'DGM’ler tarafından yaratılan mağduriyetler giderilmeli'

'DGM’ler tarafından yaratılan mağduriyetler giderilmeli'
Avukat Müslüm Dalar: Temennimiz tüm mahkemelerin AİHM ve AYM’nin DGM’lerle ilgili verdiği adil yargılanma ihlali kararlarının uygulamasıdır.

Mücahit AVRAS


ARTI GERÇEK - Diyarbakır Barosu'ndan, DGM dosyalarıyla ilgilenen Avukat Müslüm Dalar ile yürürlükten kalkmış Devlet Güvenlik Mahkemeleri'nin (DGM) kararlarını ve AİHM'e taşınan ve taşınmayan dosyalara ilişkin konuştuk.

Avukat Dalar "AİHM’in, DGM’nin yapısı itibarıyla bir mahkeme vasfı taşımadığı tespitini" hatırlatarak "AYM’nin de AİHM’in bu tespitini içtihat olarak kabul etmesiyle, DGM’ler tarafından mağdur edilen insanlar hakkında bir an evvel diğer mahkemeler tarafından da aynı hukuki ölçüt ve kıstasın esas alınarak karar verilmesi gerekmektedir" dedi.

AİHM'in DGM'lerde adil yargılanma ilkesinin ihlal edilmesiyle ilgili verdiği 'yeniden yargılama' konusunda yeni gelişmeler var mı? Okuyucularımız için biraz açıklayabilir misiniz?

Bahsi geçen konularla alakalı olarak yeni bir AYM veya AİHM ihlal kararı olmadı. Daha önce tahliye kararı verilen Abdullah Altun dosyası, Hizbullah davasında tahliye olanlar ve bu tahliyelerle aynı hukuki pozisyonda ve koşullarda olan mahkumlar, yasal temsilcileri ve avukatları aracılığıyla başvurular yapılmakta ve bu başvurular da mahkemeler tarafından değerlendirilmektedir.

Kamuoyunda çokça tartışılan 'dosyaya göre karar' verildiği eleştirileri sonrasında yargının yaklaşımında bir değişim oldu mu?

Yargının daha önce verdiği çifte standartlı kararlarında gözle görülebilir herhangi bir değişiklik ya da olumlu gelişme bulunmamaktadır. Çifte standart konusu, Diyarbakır 6. Ve 7. Ağır Ceza Mahkemelerinde özellikle Hizbullah davaları hükümlülerine gösterilen yaklaşımın diğer dosyalara karşı gösterilmemesi ve aynı hukuki pozisyonda olanları karşı eşit görmeme ve ayrımcılık yapılmasıyla gündeme gelmeye devam ediyor. Bu hususta yasal mevzuat son derece açıktır. Yargı makamları, daha önce olduğu gibi Hizbullah dosyalarında takdir haklarını kullanarak infazın durdurulması kararları verirken, bu takdirin aynı kapsamda olan PKK ve diğer suçlamalardan hüküm giymiş olanlar için de tereddütsüz bir şekilde uygulanması gerekmektedir. 

Son günlerde basına da yansıyan ve yıllardır haksız bir şekilde cezaevinde tutulan kimi tutukluların aynı zaman diliminde tahliye edilmesini nasıl değerlendirmek gerekiyor?

