Çin'de başlayıp Yunanistan'da biten kaçış

Gazeteciydi. Eşini Çin'de, işini Türkiye'de, babasını cezaevinde bırakıp yürüyerek ülkeyi terk etmek zorunda kaldı. Şimdi kendisi gibi mülteci olanların hikayelerini yazıyor

Çin'de başlayıp Yunanistan'da biten kaçış

KITALARIN BÖLDÜĞÜ HAYATLAR -2

Bihter Harman

Muhabirdi. Hayat hikayeleri anlatıyordu. Hem de devletin televizyonunda. 2013’de eşiyle birlikte yurt dışına çıktı. Eşi TÜBİTAK’ta görevliydi. Çin’e tayin etmişti devlet eşini. Sonra eşini işten attılar. Dönmek istemediler. Başlarına neler geleceğini bilmiyorlardı. Darbeden bir hafta önce Türkiye’ye geldi ailesini ziyaret için. Eşi sonradan gelecekti.

Darbe olunca yurt dışı yasağı geldi memurlara ve yurt dışına çıkamadı. Çalıştığı kuruma gitti ve istifa edip ülkeden ayrılıp, eşinin yanına gitmeyi planlıyordu. Çin’de sosyal medya yasaktı, bilmiyordu Türkiye’de neler olup bittiğini çok. Atılanlar, açığa alınanlar, cezaevine gönderilenler vs. Bulduğu Türkiye tablosu buydu. Şaşkındı. Beklemiyordu böylesini.

İstifa yerine ona bir kağıt imzalattırılmış ve açığa alınmıştı.

KENDİMDEN KORKARKEN BABAMI GÖZALTINA ALDILAR

Çıkamıyordu yurt dışına. Eylül’de işten atıldı. Babasını göz altına aldılar. "En çok da ona üzüldüm" diyor.

Mutlu olmuştu işten atıldığı için ve yurt dışına eşinin yanına dönme hayalini diri tutuyordu. Ancak bir de öğrendi ki "Darbeye destek ve terör örgütü üyeliği" ile suçlanıyordu. Tüm hayalleri bir anda suya düşmüştü. Böylece kaçak hayatı başladı. Korku içinde geçen 6 ay.

Aklında "Suriyeliler sınırı nasıl geçiyor" soruları dönüp duruyordu. Bir Suriyeli kızın tekerlekli sandalye ile sınırı geçip Yunanistan’a oradan da Almanya’ya geçişini okumuştu BBC’de. Bu hikayeden güç alarak yola koyulmaya karar verdi.

Ardından da sınırdan yürüyerek geçme süreci. Cebinde 10 bin Eurosu vardı. 5 binini insan kaçakçılarına ödedi.

MAKYAJLI, TAKMA KİRPİKLİ KAÇIŞ

Kat kat giyinmişti. En su geçirmez botlarını çekmişti ayağına. Isıtan pedler bile almıştı yanına. Ne olur ne olmazdı. Aç kalmaktan da korktuğu için hazır yiyecekler de yüklenmişti sırtına. Daha önce hiçbir yasadışı işe bulaşmamıştı. Korkmuyor değildi. "Tekerlekli sandalyeli küçücük bir kız geçtiyse bu sınırdan ben de geçerim" diye nasihat veriyordu kendine.

Geçerken bir çift gördü. Düğüne gelir gibi gelmişlerdi. Babasının şirketine kayyum atanan, zengin oldukları her hallerinden belli bir çift. İncecik kıyafetlerle bu zorlu yolculuğa çıkmışlardı. Kadının yüzünde makyaj vardı. Ve takma kirpikler de. Şaşırmıştı. O an anladı ki panik olmasınlar diye çifte kimse olağanüstü koşullardan bahsetmemişti. Yine de çok korkan karı-kocaya nasihat verdi kendi içindeki korkuyu bastırmaya çalışarak.

Yürüdü yürüdü.. Sıra nehiri geçmeye geldi. Bir ara nehire düştü. Ölüm geldi o an aklına. Pes etmedi, kalktı yine devam etti.

Ve kendini sınırın öteki yakasına attı. Artık yepyeni bir hayatı vardı. Geride bırakılan 40 yılın ardından neredeyse sıfırlanan bir hayat.

Oysa ömür boyu Çin’de yaşama hayali vardı. Tıp fakültesini bile kazanmıştı. 36 yaşındaydı. Eşine, "Darbe oldu, gelme sakın, çıkamazsın ülkeden" demişti. Böylece eşi Çin’de kaldı. Bir haftalığına geldiği Türkiye’de bir anda "terörist" oluvermişti. Hem de yıllardır ülke dışında olmasına rağmen. Akıl sınırları zorlanıyordu.

Ama yetmedi. Eşinin Çin vizesi iptal oldu ve daha önceden aldığı Kanada vizesi ile Kanada’ya uçtu. Amerika’da buluşma sözü verdiler birbirlerine. Ama olmadı. ABD vize vermedi çünkü ne bir banka hesabı vardı ne de durumunu anlatabileceği bir kurum vardı. Böylece eşi bir kıtada kendisi başka bir kıtada kaldı. Eşi Kanada’dan sığınma alabildi.

Aile birleşimi ile birleşme niyetindeler. Süreç en kısa 1 yıl sürecek ama hiç bitmeyecekmiş gibi görünüyor onlara.

"POLİS GÖRMEK İSTEMİYORUM"

"En çok korktuğum şey, polis, asker ve jandarma şimdi" diyor.

Elinde bir mülteci kartı var. Belli yardımlardan faydalanıyor. Gazetecilik yapmak istiyor en çok.

"Özgürlüğüm olduğu müddetçe her şeyi yapabilirim" düşüncesinde. Ardından soruyor, "Çok mu özgürüm? Belki değilim ama en azından geceleri korku içinde kalmıyorum."

"Ülke özlemi" duygusunu ilk kez yaşamıştı. Çünkü zorunlu olarak ülkesinden çıkmak zorunda kalmıştı.

"Artık Türkiye pasaportu taşımayacağım."

"Gazeteciliğin su ihtiyacı kadar önemli olduğunu anladım." Mültecilerin dramını anlatmak istiyor. Tıpkı kendisi gibi kaçmaya zorlananların hikayesini. Özgürlüğü karşısında mesleğini kaybettiği bir esaretle baş başa bırakılmıştı. Yine de bu engeli de aşıp yeniden kalemini oynatacak günlerin hayalini kurmaktan vazgeçmediği bir tür esaret.

Türkiye gazeteci Yunanistan Kanada