillerimize iddianamenin çelişkilerini ve kendi lehlerine olan şeyleri işçilere söylememiz lazım. İddianame işçilerin hak için eylemini suç olarak tanımlıyorsa biz de avukatlar olarak işçilere bakın bu iddianame sizin hak aramanızı suç olarak gösteriyor diyerek işçilere bir perspektif sunmamız gerekiyor" yanıtı verdi.
'BU İDDİANAME PATRON DEVLET İTTİFAKININ İFADESİDİR'
Avukat Bayraktar konuşmasına şöyle devam etti: "Bu iddianame patron devlet ittifakının ifadesidir. Patronla onun ofisinde yapılan görüşmeye bile yanında devlet gücüyle geliyor. O görüşmelerde işçilerin talepleri de iddianamede yer almıyor. Kamunun baskı gücünü de yanına alarak görüşmeye gelen Kadri Samsunlu talepleri dikkate alarak sorunu çözmek yerine bizim bu görüşmeye gelmemiz bile lütuftur diyor. İddianame sendikacıların orada olmasını suç olarak koyuyor. Bir iddianamede sendikacılık bu şekilde tanımlanır mı?"
İGA İCRA KURULU BAŞKANININ 'İŞÇİLER HAKLIYDI ÖZÜR DİLERİM' SÖZLERİ HATIRLATILDI
Avukat Kazım Bayraktar konuşmasınınan ardında yeniden söz isteyerek önemli bir ayrıntıyın kayde geçmesini sağladı.
İGA Havalimanı İşletmesi AŞ'nin İcra Kurulu Başkanı
Bunun üzerine yemekhanedeki duruşmanın hakimi Bayraktar'ın bu sözlerinin tutanağa geçirdi.
Avukat Bayraktar'ın ardından söz alan Avukat Yıldız İmrek , anayasadaki işçi haklarını hatırlatarak iddianamenin bunların hiçbirini kapsamadığını söyledi. İmrek, "31 işçinin tutuklu yargılandığı mahkeme darbe döneminde ancak görülmüştür" dedi.
'İŞÇİLERİN YEMEKHANEDE YARGILANMALARI MAKUS TALİHLERİ OLSA GEREK'
İşçilerin derhal beraat ettirilmesi gerketiğini yemekhanedeki mahkeme heyetine gerekçeleriyle anlatan avukat Mürsel Önder, "Kolluk ifadeleri avukatlar huzurunda yapılsaydı bugün burda bunları konuşmazdık" diyerek sorgu sürecindeki çarpıklıkları, savcıyla görüşme çabalarında nelerle karşılaştıklarını ve gözaltı sürecindeki hukuk dışılıkları sıraladı: "Zorla alınan kamera kayıtlarında kendi kendilerini tespit etmeleri istenmiş ve delil bulamayınca üretmişler. Jandarmanın kırdığı kapılar işçiler yapmış gibi gösterildi. Neymiş dünyanın en büyük havalimanı yapılıyormuş" (Mürsel'in bu ifadesine yargılanan işçilerden gülme sesleri yükseldi) Bu işçilerin yemekhanede yargılanması makus talihleri olsa gerek. Hiçbir silah olmamasına rapmen 31 işçi aylardır tutuklu. Müvekkillerimizin bu kabustan uyanmasını umuyoruz.İddiname evlere şenlik. Mantık içler acısı. Savcı adeta sözcüklerle kavga etmiş. Neymiş çalışma şartı bahaneymiş, neymiş sözde sendikacıymış. Merak ediyorum niye yoksullardan bu kadar nefret ediyorsunuz? Savcı bir gün empati için o yatakhanelerde kalamazdı"
SALONDA BİR İŞÇİ BAYILDI. AİLELERİ SİLAHLA TEHDİT EDEN JANDARMA DIŞARI ÇIKARILDI
Yemekhanedeki havasızlık yüzünden yargılanan işçilerden bir fenalaşarak bayıldı.
O sırada işçi yakınları, jandarmanın kendilerine kafa sallayarak silahla tehdit ettiğini söyledi. Tutuklu sendikacılardan Özkan Özkanlı duruma müdahale ederken Yunus Özgür de hakime "Siz nasıl müdahale etmezsiniz jandarma tehdit ediyor" diyerek bağırdı. Avukatlar silah ile duruşma salonuna girilemeyeceğini, silahlı jandarmaların dışarı çıkartılması gerektiğini söylediler. Silahlı jandarma dışarı çıkarıldı.
