AB Liderler Zirvesi'nde Türkiye hakkında alınan kararlar ne anlama geliyor?
AB Lider Zirvesi'nde Türkiye hakkında, 'Hukukun üstünlüğü ve temel haklar önemli bir kaygı olmaya devam ediyor' denilirken, mülteciler için 3 milyon euroluk fona yeşil ışıl yakıldı.
Emre CAKA
ARTI GERÇEK- Avrupa Birliği (AB) Liderler Zirvesi salgın koşulları nedeniyle video-konferans yoluyla toplantısını gerçekleştirdi. Toplantının ilk gününe dair notlar paylaşılırken, ekonomi, göç, toplumlar arası temas ve seyahat gibi konularda Türkiye ile iş birliğinin güçlendirilmesi kararlaştırıldı.
Toplantıda ayrıca Doğu Akdeniz'de düşen gerilim gündeme getirilerek, Türkiye'yi olumlu yönde teşvik edecek adımların atılmasına karar verildi.
Bildiride, "Hukukun üstünlüğü ve temel haklar önemli bir kaygı olmaya devam ediyor" ifadeleri kullanıldı.
Geliştirilecek işbirlikleri listesinde kamu sağlığı, Covid-19, iklim krizi, terörle mücadele ve bölgesel konular da olacak. Bunların yanı sıra Türkiye'deki 4 milyon Suriyeli göçmene finansal yardım sağlamanın yollarını araması için Avrupa Komisyonu'na talimat verilecek.
Zirve bildirgesinde ayrıca AB liderlerinin Türkiye'yle daha derin bir gümrük birliği yönünde çalışmaya başlayacağı bildiriliyor. Bildirgeye göre, Gümrük Birliği, hizmetler, tarım ürünleri ve kamu ihalelerine genişletilecek.
Bu alandaki uzlaşmaya, Türkiye'nin 2016'da Suriyeli mültecileri kabul etmesi karşılığında varılmıştı.
Peki bu kararlar ne ifade ediyor, AB, kaygılarına rağmen Türkiye ile neden ilişkilerini genişletme kararı aldı, mülteciler için ödenmesi planlanan 3 milyon euro ne anlama geliyor?
İktisadi Kalkınma Vakfı Genel Sekreteri Doç. Dr. Çiğdem Nas ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) Ekonomiden Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı Garo Paylan ile konuştuk.
'OLUMSUZ GELİŞMELER İLİŞKİLERİN GELİŞMESİNİ ZORA SOKABİLİR'
AB Zirvesi'nden Türkiye hakkında çıkan başlıkları ilk olarak Nas değerlendirdi. Nas, "Mülteci konusu AB’nin Türkiye’den beklentilerinin başında geliyor" diyerek, Doğu Akdeniz ve dış politikaların da diğer önemli konuların başında geldiğini söyledi.
Gümrük Birliği'nin modernizasyonuna değinen Nas, "Bu konuda var olan sorunları konuşmak ile başlayarak daha ileri gidilebilir. Üst düzey diyaloğun tekrar başlaması ve halklar arası temaslar ve dolaşım konuları da işbirliği alanı olarak görülüyor. Ancak doğu Akdeniz’de gerilim yaşaması ya da Suriye ve Libya gibi konularda üye devletler ile çıkar çatışması yaşanması halinde, aşamalı yaptırımlar gündeme gelebilir. Demokrasi insan hakları, hukuk ve kadın hakları konularının da Türkiye AB ilişkilerinin ayrılmaz bir parçası olduğu belirtiliyor. Bu alanda son zamandaki olumsuz gelişmelerin devam etmesi ilişkilerin canlandırılmasını zora sokabilir" dedi.
'AB, TÜRKİYE'YE UMUTSUZ VAKA OLARAK BAKIYOR'
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Ekonomiden Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı Garo Paylan, AB'nin uzun süredir Türkiye'ye 'umutsuz vaka' olarak baktığını söyledi. Paylan, "Demokrasiden uzaklaşan ülke olarak görünüyoruz. Ama yanlış bir şekilde Erdoğan'ın gelecek dönemde de iktidarda devam edeceğini düşünüyorlar. Bu çerçevede de Erdoğan'ı batı bloğunda tutmak için çalışıyorlar. Bunu da Almanya üzerinden yaparak mülteci sözleşmesini yenileme kararı almaya çalışıyorlar" dedi.
İstanbul Sözleşmesi'nden çekilmek, HDP'nin kapatılması için girişimler, Gergerlioğlu'nun vekilliğinin düşürülmesi... Hukuk ve insan hakları çerçevesinden uzak kararların son bir haftada alındığını söyleyen Paylan, "Böyle bir hafta geçirmiş Türkiye'ye verilen bu fon adeta Erdoğan'a ödül niteliğindedir" ifadelerini kullandı.
'AB, FONLARIN MÜLTECİLERE GİTMEDİĞİNİ BİLİYOR'
AB'nin, Türkiye'de yaşayan 4 milyon Suriyeli mülteci için 3 milyon euro fon vermeyi planmasını dağerlendiren Paylan, "AB de bu paraların mülteciler için kullanılmadığını biliyor. Bu insanlar birçok yerde kendi emekleriyle çalışarak geçimlerini sağlıyor, mülteci çadırlarının durumları ortada. Bu insanlar köle şartlarında, yoksullukla mücadele ederek yaşıyor. AB, fonların mültecilere harcanmadığını biliyor ancak Türkiye'yi de yanlarında tutmak adına bu fonu sağlıyorlar. AB ülkeleri kendi sermayelerini korumak adına Türkiye'yi çevresinden uzaklaştırmak da istemiyor. Hem ucuz iş gücü, hem yer altı ve yer üstü kaynaklarından yararlanabilmek adına Türkiye'ye sürekli 'sus payı' veriyorlar. Türkiye'ye 'tampon ülke' konumunda bakıyorlar" dedi.
'FONDAN YARARLANAN MÜLTECİLER DEĞİL'
"Türkiye'de artık 83 milyon değil, 90 milyonuz" diyen Paylan, "Hep birlikte üretime dahil oluyoruz, vergileri veriyoruz elbette bu insanların yaşam alanları oluşturulmalı. Bu insanlara verilen kaynaklar fonlardan değil, kendi emekleriyle çalışarak ödedikleri vergilerden. Yani fondan yararlanan mülteciler değil" ifadelerini kullandı.
Parti kapatma girişimlerinin hemen ardından AB'nin bu kararlarını bir kez daha eleştirdiğinin altını çizen Paylan, "AB'nin 'Kınıyoruz' açıklamaları rutinleşti. Hemen ardından bu tür adımlar AB'nin Türkiye'yi kaybetmek istemediğini gösteriyor. Bu kararlar aynı zamanda Doğu Akdeniz'de Türkiye'nin tutumuna karşı da 'Sen orada olma, bu parayı al ve kendi işlerinle ilgilen' mesajı olarak görüyorum" dedi.