31 yıl sonra gelen özgürlük: Aytunç Altay bugün tahliye oluyor

31 yıl sonra gelen özgürlük: Aytunç Altay bugün tahliye oluyor
1993'te gözaltına alınan, işkenceye dayalı sorguda ifade vermeyi reddetmesi "örgüt tavrı" sayılıp müebbete mahkûm edilen Aytunç Altay, baskı ile geçen 31 yıllık mahpusluğun ardından bugün tahliye oluyor. Avukatı Tuncer, süreci Artı Gerçek'e anlattı.

Esra ÇİFTÇİ


Artı Gerçek - 12 Eylül sonrasındaki süreçte, 1993'te gözaltına alındı... İşkenceye dayalı sorguda "ifade vermeyi" reddetmesi 'örgüt tavrı' sayıldı... Dönemin Devlet Güvenlik Mahkemelerince, Türkiye Devrim Partisi (TDP) davasından müebbet hapis cezasına mahkum edildi.

Kendisine getirdiği bir dergi ve iki kitap gerekçe gösterilerek, avukatıyla tam 14 yıl boyunca görüştürülmedi... Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) 2001'de adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine hükmetmesine rağmen, yeniden yargılama başvurusu da önce reddedildi. Sonraki hukuki süreçte ise bugün birçoğu 'FETÖ'den ceza almış isimlerin yürüttüğü yargılamada, hakkındaki karar değişmedi...

Mehmet Aytunç Altay bugün, 31 yılın ardından, serbest kalacak. Avukatı Gülizar Tuncer, müvekkilinin maruz bırakıldığı süreç hakkında Artı Gerçek'e yaptığı değerlendirmede, "Büyük bir haksızlık, hukuksuzluk” tepkisini gösterdi.

MEHMET AYTUNÇ ALTAY KİMDİR?

Mehmet Aytunç Altay, 1956 yılında iki kardeşli bir ailenin çocuğu olarak Giresun’da doğdu. Küçük yaşta ailesi ile geldiği Ankara’da ilk ve orta okulu okuduktan sonra Ankara Kurtuluş lisesini bitirdi. Üniversiteye önce ODTÜ’de başladı. Devamında Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesinde üçüncü sınıf öğrencisiyken okulu bıraktı ve sosyalist mücadelenin içerisinde yer aldı. Babasını erken yaşlarda, annesini de 2016 yılında cezaevindeyken kaybetti.

YEDEK HAKİMLİK, İFADE VERMEMEYİ 'ÖRGÜT TAVRI' SAYDI

Altay, 1993 yılında İstanbul’da gözaltına alındı. Uzun süreli ve işkenceye dayalı bir sorgunun ardından ifade vermeyişi “örgüt tavrı” olarak değerlendirilip İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi (DGM) yedek hakimliğince müebbet hapis cezasına mahkûm edildi. Altay 31 yıllık bir mahpusluğun ardından bugün (21 Ağustos’ta) İzmir Kırıklar Cezaevi’nden tahliye olacak.

CEZAEVİNDE OLDUĞU SIRADA 'KONGRE'YE KATILMAKLA' SUÇLANDI

Altay hakkındaki suçlamalardan biri, TKP-B (Türkiye Komünist Partisi/Birlik) örgütünün Haziran 1986 yılında bir ay süren yurt dışındaki ikinci kongresine "katılmasıydı". Ancak o tarihlerde zaten, Bayrampaşa Cezaevi’nde sıkıyönetim mahkemesinden aldığı ceza nedeniyle tutukluydu. Fakat mahkeme, "örgüt yöneticiliğinden" tutuklanan Altay’ı, TCK 146/1. Maddeden yani mevcut Anayasal düzeni değiştirmeye teşebbüsten cezalandırdı.

AİHM YENİDEN YARGILAMA KARARI VERDİ AMA...

2001’e gelindiğindeyse, AİHM sürecinde kritik bir gelişme yaşandı. Türkiye, tarafı olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 3. maddesinde yer alan işkence ve kötü muamele yasağını ihlal etmekten, 5. Maddede yer alan kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkını ihlal etmekten ve 6. Maddede yer alan adil yargılanma hakkını ihlal etmekten ötürü mahkûm edildi. Ancak buna rağmen yeniden yargılama başvurusu reddedildi.

