Bekir Ağırdır: Kürşat Ayvatoğlu olayı AK Parti'nin en büyük vebalinin örneği

Bekir Ağırdır: Kürşat Ayvatoğlu olayı AK Parti'nin en büyük vebalinin örneği
'Hangi noktada bu iş kırılır bilmem ama AK Parti oylarında bir düşüşe yol açtığı açık.'

KONDA Araştırma ve Danışmanlık Genel Müdürü Bekir Ağırdır, AKP’nin son hamlelerini ve Kürşat Ayvatoğlu olayını yorumladı. Ağırdır, "Cumhuriyetin en büyük kazanımı alın teriyle başarıya ulaşacak ortamın yaratılmasıydı. Şimdi ise güce yakın olup kısa yoldan zengin olabilmenin mümkün olduğu bir dünya var. AK Parti bunlara zamanında tepki verebilseydi şimdi bunları yaşamazdık" dedi.

RS FM’de Atilla Güner’le Akşam Postası yayınına konuk olan KONDA Genel Müdürü Bekir Ağırdır, siyaset gündemiyle ilgili açıklamalarda bulundu. Ağırdır,  "Cumhuriyetin en büyük kazanımı alın teriyle başarıya ulaşacak ortamın yaratılmasıydı. Şimdi ise güce yakın olup kısa yoldan zengin olabilmenin mümkün olduğu bir dünya var. AK Parti bunlara zamanında tepki verebilseydi şimdi bunları yaşamazdık" değerlendirmesini yaptı.

'AK PARTİ'NİN EN BÜYÜK VEBALİ'  

İşte Bekir Ağırdır’ın açıklamalarından satırbaşları:

''AK Parti’nin en büyük vebali şudur: Bu topraklarda cumhuriyetin en önemli kazanımı alın teriyle namusla çalışılırsa başarılı olunabileceğine dair bir düzenin kurulmasıydı. Bizim gibi milyonlarca insan parasız yatılı okullarda okuyarak alın teriyle çalışarak başarılı olabildi ailelerini de daha iyi bir hayata taşıyabildi. Gelenekler ile cumhuriyet iklimi birbirini tetikledi ve ülke bir yere geldi. Bugün ise eğitim üzerinden, alın teriyle çalışarak başarılı olma şansı yok. Bu genç adam gibi güce yaklaşarak kısa yoldan zengin olabilmenin mümkün olduğu bir dünya ile karşı karşıyayız. Çocuklarınıza akşam eve gittiğinizde o size bu fotoğrafları gösterirken siz ne nasihat edeceksiniz?

Buna benzer olaylarda AK Parti daha sert tepki verseydi bu saçmalığa ulaşmazdı. Bir danışman grubunun kokain görüntüleri, diğer grubun balyalarla parası çıkıyorsa bu partinin de kabahati. Yayınlanan açıklamayı muhtemelen o delikanlı yapmadı, partinin kurumsal iletişimcileri yazdı. Çünkü o cümleleri o kişi kuramaz. AK Parti vaktinde tepki zamanında koymadı, hatta teşvik etti. Bir zamanlar Hatay’da trafik polislerinin ceza kestiği genç babası milletvekili olduğu için karakolda polisleri karşısına dizip hesap sordu. O zaman AK Parti durun ne oluyor demediyse bugün artık bu görüntülere bizim alakamız yok diyemez. Çünkü rol modelin ne olduğu belli.

'HAKİKATLE İLİŞKİMİZ BOZULDU' 

Türkiye toplumu balık hafızalı değildir unutmuş gibi yapar. Hangi noktada bu iş kırılır bilmem ama AK Parti oylarında bir düşüşe yol açtığı açık. Ortak ufku kaybettik. Son 100 yıldır bir muasır medeniyet tanımı vardı. Vasatta eşitlendik. Hatta o vasat daha da geriye gidiyor. ‘Biz’ duygusu parçalandı. Herkes biz derken eksik bir şey söylüyor. Bu kokain çeken delikanlı gibi 70 senede elde edeceği her şeyi 5 yılda tüketmek gibi bir telaş var. İktidarın değişmesinden öte bu süreci değiştirmek belki  10 sene 20 sene. Hakikatle ilişkimiz bozuldu. Bir kimliğe dahil olduğunuzda o kimliğin bütün bagajlarını da yanına alıyorsunuz. Aklar karalar oluyor.

