Aile hekimi yaşadıklarını anlatıyor: Yüzde 60'ının uyku düzeni bozuldu

İstanbul Ümraniye’de bir aile sağlık merkezinde çalışan doktor Emrah Kırımlı, aile hekimlerinin yaşadıkları sorunları Artı Gerçek’e anlattı.

Aile hekimi yaşadıklarını anlatıyor: Yüzde 60'ının uyku düzeni bozuldu

Rıfat DOĞAN

ARTI GERÇEK- İstanbul Ümraniye’de bir aile sağlık merkezinde çalışan doktor Emrah Kırımlı, aile hekimlerinin yüzde 60'ında uyku düzensizliği probleminin ortaya çıktığını belirtti.

Türkiye’de koronavirüsle mücadelede ilk sırada yer alan aile hekimleri, giderek artan iş yükü ve buna karşın malzeme eksikliği nedeniyle virüs tehdidi ile daha fazla karşılaşıyor. Son açıklamalara bakıldığında 35 aile hekiminin koronavirüs testinin pozitif çıktığı belirtiliyor.

Aile hekimlerinin yaşadıkları sorunlar sadece bunlardan ibaret değil, aileleriyle aynı evin içinde görüşememek, çocuklarını görememek onlar için ayrı bir psikolojik soruna yol açmış durumda. Psikolojik sorunlar nedeniyle uyku problemi yaşayan aile hekimi de var, durup dururken ağlayan aile hekimi de. Öyle ki uyku problemi yaşayan aile hekimlerinin oranı yüzde 60’ı bulmuş durumda. Ümraniye’de bir aile sağlığı merkezinde (ASM) çalışan doktor Emrah Kırımlı, Artı Gerçek’e salgın sürecinde aile hekimlerinin yaşadıklarını anlattı.

‘KENDİ CEBİMİZDEN MALZEME ALDIK’

Aile hekimi Emrah Kırımlı salgınla mücadele sürecinde en büyük sıkıntılarının koruyucu malzeme eksikliği olduğuna dikkat çekiyor:

"Başta bize malzeme vermediler. ‘Cari gideriniz var kendiniz alacaksınız’ dediler. Yazılı bir şey yok ancak müdürlüğün kendisi de müdür de bunu söyledi. Hatırlıyorum en dandik, peçete gibi olan cerrahi maske dahi 180 TL’ye satılıyordu. Ben bu fiyata aldım. Kendi cebimden 2-3 gün malzeme aldım ve daha da almaya devam edeceğiz. Bu mesele biraz konuşulunca malzeme verdiler. Bir tane göze takılan siperlik verdiler. Cerrahi maske verdiler ama ipi olmayan bir maskeydi. Daha sonra N95 diye bir maske verdiler ama o da bu muhtemelen Amerikalıların Çin’e geri gönderdiği maskeler olarak haberlerde geçen ‘işe yaramayan’ maskelerdi. Üzerinde ne bir adres var ne de başka bir şey. Bizim klinikte toplam iki birime ipi olmayan buruna yapışan teli olmayan yüzlük bir cerrahi maske verdiler, 10 tane FFP3 ve 10 tane de bu nano maske dedikleri maskeden verdiler o da sadece bir ay için."

‘HEMŞİRELERE HİÇ MALZEME VERİLMEDİ, SİVİL TOPLUM ÖRGÜTLERİ DESTEK VERDİ’

"Hemşireler aşı yapıyor, gebeyi muayene ediyor, daha uzun süre hastayla karşı karşıya kalıyorlar. Onlara bu sürede hiç koruyucu malzeme vermediler. Biz de sonuç olarak kendimiz aldık" diyen Kırımlı sivil toplum örgütlerinden malzeme desteği aldıklarını belirtiyor:

"Bu sürede bize sivil toplum kuruluşları yardımcı oldu. Onlardan malzeme geldi. Bir yerden FFP maskesi satan birini bulduk, 6 TL’ye ondan aldık. Bu iş 6-7 ay sürecek, 100 tane aldım, o sadece 600 TL ediyor. Üniforma aldım, 300 TL de onlar yapıyor. Siperlik gelene kadar ben hasta bakmaya devam ettiğim için onu da kendim aldım. Bize verilen cari giderden birlikte çalıştığım hemşire arkadaşlarıma da aldım.Çoğunluğunu kendimiz temin ettik. Bakanlığın halen doğru düzgün verdiği bir malzeme yok." Koruyucu malzeme eksikliği nedeniyle 35 aile hekimi koronavirüse yakalandı. Kırım, kullandıkları malzemeleri bir süre beklettikten sonra tekrar kullandıklarını belirterek "Tam korumanız varsa hastalanmıyorsunuz, mevzu şu: Giydiğiniz kıyafetleri bir daha giymeyeceksiniz. Gireceksin işinizi yapacaksın sonra atacaksınız çöpe. Biz atamıyoruz. Bir hafta aynı şey giyiliyor. Ondan sonra atılıyor. Taktığımız maskeleri de bir yere asıp 5-10 gün bekletip tekrar takıyoruz. Bu şartlarda aile hekimlerine kendinize dikkat edin deniliyor da nasıl edecekler bu malzemelerle" diyor.

