Avukatlar yargılanıyor: Direnmeye devam edeceğiz
Çağdaş Hukukçular Derneği ve Halkın Hukuk Bürosu'na üye 17'si tutuklu 20 avukatın yargılandığı dava üçüncü gününde sanık avukatların savunmalarıyla devam ediyor.
Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile kapatılan Çağdaş Hukukçular Derneği ve Halkın Hukuk Bürosu'na üye 17'si tutuklu 20 avukatın yargılandığı dava üçüncü gününde tutuklu avukatların savunmalarıyla devam ediyor.
İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen duruşmanın bugünkü oturumunda avukat Ayşegül Çağatay savunma yaptı. Çağatay savunmasında, "Evlerimiz basıldı, gözaltına alındık. Nedendi bu aksiyon filmi? Size kendimden yola çıkarak anlatacağım. Annem babam 40 yıl memuriyet yaptılar. Birçok insandan daha iyi şartlarda büyüdüm. Üniversiteye gittiğime hukuka dair fikirlerim çöktü" dedi.
KHK’yle işinden edilen Nuriye Gülmen'in Yüksel Caddesi'nde başlattığı direniş sürecini anlatan Çağatay, "Nuriye büromuza geldiğinde OHAL'e karşı başvuru yapan onlarca müvekkilimizden biriydi. Henüz o da biz de nasıl bir direnişin yaratıcısı olacağını bilmiyorduk. OHAL'e karşı mücadeleyi sınıf mücadelesine dönüştüremedikleri için diğer ihraçlar sessizdiler. Nuriye böyle bir ortamda başladı direnmeye. Kendisi gibi halkın gözünü de açmasın diye Nuriye’ye, ‘işimi istiyorum’ diye başlattığı eyleme defalarca saldırdılar. Nuriye her gün birini daha direnişe katıyordu. Önce Semih hoca başladı direnişe ardından Acun Hoca okulu önünde başladı direnişe" dedi.
Dersim'de bir operasyonda yaşamını yitiren oğlunun cenazesini alabilmek için açlık grevi yapan Kemal Gün’e de değinen Çağatay sözlerine şöyle devam etti:
"Ailelerine sevenlerine durumları hakkında bilgi veriyorduk. Kemal amca Dersim’de direnirken hiç polis gelmeden para cezası kesiyordu. Yüksel’de ise her gün gözaltına alıp, işkence edip para cezası keserek bırakıyorlardı. Her gün meydana çıkmaya devam ettiler Yüksel direnişçileri. Hiçbir başvuru hükümet tarafından duyulmadı. Açlık grevi yapmaya karar verdiler. Basın açıklamasından sonra gözaltına alındılar ve gözaltında başladılar açlık grevine.
Nuriyelerin tutsaklığından bizim tutsaklığımıza kadar birebir avukatlıklarını yaptık. Dünyanın en iyi savunmasını yapsak da biliyorduk tahliye vermeme durumu olduğunu. Akşamları mahalle mahalle gezip duruşmaya çağrı yaptık, geceleri de dosyaya çalışıyorduk.Açlık grevi, basın açıklamaları, avukatlarımız İstanbul’dan Ankara’ya bisiklet sürüşü yaptılar. Komisyonun oluşturulması Nuriye ve Semih’in direnişi ile oldu. Açlık grevleri son buldu ama direnişleri devam ediyor. Biz yine direnmeye, direnenlerin avukatlığını yapmaya devam edeceğiz."
Duruşmaya 1 saatlik yemek arası verildi.
Aranın ardından duruşma Avukat Didem Baydar Ünsal'ın savunması ile başladı.
"Anne ve babalarımız bizimle gurur duyuyorlar. Yerlerde sürüklendiğimizi, işkence gördüğümüzü biliyorlar. Yılmamışız ki karşınızda hâlâ gülümsüyoruz" diyen Ünsal, "Hukuk fakültesine başlarken idealisttim, hukukun üstünlüğüne inanıyordum. Kısa süre içinde hukukun adaletle uzaktan akraba bile olmadığını öğrenecektim" şeklinde konuştu.
