Artı Buluşmaları’nın ilki Amsterdam’da yapıldı
Dünya İnsan Hakları Günü'nde Türkiye'de tarihinin en karanlık günlerini yaşayan basın özgürlüğü ve her gün bir yenisi eklenen insan hakları ihlalleri konuşuldu.
HABER MERKEZİ - Artı Buluşmaları'nın birincisi Hollanda'nın başkenti Amsterdam'da gerçekleşti. Artı Medya Vakfı, Artı Gerçek ve Artı TV'nin düzenlediği etkinliğe, Hollandalı ve Türkiyeli bir çok kurum ve kuruluş destek verdi.
10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü'nde yapılan panelde 'Türkiye'de Basın Özgürlüğü ve İnsan Hakları' konusu konuşuldu. Panele, Hollanda Yeşil Sol Parti Milletvekili Nevin Özütok, gazeteci Frederike Geerdink, Artı Gerçek yazarları Ragıp Duran ve Fehim Işık ile Artı TV Genel Yayın Yönetmeni Celal Başlangıç konuşmacı olarak katıldı. Panelin moderatörlüğünü ise gazeteci Chris Keulemans yaptı.
Panele katılan Artı Gerçek yazarlarının Özgür Gündem gazetesiyle dayanışma amacıyla başlatılan nöbetçi genel yayın yönetmenliği dayanışma etkinliği başta olmak üzere gazetecilik faaliyetleri nedeniyle Türkiye’de birçok dava ve soruşturma ile karşı karşıya bulunduğunu hatırlatarak paneli başlatan Chris Keulemans, ilk sözü Özütok’a verdi.
‘TÜRKİYE’DEKİ OLUMSUZLUKLAR HOLLANDA’YI DA ETKİLİYOR’
Nevin Özütok konuşmasında, Türkiye'de yaşanan hak ihlalleri ve basına yönelik yaygınlaşan baskılar nedeniyle Hollanda'nın da olumsuz etkilendiğini söyledi. Özütok, "Hollanda bu konuda farklı kesimlerden görüşler alarak politika geliştirmeli" dedi. Yaşananların kadınlar ve çocuklar açısından da kaygı verici noktada olduğuna dikkat çeken Özütok, Avrupa’nın Mülteci Anlaşması nedeniyle Türkiye’nin birçok hukuksuzluğuna göz yumduğunu belirtti.
‘KÜRT GAZETECİLER AĞIR BEDEL ÖDEDİLER’
Artı Gerçek yazarı Fehim Işık, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulduktan sonra toplumun tek kimlik üzerine inşa edildiğini ifade ederek sözlerine başladı. Işık, "Bu anlayışa göre Türkiye’de sadece Türk ve Müslümansınız, diliniz de Türkçedir" dedi. Toplumun birçok kesiminin Cumhuriyet’in kuruluşundan sonra yaşananlara tepki gösterdiğini belirten Işık, Kürtlerin ise bu baskılara karşı 27 kez ayaklandığını söyledi. Konuşmasında 12 Eylül dönemini de anımsatan Işık, "O yıllar gazeteciliğin bittiği ancak Kürt kimliğinin, Kürt toplumunun adının bile yasak olduğu, tamamen görülmediği bir dönemdi" dedi.
Işık konuşmasında, Kürt gazeteciliğinin Türkiye’de yeniden görülmeye başlandığı 1990’lı yıllardaki gelişmelerle devam etti. 1993-1997 yılları arasında 70’e yakın Kürt gazetecinin devlet içinde kümelenmiş kontra yapılanmalar tarafından katledildiğini aktaran Işık, "Hala çok sayıda gazeteci ağır bedeller ödeyerek gazetecilik yapıyor" dedi. Çatışmalı dönemin yeniden başladığı çözüm süreci sonrasına da değinen Işık, Haber Nöbeti, HaberSİZsiniz, 1 Haber Var ve Ben Gazeteciyim gibi inisiyatiflerin çalışmalarından örnekler verdi, tekil örnek olarak da gazeteci Nedim Türfent'in tutuklanma ve yargılanma aşamasını anlattı.