Son günlerde verilen tahliye kararlarının niteliklerine ve dosya durumuna bakıldığında, bazılarının durumunun spesifik olduğu görülecektir. Özellikle Abdullah Altun dosyasında verilen ihlal kararından sonra aynı dosyadan yargılanıp müebbet alan diğer şahıslar, Abdullah Altun hakkında verilen kararın kendilerine de sirayet etmesi gerektiğini belirterek başvurularını yaptılar. Fehmi Koç, Sedat Görenç ve Murat Tursun, Abdullah Altun’la aynı dosya kapsamında yargılanıp hüküm giydikleri için bu şahıslar hakkında da yeniden yargılama kararı verilerek, tahliye edildiler. Mahkeme gerekçe kurarken de bu şahıslar yönünden, AİHM Sözleşmesinin 3. 5. ve 6. maddelerinin ihlal edildiği değerlendirmesini yapması olumlu bir değerlendirmedir. Bu kararı pozitif bir karar olarak değerlendiriyoruz. Aslında çok daha önce verilmesi gereken bir karardı. Hasan Çapadak, Sebri Çeçen ve Hatip Aslan, Ruşen Tütkü hakkında verilen ihlal kararına bakıldığında bu mahkumlar hakkında tespit edebildiğimiz kadarıyla AİHM ve AYM tarafından verilen bir ihlal kararı yoktu. Bu mahkumların adil yargılanma haklarının ihlali ve verilen ihlal kararları çerçevesinde yaptıkları başvurular kabul edildi ve haklarında tahliye kararı verildi. Bu hususta bazı mahkumların ise infazı durdurulmadı.

Fakat DGM’de yargılanıp cezalandırılmış olan diğer tüm dosyalardaki hükümlüler için de benzer bir sonuca varılması eşitlik ilkesinin gereğidir ve bu daha adilane bir yaklaşım olacaktır. Esas alınan ölçütün aynı durumda olan herkes için uygulanması gerekmektedir. Ne yazık ki bu tarz konularda mahkemelerin belirlediği ortak bir görüşten bahsetmek mümkün değildir. Yine bahsi geçen kararların tamamı, Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi’ne yapılan itirazlarla mahkemece yapılan  inceleme ve dava dosyalarında verdiği yargılanmanın yenilenmesi kararıyla olduğu bilinmelidir. Diğer mahkemeler tarafından verilen kararlar da 'dostane çözüm' ile AİHM ve AYM kararlarını baz almışlardır. AİHM’in, DGM’nin yapısı itibarıyla bir mahkeme vasfı taşımadığı tespitinin ve AYM’nin de AİHM’in bu tespitini içtihat olarak kabul etmesiyle, DGM’ler tarafından mağdur edilen insanlar hakkında bir an evvel diğer mahkemeler tarafından da aynı hukuki ölçüt ve kıstasın esas alınarak karar verilmesi gerekmektedir.

Serbest bırakılan ya da dosyası işleme alınan tutsak sayısıyla ilgili bir veri var mı?

Elimizdeki bilgi ve mahkeme kararlarına göre Hizbullah davaları dışında serbest bırakılan DGM mağduru sayısı 10‘dur. Diyarbakır 5. ve 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nin vermiş olduğu kararlara istinaden bunu biliyoruz. Dosyası işleme alınan kişi sayısı ile ilgili net bir veriye hala sahip değiliz.  Ancak son süreçte cezaevlerindeki hükümlülerden yaklaşık 500'ünün temsilcileri vasıtasıyla yeniden yargılanmak için başvurduğunu söyleyebiliriz. 

Bu tekil örnekleri baz alarak binlerce insan için 'adilane bir çözüm' üretilebileceğini düşünüyor musunuz?

Verilen kararlardan yola çıkarak adilane bir çözümün olmasını istiyoruz! Yeniden yargılama sonucu tahliye edilmelerin önünü açan Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nde çok sayıda DGM mağduru yargılanmaktadır. Tahliye edilen hükümlülere uygulanan hukuki ölçüt ve değerlendirmelerin diğer mahkumlar yönünden uygulanmamasının önünde bir engel yoktur. Verilen kararlardan bunu yorumlayabiliriz. Sebri Çeçen, Ruşen Tütkü, Hasan Çabadak, Hatip Aslan kararlarında olduğu gibi AİHM ve AYM’nin  bu dosyalarla ilgili bir kararı olmamasına rağmen bunların tahliye edilmesini çok olumlu buluyoruz. Bu dosyalarda Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi‘nin son derece hukuki kararlar verdiğini söyleyebiliriz. Bu gibi kararlar vicdani ve olması gereken kararlardır. Ancak aynı mahkemenin AİHM kararı ve dostane çözüm kapsamında olmayan başvurularda talepleri reddettiği de bir gerçek. Temennimiz tüm mahkemelerin AİHM ve AYM’nin DGM’lerle ilgili verdiği adil yargılanma ihlali kararlarının uygulamasıdır. AİHM’in DGM’ler hakkında verdiği ihlal kararlarının AİHM yoluna başvurmayan diğer mahkumlara da uygulanması gerektiğini düşünüyoruz.