BERAAT TALEPLERİ REDDEDİLEN İŞÇİLER ÇALIŞMA KOŞULLARINI ANLATIYOR
Avukatların işçiler hakkındaki beraat taleplerini reddeden hakim, tutuklu işçi ve sendikacıların savunmalarına geçti.
İlk savunmayı yapan işçilerden Teyip Kırğın'ın anlattıları dünyanın en büyük havaalanı diye sunulan AKP iktidarının en büyük projesi 3.Havalimanı inşaatının görünmeyen yüzünü gözler önüne sermeye yetti: "Siverek'ten bizi 2500 lira diyerek getirdiler 1800 lira verdiler. İşten ayrılmak istedim fakat Ekim sonuna kadar çalışmak zorundasın dediler. Yanımda arkadaşımı elektrik çarptı hakkında tutanak bile tutulmadı."
'BASKI ALTINDA ALINAN İFADELERİMİ KABUL ETMİYORUM'
Havalimanı işçilerinden tutuklu yargılanan Ramazan Gözel, "Eyleme katıldım, suçlamaları kabul etmiyorum. Kuzenim ve diğer akrabamla işe gitmek için servise bindik, sloganları duyduk, 'Eyleme katılmayacak mısınız? Bunlar hepimizin sorunları' dediler. Biz de hak verdik ve katıldık" dedi. Katılma nedeni kuzeninin yaşadığı iş kazasına duyduğu öfke olarak açıklayan Gözel, "Raporlu olduğum için ücretimi kestiler bunlara tepki duyduğum için katıldım. Şiddet suçlamalarını kabul etmiyorum çünkü ayağımda terlik vardı asker de biliyor şortluydum. O dediklerini nasıl yapabilirim anlayamadım. Nedense bizim lehimize olacak görüntüleri çekmemişler, mesela jandarma cipi işçilerin arasında daldı ama biz birkaç işçi kasasına binerek öfkeli işçileri yatıştırmaya çalıştık" dedi.
Ramazan Gözel'in savunması sırasında verilen aranın ardından duruşma Gözel'in savunmasıyla yeniden başladı.
Mahkeme heyetine "Bana terörist muamelesi yaptılar ben ne yapmışım? diye soran Gözel, sadece toplantıya katıldım. Baskı altında alınan ifadelerimi kabul etmiyorum. Kimse beni bir şeye zorlamadı" dedi.
Ramazan Gözel'in savunmasının ardından işçilerden Mustafa Atay'ın savunmasına geçildi. Atay, "Üniversite öğrencisiyim yıllardır harçlığımı çıkarmak için inşaatta çalışırım. O sabah servise binmek için çıktım ama işin iptal olduğunu söylediler. Eylem vardı. Yeniden döndüm yatakhaneye ama içeriye gaz bombası atıldı. Ben de telleri keserek dışarı çıktım. Ki iddianame özensizce hazırlanmış, bu bile belli değil. Sonra gaz müdahalesi bitince arkadaşlarımla birlikte yatakhaneye geldim. Hiç bir şeye karışmadım" dedi. Mustafa Atay, hakimin, "Silah kullandın mı?" sorusuna ise "Yan keski inşaat alanında silah olarak görülüyorsa ne diyeyim?" diyerek cevap verdi.
'İGA YÖNETİCİLERİ VATAN HAİNİ DİYE BAĞIRARAK SALDIRDI'
Deniz Aslan adlı işçi savunmasında suçlamaları reddedip İGA yönetiminden bir yöneticinin kendisine vatan haini diyip üstüne yürüdüğünü söyledi. İşçi İlker Kurt, "İnsanlar aylarca maaş alamıyorlardı, tahtakuruları arasında uyuyorduk. Jandarma geldi ve gaz bombası plastik mermi kullandı, jandarmaya karşı herhangi bir attığımız taş vs ye ilişin görüntü varsa görmek istiyorum" dedi.
'TAŞERON FİRMALAR YETKİLERİNİ KÖTÜ KULLANDI'
İşçi Murat Altıntaş ise savunmasında havalimanı koşullarından bahsederek suçlamaları kabul etmediğini anlattı: "Taşeron firmalar yetkilerini kötü kullandılar. Mesela 2 ay geçmeden işten çıkamıyordunuz, kendileri çıkış vermezse havalimanında başka bir yerde iş bulamıyorsunuz. Çünkü taşeron patron temyiz kağıdı vermediği için o sıkıntılı işte çalışmak zorunda kalıyordunuz. Nöbetçi mahkemeye çıktığımda hakim bana sadece lehime olan şeyleri söyledi, o nedenle kabul ettim, taş ve benzeri suçlamalarını kabul etmiyorum" dedi.
