'ABD ve İngiltere Kürtleri ortada bıraktı'
Hürriyet köşe yazarı Murat Yetkin, Katar krizi ile Irak Kürt Bölgesel Yönetimi'nin bağımsızlık referandumu arasında bağ kurdu ve 'Kürtleri en çok Almanya hayalkırıklığına uğrattı' diye yazdı
GÜNCEL- "Geleceğimiz Avrupa'da başka yerde değil" başlıklı yazısında Hürriyet köşe yazarı Murat Yetkin, ABD, İngiltere ve Almanya'nın Irak Kürt Bölgesel Yönetimi'ni bağımsızlık referandumu kararında yalnız bıraktıklarını savundu.
Katar krizinin ardından, bağımsızlık bir Kürdistan'ın ilanı ile birlikte, İran'ın nüfuzu altında Irak'ta güçlü bir Şii devletinin ortaya çıkmasının ABD, İngiltere ve Kürtlere destek veren Almanya'nın da istemediğini iddia eden Yetkin, "ABD ve İngiltere bir kez daha Kürtleri ortada bıraktı" yorumu yaptı.
Yazının ilgili bölümü şöyle:
Katar krizinin ilk sonucu ne oldu biliyor musunuz?
ABD ve İngiltere’nin bağımsızlık ümidiyle göz kırptığı Kürtleri bir kez daha ortada bırakması oldu.
Doğrusu perdeyi şu son yıllarda ister Irak, ister İran, ister Türkiye olsun, milliyetçi Kürt hareketlerinin en çok bel bağladığı Almanya açtı. Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel Irak Kürdistan Bölgesel Yönetiminin 25 Eylül olarak (tam da Alman seçimlerinden bir gün sonra yapılacak şekilde) açıkladığı bağımsızlık referandumuna karşı çıktı. Onu ABD ve Türkiye ve nihayet İngiltere izledi.
Çünkü o referandumdan bağımsızlık kararı çıkacağı kesin ve özellikle de Suudi Arabistan ve dolayısıyla ABD parçalanmış bir Irak’ın sonucu olarak Basra petrol bölgesinde bir Şii devletinin kurulmasını, İran’ın bölgedeki nüfuzunu ikiye katlamasını görmek istemiyor.
Suriye’de ABD Merkezi Komutanlığının IŞİD’e karşı piyade gücü olarak yararlandığı PKK/PYD’nin bunun farkında olmamasına imkân yok, Kandil ve Brüksel her şeyi dikkatle izliyordur. Ama onlar bir şekilde Irak Kürtlerinin başına gelenin kendi başlarına gelmeyeceğine inanıyorlar.
Her ne ise, Cumhurbaşkanı Erdoğan da bu ortamda Orta Doğu oyunundan çekilmek istemiyor elindeki en güçlü koz olan Türk Silahlı Kuvvetlerini –tıpkı Fırat Kalkanı harekatında olduğu gibi- tabloya dahil ediyor.
Tamam, Türkiye Orta Doğu’yu terk edecek değil. Ama Türkiye’nin geleceği Orta Doğu’da, Orta Doğu’nun binlerce yıldır huzur bulmayan karmaşasında mı?
Bu ortamda sağlıklı ve verimli siyasi ve ekonomik ilişkiler kurabilmek, onları sürdürebilmek mümkün mü?
Arap ülkelerinin birbiriyle bitmek bilmeyen rekabetinde, Sünni ve Şii Müslümanların tırmanan bölünmüşlüğünde mi Türkiye’nin geleceği?
Yoksa şu sıra yeniden ısıtılıp masaya konulduğu üzere Şangay İşbirliğinde mi? Enver Paşa’nın İttihatçı Doğuculuğunda mı?