Anma töreni sonrası kitle Dolmabahçe'ye yürüdü: Binler Sırrı Süreyya Önder'i uğurluyor
DEM Parti İmralı Heyeti üyesi Sırrı Süreyya Önder için AKM’de yapılan anma törenine binlerce kişi katıldı. Salona sığmayan kitle, anma töreni sonrası Dolmabahçe’ye doğru yürüyüdü. Yürüyüş sonrası kitle, cenaze töreni için Levent’te bulunan Barbaros Cami’ye doğru hareket etti.

Artı Gerçek - Meclis Başkanvekili, İmralı heyeti üyesi ve DEM Parti İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder dün tedavi gördüğü hastanede vefat etti.
Önder'in tedavi gördüğü Florence Nightingale Hastanesi'nden yapılan açıklamada, "Sırrı Süreyya Önder çoklu organ yetmezliğinden saat 16.10'da hayatını kaybetmiştir" denildi.
62 yaşındaki Önder, 15 Nisan Salı akşamı geçirdiği kalp rahatsızlığının ardından hastaneye kaldırılmıştı ve o tarihten beri yoğun bakımdaydı.
Önder için Taksim'de bulunan Atatürk Kültür Merkezi’nde (AKM) anma töreni yapılıyor. Anma töreni saat 11.00’da başladı.
Sanat ve siyaset camiası başta olmak üzere toplumun her kesiminden binlerce kişi anma için AKM önünde toplandı. CHP Genel Başkanı Özgür Özel ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli başta olmak üzere çok sayıda siyasi parti başkanı adına çelenk getirildi.
AKM'nin yanında yer alan Gezi Parkı, polis bariyerleriyle kapatıldı.
Salon tamamen dolarken, yüzlerce kişi salon dışında kaldı. Önder'in naaşı, ailesi ve sevenleri tarafından sahneye taşındı. Binlerce kişi dakikalarca ayakta alkış tuttu. Önder'in naaşı karanfillerle donatılırken, baş ucuna da beyaz bir tülbent konuldu.
Saygı duruşu ile başlayan törende, Sırrı Süreyya Önder’in hayatını konu alan sinevizyon gösterimi yapıldı.
ÖNDER’İN KIZI BABASINA YAZDIĞI MEKTUBU OKUDU
Daha sonra Önder'in kızı Ceren Önder Kandemir, babasının anısına kısa bir konuşma yaptı. Gözyaşları arasında konuşan Ceren Önder Kandemir, "Ben ne zaman bir şey yazsam, babamı arayıp telefonda sesli okurdum. Onunla biz tek bir kişi gibiydik. Sanki kendimi okur gibi okurdum. Hatalarımı görürdüm" dedi.
‘HAYATIN BÜTÜN RENGİ GİTTİ’
Ceren Önder Kandemir, daha sonra babasına yazdığı mektubu okudu:
"Baba, hayatın bütün rengi gitti. Benim bildiğim hayat bitti. Yeni bir hayat başlıyor şimdi. Ürkütücü, bilinmezliklerle dolu. daha önce hiç duymadığım bir şeyi senden duyma ihtimalimin kaybolduğu mağurasız. Kendimi bildim bileli seni kaybetmekten korktum. Bu benim tek kabusum, zaafım, burnumdaki sızı, yutağımdaki yumru, karın ağrımdı. Öyle iyi, öyle bir benzersizdin ki; bu adam bana sadece ölerek acı çektirebilir derdim. Gece gece çaldığın kemanın, cümbüşün, udun sesi, bir çırpıda ezberden okuduğun şiirler, günde 5 kere ve her birinde sanki yeni buluşmuşuz gibi heyecanla buluştuğumuz kahveler, evlere sığamayışın, kimseye kıyamaman, iyiliğe üşenmeyişin, kimseye gücenmemen, kalp kırmaktan bile daha çok korkman birinin onurun kırmaktan... 'Baba kalbim kırık' diye arardım. 'Baba grip oldum, öksürüğüm geçmiyor, kedim öldü, aşık oldum, uyku tutmadı...' Ben babalığına çok doydum, şimdiye kadar verdiğin tek bana değil, oğluma ve onun çocuğuna bile yeter. Bir babaya ihtiyacım kalmayana kadar doyurdun beni. Ama dostluğuna doyamadım. O dostluğa doyulur mu?
