Akar: Pazarlık olmadı

Darbe araştırma komisyonunun sorularını yanıtlayan Genelkurmay Başkanı, 'FETÖ'nün darbeye cüret etmesini kimse beklemiyordu' dedi.

Akar: Pazarlık olmadı

HABER MERKEZİ- Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar, 15 Temmuz darbe girişimini aydınlatmak için Meclis’te kurulan komisyonun sorularına yanıt verdi. Akar, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) 15 Temmuz Darbe Girişimini Araştırma Komisyonu'nun sorularına beş ay sonra yanıt verdi ve "Her şeyi göze alarak darbecilere şiddetle karşı çıktım" dedi.

Orgeneral Akar, "MİT'e ihbarın büyük bir planın parçası olduğunu düşündük. FETÖ'nün darbeye cüret etmesini kimse beklemiyordu. İlk andan itibaren hiçbir pazarlık söz konusu olmadı. Alınan tedbirlerle darbe akamete uğratıldı" dedi.

'SUİKAST DUYUMLARI ALINMAKTAYDI'

Akar komisyonun kendisine yönelttiği 10 soruya 8 sayfalık yanıt verdi. Genelkurmay Başkanı Akar, MİT'e yapılan ihbarla ilgili olarak "MİT’ten gelen istihbaratta darbe söz konusu olmayıp MİT Müsteşarına karşı yapılacağı iddia edilen bir operasyonla ilgiliydi. Ancak son zamanlarda adam kaçırma, suikast gibi bazı kişilere operasyon yapılacak hakkında duyumlar alınmaktaydı" ifadesini kullandı.

Akar, darbe girişimi sırasında nasıl etkisiz hale getirildiğini ise şöyle anlattı:

'AĞZIMI VE BURNUMU KAPATTILAR'

"Odamda çalışmakta iken zorla alıkonuldum. İçeriye girenlerden birisi ayağa kalktığım esnada beni iterek sandalyeye oturmamı sağladı ve o sırada arkadan bir başkası elinde el havlusu tarzında bir şeyle hem ağzımı hem burnumu kapatarak nefes almamı engelledi.
Bu esnada kolunu boğazıma doladı ve sıktı, muhtemelen boğazımdaki yara bu esnada oluştu. Ellerimle burnumu açmaya çalışırken bir başkası ise plastik kelepçeyi bileklerime taktı. Kelepçe özelikle sol bileğimi aşırı sıktı ve yaraladı. Bu arada tekrar bağırmaya başladım ve kelepçeyi açmalarını istedim. Bunun üzerine tahminen Mehmet Dişli'nin onayıyla ağzı kör bir komando bıçağı ile kelepçeyi kesmeyi başardılar. Bu mücadelenin ardından çok kısa bir süre sonra kendimi misafir koltuklarının olduğu yerde otururken buldum.

Tüm bu yaşananlar esnasında hareket özgürlüğümü kaybetmekle birlikte konuşma özgürlüğümü sonuna kadar Komutan tavrı içinde sürdürdüm.

Darbe girişiminin başladığı saatten itibaren sabah Akıncı Üssü'nden ayrıldığım saate kadar hiçbir pazarlık söz konusu omadı, bunun yerine gayet açık, sert, öfkeli yorumlarımı sürekli ifade ettim. Türkiye'yi Suriye'ye, Mısır'a çevirdiklerini, Başkan Savaşı'ndan beter ettiklerini, hendeklerdeki asker-polis kardeşliğini tahrip ettiklerini sabaha kadar bir çok kez tekrar ettim.

İlk andan itibaren her şeyi göze alarak veya hiçbir kazancı-kaybı düşünmeden darbecilere şiddetle karşı çıktım ve yaptıklarının çok büyük bir yanlış olduğunu, bu işten derhal vazgeçmeleri gerektiğini, yanlış yolda olduklarını tekrar tekrar söyledim.

