Almanya’da ‘coronavirus’ takip uygulaması kullanıma sunuldu
Uygulamayı değerlendiren Almanya Köln Sol Parti yöneticisi Murat Yılmaz, 'Endişelerimiz devam ediyor. Yaşadığımız bu sistemde devlet gözetiminin varlığını biliyor ve tanıyoruz.' dedi.
Berivan BUDAK
ARTI GERÇEK - Uzun süren tartışmaların ardından dünya çapında birçok bilim insanı tarafından protesto edilen "COVID-19 uyarı uygulaması" 15 Haziran 2020 tarihinden itibaren Almanya’da kullanıma hazır olacak. Akıllı telefonlar için tasarlanan uygulama, kimlerin enfekte olduğunu veri tabanına kaydederek, bu kişilerin virüsü kimlere bulaştırabileceği "Bluetooth LowEnergy" adlı teknoloji aracılığıyla takip edilebilecek. Almanya hükümeti bu uygulama ile pandeminin yayılmasını önlemeyi hedeflediğini iddia ediyor. Birçok bilim insanı, siyasetçi ve Almanya’da faaliyet yürüten parti ise uygulamanın gizlilik, gözetim ve denetim kurallarını ihlal edebileceği konusunda endişeler taşıyor.
Artı Gerçek’e konuşan Almanya Köln Sol Parti (Die Linke) İlçe Yönetim Kurulu Üyesi Murat Yılmaz, uygulamanın erişime açılmış olmasına rağmen bununla alakalı yasal düzenlemenin yapılmadığını hatırlattı. Ancak Yılmaz, Federal Hükümet, uygulamanın kullanımının gönüllü olduğunu ve temel haklara müdahale edilmediğini gerekçe gösterip herhangi bir yasal düzenlemeye gerek görmediğini belirterek; "Fransa ve İngiltere gibi ülkelerde kullanılan uygulamada kullanıcılar kişisel bilgileri ile giriş yapıyor ve bu bilgiler merkez bir servera ulaştırılıyor. Almanya’da kullanılan uygulamada ise, kullanıcılara gizli bir kod dağıtılacak ve bu kod belirli aralıklarla yenilenecek. Veriler merkezi bir serverda değil kullanılan mobil telefonda saklanacak. Sadece Covid-19 test sonucu pozitif çıkan kişilerin kodları merkezi serverda tutularak, temas ettiği diğer kullanıcılara önlem amaçlı bilgi gönderilecek. Ancak bu yeterli değil. Yasal düzenleme getirilerek, uygulamanın epidemiyolojik anlam ve amacı güvence altına alınmalı, bireylerin gizlilik hakları da korunmalı. Uygulamaya kullanım süresi verilerek, corona dönemi atlatıldığında piyasadan kaldırılacağına dair kanun çıkartılması şart." dedi.
'GÜVENLİK AÇIĞI VAR'
Bilim insanlarına göre, kullanılan iki yöntemde de güvenlik açığı var. Bireylerin özel alanına müdahale, kimlerle ve ne kadar süre nerede bulunduğu protokole bağlanabilir. Güvenlikle alakalı yeterli önlem alınmazsa polis, istihbarat ajansları ve hackerlar, telefonlara gizli bir şekilde giriş yaparak şahsi bilgilere ulaşabilir. Bunun yanında verileri toplamak isteyen birçok şirket ve hükümet de bulunuyor. Getirilen uygulamalarla insanları kontrol ve takip etme mekanizmaları daha kolaylaşacak.
Bazı çevrelerde Covid-19 pandemisi geçse de bu durumun devam edeceği tartışması yürütülüyor. Bütün bunlar üst üste konulduğunda, "acaba hükümetler kamu refahı adına toplanan bu bilgileri özel çıkarları için kullanır mı?" sorusuna Yılmaz şu şekilde cevap veriyor:
"Coronavirüs uyarı uygulaması Alman telekomünikasyon şirketi "Deutsche Telekom" ve kendisine bağlı yazılım şirketi "SAP" tarafından geliştirilmiştir. Hükümet de programı kontrol ederek gizlilik kurallarının ihlal edilmediğine dair gerekli onayı vermiştir. Sözü geçen şirketlerin internet sayfalarından ve "GitHub" sayfasından teknolojik gidişat takip edilebilir. Amaçları burada insanlara güven vermek. Ancak güven duymak o kadar da basit değil. Endişelerimiz devam ediyor. Yaşadığımız bu sistemde devlet gözetiminin varlığını biliyor ve tanıyoruz. Özelikle otoriter devletler bu gibi araçları kendi çıkarları için kullanabilir. Dijital gözetimler ve güvenlik kameraları günümüzde önemli bir kontrol aracı. Hiçbir uygulamanın tam anlamıyla güvencesi yok. Uygulamada önemli rolleri olan "Google" ve "Apple" gibi şirketler de yine kendi ticari menfaatleri için bu durumdan faydalanabilir. Burada önemli olan, uygulamanın insanlara dayatılmaması ve kullanıp kullanmama konusuna tamamen kendilerinin karar vermesidir."