Şimdi öfkelenmek istiyorum. 'İki hafta sonra barış protokolu imzalanacak, sonra rahatız, ameliyat da olacağım.' 'İki haftada ne olacak?' demene kızmak istiyorum. Açlık grevlerine, cezaevlerinde işkencelere... Bir tek kendinle ilgilenmeyişine kızmak istiyorum, ama yapamıyorum. Bana Kandıra Cezaevi'nden gönderdiğin bir mektup yüzünden kızamıyorum. Gidecek yolu olmayan, bir amacı olmayan, ama hep yanımda olmayan bir babayı sen istemezdin demişsin. Şimdi gitmek zorunda olmamanı istemez miydim. 'Sana öfke duyanlar için, yoksulluğun ve yoksunluğun için sakin öfke biriktirme' diyordun. Doğduğundan beri yoksulluk, yoksunluk ve yetimlikle geçen ömründe sen öfkeni nereye sakladın? Ben hiç görmedim. Heralde kalbine. Bir tek mülk edinmeden, ikinci bir kazağı almadan, kimseden bir şey istemeden, borçsuz ve harçsız, boğazını değil onuru besleleyerek yaşadığın bu dünyadan gidiyorsun baba.
Giderken neşemin birazını Can ve Yasin'e bırakarak, ama rengin tamamını alarak. Sana doyuncana sevgi verebildim. Her gün söyledim sevdiğimi. Doyunca öptüm, kokladım. Şimdi tüm renklerim de senin olsun. Gerçi sen orada da dostlarını bulursun. (Gülten abla, Pervin abla nerede?) Artık dinlen Turna Kuşum. Biz iyi olacağız. Çocuklara hep seni anlatacağız. Şakaların ağzımıza eğerelti dursa bile taklit etmeye çalışacağız. İçimde tam tarif edemediğim bir huzur var şimdi. Artık mücadele etmek zorunda olmadığını bilmenin huzuru. Seni ayakta son gördümüz gün bize bir poşet portakal ve bir kutu yumurta vermiştin. Can için daima bir cebinde mandalin ve bir cebinde fıstık ezmesi taşımanı, teneke kutularındaki ballara ve dinlenme tesislerine olan sevgini unutmayacağım.
Canonun düğününü görmeden gitmeyeceğim dedin. Tutmadığın sözün yoktu gittin mi. Barışı görmek istiyordun. Çocukların yetim kalması kalbini parçalıyordu. Sütten ağzın hiç yanmıyordu. Barış mıydı bilmiyorum; hastane koridorlarında sınıfsız, bayraksız, hüzünlü, umutlu kalabalıkta barışa benzer bir şey gördüm. Gözün arkada, aklın bizde kalmasın. Bana güzel sesinle okuduğun dizelerle; 'Biliyorum, yağmur yağmaz yukarı doğru yeniden. Acımaz olur silinir gider izi bıçağın, ama hiçbir rüzgar dolduramaz boş kalan yerini. Bir yaşamdan ötekine, birlikte uçan turnaların yerini gökyüzünde' Seninle gurur duyuyorum."
HATİMOĞULLARI: MİLYONLAR SENİ KENDİ HİKAYESİ OLARAK GÖRDÜ
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları ise konuşmasında "Her düşünceden, her dilden, her cinsiyetten insanın barış elçisi olan Önder’i sonsuzluğa uğurlayacağız” dedi.
Hatimoğulları şunları söyledi: "Herkesin duası Önder’in bu hastalığı atlatması ve aramızda olmasıydı fakat ne yazık ki olmadı. Duasını esirgemeyen herkese partimiz adına teşekkürlerimizi sunuyoruz. Gece gündüz çalışan, seferber olan sağlık emekçilerine ve basın emekçilerine de çok teşekkür ediyoruz. Sevgili Önder’in hastalığı ve oradaki her kesimin sahiplenişi, Önder’in icra etmeye çalıştığı demokratik toplum ve barış mesajının bir aradalığıydı. İşte o birleştirici duygu; barışa, demokrasiye, bu topraklarda özlemin sembolüydü. Sen sadece bir yazar, sanatçı ve siyasetçi değilsin. Milyonlar seni kendi hikayesi olarak gördü.
