ÇHD davasında karar duruşması

ÇHD davasında karar duruşması
Bugünkü oturumda konuşan sanık avukatları, propaganda suçlamasının temelsiz olduğunu ve "iddianamenin kumpas olamayacak kadar yalan" olduğunu söyledi.

Artı Gerçek - Çağdaş Hukukçular Derneği ve Halkın Hukuk Bürosu avukatlarının yargılandığı davanın karar duruşması Silivri Hapishanesi Kampüsünde 18. Ağır Ceza Mahallesi'nde görülüyor. Duruşmanın bugünkü oturumunda, aralarında Selçuk Kozağaçlı, Barkın Timtik ve Oya Aslan'ın da olduğu yargılanan avukatların müdafileri beyanda bulunuyor.

AVUKAT İLKİZ: SUÇLAMALAR 'BASTIRIŞ' MALZEMESİDİR

Çağdaş Hukukçular Derneği'nin (ÇHD) sosyal medya hesabından aktardığına göre bugünkü duruşmada ilk olarak avukat Fikret İlkiz söz aldı. Davanın 'propaganda iddiasıyla' açıldığına dikkat çeken İlkiz, "Propaganda iddiasıyla dava açmanız, ısrarla bu davaları sürdürmenizin hiçbir anlamı yoktur. AİHM, bunun bir yasa bile olamayacağını açık şekilde ortaya koymuştur. Bu suçlamalar, bir "bastırış" malzemesidir." dedi.

'İDDİANAME KUMPAS OLAMAYACAK KADAR YALAN'

Avukat Hasan Fehmi Demir de davanın 'kumpas davası' bile olamayacak kadar temelsiz olduğunu belirterek "Kumpas, içinde hileyi zorunlu kılar, değerli ile değersiz karıştırılır. İddianamede ise değerli hiçbir şey yok, kumpas olamayacak kadar kaba yalan." dedi

Avukatların mahkemede verdikleri beyanlar şöyle:

Fikret İlkiz:

“Propaganda iddiasıyla dava açmanız, ısrarla bu davaları sürdürmenizin hiçbir anlamı yoktur. AİHM, bunun bir yasa bile olamayacağını açık şekilde ortaya koymuştur. Bu suçlamalar, bir "bastırış" malzemesidir."

"Çağdaş Hukukçular Derneği'nin tüzüğünün 2. maddesinde insanlığa yönelen her suça karşı mücadele edilir, deniyor. Bu derneğin yöneticisi, bu derneğin üyeleri bu tüzüğe bağlıdır. Bu derneğin başkanı Selçuk Kozağaçlı da bu tüzüğe bağlıdır."

"19 Aralık katliamı döneminde Ceza Tevkifevleri Genel Müdürü olan Ali Suat Ertosun hakkında, HSK önünde katliamdaki sorumluluğuna ilişkin bir basın açıklaması yapmış. Yine propagandadan ceza vermişsiniz Selçuk'a, Anayasa Mahkemesi bu karara ilişkin ihlal vermiş."

"Anayasa Mahkemesi kararında deniyor ki; Genel Müdür düzeyindeki insanlar ağır eleştirilebilir. 19 Aralık Katliamında sorumluluğu olduğu iddiasıyla ağır eleştiri yapılmış."

"Yargıtay 16. Ceza Dairesi verdiği bir kararda diyor ki, 'avukatım diyerek suç işleyemezsin'. Sizden imtiyaz isteyen kim? Kimse bize avukatlığı öğretemez. Bu kadar hamasetin içinde Yargıtay'ın bize "ne kadar iyi avukatlık yaptınız" demesini beklemiyoruz. Kendinize göre bir usul, kendinize bir Ceza Kanunu oluşturuyorsunuz yani. Bize sorumluluk hatırlatmaya kalkıyorsunuz ya; dönün Ceza Kanunu'na şuradan bakın: "Hakkını kullanan kişiye ceza verilmez."

"Siyasi davaların bu usulü, siyasi davalarda avukatlık yapanlara yönelik siyasi zorbalıktır. Siyasi avukatlığı bilmediğini anlıyoruz. Size savcıların ve hakimlerin görevlerini, Havana Kurallarını da tekrar anlatmanın anlamı yok, bilmediğiniz gibi dinlemiyorsunuz da."

"İddianamede, cenazeye katıldıkları için 'örgüt propagandası yaptılar' deniyor. Onlar "ölülerin avukatıyız" diyorlar. Şöyle düşünün, eskiden idam cezasına çağrılan avukat gelmediğinde infaz ertelenirdi. Bizsiz ölüm olmadığına göre, ölüleri savunmak da suç değildir. Onlar yoksulların avukatı olduğunu söylüyorlar, bizler de yoksulların avukatlarının avukatıyız."

"Yargıtay'ın şunu anlamadığını düşünüyorum: Onlar yoksulların avukatı olduğunu iddia ediyorlar. Onlar yoksulların avukatıyız dediğinde, bunu kabul ettiğinde yoksullar da onları avukatları olarak seçer. Kimin avukatlığını yapabileceklerini söylüyorlar. Siz ise ısrarla tam tersini söylüyorsunuz. İddianameyi istediğiniz kadar tersine çevirin bu iddianameden başka bir şey çıkmaz."

"Kapattığınız avukat meslektaşlarımızın özgürlüklerini iade edin. Tek bir kararınız, 1000 yıl sonra bile, yargıç teminatının örneklerinden olacaktır. Burada yargılanan avukatların tarihidir bu yargılama. Ancak hüküm kuranın tarihi yoktur. Sizin tarihinizi bile biz yazarız.”