‘TÜRKİYE’DEKİ GAZETECİLİK GERÇEĞİ ÇOK FARKLI’
Işık’tan sonra söz alan Hollandalı gazeteci Frederike Geerdink, Türkiye'de insanların hiç bir dönem özgürce yaşayamadıklarını belirterek konuşmasına başladı. Toplumun tüm kesimlerinin baskı altında olduğunu belirten Geerdink, baskıdan en çok Kürtlerin ve gazetecilerin etkilendiğini anlattı. Geerdink konuşmasında, Roboski Katliamı ile ilgili araştırmaya başladığında karşılaştıklarını da aktardı. "Demokratik olmayan bir ülkede gazeteci olarak çalışmanın zorluğunu yaşayarak öğrendim" diyen Geerdink, Roboski Katliamı ile ilgili resmi döküman ve yazışmaları görmek istediğini ancak Türkiye'nin buna müsaade etmediğini, katliamın üzerini örtmek için çabaladığını belirtti. Objektif gazeteciliğin gereği olan iki taraflı görüş alma yollarının devlet tarafından kapatılması sonrasında olayı bizzat araştırmak için bir müddet Roboski’de bulunduğunu söyleyen Geerdink, yurt dışı edilmesi sürecinin de bundan sonra başladığını anlattı.
Geerdink konuşmasını şu sözlerle sürdürdü:
"Suçlanan taraf ilgili dökümanları paylaşmayınca Hollandalı gazeteciler gibi iki tarafın görüşlerini almak zorundayım diye düşünen gazeteciler haberi yapmıyor. Oysa Türkiye’de gazetecilik gerçeği bu değil. Suçlanan taraf belgeleri gizleyerek, konuşmayarak, engelleyici davranarak yabancı basının gelişmeleri görmesini engelliyor. İstediği bu. Oysa biliyoruz ki gazetecilikte esas olan hakikati ortaya çıkarmaktır. Yoksa okuyucuyu ortada bırakırsınız. Bundandır ki Hollandalı gazeteciler hakikat nedir konusunda çekinceli davranıyorlar, sadece tarafların söylediklerini belirtmekle yetiniyorlar. Bu şekildeki gazetecilik beni tatmin etmiyor. Kimseyi de etmemeli."
‘TÜRKİYE’DE MERKEZ BASIN VE HAVUZ MEDYASI İKTİDARIN HİZMETİNDEDİR’
Artı TV Genel Yayın Yönetmeni Celal Başlangıç, Artı Gerçek internet sitesi ve Artı TV’nin kuruluş sürecini anlatarak konuşmasına başladı. "İki ay gibi kısa bir sürede bir internet sitesi ve televizyon kurmak ancak Tayyip Erdoğan'ın yönettiği ülkenin gazetecilerine nasip olur" diyen Başlangıç, "Türkiye'de insan hakları ve basın özgürlüğü konusunu konuşuyoruz ama olmayan bir şeyi konuşmak çok zor. Ama insan hakları ve basın özgürlüğünün neden olmadığını sıralarsak bu panelimiz günler sürebilir. Bu açıdan baktığımızda da konuşmak çok kolay" dedi. Konuşmasında Türkiye’nin basın özgürlüğü sıralamasında 185 ülke arasında 153. sırada yer aldığını hatırlatan Başlangıç, AKP öncesinde Türkiye’deki basın özgürlüğünün 100. sıralarda olduğunu hatırlattı.
Başlangıç, 2015’ten sonra başlayan son çatışmalı dönemden de örnekler verdi. "2015 yılında Kürtlerle savaşın yeniden başlaması, çözüm sürecinin kesintiye uğraması, arkasından da 15 Temmuz darbe girişimi ve Olağanüstü Hal ilanı Türkiye'yi insan hakları ve basın özgürlüğü açısından tam bir cehenneme çevirdi" diyen Başlangıç, tutuklu gazeteci sayısı açısından ise Türkiye’nin dünyanın bir numarası olduğunu söyledi. OHAL ilanından sonra 39 olan tutuklu gazeteci sayısının 180’lere yükseldiğini söyleyen Başlangıç, söz konusu 20 aylık zaman zarfında 28 televizyon, 56 gazete, 32 radyo, 20 dergi ve 30 yayınevinin kapatıldığını aktardı.
