Bildirici: Erdoğan hâlâ 'Seni başkan yaptırmayacağız'ın cezasını vermek istiyor

Faruk Bildirici, Artı TV'deki Gün Başlıyor programında Demirtaş için çıkan AİHM kararını, Can Dündar'a verilen cezayı ve çıplak aramaları değerlendirdi.

Bildirici: Erdoğan hâlâ 'Seni başkan yaptırmayacağız'ın cezasını vermek istiyor

ARTI GERÇEK- Artı TV'de Nazım Alpman'ın sunduğu Gün Başlıyor programında, konuk Faruk Bildirici ile günün öne çıkan başlıkları konuşuldu. Alpman'ın AİHM'in Demirtaş kararı, Can Dündar'a verien ceza ve cezaevlerindeki çıplak aramayı gündeme getirdiği programda, medya ombudsmanı Bildirici yorumlarını paylaştı.

'TAYYİP ERDOĞAN'IN KARARI AİHM KARARININ ÜZERİNE GEÇİYOR'

Selahattin Demirtaş için verilan AİHM kararını değerlendiren Bildirici şunları söyledi:

"AİHM'in aldığı karar çok önemli. Türkiye'deki hukuk sisteminde AYM'nin Enis Berberoğlu'yla ilgil ikararının uygulanmamasından sonra yeni bir dönüm noktası diye nitelendirebilirim. Çünkü bu kararda bir defa Selahattin Demirtaş'la ilgili uygulamaların onun 4 yıldan uzun bir süredir ardı ardına aslında birbiriyle çelişen kararlarla cezaevinde tutulmasının tamamen siyasi bir karar olduğunu vurguluyor. Bu çok önemli. Çünkü aynı şey Osman Kavala ve başka insanlarla ilgili de aynı şekilde söylenebilir.

İkincisi, milletvekili dokunulmazlıklarının kaldırılarak onların cezaevine atılması konusunda da değerlendirmeler içeriyor. Bu açıdan da çok önemli. O nedenle dokunulmazlığı kaldırılan, cezaevine atılan diğer milletvekilleriyle de ilgili durumun da aslında hem TBMM hem de yargı tarafından yeniden değerlendirilmesi gerekiyor. Eskiden AİHM böyle bir karar verseydi 'Selahattin Demirtaş ne zaman tahliye edilecek' diye beklerdik. Ama biliyoruz ki artık Türkiye'de mahkemeler AİHM gibi, AYM gibi ğst yargı organlarının kararlarına bakmıyor, Tayyip Erdoğan'ın açıklamalarına bakıyor. Nitekim Erdoğan da karardan hemen sonra sert tepki gösterdi, 'o teröristtir, insanların ölümünden sorumludur' gibi hüküm içeren, damgalayıcı bir açıklama yaptı. Türkiye'de hukukun olduğunu, yargının bağımsız ilediğini söylemek mümknü mü? Tayyip Erdoğan hiç çekinmeden, üstünü örtmeden 'Evet, bu ülkede yargı kararlarını ben veririm' diyor. Şu anda Tayyip Erdoğan'ın kararı AİHM kararının üzerine geçiyor. Oysa ki imzalanan uluslararası sözleşme var. Sözleşme gereği AİHM kararları Türkiye'deki yargı kararlarının üzerindedir diye kabul etmişsin. Buradan gideceğimiz yer Türkiye'nin Avrupa'dan dışlanması olur."

'HÂLÂ 'SENİ BAŞKAN YAPTIRMAYACAĞIZ'IN CEZASINI VERMEK İSTİYOR'

"Erdoğan'ın böyle hüküm vermesinin nedeni şu: Selahattin Demirtaş çıkarsa, kendisinin ve Cumhur İttfakı'nın eriyen oylarının daha da düşecek olması, 'HDP daha etkili bir liderle yönetilir' düşüncesi ve hâlâ 'Seni başkan yaptırmayacağız'ın cezasını vermek istemesi. Bir intikam politikası yaptığı şey aslında. Fakat bu intikam siyaseti ve kendi geleceğini ülkenin kaderiyle eşdeğer görmesinin sonucu maalesef Türkiye'yi Avrupa'dan, dünyadan koparan bir Orta Asya, Orta Doğu cumhuriyeti haline getiriyor."

