AYM yalan gelir beyanını esas aldı nafaka hakkı talebini reddetti
AYM’nin kararını değerlendiren Avukat Tuba Torun 'Bu karar aslında en temelde Anayasa’ya aykırıdır' dedi.
İsa Uğur ERDOĞAN
ARTI GERÇEK - Nafaka hakkına dair tartışmalar ve yasal düzenleme yapılacağına ilişkin tartışmalar devam ederken nafaka hakkına yönelik bir karar da Anayasa Mahkemesi’nden geldi. Mahkeme nafaka miktarını yüksek bulan başvurucunun Anayasa’nın 17. Maddesine atıf yaparak; ‘maddi ve manevi varlığını geliştirme ve koruma hakkının ihlal edildiğine’ karar verdi.
Konya’da 2016 yılında Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde çalışan İbrahim Acar isimli bir işçi 2011 yılında boşandığı eşi K.G.’nin çalışmadığı, okuyan dört çocukları olduğu ve bir çocuğunun üniversitede okuması nedeniyle var olan nafaka miktarının 1000 TL’ye çıkartılması talebinin kabul edilmesi üzerine mahkemeye başvurdu. O tarihlerde mahkeme kararı gereği ibrahim Acar eski eşi ve çocukları için aylık 300 TL nafaka veriyordu.
Konya 4. Aile Mahkemesi K.G.’nin açtığı davada K.G.'ye aylık 250, üniversitede okuyan çocukları için 300 ve diğer çocuklar için 150’şer TL nafaka ödemesine hükmetti.
Anayasa Mahkemesi üç yıl aradan sonra verdiği kararda, İbrahim Acar’ın gelir beyanını esas alarak nafaka istemi ile aylık gelirin uyuşmadığı gerekçesiyle Acar’ı haklı buldu. Acar aylık maaşını 950 TL olarak gösterdi. Acar’ın başvurduğu 2016 tarihinde asgari ücret net ise 1300 TL’ydi.
Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden görüştüğümüz bir yetkili ise, ‘950 TL ücret maaş verme polikalarının olmadığını, en düşük ücretin asgari ücrete ek olarak yüzde 8 zamla verildiğini söyledi. Kurumun SGK’nın kabul etmeyeceği bir miktarı zaten ödeyemeyeceklerini‘ belirtti.
Anayasa Mahkemesi İbrahim Acar’ın kişinin maddi ve manevi varlığını geliştirme ve koruma hakkının ihlal edildiğine karar verdi.
AVUKAT TORUN: AYM'NİN KARARI ANAYASA’YA AYKIRIDIR
AYM’nin kararını değerlendiren Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu avukatı ve Sosyal Haklar Derneği Çocuk Hak İhlalleri Koordinatörü Avukat Tuba Torun çocuklara verilen nafaka ile eski eşe verilen nafakanın birbiri ile karıştırılmaması gerektiğini belirtti.
Avukat Torun, "Annesi ve babanın birlikte bakım yükümlülüğü var çocuklara. Bu noktada adamın çok düşük maaş alması yada çalışmıyor olması bu yükümlülükten kaçınmasına bir gerekçe sayılamaz. Çocuklara verilen nafaka ile kadının yoksulluk nafakası birbirine karıştırılmamalıdır. İştirak nafakası çocuklara verilen nafakadır. Olaya baktığımızda kadına zaten çok cüzi bir miktar verilmiş. Kadın çalışmıyor, erkek çalışmakla beraber maaşını düşük gösteriyor. Bu kanunu ve yargı makamlarını yanıltmaktır ve TCK’ye göre suç teşkil eder" dedi.
Çocuklara bakım yükümlülüğünün gelir düzeyi ile ilgisinin olmadığını vurgulayan Torun , "Maaşı her ne kadar olursa olsun çocuklara bakım yükümlülüğü eşlerin ikisine de aittir. Bundan kaçınması zaten mümkün değil. Mahkemenin burada adamın maaşı düşük diye vermiş olduğu bu karar aslında en temelde Anayasa’ya aykırıdır. Çocuklar korunur hükmü var Anayasa’da. Çocukları koruma ve bakım yükümlülüğü devletle beraber ailenindir de. Adam bu yükümlülükten kaçınamaz. Genel kararlara göre içtihatlara baktığımızda çalışmıyor yada düşük maaşı da olsa nafaka yükümlülüğü sabittir" değerlendirmesi yaptı.
AYM'nin kara verirken günümüz şartlarına göre değerlendirme yapması gerektiğini vurgulayan Torun şöyle devam etti:
"Bir de şuradan bakmak lazım 1000 lira sadece yeme, içme ihtiyacımızı gierebileceğimiz bir miktardır. Oda en düşük şartlarda. Zaten bu miktar normalde herhangi birini zenginleştiren bir miktar değildir. Burada dikkat edilmesi gereken nokta devletin kişilerin en asgari bakım ihtiyacını bile karşılayacak bir seviyede vatandaşlarına imkanlar sunamamasıdır. Sosyal devlet yükümlülüğünü yerine getirememesidir. Bu derece enflasyonun yüksek olduğu şartlarda asgari ücretin bu kadar düşük olması ve bin lirayla ev geçindirmeye muhtaç bırakılmasıdır. Bunu özellikle çocuklara bakan kadınlar tolere etmek zorunda değildir.
Nafaka hükmü neticede istihadamdan uzaklaşan, evlendikten sonra eşine, evine ve çocuklarına odaklanan kadının boşandıktan sonra desteklemek amacıyla getirilmiş bir hükümdür. Burada suçlu kişiler değil, devletin sorumluğudur.
Şu anki asgari ücret ve yaşam standartlarının dikkate alınarak bir hüküm verilmeliydi. Hükmedilen rakamda geçmişteki şartlara uygundur. Anayasa Mahkemesi yaşamın gerçekleriyle bağdaşmayan, son derece ütopik ve kanuna aykırı şekilde haraket etmiştir."