Bir asırlık muhasebe – 3 |Cumhuriyet ve Kadınlar: Şiddet, baskı, mücadele…

Kadınlar Cumhuriyet’in kuruluşu ile birlikte birçok kazanım elde etti. Ancak bu kazanımlar ataerkil sistemin yarattığı engellerle toplumsal ve ekonomik eşitliğe evrilemedi. Cumhuriyetin bir asırlık muhasebesine şimdi de kadınların gözünden bakıyoruz.

Çimen CAN


Yüzyılın başında değişen dünya ile kadınlar da toplumsal yaşamda daha fazla yer almak için kendisine dayatılan rollere ve ataerkil sisteme isyan etti. Türkiye’de feminist hareketinin başlangıcı Cumhuriyetten hemen önceye Osmanlı Devleti’nin son yıllarına uzanıyor. Geride bıraktığımız yüzyıl boyunca Türkiye’de kadınların mücadelesini ve Cumhuriyet’in kadın haklarına katkısını Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Genel Temsilcisi Gülsüm Kav ile konuştuk.

'DEĞİŞİMİN ÖNCÜLLERİ CUMHURİYET’İN HEMEN ÖNCESİNDE BAŞLAMIŞTI'

Cumhuriyet’in kuruluşu ile başta medeni kanunun kabulü ve seçme seçilme hakkı gibi birçok alanda kadın haklarını kapsayan yenilikler hayata geçirilse de Gülsüm Kav, Cumhuriyet’in hemen öncesinde kadınların bazı hakları elde ettiklerini belirtiyor:

“Cumhuriyet ile birlikte medeni kanun başta olmak üzere özellikle aile hukuku, laiklik, eğitim ve siyasal haklarda önemli değişiklikler olmasına rağmen bunların öncülleri Osmanlı toplumunda başlamıştı. O dönemde kadınların bir arayışı vardı. Kadınlar dünyası dergisi, daha sonra Nezihe Muhiddin’lerin kurduğu Siyasal Haklar İçin Kadınlar Fırkası bunlardandı. Osmanlı kadınları “hayat hakkı mücadelesi” verdiklerini söylüyorlardı ve daha çok aile hukuku ile eğitim hakları için uğraşıyorlardı.”

'KADINLAR MEDENİYETE TAM OLARAK CUMHURİYET İLE KAVUŞTU'

Kadınlar ilk zamanlarda eğitim ve aile hukuku alanında mücadele sürdürüyordu. Kav, kadınların haklarını elde etmek için aşama aşama mücadeleyi sürdürdüklerine dikkat çekiyor:

“Eğitim hakkını elde eden kadınlar bu kez de karma eğitim için mücadeleye başladı. Cumhuriyet’ten hemen önce 1920’ler de bu hakkı kazanıyorlar. Darülfünun yani üniversite eğitiminde erkekler ile aynı sınıflarda okuyabiliyorlar. Osmanlı Devleti bulunduğu coğrafyaya göre görece kadınlar için belli haklar olan bir hukuka sahipti. Osmanlı hukukunda örneğin mal rejimi yine kadına göre düzenlenmişti. Ancak gelin görün ki aile hukuku daha çok Şer-i hükümlerle işlediği için bunlar uygulanamıyordu. Örneğin evlenme yaşı, çok eşlilik, resmi nikah gibi konularda. Elbette ki Cumhuriyet ile kadınlar medeniyete tam olarak kavuştu diyebiliriz.”

'CUMHURİYET İLE 3 ÖNEMLİ ŞEYİ BAŞARDIK'

Eğitim hakkı, medeni kanunun kabulü, seçme ve seçilme hakkı… Art arda gelen bu düzenlemeler yüzyılın başında kadınların için en önemli kazanımlardı. Gülsüm Kav, Cumhuriyet ile birlikte bu üç önemli konuda kadınlar lehine düzenlemeler yapıldığını söyledi:

“Topluma karışma, kendi ayaklarına üzerinde durma bunlar kadınların hedefleriydi. Cumhuriyet bunu sağlayacak zemini yarattı. Kadınlar bilimsel ve eşit bir eğitim alma hakkına kavuştu. Medeni kanun ile çok eşlilik ortadan kalktı, evlilik yaşına sınırlama getirildi, miras hakkı düzenlendi. 1934’e geldiğimizde ise seçme ve seçilme hakkı tanındı. Yine kadınların yürüyüşüyle Atatürk’ün bu kararı aldığını biliyoruz.“

Gülsüm Kav

'1936’DA TÜRKİYE ÖRNEK ÜLKE KONUMUNDAYDI'

