Cinmen: Türkiye’de 2016'dan itibaren, tutuklamalar cezalandırma aracı olarak kullanılmaya başlandı

Avukat Ergin Cinmen, Gülşen'in tutuklanmasına ilişkin konuştu: Gülşen’in başına gelen bir hiza verme durumudur. Devletin hiza başlıkları var. Yargı o hiza başlıklarını gözeterek işliyor.

Cinmen: Türkiye’de 2016'dan itibaren, tutuklamalar cezalandırma aracı olarak kullanılmaya başlandı

Esra Çiftçi

+GERÇEK- Sanatçı Gülşen’in tutuklanmasına tepkiler büyüyor. Dört ay önce bir konserinde İmam Hatipliler ile ilgili söylediği sözler nedeniyle hakkında soruşturma başlatılan şarkıcı Gülşen, İstanbul Beşiktaş’taki evinden gözaltına alınarak, İstanbul Emniyet Müdürlüğü Güvenlik Şube’de ifade verdikten sonra adliyeye sevk edildi ve tutuklanarak Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevi'ne götürüldü. Gülşen tutuklanmadan önce sosyal medya hesabından şu açıklamayı yaptı.

"Uzun yıllardır birlikte çalıştığım çalışma arkadaşlarım ile iş ve çalışma ortamında yapmış olduğum bir espri, toplumu kutuplaştırmayı hedefleyen kimseler tarafından öne çıkarak yayınlanmıştır. Sözlerimin ülkemizdeki kutuplaştırmayı hedefleyen kötü niyetli kimselere malzeme vermiş olmasından dolayı üzgünüm. İnandığım özgürlüğü savunurken, eleştirdiğim radikal uca kendimin savrulduğunu görüyorum. Videodaki söylemimden rahatsızlık duyan ve incinen herkesten özür dilerim. Daha başka bir dil bulmalıydım, bulacağım"

Gülşen’in tutuklanmasına ilişkin kadınlardan, sanatçılardan, barolardan ve birçok çevreden tepkiler geldi. Çocuklara cinsel istismarda bulunanları, kadın katillerini, tecavüzcüleri tutuksuz yargılayan hatta çoğu zaman yargılamayıp serbest bırakanların Gülşen’i tutuklamasını sosyal medya hesaplarından eleştirdiler.

Peki Gülşen neden tutuklandı? Gülşen’i tutuklamakla ne amaçlandı?

Sürekli Aydınlık için 1 Dakika Karanlık eylemini koordine eden, Yurttaş Girişimi ve Barış Girişimi sözcülerinden olan Avukat Ergin Cinmen, Gülşen’in tutuklanmasını +Gerçek’e değerlendirdi.

'GÜLŞEN’İN TUTUKLANMASI SİYASİ'

Avukat Ergin Cinmen, sanatçı Gülşen’in Türk Ceza Kanunu’nun 216/1. Fıkrasında yazılı suçtan tutuklandığını; oysa sarf edilen cümle itibariyla da 216. Maddenin 2. Fıkrasında yer alan "halkın bir kesimini, sosyal, sınıf, ırk, din, mezhep, cinsiyet veya bölge farklılığına dayanarak alenen aşağılama" suçu içerdiğini belirterek ekliyor: " Tutuklama başta AİHS ve Anayasa olmak üzere CMK’ya aykırı."

Böyle bir suçun cezasının 6 aydan, bir yıla kadar olduğunu söyleyen Cinmen, CMK’nın 100. maddesinin son fıkrasında ise tutuklama koşullarına ilişkin yer alan maddede, üst sınırı iki yıla kadar olan suçlarda tutuklama kararının verilemeyeceğini belirtiyor.

"Bunu savcı bilmiyor mu? Biliyor. Peki neden bu savcı kalkıp da Gülşen için tutuklama istedi? Yetmiyormuş gibi Sulh Ceza hâkimi de tutuklama kararı verdi. Bu uygulama Türkiye’de 2016 yılındaki darbe teşebbüsünden sonra kurulan yeni bir rejimin ürünlerindendir. Daha sonra yapılan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi denen Parti Devlet sisteminin getirdiği antidemokratik uygulamaların bir halkasıdır dün yaşanan" diyen Cinmen, böylesi bir dikta rejimde belli düşüncelerden korkulduğunu ve hukukunda araç olarak kullanılarak belli düşüncelerin üzerine gittiğini ifade ediyor. Gülşen ile ilgili tutuklamanın tamamen siyasi nedenlerle verilmiş olduğunun altını çizen Cinmen, siyasi iktidarın düşüncesine uymayan insanları güya hukuk uygulanarak bir yerden alınıp, öbür yere kapatıldığını üzerlerine de kilit vurulduğunu söylüyor.

