Çocuk Politikalarında Yeni Arayışlar Sempozyumu: Çocuklara ilişkin 3'üncü yol mümkün
Çocuk Komisyonu’nda konuşan HDP’li Kaçmaz, 2 milyona yakın Suriyeli çocuğun ayrımcılığa maruz kaldığını belirtti. Kaçmaz ayrıca Kürt çocuklarının da YİBO’larla asimile edildiğini ifade etti.
Seda TAŞKIN
+GERÇEK- Halkların Demokratik Partisi (HDP) Çocuk Komisyonu Ankara'da "Çocukluk Algısı ve Çocuk Politikalarında Yeni Arayışlar" başlıklı bir sempozyum düzenliyor. İki gün sürecek olan sempozyumda alanında uzman akademisyen, yazar ve aydınların katılımıyla birçok başlık tartışılacak.
Sempozyumun bugün gerçekleşecek bölümünde çocukluğun politik inşası ve çocuk algısı ile aile, siyaset ve STK’ların çocukluk algısı konuları tartışılacak. Program akşam saatlerinde konser etkinliği ile devam edecek.
Sempozyumda, Çocuk Komisyonu Eş Sözcüleri Nuray Türkmen ve Hüseyin Kaçmaz açılış konuşmasını yaptı. İlk sözü Nuray Türkmen aldı. Türkmen, Çocuk Komisyonu’nun bütünlüklü ve sistematik çalışma yürütmek, çocukluk algısına yönelik eleştirel bir yaklaşım oluşturmak ve bu alanda 3’üncü bir yol mümkün mü sorusunu sormak için oluşturulmuş bir komisyon olduğunu söyledi. Türkmen, şöyle devam etti:
"Komisyonunu oluşturma nedenimiz de sempozyumu yapma nedenimiz de aynı
arayışın parçası. Çocukluğun politik ve toplumsal bir inşa olduğunu biliyoruz. İnsan yaşamının departmanlara ayrılmış bir parçası olarak çocukluk yaşantısının kendisinin, çocukluğa yönelik algının tartışılması gerektiğini düşünüyoruz.
‘ÇOCUKLAR İÇİN BAŞKA BİR YOL MÜMKÜN’
"Hâkim iki çocukluk yaklaşımı olduğunu görüyoruz. Biri geleneksel yaklaşım; yani çocuğu ailenin bir tür uzantısı, ailenin geçim kaynağı ve ayrılmaz bir parçası olarak gören, asla birey ve bir toplumsal özne olarak görmeyen yaklaşım. Diğeri modernist yaklaşım. Bu yaklaşım ise geleceği çocuklar üzerine inşa etmeye çalışan, onu adeta ‘çok özel’ varlık olarak sunan ve projelendiren bir yaklaşım. Yani projelendirilmiş bir varlık olarak çocukluktan bahsediyoruz. Toplumsal ve politik olarak inşa edilen çocuğun varlığından bahsediyoruz. Biz bu iki yaklaşıma karşı da başka bir yol, üçüncü bir yol mümkün mü sorusunu bugün burada hep birlikte tartışacağız."
‘ÇOCUKLARA YÖNELİK BAKIŞI DEĞİŞTİRMEK VE DÖNÜŞTÜRMEK GİBİ BİR ZORUNLULUĞUMUZ VAR’
"Çocukluk alanında 3’üncü bir yol, çocukları kuşatan her tür sınıfsal, kültürel ve toplumsal eşitsizlikleri de aynı anda düşünmeyi ve çocukluğa yönelik bir yaklaşımın bu eşitsizliklerden azade olmadığını bize gösteriyor" diyen Türkmen, şöyle devam etti:
"Bu nedenle bugün çocukluk alanında yapılan akademik, kurumsal ya da kişisel çalışmaların, meselenin sınıfsal ve kimliklere dayalı eşitsizliklerini görmeden çocukluğa eleştirel bakabildiğini söyleyemeyiz. Yani bu topraklarda varlıkları çoğunlukla görmezden gelinen, yok sayılan ve yine çoğunlukla akademik tartışma nesnesi haline getirilen ve ancak bu şekilde varlığı anlamlı görünen yoksul çocukların, Kürt çocukların, kız çocuklarının, Alevi çocukların, engelli çocukların, Müslüman olmayan çocukların ve hâkim tarihsel-toplumsal-iktisadi ideolojinin dayattığı eşitsiz yaşam ve varlık koşullarına sahip olan daha pek çocuğun deneyimlerine kulak kesilmek, bu deneyimleri duyurmak ve aynı zamanda bu deneyimleri çocuklarla birlikte dönüştürmek gibi bir politik sorumluluğumuz ve aynı zamanda zorunluluğumuz var."
