Çağlayan Adliyesi’nde koridorlar kalabalık umutlar zayıf

Gazeteci, tasarımcı ve hukukçular yazın ilk günü 'Adalet Sarayı'nda adalet aramak için buluştu.

Çağlayan Adliyesi’nde koridorlar kalabalık umutlar zayıf

Fatma YÖRÜR

Geniş koridorları, dar duruşma salonlarıyla Çağlayan Adliyesi’ndeyiz. Koridorlar geniş ama insanlara çarpmadan yürümek gittikçe güçleşiyor. 343 bin metrekare alana kurulan Adalet Sarayı’nın iş yükü her geçen gün artıyor.

GAZETECİ, TASARIMCI VE HUKUKÇULAR

Araştırmacı, yazar, gazeteci Hüsnü Mahalli, moda tasarımcısı Barbaros Şansal ve hukukçular Haziran’ın yani yazın ilk günü Çağlayan Adliyesi’ndeydi. Bu renkli günde Adalet Sarayı’nda iki duruşma ve bir eylemde öne çıkan sözcük "umut"tu. Bu davalar ve eyleme katılanların ortak yönü adeta adaletten umutlarını kesmiş olmalarıydı.

Barbaros Şansal’ın duruşması hiç kuşku yok ki en ilgi çekici ve renkli olanıydı. Usta tasarımcının stili duruşmasına kadar yansıdı. Dar duruşma salonu, yoğunluk nedeniyle kapatıldı, gazetecilerin duruşmayı izlemesine izin verilmedi. Bu nedenle koridorda Barbaros Şansal’ın avukatı Efkan Bolaç’a "Duruşmaya dair notunuz var mı?" diye mikrofonu uzattığımda kalabalık ve uğultu nedeniyle Bolaç "Umut mu? Umudumuz yok! Adaletten umudumuz yok. Çıkacak karar hakimin kararı olmayacak. Böyle olsaydı Şansal, Türkiye’ye geldiğinde yaşanan saldırı yaşanmazdı" dedi.

Üç başlıklı günde, Çağlayan Adliyesi’nde gazetecilerin mesaisi Hüsnü Mahalli duruşmasıyla başladı. Hüsnü Mahalli ''Cumhurbaşkanına hakaret'' ve ''Kurul halinde çalışan kamu görevlilerine görevlerinden dolayı hakaret'' suçlamalarıyla tutuklanmış, 20 Ocak’ta tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmıştı. Dava bu kez 23 Kasım’a ertelendi.

TWİT SERBEST, VİDEOYA 6 AY 20 GÜN

Barbaros Şansal, attığı bir twit ve paylaştığı bir video nedeniyle duruşma salonundaydı. Şansal twitten beraat, videodan ceza aldı. "b…kunda boğul Türkiye" ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmedi ve "Türk Milletini ve Türkiye Cumhuriyeti Devletini alenen aşağılama" suçundan 6 ay 20 gün hapis cezasına çarptırdı. Ceza ertelendi.

Ve her perşembe, tutuklu avukatlar; Akın Atalay, Bülent Utku, Mustafa Kemal Güngör ve tüm hukuksuzluklara karşı Çağlayan’da bir araya gelen hukukçular. Onların Adalet Nöbeti’nde talebi, hukukun hukukçulara bırakılmasıydı. Avukatlar, adaletin bağımsız yargı ile sağlanabileceğini dile getirdiler. Ancak onların da gözlerinde ve sözlerinde umuttan pek bir eser yoktu.

Yıllardır adliye koridorlarında, başta Hrant Dink, Pınar Selek ve Gezi Davalarını takip etmiş bir muhabir olarak, sanıkları ve yakınlarını ve hatta avukatlarını ilk kez bu kadar umutsuz gördüm. Adalete olan güvenin tükenme noktasında olduğu yapılan sohbetler ve ifadelerden açıkça ortaya çıkıyor.

Ancak bir yandan da bir araya gelişler, hiçbir sanığın duruşma salonlarında yalnız kalmayışı aslında umudun hala ne kadar güçlü olduğunun da kanıtı gibi. Mahalli’nin yargılandığı duruşma salonunda (Şansal’a giremedik) davacı avukatı Ferah Yıldız tek başına yer aldı ve tek bir söz aldı, "Şikayetimiz devam ediyor." Diğer yanda, sanık Mahalli ve Şansal’ın duruşmalarında örülen destek ağı, Adalet Nöbeti’ndeki çeşitlilik ve renklilik de buna eklenince umudun çalınmadığını, belki sadece bir cebimizden alınıp diğer cebimize koyulduğunu düşündürdü bana günün sonunda. Ceplerimizi yoklayalım.

Eylem bitip adliyeden çıkarken dilimde Nazım’ın şu mısraları vardı:

Ve böylelikle, umut etme kabiliyetimizi aldılar elimizden,

Ne diyeyim, dilerim ihtiyacı olan birine gidiyordur bizden çaldıkları "umut"...

Dünya adaletsiz çocuk!

çağlayan UMUT Fatma Yörür Adalet Sarayı