'Demokrasi ve Özgürlük Konferansı' başladı: Demokrasi için birlik çağrısı
Berlin’de düzenlenen ‘konferansın ilk oturumunda farklılıkları muhafaza edip, ortak noktaları öne çıkartarak demokrasi için pratik zeminde birlikte hareket edebilmenin önemi vurgulandı.

2 gün sürecek olan "Demokrasi ve Özgürlük Konferansı’’ Berlin'de başladı. Açılış konuşmalarını Prof. Dr. Neşe Özgen ile Gazeteci Hayko Bağdat yaptı. Prof. Özgen, konuşmasına Lübnanlı romancı Amin Maalouf'dan bir alıntı yaparak başladı: "Geçmişin sefil utançlarıyla hesaplaşarak yürümeye çalışan dünyamız bir gün kendisini aydınlatacak ve ısıtacak bir gelecek ile karşılaştığında onu tanıyabilecek mi? Şimdi işte buradayız’’.
'GELECEK BİZİZ
'Prof. Özgen konuşmasına devamla: "Gelecek biziz, bu salonda hep birlikte; Kürdü, Ermenisi, Süryanisi, Alevisi, Lazı tüm farklı kültürleri ve kimlikleri ile buradayız. Geleceğimizi inşa edeceğiz" dedi. Hayko Bağdat, 2019’da yapılmış olan ilk konferansa göndermede bulundu ve bu toplantının önemine ve hedeflerine değindi.
Dr. Latife Akyüz’ün moderatörlüğünde başlayan ilk oturumda ‘’Hasar Tespiti’’ konusunu Prof. Baskın Oran, Prof. Cengiz Aktar, AABK Onursal Başkanı Turgut Öker, HDP Onursal Başkanı Ertuğrul Kürkçü, Özgür Hukukçular Derneği Eş Başkanı Bünyamin Şeker, İstanbul Sözleşmesi Kampanyasından Kübra Derin ve İnsan Hakları Savunucusu Yiğit Aksakoğlu ele aldılar.
'HASAR ÇOK BÜYÜK'
Prof. Baskın Oran, konuşmasında Türkiye’de hasarın büyüklüğüne ve ortaya çıkan bilançoya dikkat çekti. Devlet aygıt ve organlarının bertaraf olmasını tarihsel bir bakış sunarak değerlendirdi. Prof. Oran, Türkiye'nin geleceği konusunda, 28 Şubat’ta parlamenter sisteme dönüş üzerine yayınlanan deklarasyonun yarattığı umuda dikkat çekti. "Devletin aldığı hasar sonucunda kurumların kilitlenmiş, bürokrasinin çökmüş, Hariciye ile Mülkiye'nin içinin boşaltılmış ayrıca Maliye ve Hazine'nin Saray’ın kasası haline gelmiş olduğunu" sözlerine ekledi.
'KURUMLARIN İÇİ BOŞALTILDI'
İkinci konuşmacı Prof. Dr. Cengiz Aktar, AKP diktatörlüğünün kendine özgü bir hukuk sistemi uyguladığını ve bunun sonucunda kurumların içinin boşaltıldığını anlattı. Türkiye’nin mali ve hukuki olarak dönüşümüne dikkat çeken Prof. Aktar, "Kurumların içlerinin boşaldığını, kadroların kovulup, küstürülüp, kızağa çekildiği için kaçtığını ve biat kültürünün tezahürü olarak Saray’ın atama ve talimatlara dayalı bir siyasetin izlendiğini" söyledi.
'KADIN HAKLARI BASKI ALTINDA'
İstanbul Sözleşmesi Kampanyası’ndan Kübra Derin, AKP iktidarının son 15 yıldır sistematik olarak kadınlara uyguladığı baskıdan, nafaka sürecinden ve kadınların aileye mahkum edilme sürecinden söz etti. Tün bu süreçte, İstanbul Sözleşmesi’nin hem kadınlar hem de LGBTİ+ için toplumsal cinsiyet ayrımı yapmayan yeni politikalar önermesi açısından önemli olduğunu ve bu alanda sürdürülen mücadelenin devam ettiğini hatırlattı.
'STK'LAR ÜZERİNDE BASKI ARTTI'
İnsan hakları savunucusu Yiğit Aksakoğlu, son 20 yılda STK'lar üzerindeki baskının artmasına rağmen yine de içeriden özeleştiri yapılması gerektiğini açıkladı. Aktivist söylemlere odaklanamadıklarını hatırlatan Aksakoğlu, "Devlet sivil toplumla ilgili bir şeyler öğrendi ama ne yazık ki uygulamada pek başarılı olamadık. Para toplama gibi bir şey icat edildi ve tabii ki bu da engel oldu" dedi.
