'Allah bu millete bir ‘yetmez ama evet yazısı’ daha yazdırmasın'

AGOS gazetesi yazarı Ohannes Kılıçdağı ‘yetmez ama evetçilere ölüm’ histerisinin geldiği noktayı yazdı.

'Allah bu millete bir ‘yetmez ama evet yazısı’ daha yazdırmasın'

HABER MERKEZİ - Agos gazetesi yazarı Ohannes Kılıçdağı, "Allah bu millete bir ‘yetmez ama evet yazısı’ daha yazdırmasın" başlığıyla kaleme aldığı yazısında AKP hükümetinin ‘yetmez ama evet’çi olarak tabir edilen ‘liberaller’ tarafından ‘Türkiye’nin başına bela edildiğini’ iddia eden kesimlerin tutumunu eleştirdi.

Yazısına "Memlekette saldırgan bir histeri dolaşıyor, durulur gibi oluyor, sonra bir vesileyle tekrar yükseliyor ama bir türlü bitmiyor: ‘yetmez ama evetçilere ölüm’ histerisi" sözleriyle başlayan Kılıçdağı, yaşananların ‘histeri’ olduğunu ifade ederek bu histeriye kapılanların bir bölümünün ölüm yöntemleri, işkence tarifleri yazacak kadar ileri gittiğini belirtiyor.

Sözlerinin tüm eleştirenlere yönelik olmadığını belirten Kılıçdağı, "Benim sözüm, bunu bir intikam furyası, bir hesap sorma ayini, bir nefret boşalması şeklinde yapanlara, karşısındakinin diz çöküp nedamet getirmesini ve bundan böyle ‘sesini kesmesini’ emredenlere. Bunların hepsi bolca var" dedi.

Ohannes Kılıçdağı’nın yazısından bazı satır başları şöyle:

- "Yetmez ama evetçi" diye bir torba yapıyorlar ve onlara göre AKP iktidarına ucundan kıyısından ‘bulaşmış’ herkesi onun içine atıp, başlıyorlar vurmaya.

- Geçen on altı sene içinde AKP’nin yaptığı somut bir icraatı, çıkardığı bir yasayı, attığı bir adımı olumlu bulup destek vermekle, AKP hareketinin ülkede nihai demokrasiyi kuracak demokratlar olduğunu iddia etmek farklı şeyler. Dolayısıyla, bu ayrımları yapmadan insanları itham etmek kolaycılıktır, linçtir.

- AKP’nin "liberallerden" aldığı destek, bu grubun etkisi niceliğine göre asimetrik olsa da, etkenlerden sadece birisidir, en etkilisi değildir.

- Söz konusu cenahın savlarından bir tanesi de "AKP’nin hep aynı" olduğu. AKP’nin kuruluşundan ve iktidara gelişinden bu yana yaklaşık on altı-on yedi yıl geçti. (…) AKP ve Erdoğan söz konusu olduğunda, bırakın aynı kalmayı, Türk sağının genel bir özelliği olan ama AKP ve Erdoğan’ın şahsında şahikasına ermiş, son derece oynak bir pragmatizmden bahsetmek gerekir.

- Bugün "affedersiniz Ermeni" deyip patrik seçimini engelleyen de, dün "Bu ülkede geçmişte azınlıklara faşizan muameleler yapılmıştır", deyip gasbedilen vakıf mallarından en azından bir kısmını iade eden de aynı iktidardır. Bizim açımızdan doğaldır ki, ilkini yaptığında itiraz edeceğiz, ikincisini yaptığında doğru diyeceğiz.

- Türkiye’de, (…) kapsayıcı ve müzakereci demokrasi için tabandan bir baskı gelmesi ve o baskı neticesinde demokrasiye geçilmesi pek olası değildir. Olası bile olsa, en az iki kuşak alır herhalde. Türkiye için makul seçenek, bu kitleyi demokratik kurumlar, gerçek bir hukuk düzeni, kimlikler ve kesimler arası tam bir eşitlik gibi vasıtalarla hem zapt etmek hem de orta uzun vadede, demokrasi kültürünün gelişimi yönünde gene bu vasıtalarla eğitmek olabilir(di). Bunu da ancak, sivil toplum örgütleriyle, üniversitelerle paralel çalışacak, demokrasiyi, hak ve özgürlükleri Avrupa standartlarına çıkaracak reformları yapacak hükümet ve parlamentolar yapabilir(di). AKP'nin ilk dönem aldığı destek böyle bir hükümet veya namzeti olmasından, bu yönde bir takım somut adımlar atmasından kaynaklanıyordu. Keşke iktidarda Yeşiller olsaydı da onlar yapsaydı bunları, ama yoktu. Devrim de hiç o kış gelecekmiş gibi görünmüyordu.

- Her konu gibi AKP’nin onaltı yıllık iktidarını da somut illiyet bağlarıyla, kronolojisi içinde, çok değişkenli, çok aktörlü, teleolojiden uzak tartışabilirsek ancak bir faydası olur. Yoksa zihnimizde mahkeme kurup, ona buna cezalar yağdırmak, bunu yapana kısa vadeli psikolojik bir rahatlama sağlar belki ama girdiğimiz sarmaldan çıkmamıza faydası olmaz.

akp yetmez ama evet