Avukat Hasan Fehmi Demir:

“Bir iddianame fiil ile faili ayırıyorsa burada ciddi bir sorun ortaya çıkar. Burada fiil günah gibi değerlendirilir. Suç kollektifleştirilir, normdan ayrılır. Bu durumda da bir ceza muhakemesinden söz edilemez. Bu durum iddianamemizde fazlasıyla var."

"Bu davaya kumpas davası diyebilir miyiz, bir bakalım buna. Bu dava bence bir kumpas davası değildir. Kumpas, içinde hileyi zorunlu kılar, değerli ile değersiz karıştırılır. İddianamede ise değerli hiçbir şey yok, kumpas olamayacak kadar kaba yalan."

"Neden kaba yalan olduğunu iki olayla size anlatayım. 2013'teki iddianame 600 küsür sayfa. 2017'deki iddianame ise 500 küsür sayfa. Çok laf yalansız olmaz. Toplam 1100 sayfa olamaz mı iddianame? Olur, ama 1100 sayfalık iddianamenin 3 sayfalık mütalaası olmaz. 1100 sayfalık iddianame 5 sayfalık mütalaa, 3 sayfalık ek mütalaa ile özetlenebiliyorsa, iddianamenin geriye kalan sayfaları yalandır."

"İkinci olay ise şu. Ebru için tasarlayarak adam öldürme suçlaması, iddia neye dayanıyor? İ.Ö. isimli tanığın itiraf ifadesine. İ.Ö. yardımcı istihbarat elemanıydım, demiş. Emniyet Genel Müdürlüğü evrakları da sabit. 10 yaşından beri öyleymiş."

"Mart 2006 tarihinde, verdiği bilgiler tutarsızlaşmaya başladığı için "istihbarat elemanı" olmaktan çıkarılmış. Ebru hakkındaki iddiasını da Ocak 2006 tarihinde üretmiş. Yıllar sonra FETÖ üyeleri yargılanırken 33. ACM'de diyor ki, bu polisler bana "vur" talimatı vermişti."

"Adamı dengesizdir" diyerek "yardımcı istihbarat elemanı" olmaktan çıkarmışlar 2006 tarihinde. Bunu savcılık biliyor, emniyet biliyor. Ama siz gidip bu çocuğun ifadeleriyle 2013 tarihinde dava açıp Ebru'yu tutukladınız. Bunu nasıl açıklayacağız?"

"İstanbul 18. ACM'deki dava sürerken gidip 37. ACM'deki davayı açtılar. Soruşturma aşamasında savcı ile görüştük, dedi ki bize, "o iş öyle değil, çok yeni delillerim var." Bir baktık ki, aynı tanıklar, aynı dijitaller, üzerine birkaç tane tanık ekleyivermişler."

"Bunu gören 18. Ağır Ceza Mahkemesi birleştirilerek görülmesini istiyor davayı. 37. ACM hemen reddediyor, itiraz merci reddediyor, 37. ACM de dosyada koşa koşa karar veriyor."

"İki yıl boyunca bu birleştirme talebi, itiraz süreçleri devam ederken koşa koşa nasıl karar verilmiş 37. Ağır Ceza Mahkemesinde?"

"Siz de şimdi dosyayı karar çıkarmaya çalışıyorsunuz. İddianamelerde toplam 21 tanık göstermiş, mahkemenizde dinlenen hiç yok, talimatla dinlenen iki tane var. Geri kalanların hiçbirini ne bize sormuşsunuz ne siz dinlemişsiniz. Tüm iddianame bunun üzerine kurulmuş."

"Diyeceksiniz ki "Sen ne anlatıyorsun? Yargıtay da biliyor 19 tanığın dinlenmediğini, hiç tartışmamışlar bile. Artık biz de bakmayacağız." Buna ilişkin tek şey diyeceğim. Sadece avukatların değil, aynı zamanda hakimlerin de sorumluluğu vardır. Bunu üzerinizden atmayın."

"İ.Ö. isimli tanıktan bahsettim az önce size. Savcı talep bile etmeksizin, o dönemki heyet başkanı Akın Gürlek resen getirip gizlice dinledi. Bu duruma birazdan tekrar değineceğim."

"2017 yılında arkadaşların tahliye edildiği döneme dönelim. Kararda, 'bunlar avukat, suç vasfı değişebilir' denilmişti. Karardan sonra arkadaşların bir kısmı 8 saat, bir kısmı 6 saat sonra sabaha karşı salındılar. Hiç gördünüz mü böyle şey?"

"Gece yarısı savcı itiraz etmiş, olağandışı ama olabilir, diyelim. Kabul edilemez olan 12 saat önce arkadaşları tahliye eden heyet, 12 saat sonra tutuklamaya yönelik yakalama kararı çıkarıyor. Kanunda bile yok böyle bir yakalama kararı."

"Yakalamayı gerçekleştiriyorsunuz ancak o heyet de tutuklamıyor. Akın Gürlek o dönem bir başka heyetin başkanı. Ne yapıyorlar, getiriyorlar 37. ACM Başkanıymış gibi tutuklama gerçekleştiriyor. 3 gün sonra da resmi kararname ile 37. Ağır'ın resmi başkanı oluyor."

Oturuma devam ediliyor ...

Öne Çıkanlar