Akıncı Üssü davasında avukattan 'işkence özrü'
İşkence gördüğünü söyleyen Akın Öztürk'ün damadı Hakan Karakuş'a 'Sizden onurlu Türk halkı adına özür diliyorum' dedi.
HABER MERKEZİ- Akıncı Üssü davasında savunmasını yapan Akın Öztürk'ün damadı Hakan Karakuş'un ifadesinde 'MİT' ayrıntısı dikkat çekti. 15 Temmuz darbe gecesi kulede görev yapan Yarbay Nihat Altıntop'un 'MİT'le koordineli çalıştığını' ileri süren Karakuş, "MİT'ten temasta olduğu kişinin arkadaşı olduğunu, onun talimatıyla hareket ettiğini söyledi. 'Sabaha çok adam ölecek' dedi" diye konuştu.
Yarbay Hakan Karakuş'un dün başlayan savunması bugün çapraz sorgusuyla devam etti. Karakuş, dünkü savunmasında 'FETÖ' üyesi olmadığını, 15 Temmuz günü Terörle Mücadele Harekatı emri kapsamında tuzağa düşürüldüklerini ileri sürdü. Kayınpederi Akın Öztürk'ün de 'FETÖ' ve darbeyle ilgisinin olmadığını söyleyen Kararuş, gözaltına alındıktan sonra polis ve savcılıkta kayınpederi Akın Öztürk'ün aleyhine darbeyi sivillerle planladığı ve askeri kanadın bir numarası olduğu yönünde ifadeye zorlandığını, bunu kabul etmeyince işkence gördüğünü iddia etti.
DHA'nın haberine göre Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Cezaevi yerleşkesindeki duruşmada savunmasına gözaltına alındıktan sonraki yaşadıklarını anlatarak başlayan sanık Karakuş, bugüne kadar verdiği ifadelerin tamamının işkence altında alındığını bu nedenle polis ve savcılıktaki ifadelerinin tamamını kabul etmediğini söyledi. Gözaltına alındıktan sonra polis, jandarma ve hatta savcılık gözetimindeyken bile işkence gördüğünü ileri süren Kararuş, kendisine bazı isimlerin ezberletilmeye çalışıldığını ve bu isimlerin darbeci olduğunu söylemesinin istendiğini anlattı.
MALATYA'DAKİ KAYISI AĞAÇLARIMIZ KİMLİĞİ BELİRSİZ KİŞİLERCE KESİLDİ
Gözaltına alınmasıyla birlikte hakkında yapılan haberlerle birlikte linç kampanyasına uğradığını ileri süren sanık Karakuş, kendisiyle birlikte ailesinin de bu kampanyaya dahil edildiğini söyledi. Suçun şahsiliği ilkesinin yok sayıldığını belirten Karakuş, "Malatya'da oturan annemin babamdan kalan emekli maaşı 5 gün sonra kesildi. Kardeşim darbe girişimi üzerinden bir hafta geçmeden işinden ihraç edildi. Daha sonra gözaltın alınarak 70 gün işkenceye maruz kaldı. Bu süreçte Malatya'da bulanan kayısı ağaçlarımız kimliği belirsiz kişilerce kesildi. Annemin yaşadığı evimiz saldırıya uğradı. Lojmandaki evimiz arama bahanesiyle talan edildi. Düdüklü tencereden tutun buzdolabına kadar eşyalarımıza el konuldu. İlkokula başlaması gereken oğlumu can güvenliği nedeniyle okula başlatamadık" diye konuştu.
