Cumartesi Anneleri AYM kararına rağmen yargılanıyor: Duruşma 7 Haziran'a ertelendi
Ezgi YILDIZ
İSTANBUL - Cumartesi Anneleri/İnsanları ve hak savunucuları, 1995 yılından bu yana gözaltında kaybedilen yakınlarının akıbetini soruyor, faillerinin yargılaması için mücadele ediyor.
Cumartesi Anneleri’nin 950’inci hafta eyleminde gözaltına alınan 20 kişi hakkında açılan davanın ilk duruşması Çağlayan’da bulunan İstanbul 39’uncu Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülüyor.
Almanya, Hollanda ve Amerika Konsolosluğu’ndan temsilciler de davayı takip ediyor.
'Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na' muhalefetten açılan davayı takip eden kutumlar şu şekilde:
"Crespi, Uluslararası İnsan Hakları Federasyonu ve İnsan Hakları Savunucularının Korunması için Gözlemevi, Ulviyya Hasanova, Dünya İşkence Karşıtı Örgüt ve İnsan Hakları Savunucularının Korunması için Gözlemevi, Dünya İşkence Karşıtı Örgüt ve İnsan Hakları Savunucularının Korunması için Gözlemevi, Benedetta Perego, Turin Barosu (İtalya) ve Tehlikedeki Avukatlar için Uluslararası Gözlemevi Olivier Maricourt, Lille Barosu (Fransa) ve Tehlikedeki Avukatlar için Uluslararası Gözlemevi."
EREN: AĞABEYİMDEN BAHSETMEZSEM BU SAVUNMA EKSİK KALIR
Kimlik tespitlerinin ardından mahkeme başkanı iddianameyi okudu. İlk olarak esas savunmayı kayıp yakınlarından İkbal Eren yaptı.
Eren savunmasında, “20 Kasım 1980’de Haşim İşcan Geçidi’nde gözaltında alınarak kaybedilen Hayrettin Eren’den söz etmezsem bu savunma eksik kalır” dedi. Eren, ağabeyinin kayıp öyküsünü paylaştıktan sonra savunmasını şöyle sürdürdü:
“Şayet Hayrettin Eren bir suç işlediyse yargılanır, kanunların gerektirdiği ceza verilirdi. Şu anda da aramızda olurdu. Soruyorum size, anayasanın hangi maddesinde gözaltına alınan bir kişi zorla kaybedilebilir ve hatta ailesi yok sayılarak herhangi bir yere atılır der? “Bir yargılama yapılacaksa ağabeyimin yaşam hakkını elinden alanlar yargılanmalı. Bizden bu insanlık suçunu işleyenleri görmezden gelmemiz isteniyor. Siz olsanız ne yapardınız?
Bizden bu adaletsizliklere sessiz kalmamız söyleniyor. Siz olsanız ne yapardınız? 699 hafta demokratik haklarımızı kullanarak barışçıl eylemlerimizle orada olduk. Fakat 28 Ağustos 2018’de 700’üncü hafta buluşmamız dönemin içişleri bakanı Süleyman Soylu ve kaymakamlıkça engellendi. Hakkımızda davalar açıldı ve Galatasaray Meydanı demir bariyerlerle abluka altına alındı.
EREN’DEN AYM KARARI HATIRLATMASI
Kamu düzenini bozmadan slogan atmadan kayıplarımızın akıbetini sorduk. Vazgeçme gibi bir niyetimiz olmadı, olmayacak. İHD İstanbul Şube Başkanı ve kayıp yakını olan Maside Ocak AYM’ye başvurdu. Bizim bildiğimiz haklılığımızı AYM de onayladı. Bize anons yapılmadı AYM kararından söz etmemize rağmen dinlemediler ve zaman zaman ters kelepçeyle gözaltına alınıyorduk. Hastanelerde adli birim çalışmadığından Acil birimine götürüldük, acil hastalar bekletilerek bizim sağlık kontrollerimiz yapıldı.
‘ERDOĞAN SUÇ MU İŞLEDİ?’
İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya ‘Cumartesi Anneleri’nin mağduriyetini gidereceğiz’ açıklamasının ardından müzakerelerle 10 kişi sınırı getirilerek kısa bir açıklamayla alanda engellenmeden bariyerlerin önünde açıklamamızı yaptık. Buna göre; başbakanlığı döneminde ‘Sizin sorununuz benim sorunumdur’ diyerek Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde gözaltında kaybedilen Cemil Kırbayır için alt komisyon açılmasını sağlayan bugünün Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan suç mu işlemiştir? Öyleyse yargılanması gerekenler demokratik haklarımızı kullanmak isteyen bizler değil Anayasa Mahkemesi kararını ve kanunları yok sayarak her hafta yasaklama kararı alan kaymakam ve bizi her hafta gözaltına alan kamu görevlileridir.”