Temyiz sonrası Yargıtay’ın zorlamasıyla yapılan yeniden yargılamada ise aynı yönde hüküm verildi. Altay’ın avukatının Anayasa Mahkemesi'ne yaptığı başvuru da reddedildi. Sonuç olarak Altay, sıkıyönetim mahkemeleri süreci de sayıldığında, 35 yıla yakın süredir cezaevinde kaldı.

'DEVLET İNTİKAMCI DAVRANDI'

Aytunç Altay’ı 1973 yılında tanıdığını söyleyen arkadaşı, yazar Semih Gümüş, "TSİP’in kuruluş sürecinde birlikte Kitle dergisinin Ankara’daki bürosuna gitmeye başladık. Çok kısa sürede çok yakın arkadaş olduk. ODTÜ’lüydü Aytunç, çok parlak bir gençti, herkes de bunu hemen fark ederdi” diyor.

Semih Gümüş, "Bizim yaşadığımız şu alacakaranlık hayata katılacak" diyor.

"Geçen yıl çıkması gerekiyordu, onu da yapmadılar. Devlet her zamanki gibi Aytunç’a karşı intikamcı davrandı” tepkisini gösteren Gümüş, şöyle devam ediyor:

'BİZİM YAŞADIĞIMIZ ŞU ALACAKARANLIK HAYATA KATILACAK'

"Aytunç düşüncelerinden ve kimliğinden hiç ödün vermeden içerde 31 yıl tutsak yaşadı. Yıllar sonra gene haberleşmeye başladık. Ben ona dergi ve kitaplar gönderiyordum. O da her fırsatta bana kendi hazırladığı kartları gönderirdi. Aytunç, sonunda içerden çıkıyor. Bizim yaşadığımız şu alacakaranlık hayata katılacak. Hiç değilse belki şimdi onun ne kadar değerli olduğunu daha çok sayıda kişi öğrenecektir.”

CEZAEVİNDEYKEN DE DEFALARCA YASAKLARA MARUZ BIRAKILDI

Altay’a, müebbet hapis cezasının dışında, cezaevinde kaldığı süre boyunca sürekli biçimde cezaevi "kurallarına uymadığı, iyi halli olmadığı, idareye direndiği" gibi gerekçelerle de defalarca iletişim, ziyaret ve havalandırma yasağı verildi.

KAMERA PROTESTOSU NEDENİYLE 10 AYLIK HAPİS CEZASI DAHA VERİLDİ

En son Edirne F Tipinde de kameraların özel yaşamın gizliliğini ihlal eder boyutta kullanılmasıyla ilgili protestolarda yer aldığı gerekçesiyle, 10 aylık hapis cezasına çarptırıldı ve bu yüzden cezaevinde yatacağı süre uzadı.

YAZILARI NEDENİYLE DE BİRÇOK YASAĞA MARUZ KALDI

Altay, yalnızca TCK 146/1’den dolayı da yargılanıp cezalandırılmadı. Yazdığı kitaplar ve gazetelere, dergilere yazdığı siyasi makaleler nedeniyle de defalarca Terörle Mücadele Yasası’na muhalefet gerekçesiyle mahkûm edildi. Ancak AİHM'in verdiği kararlar sonrasında yapılan yasal değişiklikler neticesinde bu cezalar ertelendi.

AVUKATIYLA 14 YIL GÖRÜŞTÜRÜLMEDİ, AİHM KARARI 'BEKLENDİ'

Altay'ın avukatı Gülizar Tuncer’le görüşmesi de, 14 yıl boyunca ertelendi. Gerekçe, Tuncer'in yıllar önce müvekkiline götürdüğü bir dergi ve iki kitaptı... "Avukat örgütsel haberleşme sağlıyor" denilerek, ikilinin 25 Ağustos 2005’ten 2019'a kadar görüşmesine izin verilmedi.