'BİZ DEVLETE KARŞI SUÇ İŞLEMEDİK, PATRONA İSYAN ETTİK'
İşçi Diyar Bozkurt savunmasında tahtakurusu şikayetlerinin doktorlar tarafımnda ciddiye bile alınmadığına vurgu yaparak, "Eylem başlamadan önce hastaneye gittim, iğne yaptılar. Tahtakurusu için de gittim ama ciddiye almadılar, ilaçlamalarını istedik yapmadılar. Biz devlete karşı suç işlemedik, patrona isyan ettik. Haklıydık"
Mahkeme heyetine "Tahtakurularıyla ilgili sözlerime güvenmiyorsanız vücudumdaki izlere bakabilirsiniz" diyen Diyar'a hakim, "Ben doktor değilim" dedi. Göstermek için ısrar eden işçiden yerine oturmasını istedi.
Diyar Bozkurt, Jandarmanın İGA araçlarına ve yangın tüplerine zarar verdiğini anlatınca, işçilerin koğuşa zarar verip vermediğini soran hakime "Kesinlikle hayır" diyen Bozkurt, jandarmanın koğuşlara verdiği zararın işçilere yıkıldığını anlattı.
'İŞ CİNAYETLERİNDEN İGA SORUMLUDUR. SORUNLARIN GİDERİLMESİ 1 GÜNLERİNİ ALIRDI'
İnşaat - İş Sendikası Basın Sözcüsü Uğur Karadaş savunmasında İGA'nın işçiyi ve sendikacıları aşşağıladığını ifade etti:
"Suçlamaların hepsi geçersiz baştan belirteyim. Ben burada şuna değineceğim. İddianamede şöyle bir ifade kullanılmış: 'Sözde sendika olan'. Bu ifadeler İGA'ya aittir. İGA'nın dediği 'Siz haklısınız ama ben sizi göremedim, çok işim var siz gidin çalışın'. İşçilerin dediği ise 'Aga ben tahtakurularıyla yatacak mıyım, servis sorunum çözülecek mi?' Taleplerin giderilmesi İGA'nın bir gününü alırdı. Ama bu İGA katil şebekesi 'Giidin çalışın' dedi. Onlar taleplerin altına imza atsalardı işçiler zaten çalışmaya devam edecekti. Ben sendikacıyım, beş yıldır basın sözcüğü yapıyorum. Ben hiçbir görüşmede patronla kolluk güçleri tarafından tehdit edilmedim. Basın sözcüsüyüm, bu benim görevim. Özkan arkadaşımızla iletişim halindeydik. Özkan'la şunu konuştuk, işçilerden taleplerini alalım, yakmaya yıkmaya bu iş çözülmez. Önlemler alınmış olsaydı işçi arkadaşlarımız ölmezdi. Bu şantiyedeki olayları basından sosyal medyadan izledim. Tahtakurularını da servis ve diğer sorunları da.
HAKİM, SENDİKACIYA 'NEDEN ORDAYDIN' DİYE SORDU
Duruşmanın en ilginç sorusu yine yemekhanede işçi yargılayan mahkeme başkanından geldi. Hakim, İnşaat-İş sendikası yöneticilerinden tutuklu Özkan Özkanlı'ya eylemleri kast ederek neden orada olduğunu sordu. Özkanlı da doğal olarak, "Bir sendikacı olarak işim bu" yanıtı verdi.
SÖZÜMÜZ VE ÜRETİMDEN GELEN GÜCÜMÜZ DIŞINDA SİLAHIMIZ YOK
Hakim bu kez Dev Yapı- İş Başkanı Özgür Karabulut'a eylem sırasında silah kullanıp kullanmadığı sorusu yöneltti. Karabulut hakime, "Sözümüz ve üretimden gelen gücümüz dışında bir silahımız yoktur" yanıtı verdi:
"Yetkililerle yapılan toplantıdan sonra işçilere yönelik konuşma yaptım. İşçilere kölece çalışma koşullarına karşı iş bırakma çağrısı yaptım. Konuşurken işçilerin bir kısmı alkışladı bir kısmı da plastik baretleri ile ses çıkarmak için demirlere vurdu. Buna kamu malına zarar deniyor. Plastik madde demire zarar veriyorsa burada ben suçluyum çünkü işçilere beni desteklemek ses çıkartmak için böyle yaptı.