KAÇMAZ: ÇOCUKLARIN İRADESİNE YETİŞKİNLERCE EL KONULUYOR
Daha sonra konuşan Hüseyin Kaçmaz ise Türkiye’de çocukluk anlayışının tek tip olduğunu söyleyerek, "Bu nedenle çeşitlilikleri göz ardı eder. Bu tekçi rejimde en olumsuz şekilde etkilenen toplum kesimi çocuklar oluyor. Çocukların toplumsal ve politik öznellikleri yok sayılmaktadır. Seslerine ve iradelerine maalesef ki yetişkinlerce el konulmaktadır. "Sağlam beden" zorunluluğuna dayanan devletin gelecek tahayyülünde çocuklar terbiye ve disiplin nesneleri haline getirilmiştir" dedi.
Çocukların asimilasyon şiddetine maruz bırakıldığını söyleyen Kaçmaz, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Sünni, Müslüman ve Türk olmayan milyonlarca çocuk asimilasyon şiddetine maruz kalmaktadır. Bu çocuklar devletin asimilasyon ve Türkleştirme derslerinin nesnesi haline getirilerek bir gelecek projesi olarak görülmektedir. "Makbul ve makul vatandaş" yaratmak amacıyla okullar başta olmak üzere çocukların tüm yaşam alanları adeta birer seri üretim yapan fabrikalara dönüştürülmüştür. Böylece çocukların bedenleri, kavrayış biçimleri ve yaşamları tek bir formasyondan süzülmüş bir halde karşımıza çıkıyor. Bütün özgünlükleri ve öznellikleri yok sayılarak Cumhuriyetin gelecek kurgusunda araçsallaştırılmış oluyorlar."
‘KÜRT ÇOCUKLARINI ASİMİLE EDEN YİBO’LARDIR’
"Bu ülkede 23 milyona yakın çocuk yaşamaktadır. Maruz kaldıkları çok yönlü ayrımcılık dolayısıyla çocuklar ciddi sorunlarla karşı karşıyadır. Bu ülkede yaşayan bütün çocuklar öncelikle yaş dolayısıyla ayrımcılığa maruz kalmaktadırlar. Şiddet, istismar, yoksunluk, yoksulluk ve bağımlılık bu ayrımcılığın başlıca önemli sonuçları olarak karşımıza çıkmaktadır. Okullarda, Kürt, Ermeni, Laz, Çerkes, Pomak, Ezidî, Süryani ve diğer halklar ve inançlardan çocuklar asimilasyon politikalarına maruz bırakılmaktadır. Bu duruma verilebilecek en çarpıcı örnek bir Türkleştirme projesi olan ve Kürt çocukları asimile etmek için kurgulanan YİBO’lardır."
‘KAYYIM DARBESİYLE İLK OLARAK ÇOCUK VE DİL KURUMLARINA SALDIRDILAR’
"Bugün de asimilasyoncu rejim Kürdistan’da kayyımlar eliyle Kürtçe eğitim veren Cizre’de Berivan, Amed’deFerzadKemanger ve Ali Erel, Yüksekova’da DayikaUveyş okullarını, Zarok TV’yi ve Kürtçe hizmet veren kreşleri kapatmıştır. Bu rejimin belediyeler gasp edilirken ilk saldırdığı kurumlar arasında çocuk kurumlarının olması gerçekliği de karşımıza çıkıyor. Sıdıka Avarların geleneği yakın geçmişte ülkenin her tarafına yayılarak ‘Baba Beni Okula Gönder’, ‘Haydi Kızlar Okula’ ve ‘Kardelenler’ gibi kampanyalarla sürdürülmüştür."