DURUŞMA SALONU YETERSİZ GELDİ
Salonun küçük olması ve izleyici sayısının çok olması nedeniyle oluşan duruşma alanında havasız olduğu şikayetlerini dile getiren avukatlar, mahkeme başkanına daha geniş bir salona geçilmesi gerektiği söyledi.
Başkan, duruşma salonunun yetersizliği nedeniyle adalet komisyonu ile görüşmek üzere ağır ceza mahkemesi salonuna geçilerek davaya devam edilmesine karar verdi.
Duruşmaya 13.30’a kadar ara verildi.
OCAK: İDDİANAME GERÇEKLERLE BAĞDAŞMIYOR
Aranın ardından duruşmaya 14’üncü Ağır Ceza Mahkemesi salonunda devam edildi. Kayıp yakınlarından Ali Ocak savunmasına, "1995 yılında gözaltında kaybedilen Hasan Ocak’ın ağabeyiyim" diyerek başladı.
Ocak, kayıp öyküsünden kısaca bahsederek eylemlerinin ‘hakikat arayışı’ olduğunu söyledi. 2018 yılında yeniden yasaklanan eylemlerinden ve AYM’nin hak ihlali kararı verdiğini hatırlatan Ocak, şunları söyledi:
"Açıklama yapacağımız yere varmadan önünüz kesildi. 29 hafta boyunca tüm eylemlerimiz gözaltı ile sonuçlandı. Ne bir suç işledik ne de orada bulunmamız bir suçtur. Hakkımızda hazırlanan iddianame gerçeklerle bağdaşmıyor. Anayasal haklarımızı kullandık. Beraatimi istiyorum."
TOSUN: BU SÜREÇ BENİM İÇİN 13 YAŞIMDA BAŞLADI
Ocak’ın ardından Ali Newroz Tosun’un savunmasına geçildi. Tosun, babası Fehmi Tosun’un kayıp öyküsünden söz ederek başladığı savunmasına “13-14 yaşımda babam gözlerimin önünde alındı. Bu süreç benim için çocuk yaşımdan başladı. Defalarca annemle birlikte gözaltına alındım” dedi.
Eylemlerini bir ‘adalet mücadelesi’ olarak özetleyen Tosun, şunları söyledi:
“Yeni kayıpların önünde bir engeldir bizim mücadelemiz. Kendi mezarlarımıza ulaşamasak bile. Bu süreç içinde hiçbir şiddet olayı yaşatmadık. Herhangi bir slogan dahi atmadık. Yasakların gerekçelerini biliyoruz, bu kadar hukuksuzluğa maruz bırakılmamız trajikomiktir. Annemin çeşitli rahatsızlıklarından dolayı alana gidemiyordu. Biz de onun eylem mirasını taşıdık. Çoğu zaman anons yapılmadı. ‘Koridor açın çıkalım’ dediğimizde ise bu talebimiz de karşılık bulmuyordu. Beraatimi istiyorum.”
YILDIZ: SUÇLULARI BENİM KARŞIMA GETİRİN
Hanife Yıldız da savunmasında, gözaltında kaybedilen Murat Yıldız’ın annesi olduğunu hatırlattı. "Benim hikayem diğerlerinden çok farklı" diyerek konuşmaya başlayan Yıldız, “Oğlumun silah bulundurmasından kaynaklı ben gözaltına alınmış ifade vermiştim. Oğlumu ifade için ikna ettim o da geldi. Oğlumu bir daha geri alamadım. İsterdim ki bir savcı beni çağırsın benimle bunu konuşsun” dedi.
Yıldız’ın savunmasından öne çıkanlar şöyle:
“Ben sanık değil davacı olarak burada bulunmak isterdim. Toplantı ve yürüyüşlerimizde de ‘Oğlum nerede?’ demek için oradayım 1995’ten beri. Gözaltılarda da ‘bize alan açın çıkalım’ dedik ama müsaade etmediler. Ben davalı değil davacıyım. Ben hala oğlum gelecek diye bekliyorum. Suçlu değilim suçluları benim karşıma getirin.”
KARAKOÇ: YARGILANMASI GEREKEN BİZİ ENGELLEYENLERDİR
Hasan Karakoç da ağabeyi Rıdvan Karakoç’un kayıp öyküsünü paylaşarak, “Yıllardır bizlere davalar açılıyoruz soruyorum biz mi yoksa bize bunları yaşatanlar mı yargılanmalı?” İfadelerini kullandı.