'ALEVİLERİN EN BÜYÜK SORUNU CAN SORUNU'
Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu Onursal Başkanı Turgut Öker konuşmasına "Alevilerin en büyük sorunu can sorunudur’’ cümlesiyle başladı. Öker konuşmasına devamla: "Cemevlerine statü verilmediği gibi bu kurumlar ticarethane gibi görülüyor. Onlar olduğu gibi mevcut sisteme yedeklenmeye çalışılıyor. Şu an kamu kuruluşlarında bir tane kapıcımız bile yok. Hepsi İmam Hatip mezunu. Kamusal alanda Alevi iseniz hiç şansınız yok. Kürt Alevisine ise ayrı bir ayrımcılık var’’ dedi.
'YENİ BİR HAYATIN İMKANLARINI OLUŞTURUYORUZ'
Söz alan HDP Onursal Başkanı Ertuğrul Kürkçü, "Yeni bir hayatın imkanlarını oluşturuyoruz" diyerek konuşmasına başladı. "Hasar Tespiti'nden geriye sağlam ne kaldı?’’ sorusundan çıkartılacak en önemli şeyin ise gelecek umudu olduğunu kaydetti. Kürkçü "Özgür yaşama iradesi ve Kürtlerin ortak hayatı inşa iradesi, bu hasardan bize kalan en kıymetli parçadır. Geleceği bunun üzerine bina edeceğiz. Bu mücadelede 2015’ten bu yana AKP ve MHP’nin Ergenekon komplosuyla beraber kurmuş olduğu diktatoryaya karşı bazı büyük yenilgiler yaşattık..." dedi. Kürkçü, ‘’Kürtlerin özgürlük hareketi ile Türkiye’nin demokrasi güçleri arasındaki ittifak baki kaldı. Ve bu Türkiye’nin dönüşebilmesinin en önemli şansıdır." diyerek sözlerini tamamladı.
'HUKUK TAHRİP OLDU'
Özgür Hukukçular Derneği Eş Başkanı Bünyamin Şeker, Türkiye’de hukukun çok büyük ölçüde tahrip olduğunu hatta yasanın ve yasa karşısında eşitlik ilkesinin de berhava olduğunu söyledi. Bu durumun düzeltilmesi için çok büyük hukuki ve yasal düzenlemelerin gerçekleşmesi gerektiğini belirtti. ‘’Ama’lı çekinceli bir hukuk sistemi olmaz’’ diyen Şeker, ‘’Ankara uluslararası bir sözleşme söz konusu olduğunda ‘Kürtler bu sözleşmeden ne yarar kazanabilir’ diye düşünüyor. Böyle hukuk olmaz’’ dedi.
'KONFERANS TÜRKİYE'DE BİR DİNAMİĞİ HAREKETE GEÇİRMELİ'
Konferansın katılımcılarından akademisyen Yektan Türkyılmaz, şu anda Türkiye için en önemli adımın geniş bir kesim tarafından yükseltilecek bir demokrasi talebi ile bu rejimin geriletmesi, yenilmesi ve eskisine benzemeyen yeni Bir Türkiye’nin inşaasını sağlayacak dinamik olduğunu vurgularken, konferansı bunun ön çalışması ve insiyatifi olarak gördüğünü belirtti. Türkyılmaz, "Konferansın amacına ulaşacağını düşünüyorum. Türkiye’deki "6’lı mutabakat"a bir alternatif olarak görüyorum, çünkü "gidilmiş yollar" ile yeni bir yere varmak mümkün değil. O yollar mayınlı, o yollar çöktü." derken farklı unsurların birbiri ile diyalog kurmasını çok önemsediğini belirtti. "Birleşen tüm unsurların Türkiye’de farklı alanları aktive etmesi, önemli olanın bu konferansın karşılığının Türkiye’de bir dinamiği harekete geçirmesidir" dedi.
Konferansın ilk günkü birinci bölümü hakkında Organizasyon Komitesi adına bir sorumlu şu değerlendirmeyi yaptı: "Türkiye, Kürdistan ve Kuzey Kürdistan’daki sistem mağduru tüm kimlik ve inanç grupları ve toplumun vicdanını temsil eden tüm kesimler burada. Herkes bu diktatoryaya karşı farklılıklarını muhafaza ederek, ortak noktalarını ortaya çıkararak birlikte mücadele ile faşizmi yıkacaktır. Önemli olan bu ortaklaşmayı Konferans’tan sonra da pratik zeminde somutlaştırmak gerekiyor"
İlk panelin ardından salondaki katılımcıların sorularını yanıtlayan konuşmacılar, merak edilen noktalara da değindiler.