"Ne yazık ki ülkemizde tahminime göre daha uzun bir süre böylesi bir düzene maruz kalacağız" diyen Cinmen, tutuklama yasağına rağmen Sedef Kabaş’ın da Hakan Aygün’ün de aynı şeyleri yaşadığını hatırlatıyor.

'TUTUKLAMALAR CEZALANDIRMA ARACI'

Önemli olanın yargılama ya da Gülşen’e dava açılması olmadığını, önemli olanın tutuklama olduğunu söyleyen Cinmen, tutuklamanın bir yargılamayı yürütmek için başvurulması gereken tedbirlerden biri olduğunu, tutuklamanın ceza olmadığını, ancak bu tedbirin bütün baskıcı devletlerde olduğu gibi Türkiye’de de yıldırma amacı ile kullanıldığını belirtiyor.

"Tutuklama cezalandırma amacıyla yapılıyor. Oysa ceza bir yargılamadan sonra verilir; orada tanıklar dinlenir, savunma alınır, arkasından bilgiler toplanır, herkes ikna olur bir suç işlendiğine ama tutuklama yoluyla hürriyet tahdidi öyle değildir. Türkiye’de 2016 tarihinden itibaren, (bu tarihi özellikle veriyorum) uygulamalar açısından miladi bir tarihtir. Bu tutuklamalar bir cezalandırma aracı olarak kullanılmaya başladı. Bunu hukukçular yapıyor ve çok büyük tehlike" diyen Cinmen, Türk hukukunda bir birikim oluşmaya başladığını, bu tutuklamaların bu şekilde yapılmasının olağan bir hale geldiğini belirtiyor.

'TOPLUMA HİZA VERİLİYOR'

Topluma Gülşen'in tutuklanmasıyla bir hiza verilmek istendiğini söyleyen Cinmen, İmam Hatip okulları ile ilgili kimsenin ağzının açamayacağını, bundan sonra kim bu konuda söz söylerse yargılama öncesi tutuklanacağının ve bir süre içeride kalacağının korkusunu yaşayabileceğini dile getiriyor.

Devletin hiza başlıkları olduğunu, o hiza başlıklarını gözeterek yargının ona göre işlediğini ifade eden Cinmen şöyle diyor:

"Mesela LGBTİ+’lara yönelik iktidar söylemleriyle de bir hiza veriliyor. Her kim ki LGBTİ+’ların yanında durursa, onların haklarını korumak isterse o da tehlike altındadır. Bu İstanbul Sözleşmesi’nden başlayarak bugüne kadar devam ediyor. Hiza dindir, dinle ilgili açıklamalardır. Hiza LGBTİ+ ile ilgili açıklamalardır. Gezi tutuklamaları, Kavala’nın tutukluluğu/hükümlülüğü bir hizadır. Zamanında suç olmayan soruşturulmayan yasal faaliyetlerin bir gün önünüze bir iddianame olarak gelmesi topluma verilmiş ayrı bir hizadır. Seçilmiş HDP’li Belediye Başkanlarının görevlerinden alınıp hapislere atılması, yerlerine oralarla hiçbir ilgisi bulunmayan devlet memurlarının atanması ayrı bir hizadır. İnsanlara buralara aday olmayın mesajlarıdır. Hiçbir demokratik toplumda böylesi şeyler olmaz ama Türkiye’de bu sistemli bir şekilde yapılıyor."

Cinmen, siyasal yapı tarafından korunan isimler olduğunu, ceza tehdidi altında olması gereken onca mafya üyesinin, rüşvetçinin ceza tehdidi altında olmadığını, olmaması gerekenlerin ceza tehdidi altında olduğunu söylüyor.

'MİHENK TAŞI HUKUK DEĞİL'

Mihenkin hukuk olmadığını, mihenkin siyasi iktidarın hayata, insanlara bakışı olduğunu; bu kriteri de yargı yoluyla aşağılara kadar indirdiklerini ifade eden Cinmen, Türkiye’de demokrasinin olmamasını buna bağlıyor. Adem’le Havva’nın ciddi ciddi cahil olup olmadığını tartışan bu devlet düzeninin neredeyse bu tartışma sonunda Sezen Aksu’nun tutuklanmasıyla neticeleneceğini söyleyen Cinmen; Aksu’nun da tıpkı Gülşen gibi tutuklanacağını fakat çok sevilen bir sanatçı olması, toplumun çok değişik isimleri tarafından korunması ve gelen tepkiler sonucu bir telefonla bu işi durdurduklarını ifade ediyor. Cinmen, son olarak şöyle diyor:

"Şimdi ben size Gülşen ile ilgili olacak olayı da söyleyeyim. Şu anda büyük bir ihtimalle avukatı itirazını yapmıştır, dosya bir hâkimin önündedir, bu hâkim de büyük bir ihtimal Adalet Bakanı’ndan gelecek bir telefonla karar verecektir. Yani toplumdaki karşı koyuşa göre de bu itirazın neticesi alınacaktır."

tutuklama yargı Gülşen