TMH EMİRLERİ KAPSAMINDA KUMPASLA OLAYLARIN İÇİNE ÇEKİLDİM
15 Temmuz'da söz konusu darbe girişimi için hiç kimsenin kendisine bilgi vermediğini söyleyen Karakuş, "Hiçbir teklifte, telkinde, imada bulunulmadı. Ben de bu anlamda hiç kimsenin niyetini okumadım. 141. filodakiler olarak Terörle Mücadele Harekatı kapsamında verilen bir emir kapsamındaki kumpasla olayları içerisine çekildik. Gerek ben gerekse personelim bunun bir kumpas olduğunu anlayamadık. Çünkü darbe girişimden tam bir yıl önce 23 Temmuz 2015'de de benzer bir emir verilmiş ve yarım saatte faaliyete geçilmişti. Bu tarihte yapılan faaliyetle terör örgütü PKK'ya tarihindeki en büyük darbe vurulmuştu. 15 Temmuz 2016 her açıdan 23 Temmuz 2015'deki gibi başlandığından hiç kimse bunun bir darbe girişimi olduğunu anlamamıştır" ifadelerini kullandı.
TOPLANTILARDA KALKIŞMA FAALİYETLERİNE YÖNELİK HİÇ BİR HUSUS KONUŞMADIM
141. filoya diğer filolardan da pilotların gelmeye başlaması ile bunun bir TMH olduğu hissinin arttığını belirten sanık Karakuş şunları söyledi:
"Tüm bunlar göz önüne alındığında olay gecesi icra edileceği söylenen Terörle Mücadele Harekatı uçuşları için, diğer filolardan pilotların 141'e gelmesini yadırgamadım. Hatta bendeki TMH olmazı fikrini de pekiştirdi. Bunun üzerine birinci ve ikinci sicil amirlerim olan Hakan Evrim ve Ahmet Özçetin'den aldığım emirleri personelime ilettim. Bu kapsamda başta kursiyer pilotlarla, sonrasında kadrolu pilotlarla yaptığım toplantılarda kalkışma faaliyetlerine yönelik hiç bir husus konuşmadım. Görevlendirme yapmadım. Emir vermedim. Ben sadece birinci ve ikinci sicil amirlerimin TMH konusunda verdiği emirleri ilettim."
SAAT 21.00'DAN SONRA FİLODA KAOS ORTAMI VARDI
Saat 21.00'dan sonra bu faaliyetlerin filoyu kaos ortamına bıraktığını dile getiren sanık Karakuş, "Bu saatten sonra 'uçaklar hazır mı, uçaklar nerede' sözleri işitmeye başladım. Normalde bunlar programda yazar. Kalkış saati bellidir. 'Uçaklar kalksın, ne zaman, kaç uçak, pilotlar kim, kim kiminle uçsun, mühimmat ne, hedef ne, kiminle temas kurulacak' Tüm bunlar belli değil, tam bir kaos ortamı. Herkes soru soruyor ancak bende hiç cevap yok. Darbe faaliyetinin başarılı olması için hiç kimse ile koordine kurmadım, hiç bir hususu koordine etmedim. Ve bu kapsamda emir vermedim" dedi.
SAAT 21.30 SIRALARINDA KALKIŞ EMRİ VERİLDİ
Saat 21.30 sıralarında telaşla 'kalkışlar başlasın' emri aldıklarını iddia eden sanık Karakuş, "Ancak kim kiminle hangi uçakla uçacak, kim lider kim numara olacak, rota, irtifa ne olacak sorularının cevapları yoktu. 'Hemen kalkılsın, zaman kaybedilmesin, koordinat uçak başında' denildi. Normalde uçak başı emri ile kalkış arası 45 dakikadır. Bu süre içinde koordinat ve diğer bilgiler gelir diye söylendi. O andaki kaos ortamında bunları kimin söylediğini de bilmiyorum. Bunun emrin üst komutanından geldiğini tahmin ettik. Filo komutanı benim. Ben kalk demedim. Ben bu emri vermediysem üst komutanı ya da harekat komutanı bu emri vermiştir diye tahmin ettim" dedi.
