'Başörtüsünü çıkardığı için AKP sonrasına yatırım yapmakla yaftalandı'
Tanıl Bora, Elif Çakır’ın başörtüsünü çıkarmasını ile ilgili kaleme aldığı yazıda, Çakır’ın ‘samimiyetsizlik’, ‘AKP sonrasına yatırım’ ile yaftalandığını belirtti.
Yazar Tanıl Bora, Birikim’deki köşesinde ‘Değişim’ başlığıyla kaleme aldığı yazısında yakın zamanda başörtüsünü çıkarmasıyla gündem olan Elif Çakır’ı kaleme aldı. Çakır’a yönelik aleyhte yorumları değerlendiren Bora, "1990’ların sonundaki başörtüsü davasındaki gibi, "simge olma" misyonu kadınların sırtına biniyor; varoluş biçimlerinin veya basitçe kılık kıyafetlerinin "simge" olmasının ve varlıklarının kalansız olarak o simgeye indirgenmesinin yükünü taşıyorlar. Başlarını açtıklarında da öyle" ifadelerini kullandı.
Bora, yazısında özetle şöyle dedi:
Gazeteci Elif Çakır’ın başörtüsünü çıkarması, -on beş güne yakın oldu-, lehte aleyhte bir vaveylâ koparttı. Daha çok, aleyhte. Zira bunu bir ihanet gibi gören dindar-muhafazakârların kızgınlığına ilaveten, onlara karşı olanlar arasında da hiddet gösterenler çoktu. (Hiddetlenme değil de hiddet gösterme diyorum; zira malûm, ‘çağımızda’ hisler bilhassa performatiftir ve hiddet göstermek iyi iş yapan bir haklılık, duyarlılık gösterisidir.) Onlar da bu baş açma ‘davranışını,’ bir samimiyetsizlik, "AKP sonrasına yatırım" veya en hafifinden "nafile bir geç uyanış" olarak yaftaladılar.
Söylemeye gerek var mı; bu ahkâm öncelikle, kadınların nasıl görünmesi gerektiği üzerinde hükümfermâ olmaktan vazgeçemeyen erkek ‘davranışının’ tezahürüydü. "Başını açınca bir şeye benzemediğine, geri kapansa daha iyi olacağı" minvalindeki alaycı yorumların sakilliği de o fasıldandır.
1990’ların sonundaki başörtüsü davasındaki gibi, "simge olma" misyonu kadınların sırtına biniyor; varoluş biçimlerinin veya basitçe kılık kıyafetlerinin "simge" olmasının ve varlıklarının kalansız olarak o simgeye indirgenmesinin yükünü taşıyorlar. Başlarını açtıklarında da öyle.
Değişmek deyince, tümüyle başka birisi olmaktan (veya, en heyecanlısı, "saf değiştirmekten) söz etmiyoruz. İnsanın karmaşıklığına, çok cepheliliğine haksızlık etmemeli. Kimse bütün kurum ve kuruluşlarıyla, baştan aşağı değişip başkalaşmaz, bir suretiyle veya kimi suretleriyle değişime uğrar. Daha önemlisi, kişilik değil, davranış değişir. Bir yaştan sonra, kişilik yapısında bir değişim beklenmez; ama kişinin kimi alışkanlıkları ve davranışları değişebilir. Bir fikir, bir tavır, bir öneri karşısında sormamız gereken sorunun "Kim söylüyor?" değil, -en azından sadece o değil-, "ne, nasıl, niye?" olması gerektiğinin bir teyidi daha.
Yazının tamamını okumak için tıklayınız.