'EĞER TÜRKİYE'DE O GÜN GAZETECİLİK FAALİYETİ YAPILMIŞ OLSAYDI TÜRKİYE SURİYE'DEKİ SAVAŞIN BİR TARAFI OLMAYACAKTI'

Bildirici, Can Dündar için verilen cezayı ise şöyle yorumladı:

"Can Dündar'la ilgili kararın yine Erdoğan'ın söylemlerinin ve talimatlarını ardından alındığı çok açık. Önce cezanını artırılması ve üstelik casusluktan verilmesi. İçeriğine geçmeden onu söyleyeyim, casusluk suçu hakikaten komik. Casusluk ne için yapılır, başka bir ülkenin istihbaratına, baika bir ülkenin çıkarı için bilgi vermek için yapılır. Burada öyle bir şey yok ki. Bu insan aldığı bilgiyi gazetesinde yayınlamış. Başka ülkede birilerine para karşılığı satmış değil ki. Bu iktidar tarafından kolayca vurulmuş bir damga, o zaten casus, vatan haini diye.

"Fakat işin özüne bakıyoruz, Türkiye Suriye'deki bir gruba gizli bir şekilde silah göndermiş ve gazeteci de bunun görüntülerini yayınlamış. Bu asla suç olamaz, bu bir gazetecilik faaliyeti. Üstelik daha önce başka gazetelerde yayınlanmış bir bilgi. Temel mesele şu: Eğer Türkiye'de gazeteciler gerçekten gazetecilik yapmış olsalardı Suriye'deki savaş öncesi ya da sırasında biz belki şu anda 4 milyon sığınmacıyla baş başa olmazdık ve Suriye savaşına taraf olmazdık. Bence bu ülkeyi yönetenlerin en büyük hatası 'yurtta sulh cihanda sulh' çizgisinden vazgeçerek Türkiye'yi Suriye'deki iç savaşın içine katmalarıdır.' Eğer o gün bu tür haberler çoğalsaydı belki de Türkiye bu gazetecilik faaliyetinin sonucunda oradaki savaşa taraf olmayacaktı."

'ÇIPLAK ARAMAYA MARUZ KALANLAR TERÖRİSTLİKLE SUÇLANDI'

Bildirici, çıplak aramalar konusunda ise şunları söyledi:

"Aslında bu hafta düşmanlaştırıcı haberlerden bir tane daha vardı. Ömer Faruk Gergerlioğlu ve başka birçok insan tarafından bir iddia ortaya atıldı. Emniyette ve cezaevlerinde taciz amaçlı insanların çırıl çıplak soyulaak aranması. Bu konuda bazı kanıtlar da ortaya konuldu. İnsanlar ifadelerde bulundular. Hatta CHP milletvekili Tuncay Özkan kendisinin de çıplak arandığını TBMM kürsüsünden anlattı. Buna rağmen hem Süleyman Soylu, hem de iktidar medyası tarafından bütün bu iddiayı ortaya atan insanlar FETÖ'cülükle suçlandılar.

"Oysa normalde bir hukuk devletinde polisin ve medyanın bunun soruşturulmasının savunması ve bu yönde hemen işlem yapılması gerekir. Fakat bunu yapmak yerine Gergerlioğlu başta olmak üzere insanlar terörüstlikle damgalandılar. Zaten son dönemde böyle bir dalga var. Kim ki iktidarın hoşuna gitmeyen bir laf eder, bir iş yaparsa hemen terörist, düşman, vatan haini ilan ediliyor. Yapılacak şey çok basit. Gergerlioğlu başta olmak üzere, sunulan kanıtları araştırmak."

çıplak arama selahattin demirtaş Faruk Bildirici Can Dündar