UÇAKLARIN KALKIŞ EMRİNİ VERDİĞİM VE KONTROL ETTİĞİM İDDİALARI YALAN
Saat 23.00 civarında harekat komutanını kendisini aradığını belirten Karakuş, "Uçuş Kontrol Amirliği (UKA) görevi için kuleye gitmemi emretti. O saatten sonra birinci sicil amirimin emri ile kulede bulundum. Buradaki görevim meteoroloji incelemek, hava değişimine karşı dikkatli olmak, pist yönü değişikliğine karar vermek, trafik akışına emniyet açısından yardımcı olmak, acil durumlarda kulenin trafik yönlendirmesine tavsiyede bulunmaktı. Bunlar benim yaptığım görevler. UKA kuleye ve yaklaşmaya yaptığı görevler bakımından karışmaz. UKA'nın kulede bulunması demek uçakları yönlendirdiği anlamına gelmez. Diğer bir ifadeyle talimat vermeye karışmaz. Bu onun işi değildir. Kalkışını yapan uçak kuleyle ilişkisini sonlandırır. Bu hep böyledir. Kalkış yapan uçaktan kule sorumlu değildir. Akıncı Yaklaşma ardından da Esenboğa Yaklaşma sorumludur. 'Hakan Karakuş kuleden uçakları yönlendirmiş, uçakları kontrol etmiş' iddiaları bu nedenle tamamen düzmecedir, yalandır" sözleriyle kendini savundu.
UÇAKLARIN HEMEN İNMESİ BİZİ ŞAŞIRTTI
Kuleye gittiğinde Özcan Murat Doğan, Nihat Altıntop, Hakan Bölükbaş, hava trafik sınıfından 4 astsubay ile Mustafa Elez'i gördüğünü söyleyen Karakuş, " Özcan Murat Doğan'ın hangi şubede görevli olduğunu bilmiyordum. TMH kapsamında geldiğini düşündüm. Sanırım ben gelmeden Yarbay Nihat Altıntop ile aralarında gerginlik olmuş. Görev stresinden kaynaklandığını düşündüm. Ben oradayken de tartışma oldu ancak kısa sürdü. Kulede herkes çok gergindi. Bu şekilde çalışırken ilk kalkan uçaklar gelip indi. Bu uçuşların normalde 4 saat sürmesi gerekiyordu. O yüzden bu durum bizi şaşırttı. Görevin iptal olduğunu değerlendirdik ancak havada ikmal uçağının olduğunu öğrendim. Neden erken geldiklerine bir anlam veremedim. Bu esnada sosyal medyadan İstanbul'da köprülerin kapatıldığı, Ankara'da uçakların uçtuğu haberlerini görünce kulede stres daha da arttı. Bunun üzerine kulede bağırış çağırışlar da başladı" dedi.
BENİM GÖREVİM UÇAKLARIN SAĞ SALİM İNMESİNİ SAĞLAMAKTI
Gece yarısından sonra kulede bulunan bir astsubayın ayağa kalkarak, 'Ben bu şekilde çalışmak istemiyorum, bu durum nedir' diye bağırdığını söyleyen Karakuş, şöyle devam etti:
"Nihat Yarbay astsubaya kızdı ve susturdu. Görevine devam etmesini söyledi. Olanlar karşısında yine kafam karıştı. Bu kaos ortamında kıdemliler olarak ben, Nihat ve Özcan Yarbay havada uçuk olduğunu belirterek görevimize odaklanmamız gerektiğini hatırlattık. İtidali sağlamaya çalıştık. Benim görevim uçakların sağ salim inmesini sağlamaktı. Yönlendirmeyi ve idareyi Nihat Altıntop ve personeli yapar. Altıntop, 'herkes görevini yapsın, sorun yok, sizden beklenileni yerine getirin' tarzında konuşmalar yapıyordu. Ses kayıtlarının alındığından ve sonradan birbirimizin şahidi olacağından bahsetti. Ortam biraz sakinleşince Nihat Altıntop filolara bakmak istediğini söyleyerek kuleden ayrıldı."
