'Ceylan öldü alt tarafı, ölmesi muhtemel çocuklardandı, olur böyle şeyler, bunların bir önemi yok!'

'Mahkemeye göre, yüzde 10 kusur Ceylan'daydı. Öyle ya ne işi var mühimmatın başında? Ne diye vuruyorsun mühimmata? Evlerin ortasında dursun öyle…'

'Ceylan öldü alt tarafı, ölmesi muhtemel çocuklardandı, olur böyle şeyler, bunların bir önemi yok!'

T24 yazarı Gökçer Tahincioğlu, Lice’nin Şenlik köyünde 28 Eylül 2009'da koyunlarını otlatırken havan mermisi sonucu hayatını kaybeden 12 yaşındaki Ceylan Önkol’un ölümünden, İçişleri Bakanlığı'nın yüzde 90 kusurlu bulunmasını yorunmladı.

"Kusur var ve mahkeme karar verdi vermesine de kusurlu hâlâ yok ortada. Suçlu yok, sorumlu yok, soruşturulan ceza verilen yok. Ceylan öldü alt tarafı. Ölmesi muhtemel çocuklardandı, olur böyle şeyler, bunların bir önemi yok!" dedi.

Tahincioğlu, "Tek fotoğrafındaki o gözlerin büyük kusuru" başlığıyla yayımlanan yazısının bir bölümü şöyle:

Yüzde 10 kusurlu bulundu Ceylan, geçtiğimiz günlerde, o şekilde öldüğü için. 12 sene sonra yüzde 90 kusurun kimde bulunduğunun ise bir önemi yok. Yok; çünkü kusur varsa da kusurlu yok ve artık Ceylan da yok…

Belki annesinin dilinin konuştuğumuz dilden farklı olmasından…

Belki, milyonlarca çocuğun milyonlarca fotoğrafının olduğu bir zamanda, gözlerini kocaman açmış sadece tek bir fotoğrafın bulunmasından…

Ceylan'ınki normaldi, yaşanması gerekirdi, farklısı düşünülemezdi, öyle pek bir haber değeri yoktu.

Ceylan'ı konuştuğunuzda daha kolay terörist olurdunuz, ülkeyle bağınız daha kopuk olurdu, taraf tutmuş olurdunuz.

Ceylan nasıl anlatsın, bir çocuğun tarafında olmak zorunluluğunu. Bunun akıllardaki o büyük anlamlara gelmediğini.

Nasıl anlatsın Ceylan; kendisini konuştuğunuzda terörist olmayacağınızı, birilerinin sözlerinin mühim olmadığını, o sözlerin zaten ve her koşulda söyleneceğini.

Ceylan Önkol, o sabah yine okula gidememiş, eline ot biçtiği nacarını almış, diğer elinde sopası, her zaman çıktığı tepeye doğru yollanmıştı...

Resmi makamların açıklamasına göre, patlamamış mühimmata vurdu nacarıyla defalarca. Avukatlarına göre dokunmamıştı bile.

Ama bir patlama oldu, orası kesin. Ceylan, düşüverdi toprağa.

Makarna isteyen kızı için ocağa suyu koyan annesi koştu. Eteğini açtı, bir derde deva olacakmış gibi, kızını yeniden ve eskiyle haliyle doğurabilecekmiş gibi, hiçbir şey olmayacakmış, birazdan gelip makarnayı yiyecekmiş gibi Ceylan'ın bedeninden ayrılan parçaları toplamaya başladı.

Yetkili makamlar, tepenin karşısındaki karakol, arabayla 10 dakikada alana gelebilecek savcılık, can güvenliği yoktur diye gelmiyordu patlamanın olduğu yere. Ama annesi, Saliha Önkol, bir yandan ağlıyor, bir yandan toprağı eşeliyor, arıyordu.

Dallar, böğürtlen çalıları, şifalı otların yaprakları, her yan Ceylan'dı.

Bütün dağlar, bütün ırmaklar, bütün ağaçlar...

Tepe denilen yer, eve çok çok 200 metre.

Orada karıştı Ceylan, börtü böceğe.

Savcı, bakanlığa "Ben gittim olay yerine" diye sonradan not gönderdi ama, köylüler gelmediğini biliyordu. Olay yeri görüntüsünü köy imamı almıştı, fotoğrafları başka bir köylü çekmişti. Ceylan'ı da kayıtları da karakola onlar götürmüşlerdi.

Karakolda yapıldı otopsi.

"Cesedin, 1.50 boylarında 40-45 kilogram ağırlığında, siyah saçlı, kahverengi gözlü, 12-13 yaşlarında bir kız çocuğunun olduğu görüldü...

Çok değil bir gün sonra "gizlidir" damgası vuruldu dosyasına.

Sonra, mühimmatın ölüme neden olduğu söylendi, başka hiçbir ihtimal araştırılmadan.

Sonra, tazminat talebi de reddedildi.

Danıştay, nihayet bozdu da bu kararı, İdare Mahkemesi, bir zahmet kusurlu buldu İçişleri Bakanlığı'nı.

"Yerleşim yeri değil" diye savundu bakanlık, evlerin ortasındaki mühimmatı. Ama kanıtlayamadı.

Yüzde 90 kusurlu buldu mahkeme bakanlığı, 283 bin lira tazminata hükmetti.

Mahkemeye göre, yüzde 10 kusur Ceylan'daydı. Öyle ya ne işi var mühimmatın başında? Ne diye vuruyorsun mühimmata? Evlerin ortasında dursun öyle…

Kusur var ve mahkeme karar verdi vermesine de kusurlu hâlâ yok ortada.

Suçlu yok, sorumlu yok, soruşturulan ceza verilen yok.

Ceylan öldü alt tarafı. Ölmesi muhtemel çocuklardandı, olur böyle şeyler, bunların bir önemi yok!

Lice Ceylan Önkol Gökçer Tahincioğlu