Çorum Katliamı: Camiler değil alevi evleri yakıldı
Bir kontrgerilla örgütlenmesi olarak tarihe geçen 12 Eylül darbesine 4 ay kala Çorum’da başlayan olayların fitili 27 Mayıs’ta dönemin MHP Genel Başkan Yardımcısı Gün Sazak’ın öldürülmesiyle ateşlendi. Sokağı hareketlendiren kontrgerilla, ülkücü denilen gruplar üzerinden linç girişimleri örgütledi. Ellerinde silah bulunan gruplar, "Çorum Komünistlere mezar olacak" sloganları eşliğinde, kentte solcu kimliği ile tanınan kişilere ve alevi mahallelerine saldırdı.
SALDIRILARA KARŞI BARİKAT
Yeni bir Maraş Katliamına izin vermek istemeyen Çorum’daki sol hareketler ve Alevi halkı, komiteler kurarak mahalleri koruma kararı aldı. Alevilerin yoğun olarak yaşadığı Milönü Mahallesi’ne saldırmak isteyen ırkçılar, burada barikatlarla karşılaştı. Barikatların aşılamaması sonrası Valilik tarafından sokağa çıkma yasağı ve barikatların kaldırılması kararı alındı. Bu karara rağmen barikatların başına terk etmeyen yurttaşların karşısına bu seferde ırkçı gruba yakın olan POL-BİR üyesi polisler çıktı. Barikatların kaldırılması ile birlikte yüzlerce solcu yurttaş gözaltına alındı. Bunu fırsat bilen ırkçı gruplar şehrin giriş çıkışlarında kontrol noktaları kurarak, Alevilerin şehre giriş çıkışlarını engelledi.
4 TEMMUZ KIRILMA NOKTASI
Temmuz ayı ile birlikte, şehir merkezinde çatışmalar yeniden başlıyor. Terlemez Evler ve SSK Hastanesi civarında şehri tepeden gören noktalara yerleşen ülkücü grup, otomatik silahlar ile Alevi mahallelerini ateş altına aldı. 4 Temmuz Cuma ise Çorum için kırılma noktası oldu. Cuma hutbesi sırasında camilerin minarelerinden, "Komünistler, Milönü Mahallesi’ndeki Alaaddin Camii’ni yaktı" anonsları yapılırken, TRT radyosu ise Alaaddin Cami’nin bombalandığını ifade etti.
57 KİŞİ HAYATINI KAYBETTİ
Bunun üzerine "Kızılbaşlara ölüm" sloganları atmaya başlayan ırkçı gruplar Milönü’ye doğru yürümeye başladı. Ulukavak Mahallesi’nde yaşayan Alevi dedesi Veli Solmaz ve yanındaki arkadaşı mahalle fırınında yakılarak öldürüldü. Resmi rakamlara göre 57 kişinin hayatını kaybettiği olaylarda yüzlerce insan yaralandı, yüzlerce ev ve iş yeri ise yağmalandı.
CAMİ DEĞİL ALEVİ EVLERİ YAKILDI
Çorum Katliamı’nı "bir yönüyle katliam diğer yönüyle direniş" olarak tanımlayan o dönemin tanıklardan Şeref Karataş, katliamın 2 aşamalı olduğunu belirterek, "İlk süreç 27 Mayıs’ta başladı. Ülkücüler katliam yapmaya kalkıştı. Solcuların karşılık vermesi sonucu bu saldırılarda başarıya ulaşamadılar. Bu saldırılarda sadece ülkücüler değil resmi polislerde vardı. Ancak bu saldırılardan amaçlarına ulaşamayan faşist güçler işi mezhepsel çatışmaya dönüştürdü. Olayların ikinci aşaması olan 4 Temmuz’da ise cami yakıldı diye söylemler oluştu. Caminin çevresinde bir ateş vardı. Ama bu o bölgede bulunan Alevi yurttaşların yakılan evlerinin ataşeydi" dedi.