NİHAT ALTINTOP İLE SÖZLÜ KAVGA ETTİK
Altıntop'un ayrılmasından hemen sonra kuleye silahlı komandoların geldiğini söyleyen Karakuş, "Yarım saat sonra Nihat Altıntop tekrar kuleye geldi. Komandolara kuleden kendisinin sorumlu olduğunu, kuledekilerin rahat çalışması ve uçuş emniyeti için kuleden ayrılmalarını söyledi. Bu olaydan sonra Nihat Yarbay ve personeli bazen telsize bazen de telefonlara cevap vermeyerek, bezen geç bazen de benim cevap vermemi isteyerek zaman geçirdi. Eskişehir DHM aramalarını bana yönlendiriyorlardı. Ya da aramalara 'buradan Karakuş Yarbay sorumlu' diyerek açar açmaz ikazda bulunuyorlardı. Ben de telsiz ve telefonlara bakmanın görevim olmadığını, sorumlu olmadığım konularda talimat veremeyeceğimi, taleplerin kule personeli tarafından değerlendirilmesi gerektiğini söyledim. Nihat Yarbay'ın personeline baskı oluşturmak suretiyle beni zorladığını fark ettim. Bunun üzerine Nihat Altıntop ile kimsenin sorumluluk almadığı bir ortamda neden benim ön plana çıkarılmaya çalıştığım konusunda tartıştık. Ve bir daha hiç bir telsiz ve telefona çıkmadım. Buna rağmen kule personeli halen 'buradan Karakuş Yarbay sorumlu, o böyle istiyor, o söylüyor' şeklinde telefon ve telsizlere cevap verince Nihat Altıntop ile sözlü kavga ettik. Bir ara bana 'üst komutanı ve harekat komutanı ile temas halinde misin, soralım neler oluyor' dedi. Ben de kendisine onların 143. filoda olduklarını bildiğini telefon numaralarının kendisinde olduğunu ve arayıp sorabileceğini söyledim" diye konuştu.
NİHAT ALTINTOP'A MİT'E KOORDİNELİ ÇALIŞTI SUÇLAMASI
Yaşadıkları tartışma sonrası tam olarak hatırlamadığını harekat komutanı ya da üst komutanını kendisinin aradığını söyleyen Karakuş şunları söyledi:
"Bana Hava Kuvvetleri Komutanı Abidin Ünal'ın üstte olduğunu ve onun emirlerine göre hareket ettiklerini söyledi. Komutanımızın emri altında olduğumu öğrenince biraz rahatladım. Bu konuşmadan sonra tam hatırlamıyorum ama saat 03.30 gibi Nihat Yarbayın isteğiyle konuşmak üzere balkona çıktık. Bana kendisinin böyle bir faaliyeti beklediğini, öncesinde başkalarıyla da koordine kurduğunu, MİT'ten temasta olduğu kişinin arkadaşı olduğunu, onun talimatıyla hareket ettiğini söyledi. Devamında sabaha karşı operasyon yapılacağını ve herkesin cezasını göreceğini, bazılarının sonun geldiğini, benim de kendisiyle birlikte hareket etmemin benim için iyi olacağını söyleyince şok oldum. Darbe kelimesini ilk defa bu suretle duydum. 'Benim ne yaptığım ne yapmadığım belli, en büyük şahidim sensin' dedim. Ne yapmam gerektiğini sordum. Çünkü kendisi bütün olaylara vakıftı. Darbecileri biliyordu. Talimatlarla işler yapıyordu. Sabah olmasını bekliyordu. Bana, 'Olaylara karışma, seyrine bırak, kulede kalmaya devam et ama kimseye bahsetme. Benim personelim olayları biliyor. Sabaha çok adam ölecek' dedi. Bu konuşmadan sonra daha büyük bir şok yaşadım. Hiçbir şeye karışmadan koltukta