Demirtaş tahliyesini talep etti
HDP Eş Genel Başkanı Demirtaş, tahliyesini istedi. Diyarbakır 8'inci Ağır Ceza Mahkemesi'ne dilekçe yazan Demirtaş "501 sayfalık iddianameye konu olan...
HDP Eş Genel Başkanı Demirtaş, tahliyesini istedi. Diyarbakır 8'inci Ağır Ceza Mahkemesi'ne dilekçe yazan Demirtaş "501 sayfalık iddianameye konu olan 31 fezlekenin 11'ini hazırlayan savcılar FETÖ'den dolayı tutukludur" dedi.
HABER MERKEZİ- HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, tutuklu bulunduğu Edirne F Tipi Cezaevi’nden Diyarbakır 8’inci Ağır Ceza Mahkemesi’ne dilekçe göndererek, tahliyesini talep etti. Geçen yıl 4 Kasım günü Eş Genel Başkan Figen Yüksekdağ ve 10 milletvekili arkadaşıyla gece yarısından sonra evlerine yapılan siyasi sansasyona yönelik bir baskınla tutuklandığını belirten Demirtaş, "Girişimin tek bir siyasi merkezden yönetildiğinden zerre kadar kuşkumuz yoktur" dedi.
Demirtaş'ın dilekçesi şöyle:
'31 FEZLEKENİN 11'İNİ HAZIRLAYAN SAVCILAR FETÖ'DEN TUTUKLU'
"Hakkımda 8 ayda tamamlanan 501 sayfalık iddianameye konu olan 31 fezlekenin 11’ini hazırlayan savcılar FETÖ’den dolayı tutukludur. 7 fezleke ise bizzat iddianameyi hazırlayan savcı tarafından yakın zamanda ‘soruşturmanın ertelenmesi kararı’ ile rafa kaldırılan fezlekelerdir. Ancak ne hikmetse bu fezlekeler de iddianameme dahil edilerek dosya kabarık gösterilmek istenmiştir. Bu şekilde hazırlanan bir iddianameyi mahkemeniz kabul etmiş ve iş yoğunluğu olmamasına rağmen ilk duruşma tarihi de referandum sonrası yani 28 Nisan olarak belirlenmiştir. Ayrıca mahkememiz, tensip duruşmasında verdiği bir kararla davanın sözde güvenlik gerekçesi ile başka bir ile naklinin de önünü açarak ilk duruşma tarihinin uzaması ihtimalini de doğurmuştur. Duruşmalarımın güvenlik gerekçesi ile Diyarbakır’da yapılamayabileceğini düşünen mahkemeniz, Milletvekilimiz İdris Baluken’in Bingöl’de açılan ama güvenlik gerekçesi ile Diyarbakır’a nakledilen davasının ilk duruşmasını güvenlik içerisinde yapabilmiştir. Yine Hakkari milletvekilimiz Abdullah Zeydan, Selma Irmak ve Nihat Akdoğan’ın Hakkari’de güvenlik olmadığı gerekçesiyle dosyaları Diyarbakır’a gönderilmişti.
‘CEZAEVİ İDDİANAMEMİ BANA VERMİYOR'
"Dosyamın tamamı TBMM’ye gönderilen ve alenileşen fezlekelerden ibarettir. Gizlilik kararının yetmeyeceği düşünülerek benim cezaevinde avukatlarım ile yapacağım bütün görüşmelerin bir görevli huzurunda ve kayıt altına alınarak yapılmasına karar verilmiştir. Soruşturmanın yürütüldüğü Diyarbakır’a coğrafi olarak en uzak olan ve 1700 kilometre ötedeki Edirne F Tipi Cezaevi’nde 57 gün boyunca tek başıma bir hücrede tutulmam sağlanmıştır. İddianamenin mahkemenizce değerlendirilmesi aşamasında avukatımın resmi olarak bizzat sizin onayınızla aldığı iddianamenin ziyaretçilerim tarafından bana verilmek üzere cezaevine tesliminden sonra, iddianameye yasadışı belge muamelesi yapılmış ve tarafıma verilmeden cezaevi yönetiminin aldığı bir kararla el konulmuştur. Bu şekilde soruşturma sürecinin başlangıcı ve safahati tam bir savunma hakkı katliamıyla geçmiştir. Adil yargılanma ihtimalimiz bu şekilde başından itibaren ortadan kaldırılmıştır. Şüphesiz ki hakkımızdaki asılsız iddiaların tamamı kovuşturma evresi çürütülecek ve tam aksine yargı eliyle bize karşı ağır suçların işlendiği bir bir ortaya konulacaktır"
‘10 MİLLETVEKİLİNİN TUTUKLU OLMASI YARGI ELİYLE SİYASETE AĞIR BİR DARBEDİR'