'DOĞRU BİLDİĞİMİZ YOLDAN DEVAM EDECEĞİZ'
Ünsal savunmasında şunları söyledi:
"Hukukun siyasallaşması diye bir şey olmadığını hukukun zaten siyasetin bir parçası olacağını öğrenecektim. Ülkemizde adalet terazisinin bozuk olduğunu en iyi devrimci avukatlar biliyordu. Onlar adalet mücadelesini duruşma salonlarına hapsetmemişlerdi. Selçuk Kozağaçlı'ya bir gün 'tutuklanmaktan korkmuyor musunuz' sorusunu sordular. Cevabı, 'Çok iyi stajyerler yetiştirdik, beni savunacaklardır' demişti. Ben de bunu üstüme alındım ve bu avukatlığımı bu yolda yaptım.
Bugün bizler tutukluyuz ama bürolarımız yetiştirdiğimiz öğrencilerimiz ve stajyer avukatlarımız tarafından açık kaldı. Biz doğru bildiğimiz yolda devam edeceğiz. Tüm müvekkillerimizin avukatlığını yapmaya gururla devam ediyoruz, edeceğiz."
Avukat Didem Baydar Ünsal’ın ardından Avukat Özgür Yılmaz’ın savunmasına geçildi.
'25 SENEDİR YARGILANIYORUM'
Özgür Yılmaz savunmasında şunları söyledi:
"Burada olan ailelerimize teşekkür ederiz. Buradaki avukatlara teşekkür ediyoruz. Halkımıza teşekkür ediyoruz. Her şeyi halkımızdan öğrendik. 1994 yılında büromuz basıldı. 1999, 2004, 2013 yılında büromuza operasyon yapıldı. 25 senedir yargılanıyorum, benim örgüt üyesi olup olmadığıma hâlâ karar veremediler. Ben 25 senedir devrimcilik yapıyorum, devrimci avukatlık yapıyorum. DGM'ler, özel yetkili mahkemeler tespit edemedi. Şimdi sizin mahkemenizdeyiz.
'DÖVÜLDÜM, KEMİKLERİM KIRILDI'
Avukatsız arama yapamazsınız dedim, burası avukatlık bürosu dedim. Dövüldüm, kemiklerimizi kırdılar. Hastane önünde bizim kafamızı bastırdılar. Sorunca savcının talimati var, zorluk çıkarmayın oluyor. Ters kelepçe dediler, kabul etmedik. Avukatlığın gözaltında ne faydasını gördüm? Babam gözaltında vefat etti, çıplak arama dayattılar bize, hapishane müdürü bana 'başınız sağolsun' dedi. Sonra yine işkence gördüm, avukatlıktan bu kadar fayda gördüm.
Bu davada 4-5 tane soruşturma birleştirilmiş. 2015'ten beri 3 savcı bizi araştırmış, sonra bir savcı devralmış. 3 tane savcı bizi araştırmak istemiş, Emniyet 'Biz zaten dinliyoruz, bir şey yok' demiş. Sonra Can Tuncay aynı taleple yine gelmiş.
Her defasında bizi alıp getiriyorlar önünüze, size de bir olta atıyorlar. Maddi delil yok, tekrar tekrar aynı şeyler. Siz de talep edip geçiyorsunuz: ‘Üstü aransın’ diyorsunuz, ‘SEGBİS’ diyorsunuz. Neden? Size bu yetkiyi hangi kanun veriyor?
Verdiğiniz kararların ardını siz düşünmüyorsunuz. 2013 yılında operasyon yaptınız ben annemi kaybettim, çocuğumun velayetini kaybettin. 2017 yılında babamı kaybettim. 2018'de hasta oldum. Ama karşınızda devrimci moralle duruyorum.
Bu dosyada yöneticilik vasfını bana uygun görmüşler. Neden, geçen dosyada başkalarıydı, bu dosyada piyango bana çıktı."
Duruşma avukatların savunmasıyla devam ediyor.
İLGİLİ HABER: DURUŞMADA AVUKATLARA SALDIRI: KOZAĞAÇLI'YA KELEPÇE TAKILDI