‘KÜRT ÇOCUKLARI KATLEDİLİYOR, FAİLLERİ CEZASIZLIKLA KORUNUYOR’
Kız çocuklarına istismar etmenin yolunun yasal düzenlemelerle açılmak istendiğini söyleyen Kaçmaz, "Kız çocuklarına sistematik bir ayrımcılık daha uygulanmaktadır. Bugün çocuk yaşta evlendirilerek istismarın yolunu açan yasal düzenlemeler ile failler cesaretlendirmektedir. İktidar bu istismarın önünü açacak yasal düzenlemeyi toplumun tepkisi sonucu geri çekmek zorunda kalıyor. Ama en ufak bir uygun ortam yakaladığında bu istismarın önünü açacak yasal düzenlemeyi yapmak istediğini biliyoruz. Bu da kız çocuklarını toplumsal hayattan koparmakta ve geleneksel ataerkil rollere hapsetmektedir" dedi.
Kaçmaz şöyle devam etti:
"Çocuk düşmanı politikaların, ayrımcılığın en şiddetli etkisine maruz kalan Kürt çocuklar gün geçmesin ki kendi yaşam alanında oynarken, hayvan otlatırken, uykudayken bir mermiyle, patlayıcı maddeyle ya da zırhlı araçlarla öldürülmesin. Çocukların maruz kaldığı onca şiddetin yanına faillerin cezasızlık zırhının ardında mütemadiyen korunduğu gerçekliğini de iliştirmek gerekir. 2017 yılında dosyada avukatlık yaptığım bir örneği paylaşmak istiyorum. Silopi'de 2017 yılında yataklarında uyuyan 6 ve 7 yaşındaki Muhammed ve Furkan Yıldırım kardeşleri 16 tonluk panzerin eve girerek yataklarında katletmesi sonrasında devam eden davada birden fazla bilirkişi raporu alındı. Kamuoyu algısı ve ilgisi azaldıktan sonra da yeni bir bilirkişi raporu ile kusur sürücü belgesi olmayan şoföre verildi. Emri veren komisere değil. Yalan bir raporla iki küçük Kürt çocuğun katledilmesi sadece 19 bin TL para cezası ile sonuçlandırıldı. Bu 19 bin TL ceza da ertelendi. Bu sadece bir örnek ve maalesef son 10 yılda onlarca çocuk ve yetişkinin bu zırhlı araçlarla hayatını kaybetmesi sonucu cezasızlığın devreye sokulduğuna hepimiz şahit olduk."
Mülteci çocukların da ayrımcılığa maruz kaldığını söyleyen Kaçmaz, "2 milyona yaklaşan Suriyeli çocuk, ayrımcılığın, nefret söylemlerinin, istismar ve ihmalin odağında" dedi. 500 bine aşkın engelli çocuğun da ayrımcılık ve şiddete maruz bırakıldığını söyleyen Kaçmaz, şöyle devam etti:
"Çocuklar yaşamın tüm süreçlerine katılımda olduğu gibi bütçe yapım süreçlerinde de ayrımcılığa uğramaktadırlar. Bütçe kesintisi söz konusu olduğunda öncelikle çocuklara yönelik hizmetlerde kesinti yapma yoluna gidilmektedir. Oysa bugün yaşadığımız derin yoksulluktan en çok çocuklar etkilenmektedir"
Yarın yapılacak 3 ayrı oturum altında ise çocukların maruz kaldığı sorunlar tartışılacak. Ayrıca 6 ayrı atölyede değişik konulara ilişkin tartışmalar yürütülecek.