Daha önce Şubat aylarında da 3.havalimanı şantiyesinde büyük eylemler oldu. Eylemlerin ardından 'tamam sorunlar çözülecek' deniyor ama bir süre sonra sorunlar yeniden devam ediyor. Düşünün burada 36 bin var ama giren çıkan işçi sayısı 250 bini buluyor. Giren kaçıyor."
İşçi ve sendikacıların ardından avukatlar müvekkillerini savunmaya başladı. Avukatların savunmaları özetle şöyle:
Av. Ahmet Baran Çelik: "Bu işçiler insani koşullarda çalışmak ve emeklerinin karşılığını alabilmek için usulüne uygun bir şekilde taleplerde bulundular. Ama adli ve idari birimler tarafından onlara çok farklı cevaplar verildi. İşkence boyutunda muamelelerle gözaltına alındılar."
Av. Tamer Doğan: "Anlatılması gerekenleri sendikacı ve işçi arkadaşlar anlattılar. Dosyadaki absürd bir durumdan örnek vermek istiyorum: Yusuf, Yunus ve Anıl Deniz bir gün sonra işçilerin olmadığı bir alanda gözaltına alınıyorlar. Yani suçlanan dört maddeyi yapmış olamazlar. Absürd durumlardan biri de müvekkillerimizden Mehmet Celal Demir'in eylemler sırasında kaldırımda çekirdek yerken fotoğrafı olması. Ben müvekkillerimden çoğunun 8 gün şantiyede su akmadığı için gölette yıkandığını biliyorum."
Av. Kazım Bayraktar: "Tüm suçlamalar bir çuvala konulmuş. Sanki İGA müvekkillerimiz için 'Hepsini tutuklayın' demiş de tutuklanmış gibiler. Sermayenin kendisine vermiş olduğu yeleği ateşe atan işçiler suçlu değildir."
ADLİ KONTROL ŞARTIYLA TAHLİYE
Savunmaların ardından mahkeme kararını vermek üzere ara verdi. Ardından açıklama yapan heyet, tutuklu 25 işçi ve 5 sendika yöneticisinin adli kontrol şartıyla tahliyesine karar verdi. İşçilere yurt dışına çıkma yasağı da konuldu. Tutuklu işçilerden Serhat Bilici ise başka bir davadan başka bir ilde tutuklu olduğu ve SEGBİS'le ifadesi alınamadığı için tahliye edilmedi. Bir sonraki duruşma 20 Mart 2019'a ertelendi.
ARTI TV. DURUŞMADA YAŞANANLARI CANLI YAYINLADI
"İşçiler, Jandarma bizi tehdit ediyor diyerek içerideki jandarma yoğunluğuna tepki gösterdi ve Hakim de jandarmanın silahlarını salondan çıkarmasını istedi."
— ARTI TV (@ArtiTV_) 5 Aralık 2018
Artı Tv Muhabiri @NalinOztkn duruşmada yaşananları #HaberAktüel'de aktardı.#CANLI yayın ➡️ https://t.co/Kwr2IdIWO1 ? pic.twitter.com/YnYM8QsiqD
SENDİKA VE AİLELER, İNŞAAT İŞÇİLERİNE HAK VE ÖZGÜRLÜK TALEP ETTİ
Tutuklu işçilerin yakınları, Gaziosmanpaşa Adliyesi 14. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşma öncesi açıklama yaptı.
'Tutuklu işçiler serbest bırakılsın' pankartının taşındığı açıklamaya, sendikalar, meslek odaları ve siyasi partilerin temsilcileri katıldı.
Açıklamada, tutuklanan işçi arkadaşlarının taleplerinin arkasında olduklarını söyleyen İnşaat İş Sendikası Yönetim Kurulu Üyesi Tezcan Acu, 3. Havalimanı'ndaki kötü koşulların hala devam ettiğini söyledi. İnşaat işçilerine hak ve özgürlük isteyen eden Acu, İnşaat İş Sendikası adına tutuklu işçilerin sebest bırakılmasını talep etti.