Avukat Tuncer bu yasak kararını AİHM’e taşıdı. Türkiye’nin mahkûm edildiği AİHM kararında da, Camphell/İngiltere kararına atıfta bulunularak, avukat müvekkil görüşmesinin ancak istisnai durumlarda, belli sürelerle sınırlanabileceği ve bu durumda da üç ilkeye bağlı kalınması gerektiği belirtildi.

Kararda, sınırlamanın kabul edilebileceği bu üç durumun hiçbirinin mevcut davada söz konusu olmadığına, yasaklamanın tümüyle yasaya aykırı olduğuna hükmedildi. Bu kararla birlikte, Altay ile avukatı Gülizar Tuncer’in görüşmesinin önü açılmış oldu.

Avukatı Gülizar Tuncer, son kararı veren yargı mensuplarının 'FETÖ'den cezaevinde olmasına dikkat çekiyor.

'BÜYÜK BİR HAKSIZLIK VE HUKUKSUZLUK'

Avukatı Gülizar Tuncer, Artı Gerçek ile söyleşisinde yaşananları şöyle yorumladı:

"Askerlik sorunu ve sıkıyönetim dosyasından aldığı ceza nedeniyle sahte kimlik taşımanın ötesinde hiçbir suçu olmayan; üzerinde, evinde suç unsuru teşkil edecek bir eşya doküman vb. bulunmayan; emniyette gördüğü işkenceler nedeniyle bu durumu protesto için ifade vermeyen müvekkilimin, ifade vermediği için geçmişinden ötürü cezalandırmak isteyen siyasi şube polisleri tarafından tanzim edilerek başkaca sanıklara zorla imzalatılan ifadeler nedeniyle cezalandırılmış olması büyük bir haksızlık, hukuksuzluktur."

HAKİM VE SAVCILARIN ÇOĞU 'FETÖ' DAVASINDAN YARGILANDI

Avukat Tuncer, müvekkilinin yaşadığı hukuki süreç konusunda bir diğer 'ayrıntı'ya da dikkat çekiyor. Buna göre, Altay'ın yeniden yargılanması gerektiği yönündeki 22279/93 Sayılı ve 22 Mayıs 2001 tarihli AİHM kararını dikkate almayan, Türkiye'nin uluslararası sözleşmeler gereği yapmak zorunda olduğu yeniden yargılamayı reddeden, Yargıtay’ın yeniden yargılama ve delil değerlendirilmesinde hataya düşülmemesi gerektiği yönündeki açık uyarılarına rağmen aksi doğrultuda yargılama faaliyeti yürüten yargıç ve duruşma savcılarının hiçbiri, şu anda yargı işleyişinde değil. Ve birçoğu, 'FETÖ' davalarından yargılanıp ceza aldı.

'SON KARARI VERENLER, FETÖ'DEN CEZAEVİNDE'

Tuncer bu konuda şu bilgileri veriyor:

"Karar veren heyette yer alan üye yargıç Davut Bedir, 15 Temmuz sonrası FETÖ olarak adlandırılan örgütün yargı ayağını oluşturarak darbe teşebbüsünde bulunduğu gerekçesiyle ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istemiyle yargılanarak meslekten ihraç edilmiş olup halen bu suçtan ötürü tutuklu olarak cezaevinde.

Son kararı veren, bu mahkemede duruşma savcısı olarak görev yapıp Altay hakkındaki hükmün tasdiki ve serbest bırakılmaması yönünde görüş bildiren duruşma savcısı Savaş Kırbaş da aynı şekilde FETÖ olarak adlandırılan örgütün yargı ayağını oluşturarak darbe teşebbüsünde bulunduğu gerekçesiyle ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istemiyle yargılanarak meslekten ihraç edilmiş olup halen bu suçtan ötürü tutuklu olarak cezaevinde."

Gelinen noktada Altay'a, 17 Ağustos perşembe günü cezaevi idaresi tarafından tahliye edileceğine dair tebliğ gönderildi. Altay’ın bugün, 31 yıl sonra, tahliye edilmesi bekleniyor....

Öne Çıkanlar