‘Coğrafyayı değiştiremeyiz kaderimizi değiştirelim’
Bölge ülkelerini bir araya getiren Ortadoğu Konferansı'nda ABD ve Rusya'nın bölgedeki etkinliği ve Kürtlerin aldığı pozisyon tartışıldı.
Fatma YÖRÜR
ARTI GERÇEK – ‘Bir arada yaşamanın ve barışın imkanlarını aramak’ Ortadoğu Konferansı İstanbul’da devam ediyor. 15 – 17 Aralık’ta 3 güne yayılan dokuz oturumdan oluşan konferansa Fas, Tunus, İran, Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri, Filistin, Lübnan, Irak, Suudi Arabistan, İngiltere ve Türkiye’den temsilciler katıldı.
Organizasyon komitesinden Prof. Dr. Yüksel Taşkın konferansın düzenlenme amacının bölgesel demokratik kesimleri bir araya getirmek olduğunu belirterek, "Ortadoğu’da uzun süredir bir başarı hikayesi yoktu ve bu komplolar için elverişli zemin sağlıyor. Kendi meselelerimizi çözemediğimiz sürece komploculuğa yöneliyoruz" dedi. Bu sebeple gerçek tablonun içinde sorunlar ve sorumluluklar neler bunu tartışmayı amaçlayan toplantının organize edildiğini belirten Taşkın, ileriye dönük demokratik damarların güçlenmesi için bu toplantıların bir temas başlatma çabası olduğunu dile getirdi.
"Türkiye solunun Ortadoğu temasları yok denecek kadar az" diyen Taşkın, bu toplantının bu temasları başlatmayı amaçladığını ve bölgeden davetlilerin İslami tandanslılardan demokrat kesimlere kadar geniş bir çerçeveyi kapsadığını belirtti.
Taşkın, toplantının kapsayıcılık ve hakkaniyet odaklı olduğunu belirterek, bunun Türkiye içinde davetlilerin siyasi kimlik çeşitliliğine de yansıdığını belirterek "Burada gördüğünüz Türkiye’nin demokratik birikimidir" dedi.
Türkiye’de Ortadoğu bilgisinin çok yetersiz olduğunu belirten Yüksel, "Bu konferansın bilgilenmeye ve tartışmaya vesile olmasını amaçlıyoruz. Bilgisizlik ve bölgeyi tanımamak nedeniyle çok fazla hata yaptık" dedi. Taşkın, bölgesel sürecin Arap Baharı'ndaki demokrasi talebinden şiddet ve terör ağlarının hakimiyetine dönüştüğünü belirterek "Arap Baharı’nın taleplerini hatırlatmak ve demokrasinin yollarını konuşmalıyız" dedi.
‘ORTADOĞU EMPERYALİZMLE İŞ BİRLİĞİ YAPTIĞI İÇİN SUÇLU OLAN TEK KÜRTLER OLDU’
'Referandum sonrası Kürtlerin geleceği' başlıklı oturumda konuşan Abdülbaki Erdoğmuş, "Kürtlerin bölgede emperyalizmle iş birliği yaptığı yönündeki değerlendirmeleri eleştirerek, "Bölgede tarihin son döneminde emperyalizmin desteğini almadığı için devlet kuramayan Kürtler bugün emperyalizm tarafından kullanılmakla suçlanıyor. Emperyalistler bugün Kürtlerle ilişki içindeyse bölgesel ihtiyaçları nedeniyledir bu doğru. Peki bundan önceki süreçte bölgesel çıkarları bu iş birliğine uygun olduğu için iş birliği yapan güçlere sormak gerek, Kürtler bölge haritalarının yeniden çizildiği bu tarihi günlerde bu fırsatı kullanma hakkına neden sahip değil?" dedi.
Kürtlerin dünyanın en yoğun emperyalist mücadele alanında yıllardır var olma savaşı verdiğini hatırlatan Erdoğmuş, "Kürtlerin yaşadığı bu zorluğu ve direnişi göz ardı etmeyin" dedi. "Hiçbir meşru gücün Kürtlerin varlığını ve meşruiyetini yok saymaya hakkı yoktur. Asla emperyalizmle iş birliğini savunmam ama ya bu herkes için meşru olmalı ya da herkes için gayri meşru olmalı" dedi.