1936’ya geldiğimizde Türkiye kadın hakları açısından örnek ülke konumundaydı. Kav, Cumhuriyet’in getirdiği yeniliklerin yarattığı heyecanın bir süre sonra yerini durağanlığa bıraktığını belirtiyor:

“Örnek ülke konumunda olduğumuz için 1936 da Dünya Kadın Kongresi Türkiye’de yapıldı. Mısır, Kuzey Afrika ülkeleri bizi örnek alıyor, Avrupa’dan birçok temsilci bizim ülkemize geliyordu. Ancak sonrasında uzun bir durgunluk dönemi yaşandı ve kadınlar yine belli kalıplara sıkıştırıldı. Yine 68’te Dünyada başlayan ikinci dalga kadın hareketi bize de yansıdı. Ancak, kadınların bağımsızlığını sağlayan ekonomik özgürlük, çalışma hayatında var olması gibi göstergelere baktığımız da bunlar bütün yıllar boyunca olması gerektiği eşitlik düzeyine ulaşmamıştı. 2000’lere gelindiğinde ise ikinci dalga kadın hareketinin meyvelerini toplama sürecini yaşadık. Ceza kanunda yapılan değişiklik ile töre adı altından işlenen cinayetlerde bu gerekçe indirim değil ağırlaştırıcı sebep sayıldı. Aile ilgili düzenlemelerde kadın-erkek eşitliği sağlandı.”

'İSTANBUL SÖZLEŞMESİ'Nİ İLK İMZALAYAN ÜLKE OLMAK BİR GURUR KAYNAĞIYDI'

2011 yılına gelindiğinde İstanbul Sözleşmesi imzalanmış, kadınların korunması için önemli adımlar atılmıştı:

“Kadını şiddetten koruyan ve şiddetten kurtulduğumuz bir dünyaya kavuşmanın yolunu çok güzel çizen İstanbul Sözleşmesi'ni ilk imzalayan ülke olmak bir gurur kaynağıydı. Boşanma hakkı Tanzimat'tan bu yana kadınların hep mücadele hedeflerinden de bir tanesi oldu. Cumhuriyet bu konuda da önemli bir değişiklik yarattı. Ancak bugün bu hak hayatımızla ödediğimiz bir hale gelmiş durumda. Ekonomik olarak şiddete maruz kalan ve çalışma hayatının dışında tutulan kadınlar, diyelim ki şiddetten korunduk, hayatta kaldık nafakasıyla bile uğraşılan bir hale geldik.”

'YİNE YAŞAM HAKKI MÜCADELESİ VERİYORUZ AMA AYNI KOORDİNATLARDA KESİNLİKLE DEĞİLİZ'

AKP döneminde kadına şiddet başta olmak üzere kadınların birçok kazanımı geriye gidiş söz konusu. Bu duruma dikkat çeken Gülsüm Kav kadınların, kazanımlarına daha fazla sahip çıktığını söyledi:

“Yani bir toplumsal bilinç ilerlemiş durumda ve aynı zamanda zeminimiz de farklılaşmış durumda. O yüzden evet yine yaşam hakkı mücadelesi veriyoruz ama aynı koordinatlarda kesinlikle değiliz. Tarih yani böyle bir sıçramamalı da ilerleyebilir ve bu koordinatlarda sıçraya da biliriz. Birinci yüzyılda çelişkilerle de ilerledi fakat hani önemli şeyler de kazandık. Artık daha geri döndürülemez biçimde elinden alınamaz bir şekilde laikliği iyi, kötü demokrasiyi, kadın haklarını, toplumsal cinsiyet eşitliğini teneffüs etmiş durumda kadınlar. “

'TOPLUMSAL CİNSİYET EŞİTLİĞİNDEN YANA BİR CUMHURİYET'

Peki kadınlar ikinci yüzyılda nasıl bir Cumhuriyet istiyor? Gülsüm Kav, kadın ne istediğini şu sözler ile açıklıyor:

“Özgürlükten, demokrasiden ve toplumsal cinsiyet eşitliğinden, yani kadınların, LGBTQ+’ların tam özgürlüğüne kavuştuğu, laikliğin sadece din ve devlet işlerini ayrıştırmak olmadığı, daha kapsayıcı bir biçimde tüm inanç, mezhep, halk, bütün hani farklılıklara eşit mesafede ve haklarını koruyan biçimde yaşandığı bir Cumhuriyete mutlaka kavuşmalıyız. (ARTI GERÇEK)

Öne Çıkanlar