‘DİP DİBE ÇALIŞIYORUZ, HEP RİSK’

ASM’ler diğer hastanelere göre küçük ve dar mekanlar. Çalışanlar bunun da büyük sıkıntısını yaşıyor.Kırımlı’nın anlattıkları mekanın koronavirüsle ilişkisini de özetliyor: "ASM’ler böyle büyük yerler değil, dip dibe çalışmak zorundasın. İki üç kişi o daracık alanda birlikte hareket ediyor, bu bir risk. Hasta geliyor örneğin, 15 metrelik daracık koridor var, o daracık koridorda 3 hemşire üç doktor çalışıyoruz. 6 kişinin iki hastası gelse koridorda 12 kişi oluyor. Onlar hep risk. Günde ortalama 40-50 hastaya bakılıyor ASM’lerde, şimdi onlar gelmeye başladığında ne yapacağız bilmiyoruz. Bir ay evde durdu ama bir ay sonra ne olacak? Bu insanlardan tansiyonu yükselen de geliyor. Tiroit ilacı alan da var onun kan tahlilinin yapılması gerekiyor, o geliyor. Bunları muayene ederken siperlik, malzeme takman lazım, kimde ne hastalık var bilmiyorsun ki. Bunların hepsi problem ve zamanla daha çok problem olacak."

AİLE HEKİMLERİNİN MESAİLERİNDEN BİRİ DE HER GÜN KARANTİNADAKİ İNSANLARI ARAMAK

Aile hekimlerinin bu süreçte iş yükleri de arttı, kendilerine verilen koronavirüs nedeniyle karantinaya alınmış kişileri telefonla aramanın dahi ciddi bir mesai olduğuna vurgu yapan Kırımlı, "Testi negatif olsa da bana onu 14 gün boyunca ara diyor, şimdi cezaevleri boşaltıldı, çıkan herkesi aile hekimlerine bağladılar. Ben bu hastaya daha önce bakmamışım ama onu da aramam isteniyor. Şehir değiştiren oluyor onu da aramam isteniyor. Örneğin bugün sadece benim arayacağım 45 kişi var. Bazısına ulaşamıyorsun, bazısı seni engelliyor. Yakınlarına ulaşmaya çalışıyorsun. Başka problemi oluyor o zaman da seni arıyor ve bunlara cevap veriyorsun. 45 kişi var ancak o giderek böyle büyüyor" diyor.

‘TATİL GÜNLERİNDE LİSTELERİ ALIYORUZ, EVDEN DE ARIYORUZ’

Akşam ve tatil günlerinde arama yapıldığını ve bunun bir saati olmadığını dile getiren Kırımlı durumu şöyle aktarıyor:

"23 Nisan olmasına rağmen dört kişi aradı beni. İkinci hasta gelmesin istiyoruz, o nedenle günde 20-30 kişi de ayrıca böyle arıyor. İlk hafta ben 4 kişiyle başladım daha sonra bu sayı giderek katlandı. Şimdi 45 kişi. 182’den hastayı arıyorlar, aile hekiminiz aramış mı diye kontrol ediyorlar. Ya senin arayacak elemanın varsa o zaman sen ara. Bütün telefonlarımız hastada, whatsappımız her şeyimiz hastalarla dolu. Akşam 9’da arıyor, 10’da arıyor. Sen de açıyorsun mecburen. Ne olduğunu öğrenmen gerekiyor, acil bir şey olması lazım. 24 Nisan tatil olmasına rağmen arayın diyorlar, herkese listelerini eve götürmeleri isteniyor. Evden de arıyoruz."