Senin hayat hikayen bu coğrafyadaki kadınların, yoksulların hikayesiydi. Ondandır bu kadar yürek acısı. Her ağrıyı atlatmayı başardın. Bunu da atlatacağını düşünüyorduk ama olmadı. Çok direndin ama olmadı. Senin hastalığın toplumda birleştirici bir rol üstlendi. Sen ne olursa olsun barışı zorladın. Türk için, Kürt için, Arap için, sürgündeki yoldaşın için. Türk ve Kürt annelerin gözyaşları son bulsun diye çaba harcadın. Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı için çok çabaladın. Barışa inancın gerçekleşmek üzere dip diri duruyor. Senin bu mücadelede ödediğin bedel çok. Sen başta olmak üzere bu mücadelede bedel ödeyen tüm yoldaşlarımız önünde saygıyla eğiliyorum.
SENİ ASLA UNUTMAYACAĞIZ
Barışın, adaletin, demokrasinin yolu incedir, taşlıdır, dikenlidir. Acıyı bal eğledin. ‘Başaracağız, barışacağız’ dedin. Sen ateşe körükle giden, Ortadoğu’yu sürüklemek istedikleri çatışma zemininin farkındaydın. Her kesimin barışa ihtiyacı olduğunun farkındaydın. Ondandır yoruldu kalbin. ‘Aha bu sefer olacak, başaracağız’ dedin. Biz de buna inanıyoruz. Vallah da başaracağız. Sözün asla havada kalmayacak. Bu sefer mutlaka başaracağız Sırrı hocam. Bu topraklarda bedel ödeyen herkese sözümüz olsun. Güle güle değerli yoldaşımız. Seni asla unutmayacağız.”
BAKIRHAN: SANA SÖZ BARIŞ KAZANACAK
DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan da Önder için kaleme aldığı metni okudu.
Bakırhan, “Sırrı barışın simgesidir” diyerek, "söz ustası" nitelendirmesi yaptı. Bakırhan, Önder için şunları dile getirdi:
"Dünya zerafetini yitirirken tepeden tırnağa adanmışlıktın sen. Yetiştiğin toprak ve anlattığın hikayeler kadar köklüydü hikayen. Badiresi çok olanın hikayesi de çok olur. Bir dengbêj, çîrokbej gibiydin. Kullandığın her kelimede yaşadığın bütün coğrafyanın izleri vardı. Murathan Mungan’ın dediği gibi ‘hem ağacı hem ormanı hem de bunların dildeki karşılığını bilirdin.' 10 sene öncesiydi. Sen yine barış için yollara düşmüştün. Dolmabahçe’de en kadim sözü umutla dile getirmiştin. ‘Dağlar, insanlar yorulmuştu artık barış kazanacak’ demiştin. Tam da o gün Yaşar Kemal’i kaybettik. Seni onun cümleleriyle uğurlamak istiyorum: ‘Bir tek insan ne kadar acı çekerse bütün insanlar o kadar acı çekiyor demektir. Bir insanla birlikte bütün insanlık öldürülmüyor mu? Savaşa karşı savaşmak, öldürmeye karşı öldürmeden savaşmak bu toprakların yarattığı en güzel düşünce olmuştur.’ Sen bir tek insan acı çekmesin diye kendini barışa adadın. Sana söz Fırat suyu Marmara’ya akacak. Sana söz barış kazanacak. O güzel yüreğini özleyeceğiz.”
BARIŞ ANNESİ: EMEĞİNİ BOŞA ÇIKARMAYACAĞIZ
Önder’e dair kısa bir anısını anlatan yönetmen Berkun Oya, "Son konuştuğumuzda bana ‘Kardeş ben bu hayatta bir şey öğrendim. Endişe ederek bu hayat gitmez’ demişti" diye kaydetti.
Barış Annesi Rewşan Döner, "Tüm halkımızın ve ailesinin başı sağolsun. Sayın Önder’in derdi büyüktü. Biz Barış Anneleri olarak çok ağır acılar çektik. Barış ve adalet istedik. Kimse çocuklarını toprağa gömmesin istedik. Emeğini boşa çıkarmayacağız. Sana söz veriyoruz barışın elçisi, Mayıs’ın şehidi, bu ülkeye demokrasi getireceğiz. Barışın bayrağını biz anneler taşıyacağız" dedi.