Erdoğmuş, akıl ve bilim yoluyla bir araya gelip bölgesel güçlerin kendi sorunlarını konuşması gerektiğini belirtti ve konuşmasını Kur’an’dan örnek vererek bitirdi: Allah pisliği akıllarını kullanmayanlar üzerine akıtır. Coğrafya da halkların birlikte yaşaması da kaderdir. Coğrafyayı değiştirmek mümkün değil gelin kaderimizi değiştirelim" dedi.
‘SINIRLARI KİM KONTROL EDİYOR?
‘Suriye’deki farklı muhalif gruplara ve muhalefet tarzlarına dair yeni bakış açıları’ başlıklı oturumda konuşan araştırmacı Seda Altuğ, bölgede 6 yıllık savaş boyunca en güçlü beş grubun cihatçılar olduğuna dikkat çekerek bunun savaş ekonomisinden ayrı düşünülemeyeceğinin altını çizdi.
Altuğ, cihatçı grupların finans kanallarının altını çizerek, başta göç, tarihi eser kaçakçılığı, insan ve organ ticareti gibi kalemlerden cihatçı grupların büyük bir rant sağladığını ve bu yolla şiddeti sürdürebildiklerini belirtti.
"Göç için merkezi olmayan ama parçalı bir iktisadi faaliyet sürüyor. Bu faaliyetler aslında şiddetten besleniyor. İktisadi faaliyetler şiddetinde temel kaynağı, bu nedenle insanlar gıda bulabilmek için bile bu şiddet unsurlarına sığınmak zorunda kalıyor. Askeri faaliyetlerde Lübnan, Ürdün ve Türkiye sınırı önemli. İnsan organı, insan evrakta sahtecilik, tarihi eser kaçakçılığı üzerinden silahlı gruplar arasında zenginleşme sağlanırken dış yardıma bağımlı bir orta sınıf ve her türlü şiddete maruz kalıyor. Yok oluyor."
Esas sorunun sınırların kim tarafından ve nasıl kontrol edildiği ve sınır gelirlerinin kimin kontrolünde olacağı belirten Altuğ, cihatçı grupların benzin ve gaz üzerindeki gelirinin de önemli olduğunu belirten Altuğ, finansal kalemler nedeniyle cihatçı grupların şiddeti sürdürebildiğini belirtti.
Altuğ son olarak, "Bir arada yaşamı konuşurken 6 yıllık savaşın yerellerde deneyimlerini dinlemek ve yerel dinamikleri göz önüne almamız gerekiyor. Siyasi ve iktisadi koşulları göz önüne almak gerekiyor." dedi.
‘AMERİKA DA RUSYA DA ÇEKİP GİDECEK. GERÇEK MUHATTAP SURİYELİLER VE KÜRTLERDİR’
Aynı oturumda Eski Dışişleri Bakanı Yaşar Yakış da Suriye’deki sorunun çözümünün rejim yönetimi ve Kürtlerin de dahil olduğu üçlü bir işbirliği ile daha rahat çözülebilecekken Türkiye’nin diyalogsuzluğu seçtiğini belirterek bu noktadan sonra işlerin daha da zorlaştığına dikkat çekti. "Diyaloğun devam etmesi uluslararası ilişkilerde şarttır. Bu bölgeden rolleri ne olursa olsun Amerika da çekip gidecek Rusya da, Şam, Ankara ve Kürtler bu bölgede kalacak. O halde bu bölge için birincil muhataplar bu üçü olmalıydı" dedi ve "Sorunun tek çözümü bu üçlü diyalogdur" diye konuştu.
Akademisyen Behlül Özkan’ın "Yıllardır bölge siyasetini çalışıyorum. Altı yıldır anlamadığım bir soru var. Suriye’de gruplar arasında bölgeler arası net sınırlardan bahsediliyor. Ancak ilişkileri irdelediğimizde çok geçişken, IŞİD’in elinde bir baraj var o merkezi yönetime elektrik satıyor… Gruplar arası ticari ilişkiler devam ediyor… Net sınırlar gösteriliyor bize demek ki öyle net sınırlar yok" sorusuna Yakış, "Suriyeli ve hala bölgede yaşayan yakın dostlarım var, Suriye’ye sınırlar çizilemez öyle aileler var ki ailenin her bireyi başka bir kolda. Ne ticari ne sosyal Suriye’yi bölgelere ayıramazsınız" diye yanıt verdi.