Adıyaman'a giden Batmanlı gruptan yönetmen Veysel Seçen: İnternetten kazma kürek istedik de öyle geldi

Adıyaman'a giden Batmanlı gruptan yönetmen Veysel Seçen: İnternetten kazma kürek istedik de öyle geldi
İçlerinde tiyatrocu, yönetmen, influencer (internet fenomeni) olan bir grup Batmanlı genç depremin ilk günü Adıyaman'a koşmuş. Yönetmen Veysel Seçen: "Yardım 5-6 gün gelmedi. İnternet üzeri kürek, kazma istedik de öyle geldi. Bunun vebalini kim ödeyecek?"

Esra ÇİFTÇİ


Artı Gerçek - Maraş'ta 6 Şubat'ta meydana gelen depremlerin büyük yıkım yarattığı şehirlerden Adıyaman da kurtarma ve yardımın çok geç geldiği yerlerden.

İçlerinde tiyatrocu, oyuncu, yönetmen, influencer (internet fenomeni) olan bir grup Batmanlı genç, bu acı gerçeğe şahit olanlardan. Bir araya gelerek depremin ilk günü Adıyaman’a giderek arama kurtarma çalışması yapan Batmanlı grupta yer alan yönetmen Veysel Seçen Adıyaman’da yaşadıklarını Artı Gerçek'e anlattı.

'KARŞILAŞTIĞIMIZ MANZARA KORKUNÇTU'

Depremin ilk gününden itibaren Adıyaman’da olduğunu söyleyen Veysel Seçen, Adıyaman’a yardımın 5-6 gün sonra geldiğini söylüyor:

“Deprem olduğunda Batman’daydım ve beni uykumdan uyandıracak bir sarsıntı oldu. O an elektrikler ve internet kesildi, o yüzden depremin büyüklüğünü ve ciddiyetini çok anlamadım. Aradan birkaç saat geçtikten sonra internete ulaştığımızda gördüm felaketi. Hemen arkadaşlarımla iletişime geçtik ne yapabiliriz diye. Farklı illerde olan 10-12 arkadaş, bir kısmı önce Maraş’a gitti, sonra onlarla birlikte Adıyaman’da toplandık. İlk cemevi kapılarını açtı. Karşılaştığımız manzara korkunçtu. Biz buraya geldiğimizde kimse yoktu, insanlar enkaz altındaydı, kendi imkanları ile çıkanlar da şoktaydı. Çok fazla insan gücüne ihtiyacımız vardı. İnternet üzeri çağrılar yapmaya başladık hem gıda hem insan gücü hem kazma, kürek. İnternetin etkileşimi kısmen de olsa yararlı oldu. Adıyaman basına ilk zamanlarda yansımadı, yardım ise 5-6 gün gelmedi. Ne bir iş makinesi ne bir hilti, ne devlet destekli enkazı kaldırabileceğimiz makineler yoktu. Düşünün internet üzeri, kürek, kazma istedik de öyle geldi. Hepimiz bölünüp bölünüp mahalle arasında insan kurtarmaya çalıştık. 5-6 gün sonra diğer illerden yardım gelmeye başladı."

'ÇOK GEÇ KALINDI, BUNUN VEBALİNİ KİM ÖDEYECEK'

Adıyaman’a yardımların çok geç geldiğinin sürekli altını çizen Seçen, havaların da çok soğuk olduğunu ve tanık olduğu olayları anlatıyor:

“Benim şu an üzerimde 5-6 kat elbise var, başımı polarla örtmüş durumdayım ama ateşten biraz uzaklaşınca titremeye başlıyorum. Gecenin dördünde yatak halleriyle depreme yakalandı bu insanlar, bu soğukta enkazın altında kaç gün dayanabilirlerdi zaten. Biri anlattı, enkazın önünden geçerken sessiz sessiz geçmeye çalışıyormuş. Çünkü yürürken ayak sesini duyan enkazın altındakiler bağırmaya başlıyormuş, yardım istiyorlarmış. O an kendisinin hiçbir şey yapamadığını, söyleyerek acı içinde anlatıyordu. Biz ilk buraya geldiğimizde resmen tırnaklarımızla enkazı kazımaya başladık. İnşaattan anlamıyoruz, tecrübemiz yok ya düşerse ya zarar verirsek korkusu hakimdi. Bu yüzden de çok insan öldü. Bunun vebalini kim verecek. Çok zaman kaybettiler."