‘BİR AYDIR 7 YAŞINDAKİ ÇOCUĞUNU GÖREMEYEN VAR’

Bu süreçte en büyük zorluk ise aileleriyle iletişimlerinin neredeyse sıfır düzeyde olması. Bunun psikolojik bir tarafının olduğunu söyleyen Kırımlı, "Bir aydır 7 yaşındaki çocuğunu görmeyen var. Bu hem çocuk içinhem de ebeveyn için de büyük travma. Ben kendi evimi ayırdım ama olacak gibi değil, gündüz korona gece korona depresyona giriyorsun. Sonunda eve döndüm. Hiçbirimiz ne çocuğumuza sarılabiliyoruz ne de öpebiliyoruz. Gidiyorsun ayrı bir odada kalıyorsun. Beraber yemek yiyemiyorsun, oyun oynamıyorsun.

Doğumgünümdü evde değildim, çocuğumun doğumgünüydü evde ona sarılamadım. Masanın kenarının bir yerinde duruyorsun. Bunlar az insani şeyler değil. Vakit geçiremiyorsun ve bu aylar sürecek" ifadeleriyle ailelerinden uzak olmayı böyle anlatıyor.

‘UYKU DÜZENİ BOZULAN AİLE HEKİMLERİNİN ORANI YÜZDE 60’

Pandemi sürecinin getirdiği iş yükünün yanında psikolojik olarak da ciddi sorunlar yaşayan aile hekimleri var. Kırımlı aile hekimleri arasında yaptırdığı bir ankete göre aile hekimlerinde ortaya çıkan psikolojik etkileri şu sözlerle anlatıyor:

"Ben aile hekimleriyle bir anket yaptım. 20 Mart’ta son iki haftada "durduk yere ağlıyor musunuz" ve "uyku düzeniniz bozuldu mu" şeklinde iki soru sordum. İlk soruya yanıt veren yani durduk yere ağlıyorum diyenlerin oranı daha vakaların ilk başladığı günlerde yüzde 30’du. Uyku düzenim bozuldu diyenlerin oranı da yüzde 60’tı. Evini ayıranların oranı yüzde 5. Evde odasını masasını ayıran yüzde 40’larda. Bu oranda çocukları olmayanlar. Diğer herkes ayırdı kendisini ailesinden."

Sağlık Bakanlığı her ne kadar ücretlerde iyileştirme yapılacak dese de Kırımlı, maaşlarda aylara göre vergi dilimiyle nedeniyle düşüş yaşandığına dikkat çekiyor: "Hastanelerin bir kısmına yapmışlar ancak bizde öyle bir şey olmadı. İlçe sağlık müdürlüklerinde de olmuş. Vergi dilimleri arttığı için bizim maaşlar ay ay düşerek gidiyor."

‘DOKTORUN YÜZÜNE TÜKÜRMEK NE DEMEK?’

Doktorlar uzun yıllardır hasta şiddetiyle karşı karşıya kalıyordu. Bu durum salgın sürecinde de değişmemiş. Aile hekimleri üzerindeki baskıya bir de hasta görmeden ilaç yazacaksınız baskısı eklenmiş. Kırımlı, artık doktorun yüzüne tüküren hasta profili oluştuğunu belirtiyor:

"Açık Radyo’da konuşan aile hekimi Hakan Hekimoğlu ‘umreden gelenler parol aldılar’ deyince diyanet ona dava açtı. Herkesin bildiği bir şeydi. Balıkkesir’de bir arkadaşımız attığı twit nedeniyle iki gün sonra açığa alındı. Bize her gün ama her gün beddua eden hasta var. Ama bize ‘hakaret değildir’ diyorlar. İzmir’de iki hasta ağrı kesici istiyor, birine veriyor diğerine gerek olmadığını söyleyerek vermiyor.

Doktorun suratına tükürüyor. Bu devirde doktorun suratına tükürmek ne demek? Aynısı Ümraniye’de oldu. Beş kişi geliyor, o gün doktoru yok, saat zaten 4.30. Mesai zaten 5’te bitiyor. İlaç yazdıracaklar, hemşire ‘doktorumuz yok’ deyince ona da küfür hakaret ve yüzüne tükürüyorlar. Ağlaya ağlaya evine gitmiş. Tükürük yoktu şimdi o da şimdi oldu ve bunlara ceza yok. Bize bu süreçte hastayı görmeden ilaç yazın dediler. Ama bu SGK’ya göre suç, bugün belki soruşturma açmayacak ama bir yıl sonra iki yıl sonra ne olacağını bilmiyoruz. Doktor da kendini korumak istiyor. İlaç almak isteyen birini kendisinin gelip almasını istiyor. Böyle olunca müdürlükten arayıp doktora bağırıp çağırıp yazmasını istiyor. Bu benim arkadaşımın başına geldi. Herkes stresli anlıyorum ancak bu böyle çözülmez ki."

İstanbul İzmir artı gerçek Ümraniye Sağlık Bakanlığı pandemi algın