AK Parti artık yeni seçmen kazanamıyor, yeni vaat üretemedikçe seçmenini korkutarak tutmaya çalışıyor. Bunun iki yolu var karşı tarafı sürekli düşmanlaştırmak, çünkü aşkı tazeleyecek mahareti yok, ya da eğer ola ki seçimi kaybederse yeniden ilk fırsatta iktidarı kazanmak için olası kazanacak insanların ülkeyi yönetemeyeceği zemini oluşturmaya çalışmak. O delikanlı ve benzerleri bu iktidarın keyfiliği sayesinde bunlara ulaştığının farkında, başka bir düzende bunlar olmaz diyerek tabi ki korkuyor.

'AK PARTİ DEVLETLEŞTİ, DEVLET AK PARTİLEŞTİ'  

Her kurumun içerisinde arayalım, bulalım ve inşa edelim diyen yenilenmeciler veya eskiyi koruyalım diyenler gibi bir yarılma var. AK Parti'nin de içinde statükocu olanlar var ve yenilenelim diyenler var, CHP'nin içerisinde de, askerde de, bürokraside de, devlette de... 2000'li yıların başların bütün ülkelerde yenilikçiler galip gibiydi ve bir arayış vardı bütün dünyada. 11 Eylül saldırısı ve 2008 ekonomik krizi gibi meseleden sonra öyle bir noktaya gelindi ki bugün yeniden bütün ülkelerde statükodan yana olan ve değişimin kötülüğünü anlatan siyasetçiler, kurumlar yada aktörler hakim oldu. Türkiye'de bir dönem generaller, ''PKK'yı bitirdik, siyasi reformları yapmadıkları için siyasetçiler suçlu'' diyorlardı çünkü o günlerde yenilikçiler baskın geliyorlardı ama şimdi yeniden statükocular rol kaptı "vuralım, asalım, keselim" moduna dönüldü.  Dolayısıyla AK Parti mi devleti ele geçirdi yoksa devletin içindeki eski statükodan yana olanlarla AK Parti'nin içerisindeki statükodan yana olanlar mı ittifak kurdu o ayrı.. Sonuçta devlet AK Partilileşti, AK Parti de devletleşti.

'TÜRK İSLAM SENTEZİ İTTİFAKI' 

Bugün karşımızda ‘Türk-İslam Sentezi’ diyebileceğimiz, 80'lerin generallerinin inşa ettiği fikriyat var ve dolayısıyla askerler de devlet dediğimiz mekanizmada bugün AK Parti'nin dış politikadaki bu tercihlerini onaylıyor. Karşımızda geniş bir ittifak var. Her ne kadar AK Parti diye konuşuyor olsak da  ya da Devlet Bahçeli'nin desteğinden konuşuyor olsak da aktörlerini bilmem ama zihnen karşımızda geniş bir ittifak var. Kim kimi yönetiyor, kim o ittifak içerisinde daha güçlüdür o ayrı bahis. Kürşat Ayvatoğlu’nun görüntülerini kimler sızdırıyor meselesini de bu koalisyon içerisindeki bir çatlak diye okuyun. O çatlağın galip geleni kim olacak bilmiyoruz çünkü eskiden olduğu gibi medya olmadığı için Ankara koridorlarında ne dönüyor konusuna bilgimiz yok. Benim dışarıdan gördüğüm Türk İslam sentezi denen büyük ittifakta yavaş yavaş ön alma kavgası var. Bakanların hamlelerini hatta Montrö sözleşmesini meselesini bile Meclis başkanının gündeme getirmesini hep bu çerçeveden görmek lazım.''

İlgili Haberler
Öne Çıkanlar