Tutuklu bulunan Dev Yapı-İş Genel Başkanı Özgür Karabulut'un eşi Ayla Karabulut yaptığı konuşmada, "Bugün burada işçiler, sendikacılar kötü yaşam koşullarında çalışmak istemiyoruz dedikleri için yargılanıyor. Havaalanında 52 işçi öldü ama hiç bir patron yargılanmadı. Bugün hem işçiler hem sendikacılar serbest bırakılması istiyorum" dedi.
İŞ CİNAYETİ SAYISI SAKLANIYOR
3. Havalimanı'ndaki iş cinayetlerinin sayısını 52 olarak açıklayan Cumhurbaşkanluği İletişim merkezi'ne tepki gösteren Dev Yapı- İş üyesi Cemal Özden adlı işçi ölümlerin saklandığını belirterek "İnşaat işçisi ya topluca öldüğünde ya da direndiğinde gündem olur, biz ölmek istemiyoruz" dedi.
İşçi ve işçi ailelerinin konuşmalarının ardından yapılan basın açıklamasını 3. Havalimanı Dayanışma Platformu Üyesi Haluk Ağabeyoğlu tarafından yapıldı.
3. Havalimanı inşaatının işçiler için bir sömürü cehennemi olduğunu belirten Ağaoğlu, havalimanında yaşamını yitiren işçi sayısının açıklamalara rağmen net olmadığını söyledi: "Onların bu isyanını üretimden gelen güçlerinin farkında olma noktasına taşımaya çalışan sendikacılık anlayışı yargılanıyor. Bugün burada aslında tüm bir işçi sınıfı ve emekçiler yargılanıyor. Kölelik koşullarına teslim olmama iradesi yargılanıyor. Azami kar arayışıyla işçi kardeşlerimizin iliğini soğuran patronlar sınıfının yarattıkları sistemin yaşadığı ağır ekonomik-siyasi krizin ağırlaşan sömürüsüne rıza göstermeyecek işçi ve emekçilere baştan bir mesaj salınmak isteniyor. ‘Direnirseniz sonununuz gözaltı, cezaevi ve hatta ölüm olur’ denilmek isteniyor. Bugün burada geleceğimiz yargılanıyor."
3. Havalimanı işçilerinin hazırladığı 17 maddelik talep listesini hatırlatan Ağabeyoğlu, "O liste patronlar ve onları sözüm ona denetlemekle sorumlu resmi kurumlar hakkında yapılmış kolektif bir suç duyurusudur. Bu yargılamanın toplumun ezilenlerinin ve mücadele eden kesimlerinin bilincindeki tek anlamı sınıfsal bir saldırı olduğudur. Geleceğe de bu şekilde taşınacak, işçi sınıfının emekleyen bölüklerine yol göstermeye devam edecektir. İşte bunu ne yaparlarsa yapsınlar engelleyemeyecekler" diye konuştu.
Grup, açıklamanın ardından duruşmayı izlemek üzere GOP adliyesine geçti. Ancak yemekhanedeki yargılamaya, avukatalar, milletvekilleri ve insan hakları savunucuları alınırken basın mensupları ve işçi yakınları salona alınmadı.
İDDİANAMEDEN
İddianamede, Akpınar Kampı’nda yaklaşık 2 bin kişilik bir grubun 'çalışma şartları bahanesiyle' toplandığı ve iş yavaşlatma, işe gitmeme, işe gidenleri engelleme şeklinde eylem yaptıkları ve bu eylemlerin yasal olmadığı savunuldu.
İddianamede adı geçen kişilerin, bu eylem sırasında aktif olarak gösteri yürüyüşlerinde yer aldıkları ve toplanan kalabalığı yönlendirdikleri, iş sahasına gitmeye çalışan servisleri ve işçileri zorla durdurarak çalışmalarına engel oldukları, orada bulunan işçileri eyleme katılmaya zorladıkları iddia edildi.
İşçilerin, iş sahasında kendilerine müdahale etmeye çalışan askeri araca baret ve sopa atarak zarar verdikleri, kendilerine müdahale etmeye çalışan kolluk güçlerine aktif şekilde direndikleri, jandarma aracının önüne geçerek müdahaleyi engellemeye çalıştıkları öne sürüldü. İşçilerin, yatakhane baskınları sırasında slogan atmalarına
larına iddianamede yer verilirken, işçilerin kendi aralarında iletişim kurmak için oluşturdukları WhatsApp grubu da iddianamede suç sayıldı. (HABER MERKEZİ)