'HUZURSUZLUK YARATABİLİR'
Din Linke (Sol Parti) Yöeneticisi Yılmaz, coronavirus sebebiyle insanların sosyal izolasyona mecbur kalması ve bundan kurtuluş olarak belki de gizliliğimizi ihlal edecek uygulamaların kişiler tarafından reddedilmesinin kişilere sorun yaşatıp yaşatmayacağı konusunda iyimser olmamak gerektiğini şu sözlerle ifade etti.
"Örneğin bir kafeye gidiyorsunuz ve işletme sahibi uygulama olmadan girişinize izin vermiyor. Ya da bir iş görüşmesindesinizdir ve iş vereniniz uygulamayı şart koyuyor. Aksi takdirde işe alınmayacağınızı söylüyor. Bu gibi durumlara maruz kalmamak, demokrasiye zarar gelmesini engellemek ve kişilerin toplumdan dışlanmasının önünü açmamak adına yasal düzenlemelerin yapılması bu aşamada büyük önem taşıyor. Yoksa toplum içinde zamanla huzursuzluk başlayacaktır. Pandemiye karşı mücadele etme yolunda çağımızın teknolojilerinden doğru şekilde faydalanılması, amaca uygun, vaat edildiği gibi gizliliğin korunması ve insan haklarına uygun bir şekilde kullanılması doğru bir adım olabilir. Ancak bu zorlu sürece sadece bir uygulama yeterli gelmeyecek. Uygulamadan ziyade daha büyük önem taşıyan Sağlık sektöründeki açıklar kapatılmalı. Sağlık personeli eksikliği ve yeterli ücretlendirme, hastanelerdeki tıbbi donanımın denetimi ve özelleştirilmiş değil herkese açık sağlık hizmetin verilmesi gibi benzeri konularda ilerleme kaydedilmeli."
Ortaya çıkan bir başka gerçekse COVID-19 uyarı uygulamasının Android cihazlarda 2015 yılında piyasaya sunulan işletim sistemi 6 ve IPhone cihazlarında ise IOS 13.5 versiyonlarına göre tasarlanmış olması. Yılmaz’a göre daha eski cihazlarda ve bazı markalarda uygulamanın kullanılmasının mümkün olmamasının amacı yeni ürünler satma gibi bir arayış olabilir.
OXFORD: NÜFUSUN YÜZDE 60'I TARAFINDAN KULLANILMALI
"En riskli grup olarak görülen yaşlı insanların çoğunlukla yeni nesil akıllı telefon kullanmadığını varsayarsak ve uygulamanın sadece belirli telefonlarda kullanıma açık olması, insanların yeni telefon almaya mecbur bırakan bir stratejinin parçası olabilir. Ekonomik anlamda geliri uygun olmayan bireylerin yeni bir telefon alma imkanı yoksa, bu durum hükümetin belirli alanlarda ihmalkâr davrandığını gösteriyor. Hükümetin, toplumun çoğunluğunu temsil eden ve gözardı edilen bu kişilerin, neden arka planda bıraktığının sorgulanması gerekiyor."
Oxford Üniversitesi tarafından yapılan bir araştırmaya göre, coronavirus salgının durdurulabilmesi için tasarlanmış olan bir uygulamanın, nüfusun yüzde 60’ı tarafından kullanılması gerekiyor. Almanya’da sadece nüfusun yüzde 70’i bir akıllı telefona sahip durumda. Ancak bu da, neredeyse tüm mobil telefon kullanıcılarının, uygulamayı kullanmaya ikna edilmesi gerektiği anlamına geliyor. En yaygın kullanılan uygulama olan WhatsApp dahi, kullanıcıların sadece yüzde 60’ı tarafından kullanılıyor.