oturmaya devam ettim. O andan itibaren benim bilgisizliğimden faydalanıldığını fark ettim. Kısacası Nihat Altıntop meydandan kalkan ve inen tüm uçak ve helikopterlerden sorumlu kişidir. Resmi olarak da sınıfı hava trafiktir. Fiili olarak da tüm bunlardan sorumludur. Bu kişi MİT'teki arkadaşını, kendi ifadesinde daha önce MİT'te daire başkanlığı yapmış K.G.'yi, 15 Temmuz günü saat 22.30 sıralarında aradığını ve gelişmeleri aktardığını söylüyor. Yine kendi ifadesinde bu kişiyi defalarca aradığı ve saat 23.10'daki aramasında K.G.'ye 'darbe oluyor, helikopterler VİP misafirler getiriyor' diyor. Yani ben olaylardan hiç bir haberim yokken Nihat Altıntop basın bildirisi hazırlayacak kadar olaylara hakim. Bütün bunları nereden biliyor. Hiç bir karşı koyma göstermiyor. K.G.'den aldığı talimatlarla her şeyin kendi belirledikleri çizgide gitmesi talimatını veriyor personeline. Onlara 'siz merak etmeyin, size bir şey olmayacak, ben şahidim' dediğini duydum. Nihat Altıntop'un buraya gelerek dinlenmesini istiyorum. Kendisi o gün kuleden güle oynaya gitti. Benim darbeci olmadığımı, hiç bir faaliyette bulunmadığımı en iyi kendisi biliyor. İlk ifadesinde bana hiç bir suçlama yönlendirmezken nedense verdiği ek ifadede bütün suçlamaları bana yöneltmiş."
UÇAKLARIN ANKARA ÜZERİNDEN UÇTUĞUNU BİLMİYORDUM
Savunmasında, iddianamede kendisine yöneltilmiş suçlamalara yönelik de ayrıntılı savunma yapan Karakuş, uçakların kalkmasından sonra kendisinin bir sorumluluğu olmadığını tekrarlayarak, hata bu kalkan uçakların Ankara üzerinde uçtuğunu bile bilmediğini söyledi. Evinde bulunan 113 adet birer Dolar'ı kabul eden Karakuş, üstteki odasında bulunduğu iddia edilen 2 adet birer Dolar'ın ise kendisine ait olmadığını belirten Karakuş, "Doların böyle bir anlamı olduğunu bilseydim evimde tutar mıydım. Evimde bulunan 113 doları kabul eden ben ofisimdeki 2 doları neden kabul etmeyim. Bu kesinlikle gerçeği yansıtmamaktadır" dedi.
KONUŞMALARI REDDETTİ
Karakuş'un bugün çapraz sorgusu yapıldı. Duruşmada mahkeme Başkanı Giray kendisine ait olduğu belirtilen kule telefon konuşmalarını okuyunca Karakuş bunları da reddetti. Giray'ın, "O zaman biri senin ismini kullanmış" demesi üzerine Karakuş, "Sadece isim değil ses olarak da uydurulmuş olabilir. Sığ düşünürsek bir kişi adımı kullanmıştır. Geniş düşünürsek, 2 bin saat uçmuşum. Bu uçuşlardaki konuşmalarım milyonlarca harf eder. Bunlarla da değil bu konuşmalar Mesnevi bile yazdırabilirsiniz. Bunlar yalan, düzmece" dedi.
Karakuş 15 Temmuz tarihinde 141.Filodaki görüntülerini kabul ederken, 143.Filodaki görüntüleri için, "Günde 3-4 defa giderdim ama ben 15 ve 16 Temmuz'da bu filoya hiç gitmedim. Görüntü 14 Temmuz veya 1 yıl önceye ait olabilir. Aşağıdaki yazı karakterine bakın, ne kadar basit. Zaten bilgisayar yazısı. 14'ü 16 yapılmış olabilir" dedi. Başkan Giray, "Emin misin?" diye sorunca da karakuş, "Eminim" karşılığını verdi.