Bir kısmı OHAL ilanından sonra olmak üzere 2016 yılı içinde 700 gazetecinin yargılandığını aktaran Başlangıç, "OHAL sonrasında 800 gazetecinin sarı basın kartı iptal edildi" dedi.
Başlangıç sözlerini şöyle sürdürdü:
"Türkiye'de sarı basın kartı konusunda muhalifler her zaman mağdur edilmişlerdir ancak hiç bir iktidarın gazetecileri bu kadar yaygın ve arsız bir biçimde mağdur ettiği görülmemiştir. AKP, Türkiye tarihinde basına çok ciddi müdahalelerde bulunmuştur. 12 Eylül döneminde, bir başçavuş arar, ‘şu haberi çıkarın’ derdi. Şimdi ise medya organının kendisi bizzat ektidarın, Erdoğan’ın emrinde. Ama şunu unutmayalım: Bir ülkede ne kadar tutuklu gazeteci varsa o ülkenin hükümetleri de o kadar hırsız ve namussuzdur."
‘TÜM GAZETELERİN SAHİBİ 1. ERDOĞAN’DIR’
Gazeteci Ragıp Duran konuşmasına, Türkiye basın tarihindeki bazı anekdotları anlatarak başladı. 2. Mahmut döneminde Saray’ın kendi memurları ile gazete çıkarmaya başladığını hatırlatan Duran, "Şimdi de tüm gazetelerin sahibi 1. Erdoğan’dır" dedi. Duran, Türkiye basın tarihinin en karanlık günlerini yaşadığını ifade etti.
Medya denilen olgunun siyasetten, tarihten, ideolojiden, ekonomiden bağımsız bir şekilde ele alınamayacağını belirten Duran, Türk milli takımının yenilgileri üzerinden örnek vererek "Kendi vatandaşlarını bodrumlarda katleden bir ülkenin takımı başarılı olamaz" dedi.
Duran, "Tek sorun maalesef sadece AKP değil, ciddi bir şekilde bu diktatörlüğü yaratan alt yapıya da bakmak lazım" diyerek sözlerini sürdürdü. Türkiye'de yaşanmış soykırım ve isyanlarla yüzleşememiş bir toplumun varlığına dikkat çeken Duran, "Türkler Malazgirt’ten beri hala bir geçiş dönemi yaşıyor. Rahat değiller. Haksız da sayılmazlar çünkü geldikleri yer Kürtlerin, Ermenilerin, Rumların yurdu" dedi. "Bu kadar olumsuzluktan demokrasi ve basın özgürlüğü çıkmaz" diyen gazeteci Duran, adını cephe olarak tanımlamadan toplumun en geniş kesimlerinin bir araya gelerek ortak mücadele yürütmesinin zorunluluğuna dikkat çekti.
Yoğun ilgi gösterilen Artı Buluşmaları’na, çok sayıda Hollandalı ve Türkiyeli kurum da destek verdi. Stichting Samenwomen-Samenleven, Hollanda Demokratik İşçi Dernekleri Federasyonu, Hollanda Türiyeli İşçiler Birliği, Raad Van Gemeenschappen Uit Koerdistan-DEMNED, Socialıst Party Amsterdam, Groenlinks Amsterdam, Halkların Demokratik Kongresi – Hollanda, Amsterdam Türkiyeli Kadınlar Birliği, Haarleem Alevi Derneği ve Hollanda Alevi Kadınlar Birliği’nin destek verdiği etkinlik, izleyicilerin sorularının cevaplanmasından sonra sona erdi. (Artı Gerçek)