ÇATIŞMANIN ÖNCESİ
O dönemde lise öğrencisi olduğunu belirten Ümit Küçükbayatlı da "Kendi evim faşistlerin çoğunlukta yaşadığı bir mahallede olduğu için evime gece 1’den sonra gidebiliyordum. Solcu olduğum için önümü keserek darp ediyorlardı. Yine 19 Mayıs kutlamaları sırasında da bir çatışma çıktı. Bunların hepsi yaşanacak olayların göstergesiydi. Gün Sazak’ın öldüğü gün solcu öğrencilerin yargılandığı bir duruşma vardı. Adliyeden bize ‘sağcılar adliyeyi basacak’ diye haber geldi. Okula gidip yardım çağıracağım anda POL-BİR’li bir polis beni gözaltına aldı. Ben hücredeyken çatışmalar başladı. Daha sonra POL-DER’li bir polis beni serbest bıraktı. Yoksa o gün beni de öldürebilirlerdi" diye anlattı.
DEVRİMCİLER ÖNLEM ALDI
Gün Sazak’ın öldürülmesinin ırkçı gruplar için bahane olduğunu kaydeden Küçükbayatlı, "Olaylar daha önceden planlanmıştı. Gün Sazak Çorumlu değil, burada öldürülmedi ya da cenazesi buraya gelmiyordu. Ama onun için eylem yaptılar. Çorum zaten Alevi ve Sünni olarak ikiye bölünmüş bir şehirdi. Bu ayrım üzerinden saldırılar başladı. Ama devrimciler, saldırılara karşı önlemlerini alarak mahallelere barikatlar kurdu. Devrimcilerin aldığı önlem sayesinde çok sayıda can kurtuldu. Barikatların kurulduğu mahallelerde herhangi bir ölüm yaşanmadı. Fakat bireysel hareket eden ya da köylerde yaşayan Aleviler öldürüldü" ifadelerini kullandı.
‘DEVLET BİZİMLE YÜZLEŞMELİ’
Maraş’ta yaşananlardan sonra insanlar ceza almadığı için Çorum’daki katliamın yaşandığına dikkati çeken Küçükbayatlı, "Çorum’la yüzleşmediği için de başka katliamlar oldu. Bu sırayla devam ediyor. Bunun bitmesi için bu olaylar ile yüzleşmek gerekiyor. Devletin bizimle yüzleşip, gerçek katilleri bulması lazım. Ama bunun yerine suçsuz insanlar ceza aldı" diye konuştu.
‘YOZGAT’TAN FAŞİSTLER GELDİ’
Tanıklardan Celal Tunçise, olayların ilk günü Yozgat’ta olduğunu ve aynı saldırıların orada da yaşandığını aktardı. 27 Mayıs günü Yozgat’tan iki otobüs faşistin Çorum’a geldiğini kaydeden Tunç, sözlerine şöyle devam etti: "O otobüslerin boş olarak gittiğini gördüm. Bu insanlar nereye gitti? Zaten daha sonra buradaki cenazelerin çoğunun kimliğinde Yozgat yazdığını gördük. Bu kararın bir anda alınması mümkün değil. Bunlar daha önceden hesaplanmış."
‘YAĞMALAR YAŞANDI’
"Zaman zaman yürüyerek, zaman zaman traktörler ile ertesi gün Çorum’a geldiğimde canlı barikatlar vardı" diyen Tunç, "Sivil faşistlerin yanı sıra asker ve emniyet güçlerinin de saldırdığını gördüm. Buna halkta iştirak edince olaylar köylere kadar sıçradı. Alevilerin yaşadığı bir semtte bulunan tüm evler yakıldı. Evler yakılmadan önce ise içerisindeki değerli eşyaların çıkardıklarını gördük. Örneğin MHP’nin o dönemki gençlik kolları sorumlu Ali Fırazoğlu yağmacılardan birisiydi. Katliamların yoğun olarak yaşandığı Aşıklar Tepesi’nde olaylardan çok sonra yapılan inşaatlar sırasında tarlalardan cesetlerin çıktığını biliyoruz. Yine kemikleri gördük" ifadelerini kullandı.
Günümüzde bile Alevi yerleşimlerinin dışına çıktıklarında olayların akıllarında tutarak hareket ettiklerini vurgulayan Tunç, "O bölgelerde arkadaşlarımız var. Hatta bizi gönülden destekleyenlerde var. Ama yine de ‘aklımda’ diyerek hareket ediyoruz" diye konuştu. (Mezopotamya Ajansı / Tolga Güney)