Karakoç, mücadele sürecini anlatarak savunmasına şöyle devam etti:
“Bu ülkenin yüz akı ve feryadıyız. Biz meydana çıkmasaydık kaybolmalar devam ederdi. Yargılanması gereken Cumartesi İnsanları değil, onlara engel olanlardır.”
KIRBAYIR: SANIK DEĞİL DAVACIYIM
Mikail Kırbayı, “Ömrümün 43 yılı kardeşimin (Cemil Kırbayır) kaybedilme sürecindeki kişilerin yargılanması için mücadele ettim” ifadeleriyle konuşmaya başladı ve şöyle devam etti:
"Annem ve babamın mezar hakkı elinden alındı. Ölüsü olana taziyede bulunurlar bize kimse taziyede bulunmadı. Çünkü cenazemiz yok. TBMM’de kurulan komisyonu kardeşimin güvenlik güçlerince öldürdüğünü raporladı. Galatasaray Meydanı’nda davamızı sürdürmemiz bir suç değildir. Daha eylem alanına varmadan ablukaya alınıp gözaltı uygulaması yapıldı. Devlet kurumları zaafiyete uğradığı gibi kelepçeli bir şekilde gözaltında alındık. AYM kararına rağmen bunu yapanlar yargılanmalı. Sanık değil davacıyım.”
Maside Ocak, 23 Şubat 2023 yılında AYM’ye yaptığı başvuruyu hatırlattı. AYM’nin hak ihlali kararının ardından yaşan süreci Ocak, şu şekilde anlattı:
“Orada bulunmamız suç değil. 29 hafta boyunca gözaltına alındık. Bunların 28 haftası boyunca savcı kovuşturmaya yer yok kararı verdi. AYM’nin hak gördüğünü bir bize suç görüldü. Engellenmemiz, gözaltına alınmamız ve alandan çıkarılmamız beş dakika bile sürmedi. Kaybedenler hakkında hiçbir zaman bir yargı süreci işletilmedi. Ben ve diğer arkadaşlarım için beraat kararı istiyorum.”
HAK SAVUNUCULARININ BEYANLARI
Veysel Güney kendisinin de bir kayıp yakını olduğunu ve meydana bu duygusal yoğunlukla gittiğini belirtti. Gözaltına alındıklarında koridor açılmasını söylediklerini ifade ederek, “Polis bizim konuşmamıza izin vermedi” dedi. Beraatini isteyen Güney, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını istemedi.
Hak savunucularından Leman Yurtsever söz aldı. Yurtsever, eylem sürelerinden söz ederek savunmasına şöyle devam etti:
“Kelepçeli bir şekilde gözaltına alındık. Sıcak havada saatlerce havasız gözaltı aracında tutulduk. Bugün bize bunları yapanlar yargılanmalı. Suçum yok beraatimi istiyorum.”
İnsan hakları savunucularından Mukaddes Şamiloğlu savunmasına olay gününü anlatarak başladı. Şamioğlu şu ifadeleri kullandı:
“Kayıp aileleri ve hak savunucularının etrafı kuşatılmıştı. Ben ve İkbal Eren alandan üç metre uzaklaşmıştık ki polis amirinin emriyle etrafımız sarıldı. Yaya yolunu işgal ettiğimizi iddia ettiler. Yaya olarak yürüme hakkımız engellendi. Kolluk kuvvetleri bizi sıkıştırdığı için adım atma imkanımız yoktu. Emniyet amiri bizimle özel görüşme yapmak için polis otosuna sürükledi. Bu araçla üç hastane gezdirildik. Bu soruşturmayı açan savcı Erol Çelik, daha önce hakkımızda takipsizlik kararı verirken ne oldu da 950’nci hafta buluşmamızla ilgili dava açtı? Biz bir suç işlemedik, anayasal hakkımızı kullandık.”
İnsan Hakları Derneği üyesi Meryem Pars savunmaya geçti. Pars, dava açılan buluşma tarihinde derbi maçı olduğunu ifade ederek, “AYM kararı vardı. Bu bir suç değildir. Beraatimi istiyorum” dedi.
DURUŞMA ERTELENDİ
Avukatların savunmasının ardından ara kararını açıklayan mahkeme heyeti, eksik sanık beyanı olduğu için bir sonraki duruşmayı 7 Haziran 2024 saat 14.00’e erteledi.
AYM 'hak ihlali' kararı vermişti: Cumartesi Anneleri'ne 950'nci haftadaki eylem gerekçesiyle dava
Cumartesi Anneleri 987’nci haftada: ‘Ana da benim, Anayasa da benim’
Cumartesi Anneleri 950'inci hafta eylemi nedeniyle yargılanacak