Beklenen İstanbul depremi yorumu: Fırtına öncesi sessizlik

Prof. Dr. Naci Görür, '1999 depremleri Marmara'nın altındaki fayı dolayısıyla kabuğu tetikledi. Bu kabuk çatırdamaya başladı. Günün birinde kırılacak' dedi.

Beklenen İstanbul depremi yorumu: Fırtına öncesi sessizlik

Prof. Dr. Naci Görür, "Bu bulunduğumuz zamanı fırtına öncesi sessizlik diye algılayabiliriz. 1999 depremleri Marmara'nın altındaki fayı dolayısıyla kabuğu tetikledi. Bu kabuk çatırdamaya başladı. Günün birinde kırılacak" dedi.

Bilim Akademisi Üyesi Prof. Dr. Naci Görür, TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası'nda basın toplantısı yaptı.

"İstanbul deprem bekliyor" diyen Görür, "Bu bulunduğumuz zamanı fırtına öncesi sessizlik diye algılayabiliriz. 1999 depremleri Marmara'nın altındaki fayı dolayısıyla kabuğu tetikledi. Bu kabuk çatırdamaya başladı. Günün birinde kırılacak. Yer bilimciler olarak, 1999 depremlerinden sonra 30 yıl içinde en az 7 büyüklüğünde depremin olacağını ilan ettik. İstanbul'da da alarm verdik. 1999 depremlerinden hemen sonra İstanbul'u gelecek depreme hazırlanan olmalıydı. Başlangıçta niyetleri ve gayretleri iyiydi. Belediyeler afet işleri kurdu. Konteynerler kuruldu. Toplanma alanları belirlendi. İletişim parametreleri işler hale getirildi. Sonuç olarak da çalışmalar hızlandı. Yapı stoku elden geçirilmeye başlandı. Yollar köprüler viyadükler üzerinden çalışmalar yapıldı. Ama bu çalışma fazla sürmedi. Biz depremi 2 yıl içinde unuttuk. Depremi unutmayacağız, 1999 milattır diyorduk ama her şey eskisi gibi oldu. İstanbul'u depreme hazırlama noktasında önemli şeyler de yapıldı. Alt yapı belli ölçüde elden geçti köprü, viyadük, devlet daireleri güçlendirildi. Okullar, hastaneler güçlendirildi. Ama bu yapılan şeyler, yapılması gerekenlerin yanında oldukça az. Şimdi İstanbul'u depreme hazırlama 20 yılda olabilirdi. Neler yapılabilirdi veya bundan sonra neler yapmalıyızı konuşmak gerekirse, İstanbul'u ya da bir kendi oluşturan parametreleri deprem güvenli hale getirmek lazım. Kent bileşenleri Yönetim, halk, çevre, yapı stoku alt yapı ve ekonomi gelir" diye konuştu.

'RİSK ÇALIŞMALARINA BAŞLANMASI GEREKİR'

Görür, "Önce yönetimin organize olması ve bir afeti nasıl yöneteceğini bilmesi, ona göre gerekli planlamaların hazırlıkların içinde olması yapılması gerekir. Yönetimin yapacağı en önemli şey tehlike analizi yapmak. Tehlikeyle ilgili tüm bilgileri ortaya koymaktır. Daha sonra bu tehlike gerçekleştiği takdirde riskler neler olacaktır, onları belirlemek ve risk haritalarını İstanbul'da ölçeğinde ya da her bir ilçe için yaptırmalıdır. Üçüncü adımda risklerin en fazla olduğu yerlerde nisk çalışmalarına başlanması gerekir" dedi.

'DEPREM EN BÜYÜK ÇEVRE FELÂKETİDİR'

Depremde oluşabilecek çevre kirliğine de dikkat çeken Görür şöyle devam etti: "Deprem en büyük çevre felâketidir. Çevreyi koruyacak önlemler alınmamıştır. Olabilecek milyonlarca ton molozun nereye konacağı nasıl bertaraf edileceği, molozların ekonomiye nasıl kazandırılacağı, nerelerde gömüleceği, saklanacağı, hava su toprak, yer altı suyuyla, göl veya denizle temasın nasıl engelleneceği konusunda bir çalışma yok" ifadelerini kullandı. Görür, "Yol ve viyadükler belli ölçüde elden geçti ama doğal gaz şebekesi, tatlı su şebekesinin atık, kanalizasyon şebekesinin ne ölçüde deprem güvenli olduğunu bilmiyoruz. Olası bir depremde nerede ne kadar yangın çıkacak bilmiyoruz. İstanbul'daki tatlı su barajları ne ölçüde depreme dayanıklı bilmiyoruz. Deprem sırasında insanlar suya yiyeceğe muhtaçken salgın hastalık kol gezerken İstanbul'daki barajların kaybedilmesi durumunda olabilecek afet en az deprem kadar önemli olacaktır". (DHA)

İstanbul deprem