Ardından YNK Lideri Bafil Talabani’nin mesajı okundu.
BULDAN: ŞİMDİ SIRA BÜYÜK BARIŞTA
Daha sonra İmralı Heyeti üyesi Pervin Buldan konuştu. Pervin Buldan, "Çok zor veda etmek sana Sırrı. Güle güle demek o kadar zor ki sana. Sana güle güle diyemeyeceğim. Sen benim yoldaşım, sırdaşım, gardaşımdın Sırrı. Birlikte baş koyduğumuz yolda bizi yalnız bıraktın Kürtlerin kadim dostu Sırrı. Sana veda etmek çok zor. Sen sadece bir önder değildin. Sen Türk’tün, Kürt’tün , Aleviydin. Gezi Parkı’ndaki ağaçtın, güldün, çiçektin. Hava soluyan herkese candın. 18 gün boyunca hastanede yoğun bakım katında yaralı yüreğinle yattın. Her kimliği, her inancı bir araya getirdin. Gözün arkanda kalmasın, toplumsal barış sağlandı. Ama şimdi sıra büyük barışta. Ne can istedin ne kan. Sen bizi bırakıp gittin. Cennetin en güzel köşesinde bir yer ayrıldı sana. Rahat uyu Sırrı. Oradan bize güzel kahkahalar at, el salla. Senin hayallerini gerçekleştireceğiz. Bize bıraktığın emaneti gerçekleştireceğiz. Türk annesiyle Kürt annesini el ele vereceğiz. Polis annesiyle gerilla annesinin ellerini birbirine kenetleyeceğiz. Büyük barış bu ülkeye gelecek. Sen hep bunun hayallerini kurdun. Benim üzerime o kadar büyük bir yük yükledin ki bu yükü bütün halklarla birlikte götüreceğiz. Barışı mutlaka getireceğiz" diye konuştu.
ÖNDER'İN SEVDİĞİ ŞARKI SESLENDİRİLDİ
Önder’in kızı Ceren Önder Akdemir, babasının çok sevdiği ve hastanede 18 gün boyunca dinlettiği Neşet Ertaş’ın "Allı Turnam" şarkısını salona dinletti.
AKM'deki tören sona erdi. Sırrı Süreyya Önder'in naaşı, son yolculuğuna uğurlamak üzere Levent'te bulunan Barbaros Cami'ye doğru götürüldü.
KİTLE YÜRÜYÜŞE BAŞLADI
Atatürk Kültür Merkezi'ndeki (AKM) programda bir araya gelen kitle, cenaze namazının kılınacağı Beşiktaş Dolmabahçe’ye doğru yürüyüşe geçti.
Yürüyüşün ön sıralarında bulunan Barış Anneleri, elinde Sırrı Süreyya Önder’in fotoğrafı bulunan DEM Parti Milletvekili Kezban Konukçu ve DEM Parti Milletvekilleri Çiçek Otlu, Sırrı Sakık ve binlerce yurttaş sloganlar eşliğinde yürüdü.
Alkış ve zılgıtlar eşliğinde yoğun bir kitlenin yer aldığı yürüyüşte, sık sık “Biji biratiya gelan”, “Şehit namırın”, “Savaşa hayır barış hemen şimdi”, “Sırrı’ya sözümüz barış olacak” sloganları atıldı.
Yürüyüş Dolmabahçe’de son bulurken, kitle cenaze töreni için Levent’te bulunan Barbaros Cami’ye doğru hareket etti.
İkindi namazına müteakip Levent Barbaros Camii’nde cenaze namazı kılınacak. Sırrı Süreyya Önder, Zincirlikuyu Mezarlığı’na defnedilecek.
DEM Parti, ayrıca Pazartesi gününden itibaren İstanbul’da Cemal Reşit Rey Gösteri Merkezi’nde ve diğer illerdeki DEM Parti il/ilçe örgütlerinde taziyeleri kabul edecek.
Güncelleniyor...