" AYM’nin Balbay kararı ve AİHM’in birçok kararına rağmen milletvekillerinin tutuklanmış olması ve tutukluluklarına devam yönünde karar verilmiş olması usuli bir hatadan öteye açıkça yargı görev ve yetkisini kötüye kullanma durumuna dönüşmüştür. Milletvekillerinin temsil hakkından kaynaklı yasama yetkisi ile denetleme yetkisi sadece ve sadece seçilmiş olan kişi yani o milletvekili tarafından bizzat kullanılabilen yetkilerdir. Milletvekili tutuklu olduğu için kullanamadığı bu yetki ve haklarını başkasına devredemediği gibi avukat veya başka bir milletvekili aracılığı ile de kullanamamaktadır. Bu şekilde milletvekilinin tutuklulukta geçirdiği süre, telafisi hiçbir şekilde mümkün olmayan ağır sonuçlar ve parlamenter zararlar ortaya çıkarmaktadır. Hele hele son derece önemli bir Anayasa değişikliğinin yapıldığı ve 16 Nisan’da halk oylamasına gidileceğinin kesinleştiği bir süreçte Parlamento’nun 3’üncü büyük partisinin Eş Genel Başkanları ile birlikte 10 milletvekilinin tutuklu bulunuyor olması, yargı eliyle siyasete ağır bir müdahaledir. Bizim tutuklu bulunmamız ile elde edilmek istenen yargısal menfaat ile tutukluluğumuz nedeniyle ortaya çıkan toplumsal zarar (yani seçmenlerin temsil hakkının gasp edilmesi) kıyaslanamaz bile. Açıktır ki tutukluluğumuz ile yargısal bir menfaat değil, siyasal bir çıkar elde edilmek istenmektedir.
‘EN DEMOKRATİK HAKKIM’
"Zorbalığın ve baskının karşısında diz çökmeyeceğiz. Bizlere karşı bu hukuk dışı siyasi operasyonları planlayanların tuzağına elbette ki düşmeyeceğiz. Hakkımda hazırlanan iddianameye konu 31 fezlekenin neredeyse tamamının dokunulmazlık değil, sorumsuzluk kapsamında olduğu gözetilerek, o konuşmaların tamamını TBMM’de de yaptığım düşünülerek, Anayasa, CMK, AYM ve AİHM kararları doğrultusunda tutukluluk halime son verilmesini talep ediyorum. Saygılarımla"
‘DEMİRTAŞ'IN CPT'YE YAZDIĞI MEKTUP KAYIP'
HDP Bingöl Milletvekili ve Dış İlişkilerden Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı Hişyar Özsoy, HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın İşkenceyi Önleme Komitesi CPT’ye yazdığı mektubun kayıp olduğunu ileri sürdü. Meclis’te basın toplantısı düzenleyen Özsoy şöyle konuştu:
" Eş Genel Başkanımız Selahattin Demirtaş, işkenceyi önleme komitesi CPT’ye, kapalı zarfta, APS ile mektup gönderdi. Bu mektupta kendi durumunu değil Kandıra ve Silivri’deki milletvekillerimizin durumunu detaylı bir şekilde yazdı. 15 Aralık’ta cezaevi idaresine verilen mektup tam 2 aydır bir türlü adresine ulaşmadı. Biz Türkiye’de PTT nezdinde girişimlerde bulunduk. CPT de Fransa’daki posta şirketleri üzerinden araştırma yaptı. Mektup şu an kayıp. Bu konuda hukuki işlemleri başlatacağız. Yurt dışından çok fazla resmi veya dost heyet eşbaşkanlarımızı ve milletvekillerimizi ziyaret etmek için başvuruda bulunuyor. Biz başvuruların sayısını unuttuk. Ancak henüz tek bir heyet, Adalet Bakanlığından olumlu veya olumsuz bir cevap alamadı. Keyfi bir blokaj konulmuş durumda. Örneğin Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi Başkanı ve grup başkanvekillerinin içinde olduğu Başkanlık Komitesi 2 aydır başvuruyor. Özellikle Edirne Cezaevi'ni ziyaret etmek istediklerini belirtiyorlar. Talep karşılanmadığı için Türkiye ziyaretlerini ertelediler. Sadece AKPM heyeti değil, sayısız heyet Adalet Bakanlığına başvuruyor ama bakanlıktan keyfi bir şekilde cevap alamıyorlar. Bu durumu kınıyoruz ve Adalet bakanını adil olmaya çağırıyoruz."