Hatta Emir Subayımın Genelkurmay makam odasında alnıma silah dayadığı anda dahi inandıklarımı ve karşı görüşlerimi tavizsiz olarak söyledim, bu işe son vermelerini ve teslim olmalarını defaatle telkin ettim.

Sayın Cumhurbaşkanımızın, Sayın Başbakanımızın konuşmalarının ve nihayet Sayın Cumhurbaşkanımızın Atatürk havalimanında toplanan kalabalığa canlı yayında yapmış oldukları hitabın, darbeci hainlerin bütün ümitlerini yok ettiğini değerlendiriyorum. Ümitleri yok olan darbecilere sabah 08.00 civarında sabaha kadar söylediğim hususları bir kez daha tekrarlayarak 'Kendilerinin battığını, bir erkeklik yapıp daha fazla insanın zarar görmesini önlemek üzere bu rezaleti durdurmalarını..." ifade ettim.
Sabaha kadar bir çok kez beni Sayın Cumhurbaşkanı ile Sayın Başbakan ile telefon ile görüştürmelerini, bu hareketi durdurmalarını, güneş doğmadan birlikleri kışlalarına döndürmelerini, böylece rezilliğin bitirilmesini söylemiştim.
Ancak görüştürmemişler ve menfur girişimlerini durdurmamışlardı.

Bu sefer, başarılı olmayacaklarını anlayan darbeciler, cep telefonu vasıtasıyla beni Sayın Başbakan ile görüştürdüler. Sayın Başbakanımıza hiçbir pazarlık söz konusu olmadan, askeri savcı, cumhuriyet savcısı, polis ve inzibata teslim olacaklarını ifade ve kabul ettiklerini söyledim.

Üssün bombalanmaya başlamasıyla birlikte yaptıkları hainliğin içinden çıkılmaz bir hal aldığını gören darbeciler, beni serbest bırakmaya mecbur kalmışlar ve sonrasında bir helikopterle Başbakanlığa götürmüşlerdir."

'MEHMET DİŞLİ'NİN GÖZALTINA ALINMASININ UYGUN OLACAĞINI DEĞERLENDİRDİM'

Akar, Mehmet Dişli'nin "Ben başından itibaren Sayın Genelkurmay Başkanı'nın yanındaydım. Bu işin tarafı değil mağduruyum. Beraber başından sonuna kadar krizi yönettik" şeklindeki sözleriyle ilgili soruya ise şu yanıtı verdi:

"Darbeciler bu noktada artık bir şey başaramayacaklarını sanırım gördüler ve sizi görüştüreceğiz dediler. Bir cep telefonu getirip Sayın Başbakan ile görüştürdüler. Daha sonra bir araçla helikopter pistine gittik. Bir çok helikopterin olduğu pissset yoğun bir hareketlilik vardı. İşaret ettileri bir helikopteri çalıştırdılar. Fakat içlerinden birisi 'üsten kalkan helikopterlere ateş edilebileceğini' söyleyince , 'Genelkurmay Başkanının içerisinde olduğunun belirtilmesi gerekir' gibi bir şey söylendi. Hatta helikoptere binerken, Mehmet Dişli'ye 'sen de kal' dediğim halde, bu hususu belirterek 'ben telefon ile irtibat kuracağım' dedi. Helikopter hareket ederken telefon ile bu durumu bir yerlere iletti. Helikopter havadayken de bir yerler ile irtibat halindeydi.

Çankaya Köşkünde Başbakanlığa inmesinden sonra Başbakanlık Müsteşarı tarafından karşılandım ve müteakiben Başbakanlık binasına girdik. Müsteşar Bey ile başbaşa iken, bana peşimden gelenin kim olduğunu sordu, cevaben; Mehmet Dişli olduğunu söyledim ve yaşadığım olayları kısaca özetleyerek onun da gözaltına alınmasının uygun olacağını değerlendirdim. Zaten bilahare gözaltı işlemi yapıldığını öğrendim."

İşte Akar'ın sorulara verdiği yanıtlar (PDF Dosyası)

Hulusi Akar