Müşteki avukatların çapraz sorgusuna geçildiğine Erdoğan'ın Avukatı Hüseyin Aydın'ın soruları üzerine gerginlik yaşandı. Aydın, Karakuş'un bazı para havalelerini sordu. Karakuş, bunun birinin borç, ikincisinin harcırah, diğerinin bir arkadaşının alacağı eve ortaklık olduğunu söyleyince Avukat Aydın, "Filonun en varlıklı personeli siz misiniz?" dedi. Karakuş, "Mantıksız. Tüm filonun varlık listesini verin, en varlıklı ben miyim, değil miyim söyleyeyim" karşılığını verince Avukat Aydın, "Herkese borç veriyorsun" diye tepki gösterdi. Karakuş'un cevabı, "Çapraz sorgu yapılmak, gerçeklerin ortaya çıkması isteniyor sorulara cevap vereyim, ama gazetelere manşet attırılmak isteniyorsa ben ne yapayım, ne söyleyeyim" olunca hem karşılıklı tepki, hem avukatlar arasında tartışma yaşandı. Avukat Aydın, "Gerçekleri söylemen için sormuyorum, çünkü gerçekleri söylemeyeceğini gayet iyi biliyorum. Beni itham etmeyeceksin" dedi. Karakuş'un avukatı, Aydın'ı ciddi soru sormamakla itham ederken, Başkan Giray, "Salonu boşaltırım. Müştekileri çıkardığı gibi sanıkları da çıkarırım" uyarısında bulundu."
SORUMLULAR ORTAYA ÇIKARILSIN
Başbakanlık avukatı, bu darbeyi kimin yaptığını sorunca Karakuş, bunun düpedüz bir yorum sorusu olduğunu söyledi. Avukat, "Yıllarca bu devletin ekmeğini yediniz. Ülkenin güvenliği ile ilgili bir işin başındasınız. Buradan bakınca bu soru sizi ilgilendirmiyor mu?" dedi. Karakuş da şu karşılığı verdi: "Direkt benimle, benim hayatımla ilgili. Bunun aydınlatılmasını istiyorum. Mağdurum. Bunun sorumlusu kimse ortaya çıkarılsın ve cezalandırılsın."
Karakuş'un bu cevabı mağdur, müştekilerin tepkisine yol açtı.
SANIK AVUKATININ 'İŞKENCE ÖZRÜ'
Darbe girişiminin komuta merkezi olan Akıncı Üssü'ndeki eylemlere ilişkin 486 sanık hakkında açılan davada, Avukat Hande Berktin'in sözleri salonda tansiyonu yükseltti.
Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Sincan Cezaevi Yerleşkesinde görülen davada, sanık Hakan Karakuş'a soru sormak için söz alan bir kısım sanık kursiyer teğmen avukatı Berktin, soru sormadan önce bir açıklama yapmak istediğini belirtti. Avukat Berktin, "15 Temmuz gecesi korkunç bir darbe girişimi yaşadık. Şehit ve gazilerimiz oldu. Ama siz hangi suçu işlerseniz işleyin, bu işkenceyi haklı göstermez. Bu yüzden ben sizden onurlu Türk halkı adına özür diliyorum" dedi.
Berktin'in bu sözlerine, müşteki avukatlarıyla şehit yakınları ve gazilerin oturduğu bölümden tepki sesleri yükseldi. Avukat Berktin ise sözlerine devam ederek, "Vicdani olarak işkenceye karşı biri olarak bunları söylemek zorundayım. Biz bebek katillerine bile bebekler gibi bakıyoruz. Bu benim kanaatim, sanık ne suç işlemiş olursa olsun işkenceyi mazur göstermez" diye konuştu.
Sanıkların bir bölümü, bu sözleri alkışlarken, duruşma salonunda yükselen tansiyon Mahkeme Başkanı Selfet Giray'ın araya girmesiyle normale döndü.