Bazı yeniden yargılamaların siyasi saiklerle yapıldığı tezine katılıyor musunuz? Ayrıca birçok tahliye edilme vakasının kamuoyundan saklandığı da ortaya çıktı. Bununla ilgili neler söyleyebilirsiniz?

Daha önce Hizbullah davalarıyla ilgili verilen tahliye kararları gündemleştirilmedi ve kamuoyundan saklandı. Bununla, kamuoyunda siyasi bir sorumluluk yaratmamak gibi bir yol izlenmiş olabilir. Hizbullah davalarına bakıldığında verilen birçok kararın dostane çözüm kapsamında olduğu görülecektir. Bu konuda yapılan kanun değişikliği ile dostane çözüm kapsamında olanlara yeniden yargılama yolu göründü ve tamamının infazı durduruldu. Verilen bazı kararlarda da herhangi bir AİHM ihlal kararı olmadan yargılanmanın yenilenmesine ve infazın durdurulmasına karar verildi. Ancak aynı ihlal kararları çerçevesinde yargılanan PKK ve diğer dava dosyalarındaki hükümlüler yönünden yargılanmanın yenilenmesi ve infazın durdurulması noktasında mahkemelerin olumsuz bir tavır takındığı gözlemlenebiliyor. Ağır isnatlarla hüküm giymiş bazı Hizbullah hükümlülerinin durdurulan infazları karşısında, basit gerekçelerle müebbete çarptırılmış PKK hükümlülerinin dosyalarına bakmakta dahi çekingen tavırlar sezinliyoruz.

Bölge illerinde bazı 'çevrelerin', uzun yıllardır cezaevinde yatan tutsakların ailelerinden, çocuklarını serbest bıraktıracakları vaadiyle para aldığı ve aileleri mağdur ettiği kimi vakalar gündeme geldi. Bu konuda neler söylemek istersiniz?

Yozlaşma, toplumu ve temel insani değerlerimizi çürütmektedir. Bu tahliye kararlarından sonra bazıları tarafından bu durum fırsatçılığa çevrilmek isteniyor. Bu şahısların isimleri ve etik olmayan davranışları üyesi olduğu barolarla paylaşıldı. Bana gelen duyumlarda, bu kişilerin uzun yıllardır cezaevinde yatan mahkumları çok fahiş paralarla serbest bıraktırabileceklerini söyledikleri ve bu konuda ailelere vaatte bulunduklarıydı. Yine bu kişilerin, ailelerin bile haberi olmadan cezaevlerine de gidip orada bu tutsaklarla görüşmeler yaptıklarını da öğrendik. Bunların ailelere ve cezaevlerine, sanki yeniden yargılanma imkanının tüm tutsaklar için uygulanacağı ve herkesin başvuru ile birlikte tahliye olacağı  manipülasyonu üzerinden gittiklerini biliyoruz. 24-25 yıldır cezaevinde yatan insanların ailelerini ve o tutsakların ruh halini dikkate almadan direkt, ‘ben seni bıraktıracağım‘ demek ahlaki bir davranış ve tutum değildir. Hükümlülerin ve ailelerin; İHD, ÖHD ve hukuki destek sunan barolara başvurularını yapmalarını ve bu kişilere karşı dikkatli olmaları gerektiğini belirtiyoruz. Bu yozlaşmış çıkar çevrelerine hiçbir şekilde prim verilmemelidir.

Öne Çıkanlar