'İNSANLAR GÜNLERCE YAKINLARININ CENAZELERİNİN YANINDAN AYRILMADI'

“Depremin ikinci ya da üçüncü günüydü, mahallelerde dolaşırken, bir enkazın karşısında perişan halde bekleyen birini gördük. Hemen yanına gidip iletişim kurmak istedik ama konuşamayacak durumda idi. Kendisi enkazdan bir şekil kurtulmuş, ailesini kurtarmak için de çok uğraşmış, tırnaklarıyla kazımış ve ne yazık ki cesetleriyle karşılaşmış. Hemen enkazın olduğu yere gittik, kolonlar cesetlerin üzerine düştüğü için müdahale edemedik. Etsek iki üç parça halinde çıkaracağız cesetleri. Ne büyük acı ki bu insan ailesinin ölmüş bedenlerini sadece izleyebiliyor ve hiçbir şey yapamıyor. Sonraki gün yine oradan geçtiğimizde o kişi yine aynı pozisyondaydı sadece bir fark vardı, üşümemek için bir ateş yakmış ve hala inşaatın karşısında cesetleri izliyordu. Artık içerde kalan annesi mi, eşi mi, çocukları mı, kardeşleri mi bilinmiyor. Yine bir amcayı hatırlıyorum. Sanırım 70 yaşlarında oldukça uzun boylu, heybetli, karizma bıyıkları var. Ayakkabılarının arkasını ezmiş, üzerinde tozlu bir palto var. Sürekli sigarasını sarıp duruyordu. Yanına gittiğimizde enkazın altında torunları olduğunu söylüyordu o da izlemekle yetiniyordu."

'BİR KISIM MEDYA SADECE ŞOV İÇİN GELMİŞTİ'

Günlerce sosyal medya üzerinden yapılan veri paylaşımları üzerine hemen adresleri bulup gidip yardım etmeye çalıştıklarını söyleyen Seçen, sonrasında gelen bir kısım medyanın da şov için orada olduklarını belirtiyor.

“Binalara girmeye çalışıyorduk. Bir insan olduğunu, yaşayan birini teyit ettiğimizde ilk yaptığımız ambulansı aramaktı. 112’yi aradığımızda bize “gerçekten yaşayan biri var mı?” sorusu oluyordu. Bizde evet ses geliyor dediğimizde geliyorlardı. Emin değilim ama galiba bir sistem kurmuşlar, 112’ye giden bu tür ihbarlar karşısında arama kurtarma ekiplerine de bildirim gidiyormuş, ya da kendi aralarında böyle bir ağ var bilmiyorum. Ambulanslar ile birlikte profesyonel arama kurtarma ekipleri de arabadan iniyor, birden kameralar açılıyor, bize “burayı boşaltın” deniliyor. Kameralar açılıyor çat çat flaşlar patlıyor, sonra kurtarma hikayesi başlıyor. Şov yapanlar çoğunluktaydı. İnsan hayatı üzerinden pazarlık olmaz, bir süre sonra bu insanlarla mücadele etmeyi bırakıp, kim nasıl kurtarıyorsa kurtarsın, yeter ki insanlar kurtulsun dedik. Şimdi aradığımızda telefonlar yüzümüze kapanıyor. Onlar da farkında. O kadar zaman geçti, bir canlı kurtarma ihtimali çok zor."

'ZIRHLI ARAÇLAR NEDEN DOLAŞIYOR'

Seçen, sürekli sesi ve ışıkları açık bir şekilde zırhlı araçların gezdiğini anlatıyor. İnsanların bundan çok rahatsız olduğunu, taciz edildiklerini düşündüklerini söylüyor Seçen:

“Fark ediyoruz, aramızda sivil polisler var ve sanki halktan birileriymiş gibi davranıyorlar ama hiçbir işin ucundan tutmuyorlar. Tamam poliste gelsin, asker de gelsin ama kriminalize etmeye gerek yok. İnsanlar zaten çok büyük bir felaket yaşamışlar. Deprem ihtiyaçları için yaptığımız depoyu denetliyorlar. Depoda çocuk maması, kadın hijyen malzemeleri var. Bunlar avukatlar ve koordine yapan arkadaşlar tarafından tek tek depolanıyor. Onları kontrol ediyorlar. Madem bu kadar denetlemeye meraklılar, madem bu kadar duyarlılar günlerce neredeydiler. Hiçbir şey yapmayacaklarsa gelmesinler. Son olarak şunu da eklemek isterim. Ölüye saygı da yok. Enkazlar kaldırılıyor kamyonetlere doldurulup hafriyat sahalarına dökülüyor. Daha dikkatli olunabilir. İnsanlar daha yaslarını dahi yaşamadılar."

Öne Çıkanlar